• birçok araştırmacıya göre insan faaliyetlerinin arkasındaki en kuvvetli itkidir.
    insan, ölümü ve sonlu olmayı kabullenemeyen, default olarak bu arzuyla dünyayla gelen bir varlıktır.

    dinler, mitolojiler, felsefe çağlardır insanı bu kaygıdan kurtaracak çözümler arayışında olmuştur.

    dini öğretiler, “ruhun ölmeyeceğini, insanın başka bir bedende, başka bir evrende yaşamına devam edeceği fikri üzerine mesnetlenir. inanç, sonunda cehennem dahi olsa yok olma korkusundan insanları kurtardığı için, bir bağlamda fıtrata da uygun olduğu için çağlar boyunca insanların yaşamlarının ve faaliyetlerinin merkezinde olmuştur.

    ruhun ölümsüzlüğü sadece tek tanrılı dinlerde değil, yunan mitlerinde de, uzak doğu öğretilerinde de geniş yer tutmuştur.

    kant ve birçok filozof, ruhun ölümsüzlüğünü ahlâk kanununa bağlı olan aklın bir postulatı olduğunu düşünür. insan tanımlarının bu ön kabul üzerine inşa edilmesi gerektiğini savunur.

    ruhun ölümsüzlüğü ve tanrı’nın varlığının bağlantılı olduğunu söyleyen düşünürler olduğu gibi bu ikisinin birbirinden bağımsız ele alınması gerektiğini söyleyen düşünürler ve dahi islam alimleri de vardır. varmaya çalıştığım yer tanrı’nın varlığı ya da yokluğu olmadığı için bu kadar bilgiyle bu konuyu kapatıyorum.

    insanın, ölümün ve yokluğun yarattığı kaygıdan kaçıp, sığındığı tek liman dinler de değildir.

    bedenin faniliğine bir meydan okuma da; çocuk sahibi olan insanlardan gelir. kendi ölse de; genlerini miras bıraktığı organizmaların dünyada kalacak olması insanı bir parça bu kaygıdan uzaklaştırır.

    cami, okul, yurt yaptıran insanlar da paralarıyla ölümsüzlüğü satın alıyorlardır aslında. öldüklerinde onlardan bir şey, bir iz kalır ve varlıklarını bu şekilde devam ettirirler.

    ilim adamları, düşünen, üreten adamların, sanatçıların çalışmalarındaki motor güç de ölümsüzlük arzusudur. ürettikleri eserlerle ölüm ve sonluluğa savaş açarlar. bu elbette ortalama insan üretimlerinde de etkin bir rol oynar. yaratılan ‘şey’in yüksek sanat ürünü olması gerekmiyor.

    modern dünya’nın, ölümü inkar yolları geleneksel yöntemlerden biraz daha farklı. artık hepimizin inandığımız sağlıklı yaşam doktrinlerimiz var. çevreden sürekli “bunlara uyarsanız ölümsüz olacaksınız” imajları yağıyor.

    “sigara içme”, “spor yap” , “onu sakın yeme” , “bu kanser yapar”…

    tüm kurallara uyulursa “ölümsüzsünüz” mesajı veriliyor.

    modern dünya, bu kaygıdan da “anestezik” bir etkiyle kurtarıyor modern insanı.

    ölüm, yokluk, hiçlik, basubadel mevt falan üzerinde hiç düşünülmeden, kaygıya dönüşmeden, uykuları kaçırmadan hayatlarımıza devam edebiliyoruz. hamd olsun!

    yaşasın en kestirme yolların mimarı modernizm ve onun sümsük oğlu postmodernizm!
  • kenan'da girişinde badem ağacı bulunan, öbür adı ölümsüzlük şehri olan efsanevi bir luz kenti de varmış. onunla ve ölümsüzlük arzusuyla ilintili bir hz. süleyman meseli de şalom gazetesi'nden..

    "fakat pizarro*, balboa'nın omzuna ellerini koyar ve kendisini tutukladığını söyler. çünkü pizarro da ölümsüzlük arzusuyla yanıp tutuşmaktadır; altın ülkesini ele geçirmek arzusu onu da sarmıştır ve böylesine gözüpek bir adamın ayakaltından çekilmesi, işine gelmektedir." stefan zweig - sternstunden der menschheit (bkz: vasco nunez de balboa/@ibisile)

    (bkz: ölümsüzlük iksiri)
    (bkz: ölümsüzlük/@ibisile)
hesabın var mı? giriş yap