• bir türk söylediğine göre doğru olması gerekendir. çünkü okul andımız yalan söylüyor olamaz. "türküm, doğruyum, çalışkanım(...)"

    bu nedenle, ben türküm diye başlayan her önerme doğru olmak zorundadır.
  • "ben bir türküm, dinim, cinsim uludur.
    sinem, özüm ateş ile doludur.
    insan olan vatanının kuludur.
    türk evladı evde durmaz, giderim."*

    (bkz: mehmet emin yurdakul)
  • kullanıcı tabanlı, din değerlendirmesi. burada yüceltilen şey din değildir. onu kullanlara göre bir değerlendirme yapılmıştır. mesela ben budist olsam, ki bir kısım türk budisttir, o zaman budizm de muhteşem bir din olur. bunun musevisi var, hıristiyanı var. o kadar çokuz ki dünyada. her dine mensup bir türk vardır. şu önerme içerisinde kutlanan şey din olmaktan çıkıyor. çünkü bütün dinlere ulu demiş oluyorsun.
    ama benim favorim şamanizm. bence biz şamanizmi hiç bırakmayacaktık. bir kere bize özgü.
  • cenge giderken (veya cenke giderken) adlı şiirin giriş mısraı.

    sanki mehmet emin yurdakul sevgilisiyle kavga etmiş de, "lan kafayı dağıtmak için cenklere gitsem şimdi, berk filan da ordadır, takılırız" diye düşünmüş, yiğitliğe bok sürdürtmemek için vatan millet muhabbetini dizmiş başa gibi görünüyor.

    "türk evladı evde durmaz, giderim."
  • işin ilginci, 1908'den sonra hazırlanan osmanlı ders kitaplarında bu dize "ben bir osmanlıyım, dinim cinsim uludur" biçiminde yer almıştır.

    (bkz: ders kitapları ve sosyalleşme)
  • "ben", "uludur", "turkum", "bir", "dinim" kelimelerini çıkartınca asıl anlamına kavuşan söz.
  • mehmet emin yurdakul'un bu dizelerinin içinde yeraldığı şiirinin adı cenge giderken' dir. şiir 1897 yunan savaşı'ndan sonra yazılmıştır.
    batı'da ilk osmanlı şiiri antolojisini hazırlayan şarkiyatçı e.j.w. gibb bu şiirden sonra 1899'da yurdakul'a yazdığı bir mektupta şunları der: "fikr-i acizanemce türk şi'rinin doğru mazmumu ile doğru ifadesini siz buldunuz. sizi altı asır beklemiştir, efendim".
    recaizade mahmut ekrem ise şiiri över:
    "bendeniz zannederim ki o mübarek, o rakik hisleri, o tarz-ı beyan [ve] o usul-i nazım ihatadan kaasırdır[kuşatmaktan acizdir]. zannımın hakikatten uzak kaldığını bu tabii şiirler bana anlattı"
    yakup kadri ise beklediği, istediği(bir dertli'nin nefesi, bir karacaoğlan'ın türküsü) türden yeni edebiyat ürünleri arasında orhan seyfi ve faruk nafız'ın yanısıra yurdakul'u da saymaz.
    ziya gökalp'in kızılelma'sını bu yeni edebiyat türüne sokar sadece.

    garip değil mi, klişe istifleyicilerinin en sevdikleri klişelerin başında gelen tanzimat kafası'nı yazdığı bir romanla ortaya çıkarmış ve de züppelikle itham edilmiş recaizade, yurdakul'u över.
    yakup kadri hatta fuad köprülü ise adını dahi anmaz.
    ` : orhan koçak'ın bir yazısından yararlanıldı`

    yeminle söylüyom da vinci'nin paradoks bilmeceleri gibi bu bizim modernleşmemiz:
    çukur nedir?
    " kendisinden ne kadar çıkarılırsa, o kadar büyüyen bir şey"dir.
    çukur burada biçimsel bir çözüm olmaktadır. çözüm aslında bilmece olarak sorulan şeydir, bir paradoks haline getirilmektedir, kısacası, açıklanması gerekmektedir. bu nedenle cevap çukur değil:
    "kendisinden ne kadar çıkarılırsa, o kadar büyüyen şeydir"
  • son zamanlardaki tecavüz, kadın cinayetleri vb. dikkate alındığında: "ben bir türküm dinim cinsim "cismim" uludur" biçiminde güncellenebilecek dizedir.
hesabın var mı? giriş yap