• her filmden önce 20 dk boyunca aynı reklamların izlenmesi sonucu, günde 2-3 filme gidenlerde kalıcı tahribat yaratan oluşum.
    hele o kefir reklamındaki sümsük çocuk ve embesil ailesini öldürme arzusu ile dopdoluyum.
  • bunun filmlerine yeni melekte gitmemek lazım. zira 12 milyona dolby digital ense izliyorsunuz.
  • filmlerin başına konan piyasa film fragmanları, yanlış ya da çevrilmemiş altyazıları, ucuz biletleri, pahalı kahveleri, reklam filmindeki en iyi yardımcı kadın oyuncusu ve görüntü yönetmeninin kankası, lalesi, lale kartı, lale kart satıcısı, geç kalanları içeri almayan görevlileri, bileti olmayan gençleri içeri alan görevlileri, yönetmeni, seyircisi, 15 dakika 30 saniye süren reklamları, eziyetin kralı olan yeni melek salonu, eksiklerine rağmen hala çok zarif ve karizmatik emek sineması, festival tshirtleri, sinefilleri, yaşlı ama dinamik hergün film izleyen teyzeleri ve amcaları, ilk defa festivale gelen film izlemeyi yeni öğrenen gençleri, yanlışlıklarla dolu kitapcıgı, insanı illet eden soruların soruldugu soru cevap aksiyonları, sinirli ve iri çalışanları-çalıştıranları, radikal ve birgün gazetesi standları, kefir reklamındaki kefere velet, partileri, konserleri, workshopları ve güzel filmleri ile 16 nisan pazartesi saat 01:30 itibarı ile bitecek olan festival.
  • açılış filmini lütfi kırdar'da gösterip (ve de sadece tek gösterimde bırakıp) biletini 50 küsür ytl'ye satarak senelerdir aşina olduğumuz istanbul film festivali ruhuna aykırı bir davranış sergilemiş olan festival. bir kere açılış filmi ortamı emek'tir. bu şekilde hem daha ucuza mal olacak hem de belki de bu şekilde ortama yapılacak yatırım filme yapılabilecektir. ikincisi gündüzleri çalışıp sadece akşamları ve hafta sonları festival izleme lüksü olan bir festival manyağı şöyle bi 15 filme bilet alsa zaten cebinden 150 küsür ytl para çıkmaktadır. üzerine bir de açılış filmine 50 ytl bayılmak külfetlidir. henüz iş yaşamına atılmayıp gündüz seanslarına 2,5 ytl verip giren bir öğrencinin bütçesi zaten malum olacağı için açılış filmi yerine hava alacaktır. aaah ah eskiden sesam'ın o mütevazi binasında kartondan formu doldurup sıraya girer, bu bahane de hafta sonları beyoğlu'nun tadını çıkarmamıza vesile olurdu. biletix tipi biletler çıkmadan önceki eski tip biletlerden bir tomarını cebime doldurduğum günleri özledim. festival heyecanı katsayısında her geçen sene bir düşüş olmakta. üzülüyorum..

    edit: bir mesaj aldım açılışın uzun süredir lütfi'de yapıldığına dair. doğru; ama bir gün sonra emek seansları da oluyordu eskiden..
  • filmlerin reklamlar yüzünden 15-20 dakka geç başladığı, işte bu yüzden sırf bu yüzden işte bazen bir filmin sonraki seansa sarkacak kadar uzadığı biricik festival. ticaret, seyir zevkimizin içine etmesin, amin.
  • aslında bugünkü kapanış töreni ve kokteyliyle ödülleri dağıtılmış, bir nevi sona ermiş olan festivaldir. klasik altın lale, fipresci, ulusal yarışma bölümlerinin ödüllerinin dağıtıldığı, gus van sant'a onur ödülünün verildiği törende en büyük sürpriz bir festival efsanesi haline gelmiş vahit tansoy'a "ömür boyu bilet" ödülü verilmesiyle yaşandı. bilenler bilir, antalyalı vahit bey her sene antalya'dan festival için kalkar, 15 günlüğüne istanbul'a yerleşir, günde 4-5 filmden ortalama 70 film izleyip şehrine döner. bu sinema aşkı da iksv tarafından bu jestle ödüllendirilmiş oldu.
    bunun dışında güzel bir festivaldi, yeni melek sorunu dışında gündüz seanslarının ucuzluğu seyircilerini sanırım çok memnun etti. ben 20 civarı filmin çoğunu gündüz seanslarına denk getirerek oldukça hesaplı bir festival geçirdim misal, zaten sabah 11:00 seansları bile haftaiçi tıka basa doluydu. festivale konuk olarak katılanlar da partisiymiş, tekne gezisiymiş, kokteyliymiş sefasını sürüp yabancı konuklarla sohbet etme şansı buldu. öznel bir değerlendirmeyle de benim için çok özel, çok güzel, beni çok mutlu eden bir festival geçirdim.
  • enteresandır, izlemek istediğim bütün filmlere bilet buldum* heyecanla bekliyoruz bakalım..
  • iksv'nin kitapçığında bütün festival sinemalarında önsatışın başlayacağını duyurmasına rağmen beyoğlu'nda sadece emek ve atlas'ta satışları başlatması üzerine, bilet almaya gelen insanları telef etmiş festivaldir. 5,5 saat boyunca atlas sineması'nda kah yerde oturarak, kah ellerimiz arkamızda volta atarak bekleyip, biletlerimizi almayı başardıktan sonra gerçek dünyaya döndüğümüzde kekeleyerek konuşmaya, şaşı bakmaya başlamıştık. üstelik sabahtan gelip bu kadar saat bekledikten sonra bazı filmlere bilet kalmaması da ayrı bir şok olmuştur. eskiden iksv'ye formları teslim edip biletlerin alındığı önsatış dönemini iyice özletti bu sene festival, bilet almak için saatlerce ayakta çürümek biraz ayıp oluyor. millet beklemekten bayıp, parayı bastırarak biletix'i tercih etsin diye mi, yoksa 2 sinemada* önsatışı başlatarak oluşacak kuyrukla "sinemaseverler saatlerce kuyruk bekledi" tadında haberlere taşınıp reklam yapma kaygısıyla mı bu yol benimsendi bilemiyorum ama, kesinlikle insanların sabırlarını zorlayan bir uygulama olmuş.
  • bu senelik de miyadı dolmu$ 15 günlük sevgilidir. iki hafta boyunca neler gördük neler ettik bakalım:

    *önüne gelenin ele$tirdiği reklam süresinin uzaması son derece yararlı oldu kanımca. benim gibi filmlere son dakikada yeti$enler, filme 15 dakika kala evden çıkan için can simidi gibi oldu reklamların 20 dakikayı bulması. [nadiren de olsa] zamanında gittiğimde de rahatsızlık duymadan türkiye standartlarının üstünde olan reklamları keyifle izledim. içlerinden en iyisi de festivalin kendi reklamı idi zaten...

    *gözüme çarpan bir $ey de gündüz seansları kapalı gi$e olmasına rağmen, salonlarda yer yer bo$lukların olması idi. herhalde insanlar 2,5 ytl diye maymun i$tahıyla bilet alıp sonra filmlere gitmiyorlar.

    *ntv belgesel ku$ağı bu sene de festivalin en popüler/en ilgi çekici filmlerini içeriyordu. this filthy world'ün üzerine this film is not yet rated pek güzel gitti. the us vs john lennon ise belki de festivalin en iyilerindendi.

    *festival kapsamında ilk kez konserler yer aldı. the us vs john lennon'ın çar$amba günkü gösterimini takiben , come together ba$lığı altındaki 11 nisan 2007 elbow ve i am kloot konseri ile britçe vakit geçirdik, john lennon'ı andık...

    *pier paolo pasolini gösterimlerini tekeli altına almı$ olmasa yeni melek düğün salonu gidilecek sinema (!) değildi. gerçi ev sahipliği yaptığı her organizasyondan sonra böyle deyip sike sike oraya tekrar gidiyoruz...

    *gus van sant ile tanı$ma imkanım oldu (bkz: last days/@ent2tel). ki bu arada kendisi de emek sineması'nın yer göstericilerinden "kenara çekil, yeni seans ba$layacak" gibi veciz laflar yedi maalesef*.
  • bu seneki festival'de filmlere gec kalicam diye endise etmenize gerek yoktur cunku her film oncesi(bir tek kaynak filmi haric) yaklasik 15 dakika reklam vardir.sırf bu yuzden seanslara 10 dk gec giriyorum.
    evet bu sene en cok goze carpan degisiklik reklamların uzunlugudur ama bu olması gereken bisidir.hatta madalyanın obur tarafından bakmak gerekirse o reklamlar olmasa belki festival var olamıycaktı.bir baska gozen carpan kısmı'da turkiyede gun gectikce sinemaya olan ilginin artiyor olmasıdır.bu turk sinemasi icin sevindirici birsey.eğer bu kadar cok ilgi olmasaydı,festival bu kadar cok reklam alamazdı.gecen seneye gore artan reklam suresi ve sayısından,ilginin arttıgı anlasılıyor.
    festivale olan ilginin en buyuk sebebi'de gunduz seanslarının 2.5 ytl olmasidir.buda en dogru olan harekettir.nitekim filmekimi'nin bilet fiyatlari 8 ytl idi ve izleyici sayısı belliydi.boylelikle hem sanat hemde halk kazanıyor galiba..
hesabın var mı? giriş yap