• aci duyulacak durumlardan kacinmak.
    (bkz: epikur)
  • acidan kacilmaz, aci sadece ertelenir.
    ertelenen o aciniz sonra gelir ebenizle ensest iliski kurar. en iyisi herseyi zamaninda yasamaktir.
  • suphesiz ki delikanli adamin yapmiyacagi bir seydir. ha ama bu demek degildir ki delikanli adam salak olmalidir.
  • evet acıyı ertelemektir, ve fakat acıyı erteleme kimi zaman sanıldığı kadar aptalca bir iş değildir.

    zira nedir (evet hemen bakıyoruz başlığımıza: dayanma limiti)? "olayların üstünden geçen zaman arttıkça, olayların hayatımıza/şimdiki zamanımıza etkisi azalır"

    demek ki acı verecek olayların etkilerini erteleyerek, acıyı minimize etme olanağımız vardır, madem vardır, yapalım.
  • "nereye kadar" sorusunun takip edeceği, bir yaşam felsefesi haline getirildiğinde sağlıksız durumlara yol açabilecek strateji. sonuçta bu konu ve daha nicesi hakkında kafa yoran pek çok bilgin acısız mutluluk olmayacağı konusunda hemfikirdir çünkü hayatta her şey tezatıyla birlikte yaratılmıştır; acı mutlulukla, siyah beyazla, iyilik kötülükle, artı eksiyle.. bu aşamada her kim ki acıyı gördüğü yerde arkasına bakmadan kaçıyor, hiçbir şey yokmuş gibi davranmaya çalışıp kendini ya da diğerlerini kandırmaya çalışarak bu duyguyu reddediyorsa kesinlikle büyük yanılgılar içindedir. acı, mutluluğun değerini anlamamızı sağlayan tamamlayıcı ve yaşanması gereken bir faktördür ve ne kadar kaçarsak kaçalım sonunda bir şekilde ensemize yapışacak olandır.
  • "acıdan kaçmak"="acıyı reddetmek" midir?

    hayır değildir. (bilirkişi ekolü)

    zira bişeyden kaçmak için, onun varlığını "kabul etmek" icap etmektedir. şimdi diyeceksiniz "bre deyyus, madem varlığını kabul ettin niye kaçarsın?"

    ben de size diyeceğim ki "sen ya hiç kırbaç yememişsin, ya sayı saymasını bilmiyorsun" (bondage ekolü)

    hatta hemen bu noktada, konuyu dağıtıp bir daha toparlayamamak adına şöyle bir alıntıda bulunacağın kur'an-ı kerim'den (göcekli ekolü):

    "sen biliyor musun sekar nedir? hem (bütün bedeni helâk eder, hiçbir şey) bırakmaz, hem (eski hale getirip tekrar azap etmekten) vazgeçmez o. "
    (bkz: müddessir)

    aha böyle bişeydir o 'acı' diyerek kaçtığın, zira bir kez tattın mı bir daha tatmamak için, hadi bilemedin daha zayıf şekilde tatmak için neyin var neyin yoksa dökersin ortaya.

    bu yüzden acıdan kaçanı, acıyı erteleyeni aşağılamayalım 'hahaha salak nereye kadar kaçacaksın?' demeyelim, mümkünse yardım edelim, değilse selam edelim, muhabbete verelim.
  • daha da büyük acıya sebep olan eylem.
    (bkz: birak zaman aksin)
  • kaçtım..
    eskileri hatırladıkça; kedilerimi yalnız bırakma pahasına evden kaçtm. bir gece yarısı yollara düştüm. cebimde var olmayan parayı şans eseri aldığım bozuk çıkan ürünü iade ederek var ettim. yoktan var ettim yine.nasıl yaşıyorum bilemedim. kaçtım insanların bana acımalarını istemediğim için.. anlatmaktan kaçtım. yalnız kaldığım anlarda pişman olduklarım öylesine çoktu ki yalnız kalmaktan kaçtım. bindiğim toplu taşıma aracında çevrilmemek için dua ederek polisten kaçtım. beni sevdiğini söyleyen insanların sevgisinden kaçtım kendimi sevmediğim için..
    ayaklarımda nasırlar vardı. terlik giymekten kaçtım. daha çok nasır bağladı her yanımı. sertleşmiş kabukları sökmek istedim vücudumdan ama acıdan kaçtım. vazgeçtim..
    tenimin insanlara güzel gelmediği gerçeğini artık kabullenerek dokunmaktan kaçtım. ya onlar da bana dokunursa.. göz altlarımda torbalar, bozuk karaciğerden sebep sivilceler. aynaya bakmaktan kaçtım. kendime küstüm. güzelliğimi göremez oldum. güzelmiydim ben?
    hiç sanmam..
    kaçtım; minibüsten taksiye, taksiden teleferiğe, teleferikten helikoptere.. tek bilet akbil geçersizdi. tüm toplu taşıma araçlarından yararlanarak daha da uzağa kaçtım. ne varsa kullandım. özel araçlar hariç. özel hiç bir şey olmamalıydı yer yüzünde, en çok da bana özel.. bütün özellerimi genellemeliydim. kaçarken fırsatım olmadı; yapamadım..
    kavgalarına dayanamadığım için hayattaki en değerli varlık olan annemden kaçtım. istanbul un ücra bi köşesinde yeşiller arasında bi evin ortasına düştüm. artık kaçmaktan yorulmuştum, kalakaldım öylece.
    geçmişimden kaçtım. geleceğimi gördüğümde kendimden kaçtım. birbirlerine aşık insanların yanında yalnızlığıma kaçtım. birbirine aşık olmayan insanların yanından kendi çarpık ilişkilerime baktım; evime kaçtım. koşmaktan nefret eder oldum. nefesim daraldı. koşu bandı kullanamadığım tek cardio aleti oldu bu yüzden.
    parasızlık mutsuzluğu getirdi. ben hayattan kaçtım. varolan tüm paramı borçlarıma ödediğimden olsa gerek gelen faturalardan kaçtım.
    trafikte geçirdiğim zamana acıdım, dışarı çıkmaktan kaçtım vakit kaybetmemek için..
    ama bütün bunların dışında korkaklığımdan kaçtım kimseye belli etmemek için. güçlü taklidi yaptım insanların karşısında. güçlü, dimdik ayakta durmalıydım. tek başıma kaldım. tüm korkaklığıma rağmen, düşünmekten kaçmadım..
    kaçtım topuklarım kıçıma vura vura.. kıçım acıyıncaya kadar - yığılana kadar yere. her yıkıldığımda, her toparlandığımda yine kaçtım yine.. kaçmak bir yaşam tarzı artık. yalnızlığımla, suskunluğumla..
    birlikte yaşa, yalnız öl. yalnız öleceğimi bildiğim için vazgeçtim: hayata küfretmedim; kabullendim..
hesabın var mı? giriş yap