• hiç olmicak/olmaması gereken yerde meydana gelip sinyal lambası gibi dikkati çeken bi vücut tepkisi. öyle bi meret ki her şeyden etkileniyo, utanç verici bi şey mi oldu kızar, birinden övgü mü duydun kızar kızar durma, birinden mi hoşlandın aa rezil edinceye kadar, anlaşılıncaya kadar kızar, kızarmazsan darılırım:( hemen ona, yirmiye, otuza kadar saymaya başlıyorum ben, geldiğini hissedince, maksat oyalansın da kızartan şeyi düşünmesin.
  • lanet, lanet. utanç, heyecan, sinir hiç bir duyguyu saklayamazsınız sayesinde.
    "ay çok sevimli kızardı hemen kehkehkeehh" deyip de yüzdeki kızarıklığı kulaklara taşıran dış etkenler de cabasıdır pek tabii. hele de sinirliyken söylenmişse eyvah eyvah.
    önerim yüzünüzün kızarma potansiyeli olan günlerde (sevgilinin ailesiyle tanışma olsun, iş görüşmesi olsun) allığınızdan uzaklaşın, ikisinin birleşimi sizi ayaklı bir domates yapmaya yetebilir. veyahut önceden kızarıp gidin, merdivenden yokuştan hızlı çıkıp "ay çok sıcakladım vallahi" diyerek bahanenizi önceden verin, içten gelen kızarıklığınız belli olmasın.
  • insan yüzü kızaran hayvandır aforizmasıyla insanın nasıl bir hayvan olduğu sorusuna katkı koyanlardan birisi de (inanmazsınız) mark twain. ama fikir "insandan başka yüzü kızaran hayvan olduğundan bahsedebilmek için sağlam kanıtlar gerekiyor" diyerek dikkat çeken kişi charles darwin.

    darwin'in the expression of the emotions in man and animals diye nefis bir eseri var. orada yüz kızarmasından en tuhaf ve en insancıl bedensel ifade olarak söz ediyor. gerizekalıların utanca bağlı yüz kızarıklığı göstermediğini söylüyor. benzer şekilde başkalarının kendileriyle ilgili ne düşündüğünü henüz önemseyemeyecek yaştaki ufaklıkların da. ama örneğin albinolarda bile ufak belirtiler görülüyormuş. siyahlar da dahil, farklı ırklarda farklı biçimlerde de olsa ortak bir özellikmiş. ayrıca tek kızaran yüz de değilmiş bulgularına göre. utanç durumunda kızarıklığın bütün vücuda yayıldığı örnekler de görmüş. ama en ilginci de dikkatinizi kişinin neresine veriyorsanız orasının kızarması. memeye mi kitlendiniz, karşınızdaki fark ederse, orada bir kızarma belirebiliyor. tabii ki alışkanlıklar da ilgil. kişi kitlenilmesine alışıksa kızarmıyor.

    kızarmaya sebep olacak bir sürü etken olabilir. bunlar utançtan suça, alçakgönüllülükten başkalarının sizin hakkınızda düşündüklerini düşünmeye kadar uzanır. peki kızarmanın hizmet ettiği evrimsel gaye nedir? yanıtlaması o kadar da kolay değil çünkü her şeyden önce kişinin iradesinden bağımsız olmasının yanı sıra kişiyi belli ölçüde rahatsız eden bir şey. acı gibi ama verdiği rahatsızlık o kadar şiddetli değil ve doğrudan fiziksel bir sebebi de yok.

    ilkel bir savunma olabilir. yüz kızarması bir kamufle biçimi olarak görülebilir belki. ama insanın daha belirgin ifadeleri de var. elleriyle yüzünü örtmek, gözleri indirmek gibi. ayrıca işin tuhafı kızarma karanlıkta da oluyor. humboldt, ispanyollarla ilgili "kızarmasını bilmeyen adama nasıl güveneyim?" sorusuyla başka bir ipucu veriyor: kızarma karşıdakine güven verdiği için gerçekleşiyor olabilir. yine benzer bir mantıkla potansiyel eşe dönük bir çağrı olarak görenler de var. iyi de, darwin'in de söylediği gibi, çocuklar da övüldükleri zaman kızarabiliyor, tamamen erkeklerle dolu bir sınıfa konuşan bir erkek de. üstelik bir kere alıştıktan sonra kızarmayabiliyorlar ve bu oradaki erkeklerden ümidi kestikleri anlamına da gelmiyor.
  • rezilliktir. beyaz tenli hafif utangaç insanların -bak çok utangaç olmaları gerekmiyor, hafif mahcubiyet yeterli-poker face olamama sebepleridir. çok gülerler, kızarırlar; sinirlenirler, hop kızarırlar; övülünce, ay hemen kızarırlar; heyecanlanırlar; ooh tadını kaçırana kadar kızarırlar; hoşlanırlar, kızarma sınırlarını da geçip bordolaşırlar. duygularını dışa yansıtmada bir dünya markasıdırlar, isteseler de içten pazarlıklı olamazlar. kızarangiller familyasını koruyalım, kollayalım, yaşatalım, sevelim. fakat çok da sevmeyelim, çok sevilince de kızarıyorlar :(
  • allah belasını versindir. yer, zaman, etraftaki kişiler demiyor insana kızardığını hissettirdiği an daha da kızarıyor.

    yanarım yanarım şu isviçreli bilim adamları bir bunun çözümünü bulamadı ona yanarım.
  • yüz kızarması, belirli zihinsel süreçlerin üst üste gelerek, utanma güdüsü oluşturması ve sonuçta da fonksiyon yetersizliğine sebep olması nedeniyle ortaya çıkan durumdur.

    zihnimiz karıştığında, simpatik sinir sistemimiz devreye girer ve çevresel kılcal damarlarımız vazodilatör maddelerin de etkisiyle genişlemeye başlar. bunun sonucu olarak kan akışımız hızlanır ve yüzümüzle boynumuzun çevresine daha fazla kan pompalanır. bütün bu tepkileri göstermemize neden olan hipotalamustur.

    utanma durumunda vücut genelinde de bir sıcaklık artışı görüldüğü için kan çabuk soğuyabileceği noktalara doğru pompalanır. bu noktalarda eller, ayaklar ve yüzümüzdür.
  • yüz kızarması ile ilgili en can sıkıcı durum yüzünüzün kızardığını hissetmemeniz. biri kalkıp "utandın mı ya, hemen de yüzün kızardı" ya da "o gün de yüzün kızarmıştı hatta hatırlıyor musun?" şeklinde yaklaşınca anlayabiliyorsunuz anca olayı. öneri olarak yüzünüzün kızardığı söylenince yanağınızı ellemeyin. iyice rezil rüsva olmayın.
  • masumiyet belirtisi
  • yazacağım iki şey de bir üst entride yazılmış ama birini tekrarlamak istiyorum: yüzü kızarmış birine "yüzün kıpkırmızı oldu" demeyin lütfen. daha fena oluyor.
  • sersem vücudumun verdiği, utandıran utandıkça daha da çok yaz domatesine çeviren tepki.
    soğukta, sıcakta, stres anında, kalabalığa girince, üzülünce, sevinince, aklım karışınca en çok da ortamdan kaçma hissi duyduğumda beyazdan ala dönüştürür saniyede.
    etraftaki 'ne oldu şimdi' diyen gözleri de dahil edince duruma, yer yarılsa da içine girsem dedirtir insana.
hesabın var mı? giriş yap