• andrei tarkovsky'nin kişisel ve şiirsel gerçekliğidir, zerkalo. ağaç vardır filmde ama biz onu gölgesinden tanırız, özlem vardır bir şeylere ama bu sadece çocuğun gözünde bir utanmadır.

    ...
    ..
    yeryüzünde yalnız biz vardık.
    bir kuştan daha cesur ve hafiftin.
    bir hayal gibi,
    merdivenleri uçarak,
    yağmurlarla ıslanmış
    leylakların arasından...
    geçirip, aynanın ötesindeki
    ülkene götürürdün beni.
    gece çöktüğünde,
    bana mutluluk verirdi.
    mihrabın kapıları açılır,
    ışıldardı yavaşça,
    yere uzanan çıplak bedenin.
    ben uyanır,
    "tanrı seni kutsasın" derdim.
    oysa bilirdim bunun ne kadar
    cüretkar ve manasız olduğunu.
    sen uyurdun.
  • andrei tarkovsky'nin gözünden geçmiş yansıması, anılar geçidi. ağır ağır, fotoğraf karelerine benzeyen müthiş görüntülerle ilerleyen, o güzel müzikleriyle de insanı etkisi altına alan, tablo gibi bir film.
  • söz konusu tarkovsky olunca izlenmesi gereken ilk film. ayrıca söz konusu tarkovsky olmasa bile izlenir bu film.

    filmden küçük bir sahne için;

    http://www.facebook.com/…hoto.php?v=127698397301736
  • filmdeki şiirleri baba tarkovski'nin seslendirmesi ve bayan tarkovksi'nin de oyuncular arasında yer almasıyla aile boyu bir yapıma dönüşmüş olağanüstü film. bi de sonlara doğru o kuşu uçuran da tarkovski'nin kendisi galiba.
  • hiçbir şey anlatmıyor ile çok şey anlatıyor düşüncesiyle izlenilen film. geçmişi hatırlamak, geçmişe dönmek istemek ya da o sahnelerde acı duymak ile gidip gelen sahneler sanki bir ayna ama aynadaki seni göstermiyor gibi. yarı açık pencereden gelen rüzgar, havalanan perde ve hafif göz kamaştıran ışık, sanki görüntüler ortada çıkarılacak bütün anlamlar size aitmişcesine kurgulayıp izliyorsunuz her sahneyi.

    --- spoiler ---

    insanın bedeni
    tıpkı yalnızlık gibi.
    kulakları ve gözleri kocaman
    bulutlar çizer.
    artsız arasız ruhumuz.
    ve derinin üstünde,
    eldiven gibi giyilmiş
    yara yara üstüne.
    engellerin arasından,
    gökyüzüne yükselir.
    buzdan iradenin ve
    kuş kanatlarının üstünde.
    ve kendi ormanlarının
    canlı hapishanesinde.
    parmaklıkların arasından işitir,
    yedi denizin kükreyen ve,
    parıltılı boru sesini.
    ruhumuz bedensiz
    bir günahkar sanki.
    ve sanki cevapsız bir bilmece.
    ne eylem ne düşünce.
    ve ne bir tek satır gelir.
    kimsenin raks etmediği,
    o yerde raks edip dönenden.
    ve ben rüyamda
    bana bir başka kılıkta,
    başka bir ruh gibi görünürüm.
    inançsızlıktan, umuda koşar.
    ispirto üzerindeki alev gibi,
    gölgesini salmadan gezer yeryüzünde,
    ve yadigar olarak masada bırakır,
    leylak kokusunu.

    --- spoiler ---
  • andrey tarkovskiy’den çocukluğa özlem duyduğumuz dakikalarda bizi içine alıp, sürükleyen bir yapıt zerkalo. adeta pişmanlıklarıma tutulan bir ayna, bir haykırış ve gözlerimizden süzülen bir çift gözyaşı. geride bıraktıklarımız ise ıslak yanaklardan çok daha fazlası.

    http://www.kalemsuare.com/…011/08/zerkalo-1975.html
  • evin yanma sahnesinde, bayan arkadaşın durup sakin bir şekilde izlemesiyle, tarkovsky'nin ruhumu içimden çekip kameraya sakladığını düşündüğüm film..
  • filmde maria'nın (aleksey'in annesi) yağmurda koşuşturarak matbaaya girdiği, sonra da panik içinde, düzelttiği yayında gördüğünü düşündüğü hatanın baskıya gidip gitmediğini araştırdığı sahnede bize ne olduğu açıklanmayan hata, çeşitli kaynaklara göre stalin yerine sralin (sıçan adam gibi bir manası varmış) yazılmış olmasıdır. bu sebeple eleştirmenler "stalin döneminin dehşeti, sepyanın kullanılması ve maria’nın ofisine ulaşana kadar aşmak zorunda olduğu bir dizi çit, giriş kapısı ve monoton ve donuk koridor vasıtasıyla hissettirilmiş" gibi yorumlar yapıyorlar. ben de "bu ne be bir renkli, bir sepya, bir siyah beyaz, derdi nedir acaba?" şeklinde yorumladıydım. ayrıca, izlediğim tarkovski filmleri içinde, at bulundurmayan tek filmdir. solyaris'de bile var halbuki.
  • tarkovsky'nin çocukluğuna dair flashbacklerinden ibaret film. çok çok öznel detaylar barındırıyor, birinci dereceden yakınlarıyla var olan uzaklaşmalarındaki çaresizliği kare kare gösteriyor kendi gözünden. mantık sırası izleyen bir sahne kurgusu yok, buradaki dizgi tamamen tarkovsky'nin öznel hisler hiyerarşisi. sahnelerin her biri "künt bir şey" gibi hissetmeye neden oluyor. belki de kendi çocukluk görüntülerimizdeki değişmez tek başınalık/çaresizlik olgusunu anımsattığı için..

    çocuklukta hissedilenler birer "his"ten ziyade öncelikle görüntü olarak çakar zihnimizde. zihnimizde karşılık bulan imgeler ve onların karşılığı olan hisler. kokular ve münferit görüntüler.. bu sebeple yönetmenin çocukluğunu ayrı, kendi çocukluğunu yeniden ayrı bir içselleştiriyor insan.

    içe doğru sessizce ağlanan bir film.
hesabın var mı? giriş yap