• sonunda 2 yandan orulu saclarimla babamin elinden tutup bagdat caddesine indigimiz selamicesmede o zaman yildizlar ekmek firini olan su anda oto galerisi olan cesmenin bulunduu alanda 20-25 yaslarinda kizli erkekli bir grubun sampanya patlatisina hayranlikla bakip 'bir gun ben de bunlarin yaptigini yapicam' dedigim mactir.
  • düşünün 4 yaşında bir çocuk; futbol nedir bilmez, anlamaz. çevresindeki herkes amca, dayı onu başka bir takım taraftarı yapma peşinde. babadan gelen bir nevi zorunlulukla galatasaray'ı tutma halleri ama takımda feci halde ligde. oturmuş bir kaset izliyoruz gecenin bir vakti. sabahki 5-0'lık maçın golleri. o günlerde her yerde televizyon yok, baba kaçırmış sabah maçı. videocu arkadaşı kasede çekmiş çok şükür izliyoruz beraber. tribünler yıkılıyor, spiker ağlıyor, takım hırsla saldırıp golleri sıralıyor. o zamanlar değerini bilmesem de sevindiriyor bu goller beni. aradan günler geçiyor, gene bir amca gelmiş "siz şampiyon olamıyosunuz, gel seni beşiktaşlı yapalım" diyor. ben "galatasaraylıyım" diye resti çekiyorum, "biz 5 gol attık" diye de ekliyorum üstelik. yıllar sonra öğreniyorum ki neuchatel xamax maçını izliemişim ben. bu maçla aşık olmuşum galatasaray'a meğer ben. koyup kasedi yeniden izliyorum, gene aynı heyecan aynı sevinç.
  • ilker yasin 'in kariyerindeki en önemli maç ...
  • o unutulmaz günde, o "anlatılmaz, anlattıkça yaşanır; hatırlandıkça coşulur" maçta ben oradaydım. hiç unutmuyorum, - galiba - 12.55 gibi garip bir başlangıç saati vardı maçın, ali sami yen stadı kapalı tribünü alt bölümün en ortasındaki yerime ulaştığımda seremoni başlamak üzereydi, üzerinde biletimdeki numara yazılı koltuk dışında başka yer olmaması olağanüstü iyi bir şeylerin yaşanacağının müjdecisi gibiydi âdeta. uğur tütüneker kaleciyi çalımlayıp eski açık tarafındaki kaleye (ki tam 4 yıl sonra eintracht frankfurt'a karşı gene aynı kalenin filelerini havalandırmıştı.) ilk golü gönderdi, devre arası herkes heyecanlı, sevinçli ve umutlu görünüyordu, çoğunluğun beklentisi "3 - 0 ve uzatmada işi bitirme"ydi, mustafa denizli numaralı tribünün altındaki tribününde hapsedilmişti isviçre`nin uefa'sı tarafından, oysa ilk maçta saha ortasına kadar girip hakeme itiraz eden neuchatel antrenörü gilbert giresse devre arasında gene sahanın ortasındaydı.
    ikinci yarı galatasaray onbiri, tribündeki onbinleri, tanju çolak ile uğur tütüneker'in ard arda gelen ve birbirinden organize golleriyle coşmuş, mağrur ve arkaları sağlam isviçrelileri sürklase etmiş, en önemlisi de "biz yapamayız, ilk maç 3 gol yedik, biz kim 4 - 5 atmak kim, tarihimizde yok öyle bir mucize, buna inananlar deli" şeklinde öznel yorum (!) ve görüşleri tarihe gömmüştü. beyaz formalı metin yıldız, cevat prekazi, cüneyt tanman, ismail demiriz, savaş koç, arif kocabıyık ve bu muhteşem zaferin ardından demir parmaklık cezasından kurtulan mustafa denizli dakikalarca tribünler önünde zafer turu attılar.

    daha sonra ilginç şeyler oldu, uefa maçın tekrarına karar verdi, ulusça büyük tepki gösterdik, isviçre ile her türlü ilişkinin kesilmesi bile tbmm'de gündeme geldi, ne idüğü belirsiz ucuz kahraman müsveddeleri (ki onların çocuklarını bugün de mağdur olmadıkları halde federasyon, tahkim kurulu vd. hakkında atıp tutarken görüyoruz, orman kanunu cumhuriyeti(!)nin odun üyeleri) haksızlığı düzeltip adaleti sağladıklarını ilan ettiler, işin kötüsü birçok koyun sürüsü üyesi bu teneke yalancılara inandılar. oysa galatasaray'ın başında bugünkü gibi basiretsiz bir yönetim yoktu o gün, futbol davalarının o dönem (ve uzun yıllar boyunca) avrupa'daki en büyük uzmanı, bayern münich kulübünün avukatı bir alman ile anlaşarak maç sonucunun (5 - 0'lık skor 5 jüri üyesinin birden onayıyla kesinleşti, adalette de 5 - 0'lık bir galibiyet almış olduk) tescilini sağladılar.

    türk futbol tarihinde bir dönüm noktasıydı, aşağılık kompleksimizi o gün mağlup edip çimlere gömdü sarı kırmızılı aslanlar, tıpkı 1993 manchester united maçları ve 2000 uefa kupası finalinde mağlup ettiği gibi. keşke bugün "isviçre bizden iyi, barajı geçemeyiz" diye ahkâm kesen futbol uzman(!)ları da o gün isyankâr mucizeye tanıklık etmiş olsalardı...
  • 2. golden sonra radyo yayininin odtu birinci yurda dahili anonstan verildigi mactir.
  • 9 yaşındaydım...soğuk bir gündü, mevsim normallerinde bir kasımın başıydı

    fenerbahçeli bir babanın galatasaraylı bir oğlu olması bugünkü kadar "ilginç" gelmiyordu insanlara.4-5 yaşlarında apartmanımızın altında yerde bulduğum, o zamanlar gazetenin birinin verdiği galatasaray posterini duvara asmamla başlayan maceram, amcamın hediye ettiği pazardan alınmış sarı-kırmızı insanı kaşındıran bir forma ile perçinlenmişti. sadece 2 hafta önce bir avrupa kupası maçında 3-0 yenilmiştik ve o gün o maçın rövanşı vardı.yenildiğimiz maçtan hemen sonra teknik direktörümüz "biz bu takıma 5 tane atarız" demişti, vallah ne yalan söyliyim artık çocuk aklımıdır nedir inanmıştım ben fakat inanıyor olmam sadece benimle daha fazla dalga geçilmesine yaramıştı 2 hafta boyunca. bu maça kimse gitmez düşüncesi ile maç televizyondan naklen yayınlanmıyacaktı.

    okulum babamın dükkanına sadece bir sokak mesafede olduğu için kafama göre son ders kaçıp dükkana gitmeme hem babam hemde öğretmenim alışmışlardı.fakat o gün farklıydı okuldan çıktığım gibi köfte yemeye gittim,köftecide radyodan dinleniyordu maç, ben içeri girer girmez gol oldu 1-0 öndeydik, köftecideki herkes benim uğurlu geldiğimi düşünmüş bir köşeye oturtmuştu.fakat ilk yarı sadece 1-0 bitince umutlar yerini umutsuzluğa bıraktı.köftemi yedikten sonra artık uğurlu olduğumu düşünmekten vazgeçen insanların yanından ayrıldım, dükkana doğru yollandım.dükkana girdiğimde maçın 2-0 olduğunu öğrendim, yaklaşık bir 30 dakika kalmıştı maçın bitmesine ve her şey çok zordu, yinede gaza gelmiş içim futbol oynama isteği ile dolmuştu, hemen okul bahçesine geri koştum, o zamanlar çocuklar internet kafelerde değil okul bahçelerindeydi, zaten kurulu olan bir takıma dahil olup üzerine sertçe basılmış bir kola kutusunu top belleyerek oynamaya başladım taaki bir arkadaş koşarak gelip maçın 3-0 olduğunu söyleyene kadar, hep beraber maçı bıraktık ve o sıra bize en yakın lokasyon olan bakkala gidip bakkalın dışında oturup maçı radyodan dinlemeye başladık. goller arka arkaya geldi.maç bitmiş tuttuğum takım daha sonra çok alışacağım ilk mucizesini yaşatmış bana bir kola açtırmıştı.kolayı yudumlarken arkadaşım bana "niye galatasarayı tutuyorum biliyor musun? renkleri çok güzel, formada çok güzel duruyor" dedi, kafamı sallayıp yalandan da olsa onu onayladım.

    akşam maçı banttan seyrettim, mevsim normallerinin dışında bir kasım akşamıydı, sıcacık bir geceydi...9 yaşındaydım...galatasarayı tutuyor olmamın çok daha farklı bir nedeni vardı artık.... galatasaray sahaya kırmızı-beyaz bir forma ile çıkmıştı....çok güzel durmuştu.
  • galatasarayın 3-0ın rövanşında ilker yasine rağmen tur atladığı karşılaşma...
  • oynandığı gününü, yaşadığımız sevinci gayet iyi hatırladığım lakin izlediğimi veya dinlediğimi hatırlayamadığım maçtır. acaba canlı olarak takip etmedim mi diyorum, yok mümkün değil. ama maç anına, gollere ilişkin canlı olarak takip ettiğime dair hiç bir şey hatırlamıyorum...ilginç ,çok ilginç...
  • kibrista yasamanin ender avantajlarindan biriydi bu maci canli olarak trtden seyredebilmek.
hesabın var mı? giriş yap