• saat 10.00'da ankara adliyesinde başlayacak olan karar duruşması.

    https://twitter.com/sulecetdavasi

    karar:

    berk akand’a, 18 yıl 9 ay hapis cezası verildi.

    çağatay aksu, cinayetten müebbet hapis, tecavüzden 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

    #suleceticinadalet

    (bkz: alara karademir) bu başlığa da destek verip gündemde kalmasını sağlayabiliriz.
  • bu dava sürecinde aklımdan hiç çıkmayan bir cümle var. sonuçlanınca yazayım istedim. sanıklardan birinin annesi şule çet’in ailesine “kızınıza sahip çıksaydınız” demişti.

    yani türkçesi, “benim oğlum istediği zaman, istediği yerde, istediği şekilde bir kadına zarar verebilir, tecavüz edebilir, hatta öldürebilir. sorun benim oğlumda değil, sizin kızınızı oğlumun erişebileceği yerlerde bırakmanızdadır.”

    bir ebeveyn katil olan çocuğunu sevmeye, onu korumaya kollamaya devam edebilir, bunda hiçbir problem yok. ama oğlu tarafından zarar görmüş, mağdur olmuş, tacize-tecavüze uğramış, öldürülmüş bir genç kadını suçlayan bir ebeveyn gördüğünüzde bilin ki o insandan bir canavar yaratan bizzat o anne babadır.
    her şeyi paşa oğluna hak görenler için söylüyorum; bu durum sadece kendi zihninizde yaratacağınız bir evrende mümkün olabilir. o hayal dünyasında istediğinizi yaşayın ama etten kemikten bir insana zarar verdiğiniz anda uykudan uyanma vaktiniz gelmiştir.
    keşke büyütürken oğlunuza sahip çıksaydınız.
  • karar açıklandığında bir şantiyenin çatısında, şakır şakır yağan yağmurun altında tepemde biri şemsiye tutarken ölçüm yapıyordum, haberi veren telefon geldiğinde the shawshank redemption'da kanalizasyondan çıkan andy gibi kollarımı göğe açıp hüngür hüngür ağlamak istedim. sırtımdaki devasa ağırlık, içimden kapkara bir yük çıkıp gitti sanki. bugün buruk da olsa şule'nin babacığı ve abisinin bayramı, bugün kimisi her duruşmada adliye önünde bekleyen, kimisi hak aramak isterken gazla, plastik mermiyle saldırıya uğrayan, kimisi bıkmadan usanmadan tvit atan, mahkeme kararıyla silinen entrilerini tekrar tekrar yazan, hiçbirini yapmasa şule'nin uğradığı zulmü ağızdan ağıza birbirine anlatan kadınların ve erkeklerin zafer günü.

    bugün gariban bir ailenin küçücük kızının, arkasında belki de sırf şule için ilk defa ortak bir paydada buluşup el ele tutuşmuş farklı yaştan, farklı yerden, farklı cinsiyetten yüzbinlerce insanla birlikte; atılan onca iftiraya, "avukat" ünvanı altında çok pahalıya tutulan haysiyet yoksunu seri yalan makinelerine, uzayan dava sürecine rağmen iki cani, katil, sapık kodamanın planlarını yerle bir edişinin günü.

    neler yaşanmadı, ne iftiralar atılmadı, iğrençliğin, onursuzluğun kıyıda köşede kalmış ne ücra sınırları bile zorlanmadı ki bugüne kadar?

    "şule" dediler, "gezip tozmayı seven bir tipti" - yani evinde oturup sapık zihinlerimizden, evrimleşmemiş bir tür olduğumuz için kontrol edemediğimiz dürtülerimizden uzak kalmayı seçmek yerine hayata karışıyordu, yani ölmeyi hak etti.

    "içki içiyordu, erkeklerle tokalaşıyordu" dediler, yani şimdi biz errrrrkek olduğumuz için biz yapınca akciğer solunumu yapmak kadar doğal karşılanan şeyleri yapması, sırf kadın olduğu için onun toplumsal cinsiyet prangasını boynuna takmadığını gösteriyor. böyle bir şey olabilir mi ya? yani ölsün.

    "bakire değildi" dediler, yani cinsel ilişkiye girmiş anlıyor musunuz? bu şimdi toplum erkeklerinin %80'i, hatta ekşi sözlük gibi yerlerde kadın cinayetlerini lanetleyen erkekler için bile, öldürülmeyi, şiddet görmeyi, en hafif olarak dışlanmayı çok legal kılan bir şey. ve "bakire olmamasına" rağmen bizimle birlikte olmak istemedi, bizi arzulamadı, böyle bir şey mümkün mü?!! o zaman hem tecavüze uğrasın, hem ölsün, hak etmiş dediler.

    bir babanın suratına "kızınıza sahip çıksaydınız!!" dediler, yani kızınız kendini eve kitleyip bizi suç işlemekten alıkoyma görevini yerine getirmiyorsa bile bunu siz yapmalıydınız, kızınızın etrafına 2 metrekare genişliğinde, 200 metre uzunluğunda penceresiz sürgün kulesi örmeli, kapı sürgüsünün altından yemek tepsisi itmeliydiniz çünkü biz o kadar büyük şerefsizler, iflah olmaz suçlularız ki hayata karışan her kadın bizim avımız, çünkü bu kodumun coğrafyası medeni bir ülke değil adeta serengeti düzlükleri.

    bir babayı evladına para vermemekle, aslında özünde "fakirlikle" itham ettiler, evladı ölmüş bir adamcağızı "ben kızıma para gönderiyordum" diye açıklama yapmak zorunda bıraktılar. çünkü onların çok parası vardı ve fakirlik başlı başına insanı yerin dibine sokacak bir şeydi onlara göre, bir suçtu, cinayetten, tecavüzden daha büyük bir suç. "babasının gönderdiği para şule'nin yaşam tarzına yetersizdi" dediler. yani para için neler yapıyordu siz düşünün, anlarsınız ya? işte bu yüzden ölmeyi hak etti dediler.

    dediler de dediler, toplumun kendileri gibi gizli ya da açık sapık, katil ruhlu davar kesiminin primitif dürtülerine oynamak için, şule'yi batırmak isterken aylarca kendilerini bokun en dibine batırdılar. ama yemedi, kalbinde biraz vicdan, benliğinde biraz adalet, kafasında biraz akıl olan hiç kimse bu zokaları yutmadı. ne çok güvendikleri paraları paçayı kurtarmalarına, cinayet işleyip sokakta salına salına yeni kurban aramalarına vesile oldu, ne de "arkaları". şule'nin babasında olmayan ama kendilerinde çok olan parayı desteler halinde rulo yapıp hapishanede kendilerine eğlence yaratabilirler artık. çünkü senin hayatın bugün "bitti" çağatay, umuyorum ki senin de berk. dışarıda hayat akacak, mevsimler insanları ıslatacak, üşütecek ve ısıtacak, birbirlerini sevgiye, sekse zorlayan değil, karşılıklı seven ve arzulayan insanlar birlikte gülecek, dolaşacak, yemek yapacak ve sevişecek, yeni filmler gelecek, terfiler alınacak, bebekler doğacak, hayat kah acı kah tatlı ama yepyeni hikayeleri ile akıp gidecek ve siz bunların hiçbirinin aktörü de şahidi de olamayacaksınız. hahaha bunu düşünmek o kadar keyifli ki. siz artık bu hayatın sefil bir parçası bile değilsiniz, sizin artık acınız bile olmayacak. belki vicdan azabı, ama hiç ummuyorum.
    izlediğim bir suç belgeselinde 2 kişiyi öldürmekten müebbet alan amerikalı bir mahkum koluna 3 mezar taşı dövmesi yaptırmıştı, "ikisi kurbanlarım, diğeri kendim için" diye açıklıyordu, "onları öldürdüğüm gün ben de öldüm". bilmiyorum ilk günün karmaşasıyla, karar bozulur, arkamız bizi sahipsiz bırakmaz umuduyla farkında mısınız ama siz de artık birer ölüsünüz.

    bugün bir yanımız sevinçli, çünkü şulemiz için adalet yerini buldu. peki ya bir ay içinde o ayın günlerinden bile fazla sayıda öldürülen diğer kadınlar? bu ülkede kadın olmak dönemlik, aylık değil anlık olarak çok zor. bugün 20 yaşında gencecik bir kız evine adım atacak, belki pijamalarını giyip dünden kalan yemeğini ısıtıp normal bir akşam geçirecekken onu hiç tanımayan, daha önce hiç görmeyen bir serseri tarafından kalbi ikiye ayrılacak şekilde bıçaklanarak öldürüldü. çünkü kadındı, tıpkı tecavüz, dayak ve psikolojik şiddet için olduğu gibi keyfi öldürmek için de kolay hedefti.
    "sever" - öldürür.
    "terk edilir" - öldürür.
    "kendisi terk eder" - ama başka bir adamla olmasını hazmedemez, öldürür.
    "yemeği yaktı" diye öldürür.
    yolda görür, kerli ferli bir adam değil, sıskacık bir kadın, karşı koyamaz diye öldürür.
    her bahaneyle öldürür, öldüremese bile döver, ne iş ne aşk bulamasın diye yüzüne kezzap atar, "yollu, hak etmiş, öldürenin eline sağlık" der, "onun da o saatte orada ne işi varmış / neden öyle giyinmiş / neden gülmüş / neden var olmuş" der, sözleriyle öldürmeye, toplum dışına itmeye, hedef haline getirmeye çalışır çünkü o anlık elinden gelen budur fakat bir sondaki anda fırsat bulursa ne yapacağı hiç belli olmaz. silahla, eliyle, diliyle, bazen bir bakışıyla öldürmeye çalışır yaşamını onun dürtülerine, kıt aklına, psikolojik sorunlarına ve kontrolsüzlüğüne göre düzenlemeyen, yani onun değil kendi hayatını yaşayan kadını. sonra da der ki "vay efendim türk kadınının yüzü gülmüyor, türk kadını hep mutsuz, türk kadını yatakta kan verir gibi yatıyor, türk kadını sokakta arkasından yürüyünce adımlarını hızlandırıyor, minibüste yanıma oturmuyor".

    söyleyin kardeş, bugünkü buruk sevincimize bile yeni kadın cinayetleriyle kan doğranırken biz nasıl mutlu olalım? siz bize sevinecek 1 gün yüzü bile göstermezken nasıl 3 günlük amsterdam seyahatlerinizde görüp rahatlığına, güleryüzüne hayran kaldığınız kadınlar gibi olalım? bir fikrin var mı?

    ek: şimdi herkesin anlamayacağı şahsi bir espri yapmak istiyorum bunca ağırlıktan sonra, "paşa, yakala oğlum şu kemiği, hadi paşa, koş yakala!"
  • şule çet davasındaki sanık avukatı; "bu dava sosyal medya yüzünden bu hale geldi" demiş... sosyal medyanın arada sırada da olsa olumlu bir şeye yaradığını görmek sevindirici.

    bir buçuk yıldır verilen mücadeledeki adalet arayışı nihayet yerini bulmuştur..
    darısı rabia naz vatan'a...
  • o başlık için engelleme kararı aldıran lavukata kapak olan karar.
    (bkz: şule çet cinayeti)
  • kamuoyu oluşmadan olmuyor. ülkede adalet sosyal medyayla yürüyor. buna şükür.

    edit: sosyal medyanın önemini vurguladığım entry için yargı bunu gerektirdiğinden bu ceza çıkmıştır, sosyal medyadan tiwitlediğiniz için değil minvalinde cevap veren suserlar; tecavüz , cinayet büyük suç ama taciz , tehdit küçük öyle mi? tacizler ve tehditler cinayet ve tecavüzleri doğurmuyor mu? taciz ve tehditler adli kontrolle hatta çoğu zaman takipsizlikle sonuçlanmıyor mu? hiç mi denk gelmediniz? sizinle tartışamayacak kadar güvenmiyorum o kutsadığınız yargı erkine. sosyal medya ve kamuoyu sayesinde ‘serbest bırakıldıktan hemen sonra tekrar gözaltına alınan’ kalıbıyla başlayan yüzlerce haber okuduk, boş yapmayın.
  • karar: çağatay aksu'nun nitelikli cinayet, tecavüz ve alıkoymadan 62 yıl 6 ay,
    berk akand'ın yardım etmekten 18 yıl 9 ay ceza almasına karar verildi.

    affedilemez olsunlar inşallah. inşallah hepsini yatsınlar bu cezanın.

    ama ağırlaştırılmış müebbet değil.
  • savcı, çağatay piçi için ağırlaştırılmış müebbet ve yardakçısı berk denen it için de 59 yıldan 75 yıla kadar hapis istemişti
  • gün yüzü göremeyin.
    her gece rüyanızda şule nin o güzel yüzünü görün.
    şule de artık gülsün.
    o melek oldu. siz cehennem azabını dünyada da çekin.
  • sanık avukatı: sosyal medya yüzünden bu dava buraya geldi.

    doğru, sosyal medya olmasaydı istedikleri gibi kapatıp gitmişlerdi.
hesabın var mı? giriş yap