• anlam verilemeyen insan davranışı.

    senin olmayan ve belki de hiç olmayacak devasa paraların döndüğü bir yere ömrünü heba ettiğin yetmiyormuş gibi bir de kendini işverene ait hissedip o işyerinin demirbaşı hâline geliyorsun, neden? "çok sadıktı, çok iyiydi, çok menfaatimizi düşündü sağolsun" dedirtmek, sırt sıvazlatmak için mi?

    "yaşam boyu kadim çalışan" ödülü vermiyorlar kimseye. iş iştir, çalışırsın hayatını idâme ettirirsin burası anlaşılır ama patronundan daha çok işyerini sahiplenmek neyin nesi?

    tamam çalıp çırpma, düzgün işini gücünü yap da, arkamda "beni çok seviyiler eheheh" deme. kimse kimseyi kara kaşı kara gözü için sevmiyor.

    işçisin lan, ötesi var mı?

    edit: çalıştığım firma yabancı bir firma. piyasasını bildiğim iş için 35.000 euro kazıkötesi teklif aldılar ve kabul etti firma. vicdanım elvermedi ve araya girdim pazarlık yaptım 25.000 euro'ya düşürdü karşı taraf (ki bu bile çok) aradaki fark için "canım durduk yere menfaatimizi düşündün şunu da sen al yahu. sen olmasan 10.000 euro fazla ödüyorduk paramızı kurtardın" mı dedi? hayır. neye yaradı? hiçbir şey. yani demem o ki bok çukurunda kaynasın. edite edit: indirimi yaptırmak görevim değildi. tesadüf gördüm ve yabancı olmaları nedeniyle kazıklanmalarına kıyamadım. yoksa şirketin menfaatini düşünmek zorunda olduğum bir durum yok. burnumu soktum bildiğin.

    edit: işini değil "işyerini" sahiplenme diyorum. işini sahiplen ve düzgün yap. toz konduramadığı elemanı iki gün sonra ağlata ağlata kapının önüne koyan şirket sahibi gördü bu gözler.

    edit: neden eleştiriyoruz? bu insanların içlerinde boş umutlarıyla yüzleşmeleri için eleştiriyoruz. hayatta kazananların hep o ensesikalın kalantorlar olduklarını görmeleri için eleştiriyoruz. başkalarının hayatlarını yaşamak zorunda kaldıkları için eleştiriyoruz.

    işini iyi yap tamam.
    dürüst ol bu da tamam.

    ama beni seviyorlar diye övünme, ödül bekleme. oraya kendini sonsuz şekilde ait hissetme. "bana kazık atmazlar beni seviyorlar" diye düşünme. bir b planın hep olsun a işçi kardeşim.

    ne işverenler gördü bu gözler. 15 yıllık elemana kıdem tazminatı ödememek için kırk takla atan, istifa ettirmeye çalışan insan gördü. gidip "git dava et sana şahitlik yapacağım" dedim dava açmadı. o kişinin hakkını kendinden daha çok düşündüm yani.

    trilyonlarca ettikleri kardan feragat etmemek uğruna 2001 krizinde çalışanları gözünün yaşına bakmadan kapı önüne koyan bankaları hatırlayın!

    dedit:(bkz: rehber köpekler derneği)
  • gotunun ucunda bir kazikla yasar ve er ya da gec oturmak ihtiyaci hisseder.
    (bkz: sozum meclisten disari)
  • kendisine bu davranışından dolayı ek ücret veya itibar verilmeyeceğini bilmesi gereken insandır.
  • bunu patrona yağcılık için değil gerçekten içinden gelerek yapanlar vardır. ama kendilerine kıymet verilmez maalesef.
  • tam tersi durumlarda var günümüzde, herkes değerini bulur.
  • böyle bir insan arayan biri olarak yazayım, olaya emek ve sermaye ekseninde baktığınız zaman işçi ve işveren ilişkisi üretimin temel 2 aracının ortaklığı gibi geliyor bana. sermaye+emek => ürün dönüşümüyle bir kazanç elde ediliyor. sonuç olarak da bu çıktıya emeğini veren çalışan arkadaşım da aslında çıktının paydaşı ve ortağı oluyor.

    olayı biraz daha açacak olursak; çok kaba bir mantıkla 1 çalışanın çıktıya olan katkısı için de şunu söylemek mümkün olabilir (ürün için gerekli emek)/çalışan sayısı. burdan hareketle ne kadar küçün bir organizasyonda çalışyorsanız, ürüne katkınız da o kadar yüksek oluyor ve sermaye+emek ortaklığında 1 işçinin payı o derece yükseliyor. dolayısıyla herkes çalıştığı yeri değil ortadaki üretimdeki payını payının büyüklüğüne gore sahiplenmelidir ve kendine, emeğine saygının ve hakkına sahip çımanın bir gereğidir bu sahiplenme.
  • bizde de var bir tane böyle görseniz fabikanın sahibi sanki (bkz: kraldan çok kralcı) amk. kendisi satınalma (bkz: sorunlusu). ağız burun dalıp fena yamultasım var.
  • iş ahlakı nedir bilmeyen türk insanına garip gelen davranıştır.
  • (bkz: japon)
hesabın var mı? giriş yap