• yakınlarına sabırlar dilerim.

    ilk günden beri başlığı/olayı takip ediyorum fakat insan olarak geldiğimiz noktayı da sanırım en çok bu ve benzeri başlıklarda net olarak algılayabiliyorum.

    leş ağızlarını ilk günden beri kapatmayanlar artık sussun. empati yoksunusunuz. hayat, sadece sizin bildiğiniz gibi yaşanacaksa hak sanıyorsunuz. o çıkmayı bi an bile düşünmediğiniz, çıkmanız gerektiği aklınızın ucuna bile gelmeyen zindanınızdan, etrafa içinizin pisliğini akıtmaya devam ediyorsunuz. yine de sınanmayın benzer acılarla... ki anlam çıkarmanız ihtimal dahilinde değil zaten...

    yakınları için artık en azından belirsizlik bitti...
    geride kalanlara dayanma gücü dilerim.
  • yakınlarının başı sağ olsun. dağcılık deneyimim var bu yüzden bu konuda bir çift kelam edeceğim.

    ülkede malzeme bolluğu ve sosyal medyanın etkisiyle doğa sporlarına ilgi fazlasıyla arttı. artık insanlar likya yolunu, kaçkarları ve aladağları gezmeye keşfetmeye başladı. el attığımız her işteki önemsemezlik, bişey olmazcılık burada da kendisini gösterdi. ben de yıllardır biraz seyrek de olsa vakit buldukça, her zaman dağ olmasa da, doğaya giderim. ve her seferinde öyle tipler görüyorum ki bunlar nasıl bu zamana kadar hayatta kalmış diye de merak ederim. bunları bu başlıkta yazma sebebim bu arkadaşların ihmalkarlığı ve deneyimsizliği değil. bu kazanın detaylarına vakıf değilim fakat deneyimli sporcular olduklarını zannediyorum. bunları burada yazma sebebim ne kadar deneyimli olursanız olun kaza başınıza geldiği zaman işler çok değişecektir.

    örneğin iki kişi kuzeyden kaçkar dağına tırmanıyorsunuz. biriniz kayıp düştünüz ve ayağınız kırıldı. telefonun çekmediği kuzey rotasında diğer arkadaşınızın sizi orada bırakıp aşağı inmesi gerekli. telefon çeken alana o adamın ulaşması 6 saat. kurtarma ekibinin organize olması, yola çıkması ve rota başına gelmesi en az 6 saat. istanbuldan geliyorlarsa 12 saat. rotaya girip yanınıza ulaşması da 3 saat dersek. kırık bir ayakla tek başınıza 21 saat geçireceksiniz. sizi sedye ile helikopterin inebileceği bir alana indirmeleri de en azından 6 saat alacak. yani sarp bir dağda bir kaza geçirdiğiniz zaman hava güzelse, yanınızdaki arkadaşınız ve siz sizi bırakıp gidebilecek durumdaysanız (ikiniz için de, kan kaybı, bilincin açık olması, rotayı bilme vs. ) ve sağ salim aşağı inebilirse eger yaklaşık otuz saat sonra kurtulabilirsiniz.

    dağlar şakaya gelmiyor. çok deneyimli de olsanız, malzemeniz de tam takır olsa her şeyi olması gerektiği gibi de yapsanız dağ izin vermezse çıkamazsınız.

    lütfen gideceğiniz yere en az 3 4 kişi gitmeye çalışın. bölgeyi bilmiyorsanız gitmeyin giderseniz mutlaka gps kullanın. hava kötüyse gitmeyin. yola geç çıkmayın. zirveye çıkacaksanız gideceğiniz rotaya göre gerekirse gece 2 de yola düşün. sınırlarınızı bilin. dagda ekiple kavga etmeyin tartışmayın. ekipte herhangi biri yetersizse yahut kaygıları varsa zorlamayın. bu işi profesyonel olarak yapan topluluklardan eğitim alın. gerçekten dağ izin vermiyorsa gidemezsiniz dağla kavga etmeyin. zorlamayın. o kadar kısa sürelerde olaylar bambaşka yönlere gidebiliyor ki inanamazsınız.
  • bundan 4-5 gün önce tıraş olmak için her zaman gittiğim berbere gittim. bekleme koltuğunda sıramı beklerken dergi, gazete karıştırıyordum. bir ara açık olan televizyonda kayıp iki dağcı ile ilgili haber çıktı. o ana kadar pek dikkat etmediğim yanımdaki adam " bağane abuğa koyyim, gitmeselermiş abuğa koyyim, devlet onlara mı çalışcak abuğa koyyim " gibi cümlelerle duygularını dile getirdi. bu cümleleri kuran birisinin tipini, siyasi görüşünü vs az çok tahmin edersiniz. herife ters ters bakmaktan başka bir şey elimden gelmedi.

    işte ekşisözlük de berberdeki o adamlardan doluymuş da haberim yokmuş.
  • her gün mutlaka başlığa girip yazılanları okuyordum. ve canlı bulunacaklarına dair umudum vardı. maalesef olmadı.

    iki arkadaşın birbirinden 1 kilometre kadar uzakta bulunmasına şaşırdım. bu durumda 2 ihtimal olduğunu düşünüyorum. ya ikisi yan yanaydı, biri taşın üstünde vefat etti diğeride suya kapılıp aşağı sürüklendi, ya da biri daha önce vefat etti diğeri dereyi takip edip köye ulaşmaya çalışırken dayanamadı. kendi görüşüm; beraber dereyi takip ederek yerleşim yerlerine varmak istediler ancak biri bir olay sonucu dereye düştü (bulunan batonlardan varsayım yapabiliriz). diğeri onu kurtarabilmek için dereye indi ama arkadaşı çoktan suya kapılıp uzaklaşmıştı. bir süre dere üzerinden ilerledi ancak yoruldu ve bir taşın üstüne oturdu. o sırada da maalesef donarak vefat etti.

    o gün neler yaşandı asla bilemeyeceğiz ama bu iki arkadaşın acısını hissettik. kendimizi onların yerine koyduk, korktuk, üzüldük. ama olan oldu. maalesef efe ve mert aramızdan ayrıldı. ailesine sabırlar diliyorum.
  • hayat ne kadar garip (bkz: #99049255) 6 gün önce uludak’tan ismet abi’nin aşırı kötü havada uludağ’daki tırmanışını, fotoğraflarını ve bölgede yakın zamanda ziyaret ettiği yerleri paylaşmıştım, naaşa da ismet abi ekibiyle ulaşmış...
  • hayır yazmayayım diyorum herkes yarım yamalak bilgisiyle sallıyorda sallıyor, diğer arama ekipleri ne mi yaptı, zirveden itibaren alanı santim santim taradı, alanı iyice daraltı, muhtemelen her ekibe belli bir bölge verilmiş aranan bölgeler işaretlenmiştir. bir arama kurtarma ekibi için en kötü şey aranan subjeyi bulamamak değil aranan subjenin senin arandı temiz diye işaretlediğin bölgede çıkmasıdır. her arama kurtarmacı yada gönüllüsü her türlü arama kurtarmayı yapacak diye birşey yok, örneğin ben teknik iple arama kurtarma ve dağ arama kurtarmaları ile ilgileniyordum, ben şahsen bir enkaz aramasına girmem, benim o konuda deneyimim eğitimin kısıtlı, eğer bir enkaz varsa ben o bolgedeysem kıyafetlerim temizdir, çayımı kavemi içiyor olurum, (dışardan gören dangalaklarda arama kurtarmacılar çay içme dışında bir şey yapmıyor diyebilir) ancak , ucurumdan düşmüş bir yaralı varsa kayalıklarda masur kalmış keçi varsada orda ben olurum. burdaki subjenin bulunduğu bölge kanyoning arama kurtarmasına giriyorki, bunuda bu iş için özel donanımı olan kişiler yapıyor, yüksek irtifada ve buzullu bölge aramaları içinde bu ekibin donanımı olmayabilir. yani artık bakılacak başka yer kalmamıştır. yani o alan o kadar daraltılmasaydı, diğer ekipler olmasaydı, bulan ekipte o kadar kısa sürede bulamayabilrdi
  • 17 gün sonra aramalar sonuç verdi. maalesef efe ve mert'in cansız bedenlerine ulaşıldı. bir mucize bekledik ama olmadı. dün bu başlıkta yazdıklarıma bir şeyler daha ilave etmek istiyorum. bazı arkadaşlar soruyorlar, ne yapsalardı kurtulurlardı? neleri yanlış yaptılar da bu sonuç ortaya çıktı diye. ne zaman dönüş yapacağınızı yakınlarınıza ve kolluk kuvvetlerine bildirirseniz, belirttiğiniz zamanda geri dönemediğinizde en hızlı şekilde arama kurtarma çalışmaları başlar. efe ve mert de dağa çıkacaklarını karakola bildirerek doğru olanı yapmış. dağa çıktıklarında kar fırtınasına yakalandılar ve doğal olarak geri dönmeye çalıştılar. fakat yönlerini kaybettikleri için geri dönüş rotasından saptılar. peki bu durumda ne yapmalıydılar? efe ve mert'in ormanlık alana girdiklerini biliyoruz. burada yapmaları gereken en hızlı şekilde kendilerine barınak hazırlamak ve konumlarını sabit tutmak olmalıydı. peki neden? çünkü nereye çıkacağına emin olamadınız bir rotadasınız ve ne kadar süre sonra medeniyete ulaşacaksınız belli değil. burada kilit nokta efe ve mert'in yola çıkmadan önce karakola haber vermiş olmaları. geri dönmedikleri anlaşılınca kurtarma ekipleri onları aramaya çıkacaktı. işte konumlarını sabit tutmaları gerektiği bu yüzden önemliydi. hareket halinde olmak onları arama yapılacak bölgeden uzaklaştırabilir, tehlikeli bölgelere sokabilirdi. dereden aşağı inmeye çalışmak yerine dağ ile orman sınırında barınak inşa edip beklemeyi tercih etselerdi arama çalışmalarının başlamasından bir kaç gün sonra bile bulunabilirlerdi. yürürken dereye nasıl düştü su sesinden derenin orada olduğunu anlayamadılar mı diye soranlar da oldu. kendi galerimde yok ama internette başka örnekler buldum örnek olarak. ör: https://eksiup.com/p/xn3114816rdq
    yoğun kar yağışı sırasında derelerin üzeri bu şekilde karla kaplanır. üzeri karla örtülen derenin sesini duymak bile zor olur. işte bu yüzden düz diye bastığınız kar tabakasının altı dere olabilir. böyle bir durumda kolayca dengenizi kaybedip suyun içine düşebilirsiniz. kar sadece size su üzerinde tuzak hazırlamaz. engebeli arazideki çukurların ve yarıkların üzerini de kapatarak bölgeyi adeta tuzaklarla dolu hale getirir. bu tür boşluklara basmak bileğinizi incitmenize, hatta kırmanıza, yüksek bir yerden yuvarlanmanıza neden olabilir. efe ile mert'in otopsi raporunda böyle bir kaza geçirip geçirmedikleri ortaya çıkacaktır. eğer sizde yakınlarınıza ve kolluk kuvvetlerine haber vererek çıktığınız bir rotada yolunuzu kaybettiyseniz mümkün olduğunca konumunuzu sabit tutmaya çalışın. karanlık bastırırken yolu bulmak yerine geceyi atlatmanızı sağlayacak barınak hazırlamak daha doğru olacaktır. geri dönmediğiniz anlaşılınca nasıl olsa yardım gelecek. arama kurtarma ekibi sizi gitmeyi düşündüğünüz rotada aramaya başlayacaktır.

    eğer birden kafanız esti ve doğaya günübirlik bir gezi yapmayı düşündüğünüz. günübirlik geziye çıktığınız için kimseye haber vermediğinizi varsayalım. aniden kar fırtınası başladı ve endişelenmeye başladınız. dönüş yoluna girdiniz ama yolun geldiğiniz yol olmadığını anladınız. telefonunuz çekmiyor ve şarjı azalmış durumda. bu noktadan sonra artık sizde bir kayıpsınız. panik yapıp bilmediğiniz yolda belki kurtulurum umuduyla devam mı edeceksiniz yoksa hayatta kalmak için doğru olan eylemleri mi uygulayacaksınız? günübirlik bir geziye çıktığınız için yanınıza çadır, mat ve uyku tulumu almadınız. ayrıca kimseye haber vermediniz için kimse sizi kısa süre içinde aramaya çıkmayacak. peki bu aşamadan sonra ne yapmanız gerekiyor? tek başına kış şartlarında yeterli ekipmanlar olmadan hayatta kalmaya çalışmak profesyonel dağcılar için bile çok zordur. burada şans faktörü çok ama çok önemli. şansınıza kaybolduğunuz yer bir otoyola yakın olabilir ve siz bilmeyerek de olsa rotasınızı bu yola doğru çevirebilirsiniz. doğada kaybolanlar için otoyol bulmak kurtulmak demektir. bir diğer şansınız da dağa çıkmış avcılara gelmek olabilir. köylüler yazın mahsullerine zarar veren domuzları kışın karda iz sürerek avlar. bu başlıkta sıkça bahsedilen bir olay vardı. kartalkaya'da kaybolan amerikalı subay ve oğlu oradan geçen köylüler tarafından bulunmuştu. bu çok büyük bir şans. eğer şans yanlarında olmasa muhtemelen kış şartlarına dayanamayıp hayatlarını kaybedeceklerdi. sizin yapmanız gereken bu tür kurtulma ihtimallerini düşünüp moralinizi yüksek tutmak olmalı. ilk yapmanız gereken barınak hazırlamak olmalı. barınağı mutlaka rüzgarı kesecek şekilde inşa etmelisiniz. barınak ortamı için eğer bir köknar ormanındaysanız işiniz daha kolay demektir. köknar ağacı yağan karın tamamının zemine düşmesini engeller ve dallarıyla karı yukarıda tutar. bir nevi sizin için çatı görevi görür. dallarından kolayca kendinize barınak yapabilirsiniz. diğer ağaç dallarına göre barınak yapması daha az zamanınızı alır. ikinci yapmanız gereken ateş yakmak olmalı. tutuşturması en kolay olan ağaç türü bence meşe ağacı dallarıdır. neredeyse her bölgede yaygın olan meşe ağacını bulmak zor olmaz. kışın yapraklarını döktüğü için hangi dalının kuru hangi dalının yaş olduğunu anlamak dışarıdan bakınca imkansız gibidir. kuru veya yaş olduklarını dalları kırarak anlayabilirsiniz. meşe ağaçlarının gövdelerinde henüz yere düşmemiş kuru dallar bulunur. bunları topladıktan sonra iş dalları tutuşturmaya geliyor. dallar kuru olmasına rağmen karla temas ettikleri için nemli olacaktır. bu durum yakmanızı zorlaştırabilir. tutuşturmak için kazak veya içliğinizden biraz bir parça kesip kullanmak doğru olacaktır. bu parça polyester olduğu için kolayca yanacaktır. gece boyunca yakacağınız odunları ayarladıktan sonra dinlenme moduna geçmelisiniz. böyle bir olayı ilk defa yaşayacağınız için gece uyumak zor olacaktır. ertesi güne köknar ağacının yapraklarından yapacağınız çayı içerek başlayabilirsiniz. günübirlik gezi de olsa yanınıza metal matara ile su aldığınızı varsayıyorum. ayrıca önceki günden kalan tek öğünlük yiyeceği olabildiğince uzun sürede yemeniz gerekiyor. bu süre zarfında kendinize yiyecek kaynağı yaratmanız gerekiyor. bunu da doğadaki hayvanlardan sağlayacaksınız. öncelikle tuzak kurmayı biliyor olmanız gerekmekte. birazdan atacağım resimdeki tuzağı hazırlaması oldukça basittir.
    https://eksiup.com/p/qt311535rinx
    yaklaşık bir metre uzunluğunda bir iple bu tuzağı hazırlayabilirsiniz. tuzağı mutlaka hayvan izi gördünüz yere kurmalısınız. çeşitli hayvan izlerini tanımlayabilmek için şu görsele bakabilirsiniz: https://eksiup.com/p/ca311538vs72
    bu tuzaktan ne kadar çok kurarsanız o kadar çok şansınız artar. ip için üzerinizdeki bir giysinin ipini sökebilirsiniz ya da botlarınızın bağcıklarını kullanabilirsiniz. hedefinizdeki hayvanlar gece aktif olurlar. sabah ilk işiniz tuzakları kontrol etmek olsun. yine de bu tuzaklara çok umut bağlamayın. başarı şansı yüksek değildir. olur da bir av yakalarsanız bir gününüzü kurtarmış olursunuz. barınak yaparken temizlediğiniz kar tabakasının altından misket ebatlarında taşlar çıktıysa bunları da yanınıza alın. alakargalar ormanlarda gruplar halinde dolaşır. eğer böyle bir gruba denk gelirseniz taş atarak birini avlamayı deneyebilirsiniz. bir diğer yiyecek kaynağı da meyve ağaçlarıdır. elma, armut, tongel sonbaharda olgunlaşır. yere dökülen meyvelerin üzerine yağan kar çürümelerini engeller. siz coğrafyaya yabancı olduğunuz için meyve ağaçları nerede bilmiyor olacaksınız. bu durumda yapmanız gereken meyvelerle beslenen domuz ve karaca gibi hayvan izlerini takip etmek olmalı. domuz ve karaca kış uykusuna yatmazlar. kış boyunca beslenmek zorundalardır. domuzlar kızgınlık döneminde olmadıkları sürece saldırgan değildir. siz yine de iri bir domuz izine rastlarsanız tereddüt edin. ayrıca domuz ve karacalar köylülerin meyve bahçelerinin nerede olduğunu çok iyi bilir. domuzlar dişleriyle kazarak kar altında kalmış meyveleri çıkarabiliyorlar. şanslıysanız böyle bir durumla karşılaşabilirsiniz. eğer barınak kurduğunuz yeri terk edecekseniz yaktığınız odunlardan geriye kalan kömürleri yanınıza almalısınız. bu sayede ikinci ateş yakma denemeniz ilkine göre daha kolay olacaktır. yukarıda bahsettiğim nedenden dolayı dere boyunu takip etmenizi önermem. bu tür domuz, tilki, sansar izleri bile sizi bir köyün yakınına götürebilir. ateş, barınak ve kısmen yiyecek sorununu hallettiğiniz zaman medeniyet izi aramaya başlayabilirsiniz. başınıza bir kaza gelmedikten sonra bir yerleşim yeri bulmak maksimum bir haftanızı alacaktır. asla fırtına bitmeden yola devam etmeye çalışmayın. önce güvenliğinizi sağlayın. umarım bu verdiğim bilgileri bir gün uygulamak zorunda kalmazsınız. doğadan ayrı kalmak bazılarımız için pek mümkün değil.
  • bu sarsıcı olayı her yönüyle bir bütün olarak değerlendirdiğimizde karşımıza birçok aktör çıkıyor:

    1- efe ile mert
    hiçbir şekilde kabahatleri yok. insan bile bile bu şekilde ölüme gitmez. olay yavaş yavaş aydınlanmaya başladığı için görülüyor ki o karanlık ve buz gibi havada donmadan kurtulabilmek için en makul seçeneği tercih edip dere yatağını takip ederek yerleşime ulaşmaya çalışmışlar.

    ancak özellikle dere yatağında bulunan naaşta da göründüğü gibi çok ince bir kıyafetle bu soğuğa direnmeye çalışmış sarp. daha ilk gece hayatını kaybettiği çok açık. zaten ilk geceyi atlatabilseydi yüzde yüz kurtulurdu her ikisi de. dağın yatay düzleminde sağa sola kuzeye güneye rast gele dolanıp durmamışlar çünkü. doğrudan kendilerini medeniyete kesinlikle ulaştıracak yöntemi seçmişler. yerçekimi kanunu'nun gereği olarak her nehrin denize ulaşmaya çalışacağı gerçeğini bildiklerinden önce dereyi bulmuş sonra takip etmişler. fakat görüntülerde de mevcut, etrafı dar ve yüksek kayalarla örülü bu dereyi, en azından bacaklarınız suya temas etmeden geçmeniz olanaksız. bu ise gece sıfırın altına düşen sıcaklıkta çok kısa sürede hipotermiden ölüm sonucunu doğurur.

    2- aileler
    kış gelmeden naaşların bulunmasıyla bir nebze teselli bulduklarını düşünüyorum. sürüncemede bırakan "acaba hayattalar mı" düşüncesiyle yaşamak, öldüklerini kabullenmekten çok daha zor çünkü. çok acı bir tecrübe. düşmanımın başına gelmesin dedirten cinsten.

    3- kurtarma ekipleri
    günlerdir gerçekten müthiş bir özveri ile arama kurtarma çalışmaları yürütüldü diye biliyorduk fakat bugün ortaya çıktı ki mont bulunduktan sonra akla en yatkın olan planı uygulamak yerine gidip bambaşka yerleri arama yolunu seçmişler. bu durum da elbette yapılan arama kurtarma faaliyetinin niteliği konusunda çok ciddi bir hayal kırıklığı oluşturuyor. bu durum açıklığa kavuşturulmadığı ve arama kurtarma faaliyetinin olması gerektiği gibi gerçekleştiği ispatlanmadığı müddetçe bu leke silinmeyecek.

    ancak olay yerine en son intikal eden grubun aynı gün içinde naaşlara ulaşması ise ayrıca takdir edilecek bir iş. onları ayrı bir yere koymak lazım.
    edit: gelen bir mesajı aynen ekliyorum:

    "hocam kurtarma ekipleri başlığına şöyle bir ekleme/düzeltme yapayım. malum 2. naaşın bulunduğu yer derenin içi ve oraya iniş monttan takriben 1200 metre. düz bir dere yatağından ziyade inişli çıkışlı bi kanyon zaten esasında. bugün çıkan ekip zaten kanyon ekibi olduğu için halatlarla ve takım halinde direkt dereyi tarıyorlar zaten. yani ihmal diğer arama kurtarma ekiplerinde değil de kanyon ekibi çıkarmamakta."

    4- hükümet kanadı
    günlerce ölü taklidi yapan hükümet yetkililerinin naaşlara ulaşılır ulaşılmaz o aşina olduğumuz pişkinlikleriyle kanal kanal dolaşıp (başlangıçta da yanlış bilgilerle) güya halkı aydınlatarak kendilerini parlatmaya çalışan satır aralarını yine her zamanki tiksintiyle takip ettim. yeter artık bu ülkenin sizden çektiği be. mont bulunalı 11 gün geçmiş ve siz 100 metre ötedeki naaşa ulaşamamışsınız, istifa edeceğiniz yerde kalkıp bir de mükemmel bir kriz yönetimi sergilemiş gibi açıklama yapıyorsunuz.

    5- ekşi sözlük
    burada minimum 15 yıl geçirmiş ve bu olayı başlığından anbean takip etmiş tüm yazarlar buna katılacaktır: bugüne kadar hiçbir başlık ekşi sözlük'ün geldiği noktayı böylesine çıplak biçimde ortaya koyamamıştı. evet yıllardır düşen insan kalitesinden yakınıldı burada ama hiç bu kadar somut bir halde görünmemişti bu. ne kadar ciğeri beş para etmez insan müsveddesi varsa çok çeşitli biçimlerde bu olayla ilgili entryleri ile karşımıza dikiliverdiler. george carlin'in şu sözünü beynimin duvarlarına post-it'lerle yapıştırdım ve hiç unutmuyorum bu yüzden. hemen her benzer olayda hatırlıyorum derhal: "ortalama bir insanın ne kadar geri zekalı olduğunu düşünün. şimdi de insanların yarısının bundan daha geri zekalı olduğunu düşünün." bu kadar basit bir matematik kuralıyla bu kadar şahane bir sosyolojik çıkarım yapılabilir, gerçekten şahane. oradaki 'geri zekalı' tabiri yerine 'kötü' kelimesini koyduğunuzda da sırıtmıyor. ortalama insanın kötülüğünü düşünün, şimdi de insanların yarısının bundan daha kötü olduğunu.

    ekşi sözlük de bu tespitlerden münezzeh bir yer değil. burada sıralanan iğrençlikleri tekrar etmeyeceğim.

    benim sözlük deneyimim açısından şöyle bir yeniliği de oldu bu konunun. daha önce sözlük'ü pek aktif kullanmayan birçok yazar, dağcılıkla ilgili yıllar içinde edindikleri yer yer benzer yer yer kendine özgü tecrübeleri aktarıp müthiş katkı sağladılar bence. "tamam en çok siz dağcısınız bla bla" diyerek bir de bu insanlara çemkiren tayfanın ne kadar loser tiplerden müteşekkil olduğu açık. ben bu dağcı arkadaşlara imreniyorum. ama bu loser tipler kıskanıyor. aradaki fark bu. ben istiyorum ki anlatsın da okuyayım, o istiyor ki tecrübesini paylaşmasın ki loser'ın loser'lığını yüzüne vurmasın.

    ülkenin insan ortalaması ne ki ekşi'ninki ne olsun? üye sayısı sözlük'ü ortalamalaşmaya iteli yıllar oluyor. her geçen gün de sayı artıyor, ortalama düşüyor. 20 kişi alan fakülte ile 500 kişi alan fakültenin taban puanı bir olmaz, hepimiz biliriz bunu. ekşi de farklı değil. 10 bin yazar varken taban puan yüksekti. yazar ortalaması nitelikliiydi. ama ne zaman nicelik öncelik kazandı, nitelik yitti gitti. ben gördüklerime şaşırmıyorum. insanoğlunun gerçekleştireceği hiçbir mezalim, ki bu ister davranışsal ister sözel olsun fark etmez, beni şaşırtamaz. insandan gelecek hiçbir şeye yabancı değilim.

    gönül isterdi ki bu hikaye mutlu sonla bitsin. yukarıdaki tespitleri neşeyle yapmış olalım ama olmadı. dağcılar ölüm kavramına biz şehir insanlarına göre çok daha aşinalar. onunla sürekli yüz yüzeler. anlık dalgınlık sonucu ölen binlerce dağcı var dünyada. kaza sonucu ölüm bir noktaya kadar kabul edilebilir fakat bu şekilde kaybolarak epey acılı bir süreç sonunda can vermek çok çok kötü. ölümden sonra hayat olmadığını bildiğim ve ruha inanmadığım için ışıklar içinde uyumalı ruhları şad etmeli sözler sarf etmeyeceğim. sadece "keşke daha farklı olsaydı" diyebiliyorum. keşke.
  • yakınlarının ve bizim gibi empati kurup yakınıymış gibi günlerce onları düşünenlerin başı saolsun,sabırlar dilerim.

    görüntülerden yola çıkarak tahminimi belirtmek istiyorum; son ana kadar birlikte hareketle dere yolunu takip ederek aşağı inip kurtulmaya çalışmışlar.

    galiba, sebebini tahmin edemiyorum ama ilk vefat eden efe olmuş ve mert maalesef bu anlara tanıklık etmiş .çünkü mert'in naaşında görüleceği üzere giysileri çok kalın ve çantası sırtında , efe'nin vefatından sonra arkadaşının giysilerini üzerine giymiş ve yoluna devam etmiş gibi duruyor.

    ruhları şad olsun...

    edit:imla
  • devlet denilen kavram zamanla insanların can ve mal güvenliğini korumak amacıyla oluşturulmuş tüzel bir kavramdır ve devlet toplum sözleşmesi ile toplumdaki insanların bir araya gelerek kabul ettiği kurallara göre bir devlet kurma ihtiyacı hissettikleri için oluşturulmuştur. bundan dolayı iki dağcının kaybolmasından dolayı harcanan paralar kadar daha normal bir şey olamaz sonuçta bu paralar hepimizin vergilerinden çıkıyor bu harcanan paralara laf edeceğinize yapılan yolsuzluklara, yandaşlara akıtılan paralara laf edin ne demişler insanı yaşat ki devlet yaşasın keşke kaybolan iki dağcı sağ salim bulunsaydı da bu kadar üzülmeseydik allah sevenlerine ailesine sabır versin
hesabın var mı? giriş yap