• töz götürmez şekilde kendinden yapışkanlı bir anlayış.
    (bkz: spinoza/#1809203)

    * ahlakçılık mesleği var bir de. bakınız..
  • "insan mutsuz olduğu andan başlayarak ahlakçı olur." marcel proust - a l'ombre des jeunes filles en fleurs

    "gerçeklik bize insanların büyüleyici zenginliğini, hadsiz hesapsız bir biçim oyununun ve biçim değiştirmenin bolluğunu gösterir. (...) ama ahlakçı yalnızca birine dönüp, "sen şöyle şöyle olmalısın," dese bile, kendi gülünçlüğüne son vermez." friedrich nietzsche - götzen-dammerung

    (bkz: heinrich hoffman/@ibisile)
    (bkz: der struwwelpeter)
    (bkz: ahlak dersi)
  • düşüncelerinde olsun, eylemlerinde olsun bağlı olduğu ahlak ilkelerini çiğnememeye özen gösteren, kendi dünya görüşünce "ahlaklı olmak" diye tanımladığına olabildiğince uygun davranmaya çalışan kimse.
    bütün her şeyi ahlak bakımından içerimlerini göz önünde bulundurarak değerlendiren, ahlaksal değerler alanında uzmanlaşmış yazarlık ya da düşünürlük konumu; ortaya koyduğu görüşlerle, verdiği ahlaksal ahlaksal öğütlerle özellikle yaşadığı toplumun halk katmanında kendisine belli bir güvenin oluştuğu ahlak öğretmeni; düşüncelerinin önemli bir bölümünde ahlaklı insan olmanın yeter koşullarını araştırarak daha ahlaklı bir yaşamın olanaklarını gösteren ahlak eğitmeni; yaşadığı dönemin temel sorunlarını irdeleyen, içinde soluk alıp verdiği toplumun törelerini, değerlerini, bir bütün olarak ahlak anlayışını eleştirel bir gözle betimleyerek yeni yaşam olanakları sunan, yeri geldiğinde alabildiğine farklı bir dünya görüşünün temellerini atan, bir anlamda çağının ahlak vicdanını kendinde taşıyan denemeci ya da yazın adamı. kimileyin yerleşik değerlerle yenileri arasında bir bireşime giderek, kimileyin sil baştan yeni bir değer çerçevesi çizerek yaşadığı çağa yön verme arayışında olan ahlak düşünürü.
    daha dar bir anlamda, 17. ve 18. yy.'larda toplumda yaşanan sorunları hep ahlak bakımından ele almış, montaigne, pascal, la rochefoucauld, la bruyere gibi fransız düşünürlerini anlatmak amacıyla kullanılan felsefe terimi.

    çoğu durumda ahlakçının genel yönelimi, değerlerin kökenine ya da temeline inerek ahlak alanına ilişkin dizgeli ya da kendi içinde bütünlüklü bir açıklama vermek değildir. yine bu bağlamda ahlakçıların ahlak için ortaya koydukları düşüncelerinde, ne geçmişte yaşananlara ne de gelecekte yaşanacaklara dönük bir yaklaşım sergilemek gibi bir kaygı gütmedikleri, yaklaşımlarının salt çağına özgü sorunlarla sınırlı kaldığı, çağını aşan geniş bir yaşam ufku olmadığı görülmektedir.
    nitekim çoğu filozofun ahlakçı olmaktan çok ahlak felsefecisi ya da ahlak filozofu olarak değerlendirilmelerinin ardında yatan temel neden de budur. sözgelimi ahlaka da, ahlakçılara da sürekli saldıran nietzche'nin hem geçmişte, hem de kendi döneminde en yüce değerler olarak görülenlerin soykütüğünü çıkararak, geleceğin üstinsanı için iyi ile kötünün ötesinde yeni bir ahlaksal yaşam biçimi temellendirmeye çalışması, yaşamsal ve düşünsel bir tutum olarak ahlakçılık tutumunu "olumsuzlama"ya dönük, tartışmasız ahlakçılık karşıtı ("ahlaktanımazcı") bir konumdur.

    tarih boyunca ahlakçı düşünürlerin değişik yazın biçimlerine başvurdukları, kendilerine özgü çeşitli deyişler geliştirdikleri gözlenmektedir. sözgelimi geçmişte başarıyla uygulanmış ahlakçı yazın türleri arasında sokrates'in "söyleşimleri", seneca'nın "inceleme yazıları", horatius'un "yergileri" , la rochefoucauld'un "özdeyişleri", montaigne'in "denemeleri" başı çekmektedir. tarihin hemen bütün dönemlerinde ahlakçılar, bir yandan yaşadıkları dönemlerde iyiden iyiye zıvanadan çıktığını düşündükleri toplumlarının kokuşmuşluklarını okura şikayet ederlerken, öbür yandan insanın ahlaksal bakımdan güçsüzlüğü ile yetersizliğini gözler önüne sermeye yönelik bir arayış içinde olmuşlardır.
hesabın var mı? giriş yap