• (bkz: got korkusu) olarak da bilinir, zeka problemleri olan, ya da kendini çözememiş şahısların olayıdır.
  • "bizi başkalarıyla karıştırmayın bizde allah korkusu var allah"

    (bkz: açın türkiyenin arkasını cem uzan geliyor)
  • tanriyi kural koyucudan ziyade tapinilacak meta olarak algilayan kisilerin icine dusmekte olduklari aldatici ruh hali.
  • (bkz: takva)
  • allah korkusunun, bir insan,hayvan ya da nesne korkusu ile karı$tırılması sebebiyle meydana gelmesi muhtemel bir takim yanlı$ anlamalar mümkündür. allah korkusunun diger korkular ile özde$ olmadigi ve olamayacagi,eger bu $ekilde bir korku ise yanlış bir allah korkusu olduğu, ki$i ve kurumlari doğru olmayan bir dü$ünce girdabina sürükleyecegi zannını ta$ıdıgım , ama olması gereken korkunun da nasıl bir korku oldugunu $u an izah etmekten aciz oldugum korku.*
  • (bkz: teofobi)
  • kişilerde genellikle " yaş otuzbeş, yolun yarısı " düşüncesine kapınılınca ortaya çıkan korku türüdür. genelde bu olaydan sonra islamın beş şartı yerine getirilmeye, büyüklere saygı küçüklere sevgi gösterilmeye, doğayı yani çiçeği böceği incitmemeye çalışılır...
  • baba erenler bir gün hamama gitmiş...
    ...güzelce yıkanmış, temizlenmiş, göbek
    taşına uzanıp keyif çatmaya başlamış. derken, gözü hamamın içinde dolaşan, milletin ayakları altında ezilen hamam böceklerine takılmış. bektaşi ister istemez düşünmüş ve içinden allah'a seslenmiş:
    - yüce allah'ım, hikmetinden sual olunmaz, lakin ne diye şu hamam böceklerini yarattın ? zavallı hayvanlar, hepsi de kara kuru, çirkin, hiçbir işe yaramaz. bir de böyle hamam köşelerinde ordan oraya koştururlar, çile çekerler, ayak altında ezilirler. bektaşi biraz daha fikredip hamam sefasını tamamlamış ve evine dönmüş.
    aradan haftalar geçmiş. bir gün baba erenlerin kaba etinde bir kaşınma başlamış. ama ne kaşınma ! önce tatlı tatlı kaşınırken, bektaşi artık dayanamaz olmuş. kaşındıkça kaşınmış, kaba etleri yara bere içinde kalmış.

    iş zevk vermekten çıkıp adeta bir işkenceye dönüşmüş. erenler artık sırtüstü yatamaz, oturamaz olmuş. tanıdığı ne kadar doktor varsa hepsine kaba etlerini göstermiş, bir çare bulamamışlar. bektaşi canı acıya acıya kaba etlerini ovalıyor, resmen şakır şakır kan akıyormuş. sonunda, al canımı ya allah diye dualar etmiş.

    nihayet baba erenlere şifalı otlar kullanarak her hastalığı iyileştiren bir kocakarıyı tavsiye etmişler. erenler, çaresiz, kadını çağırmış, cılk yara olan kaba etini ona da göstermiş. kadın, bektaşiye, derhal uşağını hamama gönder. bulabildiği kadar hamam böceği toplasın, demiş. söylediğini yapmışlar. şifacı kadın getirilen böcekleri bir tokaçla güzelce ezmiş. içine çeşitli otlar katmış, macun kıvamında bir merhem hazırlamış, bektaşinin kaba etlerine sürmüş. bu merhemi iki hafta boyunca düzenli kullanırsanız hiçbir şeyiniz kalmaz demiş ve gitmiş.

    hakikaten birkaç hafta sonra bektaşi tamamen iyileşmiş. iyileştikten sonra bektaşi bir iş gereği deniz yolculuğuna çıkmış. gemi güzel güzel ilerlerken birden fırtına kopmuş. dev gibi dalgalar gemiyi sanki bir fındık kabuğu gibi ordan oraya savurmaya başlamış. kaptan duruma bakmış, yolcuları çağırmış ve onlara seslenmiş: "bu fırtınaya dayanamayız. işimiz allah'a kaldı ! herkes dua etsin, belki yüce allah halimize acır, fırtınayı uzaklaştırır". bunun üzerine yolcular bildikleri bütün duaları okumuşlar. kimisi adaklar adıyor, kimisi eğer kurtulursa yüzlerce fakiri doyuracağını falan söylüyormuş. içlerinde sadece baba erenler, diğer yolculara aldırmadan piposunu yakmış fırtınayı seyrediyormuş. bunu gören kaptan, bektaşiyi azarlamış:

    - bre zındık, herkes dualar ediyor, sen niye bize katılmıyorsun ?

    o zaman erenler cevabı yapıştırmış:

    - bak, kaptan efendi, ben cenab-ı allah'ın işine bir defa karıştım, aylarca kıçımın üstüne oturamadım ! bundan sonra asla işine karışmam. gemi onun, ister batırır, ister çıkarır.

    anonim
  • kendi icinde ilahi bir a$ki barindiran korkudur. burada anlatilan korku, cocuklarin kucukluklerinde uydurduklari "ocu" ya da "umaci" ile kari$tirilmamalidir. her ne kadar cevremizde "dooru otur allah carpar.!" ya da: "sofra ba$inda $arki soyleme, maazallah carpilirsin" gibi kli$ele$mi$ tehditleri savuranlar olsa da, bunlar yine de allah'in buyuk bir a$k ile sevilmesini engellemez engelleyemez. cogu anadolu'da dillendirilen bu tip tehditlerin asil amaci da; 0'na duyulmasi gereken sayginin yuceligine vurgu yapmaktir. binanaleyh allah korkusu, insan olarak insanca ya$amanin gereklerini yerine getirmeyi saglayan, kul hakki yemeyi onleyen bir sigorta gibidir. o korkudan kimseye zarar gelmeyecegi gibi, toplum icinde bari$ ve uyum icinde ya$amanin temeli de yine o korkudan kaynaklanan davranislarin butunudur.
hesabın var mı? giriş yap