*

  • ntv'de az önce canlı olarak verilen ve açılan davanın türkiye lehine bittiği açıklanan karar. bundan böyle derslere veya sınavlara türban ile girmek yasaklanmış durumda. dava laiklik çerçevesinde kabul edilip oy birliği ile karar alınmıştır. dava emsal oluşturacağı için gerek avrupa'da gerek türkiye'de çok önemli olarak görülmekte.

    http://www.ntvmsnbc.com/news/276169.asp
  • avrupa, "batı", her ne denecekse artık, demokrasiyi 2500 yıl evvel bulmuş ve uygulamıştı*. bugüne kadarki "gelişim", bu demokrasinin, insan haklarının kimlere layık görüleceği konusunda olmuştur. zamanında bugünkü temsili demokrasiyi aşan "doğrudan demokrasiyi" eşit, hakları, onuru teminat altına alınmış vatandaşlar arasında uygulayan toplumda tek sorun, bu haklara sahip olacak vatandaş kategorisine ancak toplumun küçük bir kısmının, köleler kadınlar vsler dışındaki "efendilerin" girebiliyor olmasıydı. yani bu azınlık dışına kalanların vatandaş olmadıkları için pek tabi bu demokraside yerleri yoktu. zaman içinde bugün kendine "batı" diyen medeniyet gelişti, önce tüccarlar, sonra avam, bir şekilde oy ve insan haklarına layık görüldü, en son doğal köleler olan zencilerin topumlarına karışmadıkları sürece insan olduğu kabul gördü, kadınlara 60-70 yıl önce oy hakkı verildi, fakat ve anlaşılan o ki, kendi toplumlarının içinde kalabalık bir popülasyon olarak ancak 20. yüzyılın sonunda görmeye başladıkları müslümanlarımıza daha sıra gelmedi. onları insan, kültür, inanç ve farklılıkarını insana ait kültür, inanç ve farklılık olarak görmek, kendini bir medeniyet olarak zihninde tasarlarken (veya tasarlayabilmek için) karşısında yetişkinliğe erememiş, eğitilmesi, aydınlatılması, uygarlaştırılması gereken bir "doğu"yu inşa etmek zorunda olan bu zihniyetin şu anda yapbileceği iş değildir. bir kısım "doğulu" insanın dışarı çıkarken doğal giyim olarak başını örtmeyi tercih etmesini saygı gösterilmesi gereken bir insani tercih olarak tasavvur etmesi ancak bunu yapmak zorunda olduğuna inananların, veya bu kişilere haksızlık yapıldığını düşünenlerin toplumsal alanda mücadele etmesi ile mümkün olacaktır .
  • türbanlı hiç bir insanla tanışıklığı olmamış, ve esasen türbanlı kızların üniversiteye gidememesini de ülkenin ve abnin en büyük insanlan hakları ihlali veya toplumsal sorunu olarak görmeyen biri olarak, bu kararın, ve ülkemizdeki türban tartışmalarının içinde edilen bir çok lafın içerdiği "sömürgeci aşağılamaya" dikkat etmenin, bunun meselenin din boyutunu fazlasıyla aşan imaları konusunda uyanık olmanın, ülkesine, içine doğduğu coğrafyaya- medeniyete, en önemlisi o coğrafya ve medeniyetle yoğrulmuş "insan"lara kaşı sorumluluk hissedenlerin (dinle ilişkileri ne olursa olsun) görevi olduğunu da akılda tutmak gerektiğini belirtmek isterim.
  • mevcut iktidar, oy tabanına bazı dini hakları vermek için avrupalılaşma çabalarını bakalım bu tür kararların artmasıyla aynı samimiyetle/samimiyetsizlikle uygulayabilecek midir?

    şu anda kararlar münferit yada birbirinden kopup, ama bir gün gelecek ve iş idari açıdan avrupa birliğinin yönetim organlarında kesin ve nihai olarak bugunkü gibi karara bağlanacak.

    o zaman türkiyedeki en "yumuşakça" tabiriyle muhafazar kesim ne diyecek, erbakan olsa kolaydı, ertesi gün "gavur avrupa" deyiverirdi. ama es kaza tayyip başta oldu mu seyir eyleyelim gümbürtüyü...
  • (bkz: aihm'nin leyla şahin kararı/#4880799)

    ref00005177

    gerekçeli karar (esas)

    leyla şahin k.* türkiye

    dilekçe numarası: 00044774/98

    tarih: 29/06/2004

    http://hudoc.echr.coe.int/…oticemode=&relatedmode=1
  • dâvâyı kaybeden avukatın kanal 7'deki canlı telefon bağlantısında, hakkında "karar içeriğini okuyunca sunduğumuz hiç bir delilin dikkate alınmadığını gördük, konu sâdece insan hakları bilgirgesinin 9. maddesi yönünden bakılarak incelenmiş, lâikliğe atıfta bulunulmuş, türkiye cumhuriyeti anayasa mahkemesi'nin daha önce aldığı kararların ingilizce tercümesinden başka bir şey yok, "başını açmayacaksa gitmesin" gibi bir mantıkla hazırlanmış, eğitim gibi bir hak tamâmen göz ardı edilmiş, sonuna kadar devâm edeceğim" dediği karardır.
  • sözde adalet dağıtan kimi otoritelerin işine geldiği gibi yorumlar yapması ve kararlar almasına en güzel örneklerden biri olarak tarihte yerini alan bir karar, son dönemde çıkar çevrelerinin yeni oyun alanı islami ülkeler olmasa ve islami terör diye adlandırılan ama kimlerce organize edildiği meçhul bazı hayvanlıklar yapılmasa böyle bir karar çıkar mıydı ?, tabi bu bazı avrupa ülkelerinde gittikçe güçlenen islami tarikatları nihayet farkeden devletlerin de bir talebiydi, neden ne olursa olsun sonuç en doğru olandı, üniversitede yeni öğretim dönemi için kayıt tazelerken yanımdaki bir kıza memurun "başını aç yoksa kaydını yapmam" demesinden sonra kızın utanç içinde histerik bir şekilde ağlamasına baktığım zaman biliyordum ki bir çok insan "iğrenç yöneticiler, pislik memur" diye düşünürdü ama işin aslı koskoca yetişkin bir birey olması gerekirken yıllarca beyni yıkanmış olduğu için türbanını çıkarmayı soyunmakla eş tutan bir psikolojiyi bu insanda şekillendirenler ve ona bu acıyı yaşatanlar ne devlet ne orda işini yapan memur, bilimum umarsızca sözde yaşayan aslında sadece yiyen sıçan körkütük cahil insanların beynini yıkayan adiler.
  • bundan 1000-1500 yıl öncesinde, kadınların eğitim ve benzeri haklarını sadece aileler ellerinden alıyordu, ya da despot yönetimler vesaire. ama şu son kararla görüyoruz ki; kadınların eğitim hakkını, bizzat insan haklarının savunuculuğunu üstlenmiş bir kurum ellerinden almakta. şöyle çerçeveyi geniş tutunca, çok çarpıcı bir görüntü çıkıyor karşımıza, ama anlayabilene tabi ki. ben buradan bakınca, mostar köprüsünü yıkarken orgazm olan zihniyetten, yamaçlarda yakaladıkları 16 yaşındaki gençlerin kollarını taşla kıranlardan, "mayınlı araziye doğru koşuyordu, bizi duymadı biz de onu vurduk" savunmasıyla 12 yaşındaki çocuğu m-16 ile vuranlardan, 4-5 çıplak erkeği üstüste dizip yanlarında zafer işareti yaparak fotoğraf çektiren kevaşe lejyonerlerden farklı birilerini göremedim avrupa'nın "insan hakları" konusundaki en yetkili kurumunun başında.

    "herkes eşittir, herkes aynı haklara sahiptir, ama bazıları daha az hakka sahiptir"
    maddelerin güzelce çevrimleri, açıklamaları yapılmış. ama nedense "article 10 § 1: “all individuals shall be equal before the law without any distinction based on language, race, colour, sex, political opinion, philosophical belief, religion, membership of a religious sect or other similar grounds." şeklinde olan bir madde, uygulamada bu hale dönüşmüş. ne yazık ki alışmaya başlıyoruz bu uygulamalara. yani israil'in tv'den sürekli porno yayınlamasından farklı değil benim gözümde bunlar. yönetim imtiyazına sahip bir kesimin, arkalarına bazi "kin" dolu insanların da desteğini alarak, o ülkede yaşayan ve en az(en az dememe aldırmayın, onlardan bile fazla demeliydim, belki biraz işe yarardı insanları yönlendirme açısından, taktik onlardan uygulama bizden) yönetim imtiyazına sahip olduğu için ortalıkta istediğince at koşturabileceği sanrısında olanlar kadar yaşama, vicdani kararlarını kendince verebilme, din veya ahlaki düşünce yapılarına göre davranışlar sergileme haklarına sahip olanları aşağılaması, yerine göre dışlaması, hatta ellerinden sosyal, ekonomik ve kültürel haklarını alması, adı 21. yüzyıl olup da ortaçağın en karanlık döneminden farksız şu zamanda, içimi acıtan bir durum.

    insan haklarının savunuculuğunu yapıp, en ufak bir ayrıntı için bile her yerlerini yırtanları da göremiyoruz üstelik etrafta. belki ajitasyon olacak ama; 30.000 masum insanın, ve kendi fikirleri ile yüklediği en az 10-15bin insanın ölümüne yol açan bir şerefsizin haklarını savunanları da göremiyoruz. insan hakları denen mefhum nasıl bir şey ise, sadece belirli kişiler/gruplar için mevcut olmalı ki, söz konusu "insan hakları neferleri" vampir gibi sadece belirli zamanlarda ortaya çıkıyor, yeterince kan emip birkaç kişiyi koruma altına da aldıktan sonra tekrar kayboluyorlar.

    çok şey yazacaktım. ama daha girişte midem bulandı. bu nasıl bir ülke? bu nasıl bir dünya böyle?
  • ab'cilerin gel gel hareketi.
    (bkz: gel gel yapmak)
hesabın var mı? giriş yap