• 10 sayfadir hakkinda yapilan aciklamalarin sozluk yazarlarini tatmin etmedigi artirimdir. bu tatminsizligin ilk ana sebebi sozluk yazarlarinin "yazar" olmasi, ve okumamasi. aralarda guzel guzel anlatimlar var, ama uzun yazilmis, sozluk yazarlarimiz da "yazariz lan biz!" diye isyan etmis. ikinci ana sebep iki baslikta toplanabilir:

    1. "siyaset icin siyaset" akimi isin icerisinde (bunlari baslikta "cemaat, akp, erdogan, rte" vd. anahtar kelimeleri ile arayarak bulabilirsiniz -saka degil, "cemaat" gordum sayfalari tararken).
    2. "ekonomistler" isin icerisinde (bunlari aramaniza gerek yok, her yerdeler, surekli tahmin yaparlar ve bu tahminleri surekli yanlis cikar, gelecegin tahmin edilemeyecegini ogrenmeye bagisiktilar).

    bu iki gruptan birisi bir isin icerisindeyse o is genelde bok olur, ki su an bu iki grubun kadim temsilcileri de bu baslikta inimize girmis durumdalar, konuyu didik didik etmekteler. goril miyiz lan biz?!

    kisaca durum su sekilde (cok basit, yalin bir anlatim hedefliyorum, isim zor, allah yardimcim olsun):

    --- 2008-2012/3 ---

    0. eylul 2008'de abd'de patlamaya zaten hazir olan bomba patlar: http://1.bp.blogspot.com/…s1600/crisis_timeline.png (okumaya calismayin, renkli diye ekledim)

    1. 2008 sonrasi gelismekte olan ulke ekonomileri icin bir ruya baslar cunku krizin kaynagi olan gelismis ulke ekonomilerinden cikan para gelismekte olan ulke ekonomilerine giris yapar.

    2. bu surecte fed (amerikan merkez bankasi) piyasaya nakit dolar pompalar ve faiz oranlarini dusuk tutar, bu durum gelismekte olan ulkelere para akisini daha da artirir.

    => ama gelin gorun ki gelismis ulke ekonomileri toparlanma belirtileri gostermeye baslar. bu durum da yukaridaki iki etkiyi tersine cevirmeye baslar (1 ve 2 yerine -1 ve -2 ortaya cikar). kaldi ki bu beklenmedik bir durum degildir, sadece biraz akilli olup hazirlikli olmak gerekiyordu (bkz: #39533319), entryinin icerigi:

    ""büyümenin kaynağının yatırım, üretim ve ihracat olmasını istiyoruz. sadece iç tüketime dayalı büyüme ile maalesef türkiye'nin geleceğini parlak göremiyoruz." demistir, de, abim akliniz basiniza simdi mi geldi?

    kaynak: www.bloomberght.com/multimedia/video/48235"

    ah be babacan, ah!

    -1. para gelismekte olan ulkelerden cikip gelismis ulkelere geri donmeye baslar.

    -2. fed (amerikan merkez bankasi) dolar pompasinin filtresini degistirir, cok yaziyor bahanesiyle pompayi kisar, henuz faiz oranlarina ciddi oranda dokunmasa da sinyallerini verir (hedef 2015, sen fed'sin buyuk dusun!).

    --- ayni anda baska bir evrende ---

    bu surecte gelismekte olan ulkeler de ayrisir:

    a. meksika ve guney kore alir basini gider. bu surecte ekonomik olarak en iyi yonetilen bu iki ulke 2008-2012/3 surecinde dogru politikalar izleyip ekonomilerini guclendirirler.

    b. bric ulkeleri (brezilya, rusya, hindistan, cin) de meksika ve guney kore kadar olmasa da bu sureci iyi degerlendirirler, 2008-2012/3 surecinde kalici yatirimlari ve uretimi turlu politikalarla tesvik ederler.

    c. turkiye, guney afrika, peru, sili, endonezya ve tayland gibi ulkeler kotu ekonomi yonetimi sebebiyle kalici yatirimlar yerine buyumeyi suni olarak destekleyecek arayislara girerler. bu ulkeler ekonomilerinin sicak para akisini okuzun treni izledigi gibi izlerler. yatirimin kalici hale gelmesi konusunda saglikli bir ekonomik politika yurutemezler, ornegin uretimi tesvik edemezler (bir not, turkiye ziyaretlerimde en cok dikkatimi ceken ve uzuldugum bir konu alisveris merkezlerinde, tekstil katinda dahi turk markalarini gorememek, bir tek "mavi" var evet. hadi diger alanlari gectim, tekstil lan bu!). ah be babacan, 13 yildir neredeydin be abi?

    --- bakalim su aralar neler oluyor ---

    son donemde villa insaatlari disinda neler oluyor (bkz: #39984470), entrynin ozunu asagiya kopyaladim:

    "brezilya faiz oranlari: http://www.global-rates.com/…cen-interest-rate.aspx
    hindistan faiz oranlari: http://www.global-rates.com/…rbi-interest-rate.aspx"

    bric ulkeleri basta olmak uzere neredeyse tum gelismekte olan ulkelerde faiz artirimlari 2013 ortasindan itibaren zaten baslamisti (brezilyalilar sambaci da bu hintler gezici mi cemaatci mi bilemedim). bizim merkez bankamiz ise (dunyada bir akilli kendi yonetimleri oldugu icin) son 6 ayda tam manasiyla sicip sivamisti.

    muhtemel siyasi baskiyla (siyasi dedim, kosun!) faiz artirimini ertelediler, yaratici (!) para politikalariyla bu sureci atlatabileceklerini dusunduler. ancak elbette bu mumkun olmadi cunku bu surec gecici degil. ozetle ve basitce, sicak para turkiye'de kalmak icin daha fazla bir bedel talep ediyor cunku makroekonomik trendin yani sira ulkede guven sorunu da bas gostermeye basladi, merkez bankasi yonetiminin tavirlari da tuz biber oldu.

    --- sonuc ---

    sonuc: 28 ocak 2014 faiz artırımı

    faiz artirimi oran olarak radikal gorunse de bana gore uzun vadede piyasayi tatmin etmeyebilir, guven vermeyebilir. cunku merkez bankasi saplantili bir sekilde bu surecin gecici oldugunu dusunuyor, zaten alinan kararlar da kisa vade odakli gorunuyor. halbuki ulkede uzun vadede durumu duzeltecek kalici yatirima yonelik bir ekonomi politikasi yok, dubai olmus gidiyorsun bana veda ediyorsun (ah be babacan), dolayisiyla bu durum kisa vadede "atlatilacak" bir sorundan ziyade uzun vadeli daha buyuk bir problem, ozunde bir tasarim sorunu.

    --- bu arada bir not ---

    fed henuz faiz artirmaya baslamis degil yalnizca pompayi kismis durumda, bir de artirinca gorun cumbusu!

    --- pratik bilgiler ---

    kendime not: ekonomi politikalarinda bir iyilesme olmazsa, ki akilciliktan bu kadar uzak bir yonetimle (siyaset dedim, kosun!) bu mumkun gorunmuyor, bu fiyatlardan degil ama 2015'ten once tl'den cikmaya calis (mumkun olursa). tahmin yapmiyorum aman diyeyim, malum tahmin yapmak ekonomistlere ve ergenlere mahsustur.

    insanliga not (insan olan okusun): gelecegi kimse tahmin edemez, ki bana gore erdem abi (basci)'nin hatalarindan biri de bu gercegi kabullenememis olmasi. ama ekonomist kafasi da tam olarak boyle calisir (ekonomist dedim, kosun!). cok kisa vadede mevduat faizleri artacak, kredi faizleri artacak, bu zaten faiz artiriminin dogal bir sonucu. daha uzun vadede eger ekonomik politikalar babacan'in dedigi gibi "kalici yatirim, uretim, ve ihracat" odakli olmazsa, ya da basarili olamazsa, yine babacan'in dedigi gibi "sadece ic tuketime dayali buyume" ile devam edilirse, maalesef yine ali babacan'in dedigi gibi "turkiye'nin gelecegi parlak degil."

    pesin edit 1: "su eksik bu eksik sunu atlamissin" diye gelmeyin zira amac sade ve anlasilir olmasiydi. elbette bircok sey eksik. "su yanlis bu yanlis" diye gelin, konusalim, bir orta yol bulup anlasabilecegimizi dusunuyorum.

    pesin edit 2: yazinin ana fikri (cikartamayanlar icin): bu faiz vaiz degisimleri cok da onemli degil, sadece populer cunku goz onundeki parametreleri (dolar vd.) hizla etkiliyor. onemli olan turkiye'nin ekonomisini saglam temeller uzerine oturtmasi, bu konuda politikalar uretilmesi, asil derdimiz alisveris merkezi meselesi.
  • anlamlandıramadığım durum. olayla ilgili yorum yapan tüm sözlükçülere saygım sonsuz, ama yüce isa aşkına dostlar; öncelikle doların neden yükselişe geçtiğini ve ardından faiz arttırımı ile neden düştüğünü ve faiz arttırımının neden kötü ya da iyi olduğunu gerizekalıya anlatır gibi anlatırsanız gerçekten minnettar olurum. zira bu konuda bir malım.

    ekleme: ulen güzel adamlarsınız yeminlen, üşenmedi 12 kişi mesaj yoluyla gerçekten gerizekalıya anlatır gibi izah etti, sağolun. yarın işyerinde şekil yapıcam bu bilgilerle ehehe

    ekleme 2: dostlar dünden beri 100'e yakın mesaj geldi; "ben de malım, ben de anlamıyorum, sana gönderilen açıklamalardan gönderebilir misin bana?" diye. üşenmedim hepsine cevap yazdım. bana göre en doyurucu açıklamayı mesaj sahibinin izniyle buraya kopyalayarak benim gibi tüm mallar için soruna kesin çözüm getirmek istiyorum.

    "ekonomilerde yatırım eğer faiz düşükse yapılır ve yatırım ile faiz ters oranlidir. sen bir iş adamisin. yatirim yapacaksın. saglaman gereken nakit cebinde varsa devlet diyo ki faiz yüksek getir bankaya yatır daha kârlı. sen yatirimdan vaz geciyosun. zaten yatirimi yapacak paran yoksa bankadan kredi cekeceksen iyice sictin. ınsanlar yüksek faiz verdiği için parayı piyasada tutmuyo. gidip araba konut alamiyo çünkü cidden faiz yüksek. sicak para yok piyasada ve durgunluk basliyo. yabanci yatırımcı kismina gelirsek bizim ekonomimizde üretim yok sadece montaj var bu yuzden ithalat fazla ihracat az. ve ekonomimiz yabanci yatırımcılar sayesinde ayaktaydi. neden amerikada 2008 krizi çıktı. finans kuruluşları patladı. amerika merkez bankası da dedi ki ben hazine olarak sizden elinizdeki tahvilleri alayim (bunlarin elinde 30 yillik tahviller vardi ama boka yaramiyodu ve kriz aşilsin diye fed bunlari degerinden yuksek paralara almaya başladı ki piyasada para olsun diye) para vereyim size. finans kuruluşlarınin elindeki tahvilleei aldi parayi verdi. bu parayi da bu yabanci yatirimcilar ve finans kuruluşları gelişmekte olan ülkelere getirdi. neden? turkiye gibi ülkelerde faiz amerikaya oranla daha yüksek diye. ama fed son iki yıldır bu tahvil alımını durduracagini söylüyor. bu yuzden de yabancilar hisselerini turk parasini satıp dolar aliyor ve ulkesine geri dönüyodu son zamanlarda ki doların artması bu sebeple. simdi merkez bankası parayı ulkenize goturmeyin bizde kalsin daha çok faiz veririm yeter ki dolar alma paranı ulkemden çıkarma dedi. dolar azalacak ve fiyati düşecek. sen ben gibi vatandaş da uzun vadede tarrağı yiyecek. çünkü borcu olan özel sektör faizi artacak. kimse gidip bi şey almayacak. konut inşaat sektörü patlayacak. tabi bunlar gerilim devam ederse. işsizlik artacak durgunluk gelecek."

    açıklama sahibi karacigerim vur kadehlere ye teşekkürler.
  • (bkz: oo işsizlik)
  • askerde 40 ateşle revire gittiğinizde kalçadan vurdukları iğne vardır ya, 2 saat sonra karda şınav çekersiniz, bu da ondan
  • kısaca iç talebin daralması, işsizliğin artışı ve enflasyonla nitelenen bir stagflasyon döneminin mb ağzından resmen kabul edilmesi anlamına geliyor. 2013 mayısı'ndan bu yana işaretleri görülen bu süreç özellikle siyasal krizin de etkisiyle kur müdahaleleri ve devalüasyonla sürdürülemez hale geldiği için, faizlerin yükseltilmesiyle kabul ediliyor ve iç pazarı baskı altına alan, finansman ihtiyacını sıcak parayla karşılamaya yönelen bir stagflasyon, küçülme ve durgunluk döneminin açılması anlamına geliyor. daha ne anlama geliyor derseniz onlar da hızlanan bir eğilim olarak işsizliğin artışı, enflasyonun yükselmesi, inşaat balonunun sönmesi, yoksulluğun derinleşmesi, orta sınıfların işçileşme sürecinin hızlanması olacak..

    birinin amerika'dan röportaj verip yolsuzluk operasyonlarıyla benim alakam yok dediği, öbürünün iran'a giderken faiz kararlarıyla benim ilgim yok dediği, kimsenin hiçbirşeyle ilgisini kabul etmediği bu nadide koşullarda neşeli günlerin devam edeceğini de öngörebilirsiniz. siyasi krizin devam etmesi durumunda bu faiz artışının da yetmeyeceğini, haftalık repo faizlerini belirleme yetkisini eline almak isteyen hükümetin sonunda merkez bankasını da adalet bakanına bağlamaya çalışabileceğini düşünebilirsiniz..

    sert bir faiz müdahalesiyle hükümeti yerel seçimlere ve sonrasına sen sağ ben selamet taşımayı hedefleyen bu politika değişikliğine rağmen erdoğan'ın ekonomik kararların sonuçlarını merkez bankası'nın üzerine atarak kurtulma yönündeki çırpınışlarını, bütün ekonomi yönetimini açığa düşürmesini ve faiz lobisi, gezi lobisi, faiz lobisi, borsadan alıp dövize, dövizden alip faize, faizden alip altina yatırdılar kuşlarını ayrica neşeyle izleyebilirsiniz.
  • merkez bankasının olaya leeroy jenkins diyerek dalmasi olayi.
  • "faizi tarihi dipten çeviren gezi eylemi " diye bir fışkı yazmıştı geçen yaz bu white walker'lardan biri. oraya yazmıştım (#35293758), şimdi yine diktatöre biat etmeyenleri bu faiz artırımının müsebbibi olarak işaret eden sıçılası parmakların sahiplerine tükürerek tekrarlamak isterim: "evet biz yaptık!!!"

    orhan pamuk'un kara kitap'ı müthiş bir epigrafla açılır. "epigraf kullanmayın, yazının içindeki esrarı öldürür" diye bir alıntının hemen altında bir başka alıntı yapılmıştır: "böyle ölecekse öldür o zaman sen de esrarı, esrar satan yalancı peygamberi öldür. "

    düzene isyan edenleri, düzeni bozmakla suçlamak komedisi de nereden çıktı? tekerinize çomak soktuğumuz için, pisliğinizin taşmadan sizin istediğiniz yöne akmasını sağlayan olukları tekmelediğimiz için pişman olacağımızı mı sandınız? utanacağımızı mı sandınız? oynadığınız oyunun bir aydır farkındayız, muhtemel bir krizin faturasını bize kesmeye çalışıyorsunuz. bazı eylemci arkadaşlar da haklı olarak bu oyunu ifşa edip, gezi'yi savunmaya çalışıyorlar. oysa bizi savunmaya zorlamalarına imkan vermeden, şöyle bir gerinip, dilimiz tutulmadan derdimizi söylemek durumundayız:

    evet biz yaptık! ekonominizin, sisteminizin, köle düzeninizin, faiz zincirinizin içine tüküreceğiz! zalim sistemizi yıkacağız! bizi yoksullaşmayla korkutamazsınız, zaten saray entrikalarınızdan arta kalanlarla yaşamaya mecbur olduğumuzu yıllardır biliyoruz. hangi kaplardan yediğinizi, hangi kaplara sıçtığınızı yıllardır izliyoruz. gözümüz üzerinizde.

    sisteminiz çökecekmiş, çöksün. böyle ölecekse, öldürelim o zaman, esrar satan yalancı peygamberi.
  • ne olduğunu anlamak isteyen arkadaşlar için şöyle bir açıklama yapayım;

    iktisat kitaplarında teorik olarak faiz ile yatırım * ters orantılıdır. şu şekilde düşünülebilir, faiz %10 iken getirisi %10'dan büyük olan yatırımlar mantıklı iken 425 baz puan arttırdığınızda %10-14.25 arasındaki getiriye sahip yatırımlar seçilebilirliğini yitirir. artık %14.25 üzerindeki yatırımlar mantıklıdır. üretim ve yatırım düşmesi işsizliği arttırır, işsizlik artarsa talep kısılır. talep kısılırsa fabrikalar dükkanlar batar. ekonomi boka sarar. hükumetin faiz arttırımında son aşamaya kadar diretmesi bundandır.

    he şimdi bu kağıt üzerinde böyle. teoridir evet. lakin göründüğü kadar saçma değildir. gayet etkiler.
  • sıcak parayı bir süre daha içeride tutacak kararla, finans piyasalarında para dönmeye devam edecek. ancak yükselen kredi oranları nedeniyle şirketlerin borç yükü artacak bu da fiyatlarda ve işsizlikte artış anlamına gelecek. ancak tüketimi de kısmen azaltacak durum nedeniyle cari açık küçülecek. dönüp dolaşıp cari açığa geliyoruz, ebemizi sikiliyor açık yüzünden. 11 yıllık hükümdarlığında recep tayyip erdoğan'ın adalet duygusunu yok etmesinden sonra ülkeye verdiği en büyük zarar olan üretime dönük olmayan, finans piyasasını çevirmeye dayalı politikasının iflasının acılarını çekmeye başlayacağız iyiden iyiye.
  • türkiye gibi bir devlet için olağan bir durum.

    türkiye gibi yaratıcı üretimi olmayan, hizmet sektörü geniş ve ucuza montajlama sayesinde bolca cari açık veren ve başkasının sıcak parasıyla geçinen ülkelerde sıcak paranın kesilmesi durumunda faiz ve döviz arasında merkez bankasının zaman zaman karar vermesi gerekebilir. çünkü zenginin daha çok zengin olması gerekir.

    örnekle gidelim. mesela ben çok zengin olayım, 1 milyar türk liram var, beni bankadan bir broker arıyor ve diyor ki, sadece bir gecede 50 bin türk lirası daha kazanmak istemez misin? işte gecelik faiz dedikleri bu mesela. peki o 50 bin dolar nereden geliyor? devlet teminatıyla senin benim vergimden alınıyor. faiz artmadan önce zenginlerin parası dövizdeydi ve her geçen gün daha da çok döviz alıyorlardı. fakat adamlar %15 faiz oranını görünce, dövizden daha çok kazandıracaklarını düşünerek, sahip oldukları parayı atıyorum 600 milyon dolardan 1 milyar türk lirasına çevirmeyi uygun gördüler. böylelikle "görünüşte" dolara olan yatırım azaldı, tl'ye olan yatırım arttığı için tl dolar karşısında yapay bir değer kazandı (gerçi hala 2.30, o kadar değersiz para). adamın parası ise %15 faizle durduk yere hiçbir şey yapmadan daha da artıyor. dolayısıyla döviz ve faiz olayları zenginler için "hangisine paranızı yatırırsanız daha çok durduk yere para kazanırsınız?" tavsiyesinden başka bir şey değildir. yoksul insanlar grubu için de artan vergiler, zengin insanların "faizden ben nasılsa para kazanıyorum, yaptığım alım satım işleri yüzünden banka faiz koyuyor bir de üzerine işçi çalıştırıyorum ne gerek var fazla işçiye?" demesi üzerine zor anlar yaşayacaklar. insanları işten kovmaya başlayacaklar kısa bir süre içinde. orta ölçekli şirketler ise alım satım değerleri arasındaki farkın kapanmasından kar elde edemeyecek ve kepenk indirecekler.

    peki bu resim içinde "büyüme" balonu nerede? aslında büyüme yok. amerikanın fed bankası bizim gibi ülkelere ayda 85 milyar dolar yardım yapıyordu şimdi o kesildi. bu yardımı niye yapıyordu? sanayi kurulsun diye, isdihdam yaratılsın diye. mesela brezilyada bu parayla fabrikalar kuruldu xbox, ps3 gibi teknik fabrikalar yapıldı. peki türkiye'de o parayla ne yapıldı? toki ev yaptı. bütün parayı betona gömdük, evlerin fiyatlarını da hala yüksek tutuyoruz ve kimse o evlerde oturamıyor. mortgage faizlerinin artmasıyla birlikte de uzun yıllar boş kalacağı kesin. şimdi o yapılan yardımları amerika faiziyle geri alacak. piyasadaki dolarlarını çoktan kendi ülkesine geri döndürmeye başladı bile. dolayısıyla bizdeki büyüme kocaman bir balondu, o fırsatı değerlendiremedik hepsini ağaoğluna verdik ağaç kessin diye, şimdi önümüzdeki yıllarda çok ciddi bir zarara gireceğiz. zaten bütün ülke olarak ekonominin iyiye gidip gitmeyeceğini öğrenmek için fed kararlarının açıklanmasını bekliyoruz, ne kadar ekonomik anlamda iyi bir ülke olabiliriz ki başka bir bankaya bağımlı olduğumuz sürece?

    işsizler ordusu, mesleksizler, fakirlik dizboyu olacak, insanlar neden fakir olduğunu bile bilemeyecek. kemer sıkma politikası uygulanacaktır önümüzdeki yıllarda. bolca kepenk kapatmalar, bolca banka hacizleri, bolca mortgage ödeyememe durumları ortaya çıkacaktır. sonra yıllar önce ecevit'in yaptığı ülkeye kemer sıkma politikalarının başbakanı pozisyonu kılıçdaroğlu'na geçer, ardından insanlar kılıçdaroğlu'ndan sıkılır ve yeni bir sağcı iktidar ile zenginler keselerini, diğerleri ise kömürlüklerini doldurmak isterler. bu durum her 10-15 yılda böyle gitmiştir, isteyen türkiye'de ne zaman devaülasyon olduğuna ve hangi aralıklarla gerçekleştiğine bakabilir.

    bütün bunlar olur ve olacaktır, çünkü ne doğru düzgün bir eğitim sistemimiz var, ne doğru düzgün olayları anlatan bir medyamız var. türkiye'de her şey olmaması gerektiği gibi. bir de emeklilik yaşını 65'e çektiler, artık o yaşa kadar kim iş bulup emekli olabilecekse... daha emeklilik durumunun insanlar farkında bile değiller. yoksulluktan çok ciddi bir iç savaşa bile sürüklenebilir ülke kısa bir zaman içerisinde.

    bir de cari açık var asıl, mesela 3 liraya yün alıyoruz diyelim, 5 liraya pamuk. burada onu dikiyoruz o çok meşhur tekstil sektörümüzle. adamlara 4 liraya satıyoruz. ama 8 liraya mal oldu? bir de işçiliği var? işte buna cari açık deniyor. sonra adamlara yolluyoruz, adamlar marka yapıştırıyor üzerine, sonra da 20 liradan satıyor. bu da kazıklanmanın daniskası oluyor. ayrıca ürettiğimiz veya üretebileceğimiz bir çok şeyi ithal ediyoruz. örneğin saman ithal ediyoruz. yahu memlekette samandan bol ne var? hem paramız gidiyor, hem çiftçimiz işsiz kalıyor hem de dışarıya bağımlı kalıyoruz.

    ayrıca, özel sektörün borcu da vatandaşı etkiliyor. örneğin birisi 100 milyon dolar sermayeli bir özel şirket kurmuş olsun. bu şirket üzerinden kar elde etsin bolca, vergi vermesin hep zarar göstersin, batacağına yakın bir güzel şirketin içini boşaltırsa -- böylelikle iflas ettiğinde sadece şirketin binasına el koyabilirler. geriye kalan zararı kim karşılıyor? devlet. çünkü özel sektörler devlet güvencesi altında, onayıyla kuruluyor. şirket sahibinin ödeyemediği durumlarda devlet ödüyor. türkiye'de özel sektörün borcu ise 262 milyar dolar. yani hepimiz, elalemin hortumladığı kendi şirketinin yaratılan sanal borcunu ödemekle yükümlüyüz. işte böyle bir ülke burası.

    işin özeti budur, yanlışım eksiğim varsa düzeltebilirsiniz.

    bonus olarak ekümenopolis'in bir parçasını paylaşıyorum. istanbul üzerinden türkiye adına bazı çıkarımlarda rahatça bulunulabilir. ayrıca filmin tamamını izlemenizi de tavsiye ederim: https://www.youtube.com/watch?v=lihjzch4jzq
hesabın var mı? giriş yap