• 90' ların bu denli özel olmasının sebebi, milenyum* yılına denk gelmesinden ibarettir.

    milenyum sonrası türkiye' de ve dünyada çok şey değişti. teknoloji gelişti, insanların uğraşları, alışkanlıkları, imkanları, ihtiyaçları farklılaştı. zevkler, renkler bambaşka bir hale büründü.

    90' ları belki de en özel yapan eden internetin de bu denli yaygın olmayışıydı. zira, insanlar reel hayat ile daha bütün bir halde idi. iletişim çok kıymetli idi. değer veriliyordu. şimdi ise basit bir araç ve önünde kocaman bir yelpaze var.

    90' lı yılları yaşayan neslin belki de en önemli dönüm noktası marmara depremi idi. şahsen bu benim dönüm noktamdı ve bu olaydan sonra hayatım çok değişti. 90' lı yılları hala arar gözlerim, insanlarla iç içe olduğum o dönemler, sevgi, şefkat daha çok demekten ziyade bazı şeyler daha sade, daha yerinde idi ve bir çok kişi bence haddini de biliyordu.

    90' lar ne çok iyiydi ne de çok kötü, sadece bazı şeyler yapaylaştı, sanal bir hale geldi.
  • 80'li yıllardaki reaganizm ile gelen kıroluğun ve neo con'ların artık hız kesmiş olmasıdır. abd'de demokratlar, ingiltere'de ise işçi partisi iktidardadır. avrupa siyasi haritası da yeşiller-sosyal demokratlar tarafından parsellenmiştir. yeni millenium'a girilecektir ve küresel bir iyimserlik hali mevcuttur.

    90'lı yıllarda türkiye'de asit kuyuları, beyaz toroslar, sivas katliamı vardır. ancak geleceğe dair bir umut da vardır.

    peki o zaman şöyle bir soru sorayım. 90'lı yıllarda basında ab'nin insan hakları raporu yer alırdı. en son ne zaman insan hakları raporunu okudunuz?

    alın işte hemen yanı başımızdaki israil.

    90'larda yaser arafat ile oslo yol haritasını çizen işçi partili israil nerede, günümüzde gazap yağmuru olup gazze'ye yağan israil nerede!

    evet bebeğim aşırı sağ, mor saçlı feministlerle lgbt'yi sikecekti değil mi?
  • kimin ne halt olduğunu gördüğümüz internet gibi bir imkan olmadığı için.

    çoğunlukla 2000lerin başında evlere internet girmesi, 3-5 sene sonra yavaştan herkesin sosyal medya kimlikleri oluşturmaları ve özlerinde ne iseler sanalda bir şekilde yansıtmaları ile herkesten tiksinmeye başladığımız günler, yıllar yaşamaya başladık. ülke ve dünyadan haberlere ulaşmak için ajansların tv’lere haber yollamasını beklemedik, anında nerede ne oldu gördük. kurgulanmış haberlere ihtiyaç duymadık ve görülen gerçekler tiksinti kat sayınızı arttırdı hayata dair. yolda biri taciz edilse tt oldu, sözlükte gündeme girdi anında. hepimiz herkesten nefret ettik. 90’lar ve öncesinde sadece körlük yaşıyordu insanlık, konfor alanı dışında olan biteni görmedikçe huzurlu hissediyordu. o yıllarda da insanlar aynıydı, dünya gene berbattı ama bilmiyorduk. büyülü değildi asla, sonradan gördüğümüz iğrençlikleri o yıllarda görmediğimiz için büyülü dendi, saf saf yaşadığımız için o günlere bir sıfat uydurduk sadece.
  • insanlar insan gibiydi.
    mahalle arkadaşlığı vardı, dostluk vardı, şimdiki gibi ikiye pasta misali bölünmüş bir ülke yoktu.
  • bugün bir yerlerde olanların o zamanın çocuk ve gençleri olması değildir. 2030larda da "ah 2010lar" diye başlıklar falan açılmayacaktır.
    90lar romantizmi falan diye de bir şey yoktur.

    80lerin sonralarıyla 90ları diğer dönemlerden ayıran şeyler vardır. bu dönemde dünya çağ atlamıştır, ve bunun en büyük yansıması türkiye gibi ülkelere olmuştur. türkiye özelinde, baskıcı bir darbe döneminden birden çok hızlı gelişen teknoloji dünyasının içine girilmiştir. o dönemin çocukları askerlik çağına kadar misket-tetris-commodore-sega-windows hepsini çok kısa bir süre içerisinde yaşamıştır. zaten çok hızlı bir şekilde değişim geçiren dünya kültürü, içine kapanmış bir dönemden çıkan türkiye gibi ülkeleri diğerlerinden daha fazla şaşırtmıştır. 1 sene önce sokağa dahi salınmayan çocuk, 1 sene sonra akşam ezanında evde olması gerektiği telkinini almış, sonraki sene sokak-ev arasında gidip gelmiş, 2 sene sonra evde bilgisayar türevi oyunlara daha çok vakit harcamaya başlamış, sonrasında dışarı çıkma kuralları "yeter ki çıksın" moduna gelmiştir. özel televizyonların kurulmaya başlanmasıyla en büyük sevgilisi heidi olan çocukları birden "çin çin çin" demeye başlamıştır.

    özetle, o dönemin çocuklarının çok kısa sayılabilecek sürede çok hızlı gelişen dünyanın bütün nimetlerinden faydalanabilme şansları oldu. iphone mu samsung mu diye aynı bokun laciverti şeyler arasında değil, ortada sıçan mı bilgisayar mı gibi 2 farklı noktada gidip geldi.

    o yüzden kimse "20 yıl sonra da şimdinin çocukları hey gidinin 2010ları diyecekler. çünkü şu anda 90ların konuşulmasının nedeni o zamanın çocuklarının şimdi konuşması" demesin kimse. tamam teknoloji hala çok hızlı gelişiyor, her gün birileri uzaya gidiyor. ancak bugünkü değişim tüketim toplumunu beslemeye yönelik ve aynı şeyin farklı renklerinden ibaret. dünyanın, 90larda geçirdiği kadar hızlı bir değişimi bir daha yaşamasına, eğer ölmez sağ kalırsa, 200-300 yıldan önce ihtimal vermiyorum. dünyanın gördüğü son çocuk nesli, 90lar çocukları olabilir. çünkü çocuk dediğin saftır.

    gerçi zamanında uçakların geleceği yok diyenler de olmuştu :)
  • 90'ların teknolojinin patlamasından hemen önceki dönem olduğundan dolayı olabilir. 2000'li yıllara girdikten sonra teknoloji, bilgisayarlar, cep telefonları, internet hayatımıza öylesine hızlıca girip değiştirdi ki bizi, şu an yaşadığımız hayatla az önce terkettiğimiz hayat arasında siyah ile beyaz arasında bir fark oluştu. oysaki o 90'lar 30-40 sene öncesi değil, daha 10-15 sene önce terkettiğimiz bir yaşam biçimi.

    bence bütün olay hayatımızın değişim hızı. şu an etrafınızda olan, sizi saran, 15 sene önce hayal bile edemeyeceğiniz bir yaşam biçiminin içerisindeyiz. bambaşka kelimesi, yaşamımızın değişme hızını ancak bu şekilde açıklayabilir. ve 90'lar'da terkettiğimiz yaşamın ardında bıraktığımız kapıyı temsil ediyor. ne zaman bu hayattan bunalsak, ardından gelip kapattığımız kapı olan 90'lari özlüyor olmamızın, bize özel gelmesinin sebebi de bu olabilir.
  • benim de zaman zaman sorduğun soru.

    fotoğraflar daha gerçek, fotoğrafların taşıdığı anlar daha kıymetliydi. hepsi bir hikaye anlatırdı. 36 adet filme tonla para verdiğimizden bir de onları tab ettirmek için yığınla para yine verdiğimizden mütevellit her bir filmi en güzel anlarımıza saklardık. karenin içine sığan insanlar çok, gülümsemeler daha gerçekti. çektiğimiz fotoğrafın nasıl çıktığını, kimin nasıl baktığını, kimin nasıl durduğunu bilmeden makinanın tuşuna basardık. sonra teker teker tab ettirdiğinizden elimizde gerçek gülüşler, herkesin en doğal hali, bulunduğumuz mekanın en gerçek hali görünürdü.

    şimdi öyle mi? sadece suratlardan oluşan fotoğraflar, dijital diye aynı anda çekilen 50 adet fotoğraf, en güzelini çekicem diye kastığımızdan her bir suratta asılı kalmış samimiyetsiz gülüşler ve robotik insanlar. doğallığı kalmayan anlar, bulunduğumuz mekanı değil de sadece yüzümüzü gözümüzü odaklayan kareler vesaire vesaire.

    ben 90'ların kıymetini en çok fotoğraflara bakınca anlıyorum. 20 yıl önceki fotoğraflara bir de şimdiki fotoğraflara bakıyorum. o samimiyet, o belki sakil ama en doğal çıktığımız anlarda flaşa basılarak çekilen sıcak aile fotoğrafları, samim iarkadaş fotoğrafları... şimdi ise aynı karedeki insan sayısı azalmış ama rötuşlar artmış, mekanlar izole edilmiş ama doğallığı gitmiş.
  • her şey olması gerektiği tattaydı çünkü, tam kıvamındaydı her şey. ne 80'lerin yoksulluğu, ne 2000'lerin cıvıklığı... bir çok şeyin zirvesiydi ayrıca 90'lar. hayatımızda şimdilerde cılkı çıkmış bir çok şeyin ilk kez yaşandığı, modern zamanların en tatlı 10 yılı.
  • belki de çocuk olabilen son nesle ev sahipliği yapmasındandır. şimdi kimse çocuk değil ki. herkes twitterde facebookta ya da en kötü ihtimalle bir rpg yada moba oyununda fenomen olmanın peşinde.

    hatırlıyorum da kahvaltıdan sonra gelir zilimize basardı arkadaşlar. öğlenin sıcağında çıkma diye azarı yedikten sonra yemin billah eder gölgede oynayacağımıza ikna ederdik evdekileri. güneşin altında it gibi dilimiz dışarı çıkana kadar top oynardık. sonra mahalledeki tulumbaya birimiz üstten su döker diğerimiz pompalardı. o buz gibi suyun altına kafamızı sokar, kana kana içerdik. serinledikten sonra gölge bir yere çöreklenip tekrar kuvvet toplayana kadar cips kola çekirdek takılır muhabbet ederdik. hayat çok güzeldi lan.
hesabın var mı? giriş yap