*

  • yeni üretilmiş bir bebegin* karşısında oturup ağzından yada kıçından çıkardıgı her sesin anne baba yada onlara yalaka olmaya çalışan bi yakın tarafından anlamlaştırmak için kasma hadisesi.
  • ilk ba$ta cok anlamli bir hareket gibi gozukmese de, insani "bacak kadar cocuk biz onu anlayamadigimiz icin zamanla bizim gibi konu$mayi ogrenmek zorunda kaliyor.. ne salagiz be teeey" gibi sonuclara yonlendirebilecek hareket.
  • bebek: dededededededede aaa
    dede: aaa dede dedi bu bee oy benim güzel torunum!

    bebek: ananananananeeeee aaa
    anane: a ha! anane dedi! ananesinin bi tanesi! hanimiş de hanimiş!

    bebek: bab bab bab bub bob bab aaa
    baba: baba dedi üleaaayn! yerim ben seni!

    bebek: abalodabbah babab dedded nan nan uuu
    anne: altına yapmış bu.
  • ebeveyn hobisi.
  • ilgili bir ebeveyn oldugunuzu gosterdigi gibi, bu kapsamli/aciklayici/ilgili iletisim stiline* bir ilk adim teskil edip, buyuk ihtimalle ileride cocugunuzun hayattaki en erken anisini dogu toplumlari ortalamasi olan dort yasin altinda (hatta abartili bir ilgiyse bir ya$in altinda) hatirlamasina neden olacaktir. ha, derseniz ki yemisim ilk aniyi, cocuk ilk anisini ha 3 yasta, ha 6 yasta hatirlamis, boyle boyle harcandi nice ku$ak diyerek hemen referans veririm: pillemer, d. (1998) momentous events, vivid memories. harvard press.

    edit: daha ayrintili bilgi icin (bkz: autobiographical memory) kedifelix'e tesekkur ediyorum. insanin kendisi gibi itici guc ve gaz bir danismani olsa, sirti yere gelmez, makaleden makaleye kosar billahi:)
  • bir teoriye göre bebeğin konuşmayı öğrenmesinde çok önemli rolü bulunan yetişkin davranışıdır.

    malesef adını ve sahibini unuttuğum teori, basitçe şöyle özetlenebilir:

    --bebek aynı gözlerini sağa sola çevirdiği veya elini - kolunu oynattığı gibi, giderek artan bir şekilde ağlamanın (*) dışında da sesler çıkarmaya başlar. belki de bu seslerin hiçbir amacı yoktur, sadece "a", "u", "ga" diyebilmektedir, o kadar. ancak çıkardığı seslerin bazılarına dikkat kesilip ("anne mi dedi?", "yok baba dedi", "hayır dede dedi" gibi) bazılarıyla ilgilenmememiz, beyni gerçekten zehir gibi çalışan bebeğin bir ayıklamaya gitmesine ve sesleri amaçlı bir şekilde tekrarlamasına neden olur. hangi sesleri çıkardığında hangi tepkileri aldığı bağlantısını bir kere kurduktan sonra da gerisi çorap söküğü gibi gelir.--

    dillerin evriminin son derece mantıklı bir sonucu da bebeğin en kolay çıkarabildiği hecelerin, hayattaki en temel ihtiyaçlarını da temsil ediyor olmasıdır: mama (yemek ya da anne anlamında), baba/papa gibi. bebeğiniz bu sesleri ilk çıkardığında size baba ya da anne demek ya da acıktığını anlatmak amacını gütmez, ancak biz öyle yakıştırmaya meyilli olduğumuzdan gereksiz tartışmalara gireriz: "en önce baba demişti, aylar sonra anne dedi" gibi. halbuki bebek belki de sesleri ayıklama sürecinden geçmemişken ve "gaa" derken kendince annesine sesleniyordur ya da "ba-ba-ba-ba" derken turuncu topunu istiyordur, bilemeyiz.

    yani bu teori doğruysa durum, insanın her baktığı yerde tanıdığı şeyleri görmeye çalışması vakasının benzeridir, ama bu özel vakada gördüğünü sandığı şeyi gerçek kılması gibi bir sonuç vardır. bulutları insan yüzüne benzetmemiz, daktilo ya da matkaba benzetmemizden daha olasıdır çünkü insan beyni yüz tanıma önceliklidir. aynı şekilde net olarak duyamadığımız rüzgar sesini insan sesine benzetmek gibi bir yetimiz de vardır. işte bu yüzden doğal ya da doğal olmayan karmaşık yapılarda zaten tanıdığımız her şeyi görebiliyoruz (atatürk yüzü ya da arapça "allah" yazısı gibi) ; durum böyleyken bizim küçük bir kopyamız olan bebeğin jest, mimik ve seslerini de gayet anlaşılır bir şekilde kendi anlamlı davranışlarımıza benzeterek bebeğin gelişimine (iletişim araçlarını şekillendirmesine) yön veriyoruz.

    (*) ağlama konusunda not:

    yeni doğan bebeğin ağlaması, aynı yavru kedinin annesine belirli bir tonda seslenmesi gibi doğuştan beynimize kazılı olarak gelen ve 2-3 "kelimeden" oluşan temel bir iletişim yöntemidir. dikkatli anne babalar, çocuk doktorlarının ya da yenidoğan hemşirelerinin de onaylayacağı bir şekilde, bebeklerin farklı ihtiyaçları için farklı şekillerde ağladıklarını bilirler, acıktığının ya da altını doldurduğunun, hatta bazen de gaz ağrısı çektiğinin ayırdına varabilirler. günümüzde anne babaların ezici çoğunluğunun bebeklerinin ağlama dilini bilmemesinden ve bütün ağlamaları aynı gibi duyması gerçeğinden, hayatlarımızı biyolojik adaptasyon yeteneğimizi ne kadar da aşan bir hızla değiştirdiğimiz konusuna rahatlıkla geçebiliriz ancak o bambaşka bir başlığının konusu olur.
  • "dadadaa... nonom noo naaea dada..."

    - ay su mu istiyor susamış galiba ya?
    - yok yok, merhaba diyor bak el sallıyor ehihi

    "bibaeh.. bieea nonomno dedde babişş"

    - baba mı diyor? baba mı dedi o? baba seni çok seviyorum dedi sanki???
    - yok yok, annemle sizi çok seviyorum diyor galiba, çok uyumlu bir çiftsiniz dermiş gibi geldi bana...

    "nonom sinnüüüss bibeeddo niiiaa eeeiiihih kosün bibi...."

    - ay dur dur... sinüs fonksiyonunun türevi kosünüstür diyor galiba
    - yok yok, soğuk füzyondan bahsetti sanki, sanki dünyanın enerji problemenine alternatif bir çözüm gibi bir şey duydum?

    *gaaaaaaaarrrkkk*

    - eee... eheh.
    - hmm.
  • meryem ana için pek sorun olmayan durumdur herhal....

    (bkz: isa nın beşikteyken konuşmaya başlaması)

    (nasıl bağlantı ama? süperim lan ben!)
  • -si sissiii si buvvvv
    -küfür ediyo lan bu
    (anne olaya müdahale eder)
    -yok ablası su istiyor :)
    -çömszflzkfojfnvnvö....
hesabın var mı? giriş yap