• buraya o kadar yazıyorsunuz şöyle oh olsun böyle oh olsun diye... sanki hepiniz onlardan farklıymış gibi. o kötü adamların hepsi sizin kuzeniniz, amcanız, komşunuz, arkadaşınız. düşünün!
  • umarim dibe vururlar dedigim krizdir. baska turlu bu egitimsiz, cahil insanlardan olusan sektorun kendine ceki duzen vermesi ihtimal dahilinde gorunmuyor.

    bundan yaklasik uc ay once nisanlimla kapadokya'da bir mekanda karsilastigim olayi aktarmak istiyorum. biz yemek yerken mekanin musterilerinden olan bir yabanci turist, calisanlardan taksi konusunda kendisine yardimci olunmasini istedi, gelen kisi yarim yamalak ingilizcesiyle konusurken adam kayseri'ye gitmesi gerektigini ve ucaga yetismesini gerektigini soyledi. taksicinin cevabi ise tri handrıd yuro for yu seklindeydi. yabanci turist hicbir sey demeden mekandan ayrildi. evet yaniliyor olabilirim ama yuz km uzaklikta bir mesafe icin taksicinin istedigi ucret dokuz yuz liradan fazlaydi, bunun gibi cok ornek var eminim sizlerde yasamis, gormussunuzdur. cumlelerime son verirken,
    (bkz: su)
    (bkz: hortum)
    (bkz: itfaiye)
    (bkz: sikeyim)
  • düne kadar ülkemin vatandaşını "yeaa biz türk almıyoruz" diye atar tutar yapan, yamuk yumuk yemekleri 82364982369843 çeşitli açık büfemiz var diye iteleyen adamlara şu kadarcık üzülmem.
  • umarim kalici ve uzun sureli olur da artik turkiyemin birbirinden guzel ormanlarini, muhtesem koylarini, plajlarini talan etmekten, otellere peşkeş çekmekten vazgeçerler.

    öyle agir bi kriz olsun ki sermayesi olan yandaşlarin en korktugu şey turistik bölgelere kulup, restoran ve otel açmak olsun. akillari çiksin bundan, buralari talan etmeye yelteneneyecek hale gelsinler para kaybetme korkusundan.

    güzel ülkem bi taraftan gecici ekonomik kayiplar yaşarken en azindan doğal güzelliklerini koruyarak gelecegini kazanir.
  • istanbul ve türkiye'nin önemli turistik cazibe merkezlerinden biri olan büyükada'da da gözle görülür seviyede yaşanmakta olan krizdir.

    büyükada'ya günübirlik gelen turisti kabaca sınıflandırmaya çalışırsak şöyle bir tablo sunmak mümkün:

    - yaklaşık %40 yerli turist: hafta sonları hava güzelse aklına eser gelir. ekseriyetle istanbulludur. çok büyük çoğunluğu lise veya üniversite çağında gençlerdir. bisiklet kiralar, sokaklarda bağıra çağıra dolaşır, düşüp kafasını gözünü yaranlar olur (çok üzücü ama ölen bile oldu), biraz daha yetişkin olanlar fayton turu yapar, ormana kadar çıkabilenler piknik yapar, her türlü çöpünü bırakır, akşam olunca geldiği vapurla döner. çok para harcamaz ve ada esnafına büyük bir katkısı yoktur. yerli turistin önemli bir kısmını da kartal'da maltepe'de sahilde mangal yakan türden, genelde iskele taraflarında vakit geçiren, çimenlere oturup akşam olmasını bekleyen kesim oluşturur ki turistik anlamda kuru kalabalıktan başka bir şey değildir. çok az bir kısım da özellikle hafta sonları veya uzun bayram tatillerinde otellerde pansiyonlarda kalmaya gelenlerdir. bu %40'lık kesimde ciddi bir düşüş yok ve olacağını da hiç sanmıyorum.

    - yaklaşık %10 avrupalı/amerikalı/rus turist: istanbul'un tarihi ve turistik yerlerini görme etkinliği kapsamında aya yorgi'yi, rum yetimhanesini ve diğer tarihi binaları görmeye gelir. faytona zinhar binmez, gideceği her yere yürür. yazın bir kısmı denize girmeye çalışır, hayal kırıklığı yaşayıp kıpkırmızı olmuş bir şekilde döner. turizm geliri bakımından gözardı edilebilecek bir kitledir. bu kitle neredeyse tamamen yok oldu.

    - yaklaşık %50 arap turist: kafileler halinde yaz kış fark etmeksizin akın akın gelirler. kışın buz gibi havada, kardan tipiden göz gözü görmezken bile istifini bozmadan dolananları görebilirsiniz. büyükada'nın gerçek turizm gelirinin kaynağıdır. adaya geliş yolculuğundan istanbul'a döndükleri ana kadar her türlü esnafa yüklü para bırakırlar. bu kitlenin ormanla, manzarayla, kiliseyle miliseyle işi olmaz. vapurdan indikleri gibi fayton kuyruğuna girerler, mutlaka turlarını yaparlar, çarşıda aylak aylak dolanırlar, lokantalarda kallavi yemek yerler, dönüş vapurunda/motorunda limon sıkacaklarını ve yürüyüş batonlarını almayı ihmal etmeden geldikleri gibi pür neşe dönerler. işte bu kitlede ciddi bir azalma var. son beş altı yıldır sayıları giderek artan arap turistler bu sene pek ortalıkta gözükmüyor. ramazan sonrasında belki bir miktar artış beklenebilir ama son birkaç senedir sayıları katlanarak artarken bu nisan mayıs aylarında, havanın da bu kadar güzel olmasına rağmen seyrelmeleri dikkat çekici. ada halkının şikayetçi olduğunu pek sanmıyorum ama esnaf muhakkak etkilenmiştir.

    şimdi. ada esnafı, her yerde illa rastlanan kurnazları saymazsak, güney beldelerindeki kadar çakal olmadığından, büyükada özelinde itfaiye hortumlarını delerek patlatma çabası biraz yersiz olur. ama krizdeki turizmi arap turistlerle kurtarabileceğini düşünenler için de bu durum bir gösterge olmalı. neticede arap turist kalkıp sadece büyükada'yı görmeye gelmiyor istanbul'a. geldikleri tur kapsamında bir gün sultanahmet'i, bir gün taksim'i, bir gün ortaköy'ü geziyorsa, bir gününü de büyükada'ya ayırıyor. dolayısıyla istanbul ve türkiye genelinde ciddi bir azalma olduğu tümevarımını yapabiliriz sanki.

    neyse. uçak düşürüp bomba patlattıranlar düşünsün. su veren itfaiye de hortumuna sahip çıksın.
  • en çok yunanistan'ın cari açığına yarayacaktır.
  • bu başlığa gelip yeni ne yazılmış diye okumak en büyük eğlencelerimden biri haline geldi. resmen mesai saatini daha hızlı geçirmemi sağlıyor. ayrıca su itfaiye hortum
  • ey suserim de ki içinizde bazı turizmciler vardır çalıp çırpmış, hak yemiş, adam kayırmışlar ve bize inanmamışlardır. bilmezler mi onların gizlediklerini de açıkça yaptıklarını da müşteriler bilir. şüphesiz ki onlar krizde kaybecek olanlardır.

    ancak içlerinde bazıları vardır ki onlar küçük pansiyonlar işletir, herşeyin en iyisini kullanır, hak yemez ve sizi yüzünüzde bir tebessüm ile uğurlarlar. onlar müşterilerinin katında rızıklanmaktadırlar. şüphesiz ki bunda düşünen bir kavim için hikmetler vardır.

    ey turizmciler kendinizi ve otellerinizi yakıtı ileri zekanız olan bu krizden koruyun. bu krizin başında sizin hatalarınız vardır. "ey turizmciler bugün özür dilemeyin çünkü siz yaptiklarınizin cezasini çekeceksiniz" denir. ey turistler samimi bir tevbe ile yurtdışına dönün. umulur ki oradaki turizmciler sizin nefretinizi örter, onlarin turistleri bıktırmayacak, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. çünkü onların, işletme ahlakları, önlerinden ve yanlarından koşar da "ey müşterimiz, her istediğini tamamla, bizi bağışla, çünkü sen her şeye kadirsin" derler. ey suser bu yerli siken otel sahipleri ve esnaf ile savaş, onlara karşı sert davran. onların varacağı sonuç sinek avlamaktır.
  • naçizane bir iki hatıratla ekleme yapmak istediğim, bu gidişle sonunda ucundan kıyısından bize de dokunacak kriz.

    her defasında bu başlığı okuyorum, "su-itfaiye-hortum" diyenler kesinlikle haklılar, fakat bu zaten 3-4 aydır süregelen ya da, birdenbire oluşmuş bir şey değil ki, sadece zihniyetimizin mahsulü olan şeyler ayyuka çıktı; o zihniyette ne mi, insan zikmek çok afedersiniz.

    2011 senesinde işsiz kaldığım bir dönemde, dayımın arkadaşı olan bir abimizin yanına, marmaris'teki tur yazılan ofislerinden birisine, "tura turist yazmaya" gittim. buraya kadar her şey normal, "pollyanna sedat" kıvamında, ingilizcem de var, bir takıldığım ofis, bir diğer ofis takılıp duruyorum, neymiş efendim "işin piçliği"ni öğrenecekmişim. benim kaldığım değil diğer ofisteki iki tane abimiz, birisi yine egeli, diğeri doğulu, bir tane de rus turistler için azeri bir abimizi bulmuşlar, mahşerin üç atlısı modunda, yolun neredeyse diğer tarafından turistlere asılan, bağıran ademoğulları. ekstra olarak demek istediğim şey, 30 yaşıma geldim, bu zamana kadar kimseyi, diline, ırkına, dinine, dış görünüşüne göre kimseyi yargılamadım, ama kimin cahil, kimin aptal olduğunu anlayacak kadar da zihinsel melekelerim yerinde çok şükür. o ofisteki abilerden alayı, insani ilişkileri neredeyse sıfır, oralarda yaklaşık 20 sene takılıp, tutturduğu "apaçi ingilizcesi" ile tura yazdırdığı turistlerle cüzdanından parasını alana kadar ilgilenen, turistlere yaptıkları cıvıklıklarla "vay amk 35-40 yaşında adamların yaptıklarına bak hele" dediğim adamlardı. kısacası, dinleri imanları para olmuş adamların, turistlerin tekne turunda içtiği içkiyi mi sallayacaklar.

    neyse bir akşam, bir turist kafilesi geldi, 15-20 kişilik bir grup, ofislerin adı doğal olarak aynı olduğu için, benden fiyat alıyorlar, ben de olduğu gibi anlatıyorum, jeep safari turunu. işte şuraya gidiyorsunuz, şunu yapıyorsunuz, şunları yiyorsunuz, şuraya uğruyorsunuz, fiyatı da şu diye. adamlar demez mi, sizin diğer ofisten şu kadar şu kadara yazıldık, adamlar bi de öyle şeyler söylemişler ki, "turda şu da var, bu da var." diye, resmen utandım, yerin dibine girdim, bir de cabası diğer ofisteki abilere gitmişler doğal olarak, "diğer çocuk bize dürüst geldi, siz yalan söylüyorsunuz, verin bizim paramızı." diye. sonuçta diğer ofise çağrıldım, ne gerizekalılığım kaldı, ne de saflığım, enayiliğim..

    aslında bu sadece yaşanmış olayların basit bir örneği. yandaki ayakkabıcı, diğer yandaki saatçi abilerin de olaylarını anlatsam, iyice iğrenirsiniz, bir tek benim kaldığım ofisteki aydın'lı cemal abim dürüsttü meydanda, rent a car işi yapmasına rağmen, müşterilerinin çoğu eski müşterileriydi, cebinde parası olmasa bile istemediği adama araba kiralamaz, birine günlüğüne 70 lira çektiği arabayı, diğerine 150 liraya ittirmeye çalışmazdı zaten, gitti köyünün muhtarı oldu da kurtardı kendini.

    ben mi ne oldum, koskoca sezon boyunca, hiçbir şeyime derman olamayan bilet koçanlarıyla bazen aç,bazen küfrede küfrede memleketime geri döndüm. o abilerse sezonu cayır cayır bitirdiler, ama şimdiki halleri umrumda değil, dayımın arkadaşı da, çok koyu savunucusu olduğu malum partinin politikalarını desteklemeye, kendine öyle has, "tuttuğunu koparan!" adamları seçmeye devam etsin, eğer ki yolunacak kaz olarak gördükleri turist bulurlarsa!
hesabın var mı? giriş yap