• bazıları vardır bir ilişkiden çıktıktan sonra bir türlü kendilerini toparlayamaz. oysa ilişki çoktan tükenmiş aradaki sevgi ve saygı o güzelim atlarına binerek batan güneşi arkalarına alarak dıgıdık dıgıdık başka diyarlara hicret etmiş, bir taraf solak bir taraf sağlak olduğundan katlanma bile lüks olmuş, katlanmaktansa the end yazısını çıkartmak daha ekonomik olmuş vesaire vesaire...

    ama bütün bunlara rağmen the end yazısı ekranda belirlense bile insan geçmişte yaşamak zorunda kalıyor ve ileriyi pek umursamıyor.

    bence bunun sebeb-i hikmeti alışkanlıklar olsa gerek hepimizin yadsıdığı ama kaçılmaz kaderi olan yalnızlıktan beyhude firar eyleme isteği. düşünsenize bir insan tek başına kahve içmesi mi daha güzeldir yoksa birşeyler paylaşabildiği karşı cins mi? - mesrebe göre hemcins olabilir-

    zaten karşı cins ile arakadaşlık yönü olmadan gönül muhabbeti pek sağlıklı olacağını zannetmiyor. yoktur öyle zıtlar zıtları çeker gibim şeyler onlar olsa olsa karaciğer ayvayı yemiş senaristleri uydurmalarıdır.

    tek başına sinema gitmek eziyet gelir kim cenneti gördükten sonra cehenneme geri dönmek? cehennem bile katlanılırdır hani eğer cennet görülmemişse.

    düşmüş bir melek gibi kişi sual eyler ben bunları haketmek için ne yaptım, why me lord? bu soruyu cevaplanması için avare olur adım adım dolaşır. niçin ne tad var gecesinde ne de gündüzünde ben neyleyim yeryüzünde kelamı beynimde bangır bangır anons ediyor diye arpacı kuşu gibi düşünür durur.

    terkettiği yahut terkedildiği limana geri dönmeyi ister ama bu varolan güzel hatıraları bok etmekten başka birşey olmayacağını tecrübeleriyle bilir üstüne üstlük için kin ve öfkeyle dolu olacağını. kin ve öfke büyük bir yüktür insan için insanı bombok eder.

    sojra kendisini dinlemeye başlar ne doğan güneş ne de batan ay umurundadır çünkü onu görmez bile. dalından yeni koparılmış roma güzeli elmasının kokusunu bile duymaz burnu. vergi iade formu gibi anlamsız gibi en güzel şeyler.

    kendini dinlemek ki varolan atlatılmış kafaları patlatılmış golyatları tekrardan canladırır. atlatılmış rahatsızlıklar tekrardan oturma odasına arz-ı endam eyler. tevekkeli insanı kimse delirtmez insan kendi kendini delirtir demiştir.

    işte o anda yapılacak en güzel şey dirayet gösterip avec le temps demek. üzerine de unut gitsin sosu sıkmak gerek, zaten golyatların kafaları böyle patlatılır.

    öyle ya da böyle sabırlı dirayetli olup dayanmak gerekir. o cennetin ne zaman geleceği hiç belli olmaz. şapsal bir otobüs yolculuğunda insanın üzerinden silindir gibi geçen büroksinin herhangibi temsilciğinde vesaire vesaire.

    bazen işler böyle olmaz. istenildiği gibi yaşamak azap vermeye başlar ve çıkmaz sokaklar ufukta belirmeye başlar. o vakit istenildiği yaşama seceneği ortaya çıkar.

    nefret bile edilemeyen işlerde dirsek çürütüp hiç bir anlam ifade etmeyen insanlarla yüzyüze kalıp sessizliğe teslim olup otomotik pilota bağlanmak falancanın filancanın mahdumu yahut kerimesiyle evlenerek yalnızlığı kaybetmek. anlayamayacağın seni de anlayamayacak çocuklar peydahlamak vesaire vesaire vesaire.

    her sabah uyandığında kim bu insanlar ne yapıyorum lan ben duygusuyla kalakalmak. kıskıvrak bir kısrağa binip gitmeye çokça niyetlenmek ama bunu başaramamak. çünkü gidecek ne güç kalmıştır ne de istenç.

    ancak ve hayıflanmak yapsaydım etseydimle geçen bir ömür için için dünyada işinin bir an evvel bitmesini istemek.

    hayat bu mu?

    ne yazık ki birçoğumuz için böyle.

    üstüne üstlük ülkemizin ve dünyanın maruz kaldığı iktisadi sosyolojik vesaire dayatmalar ile buz gibi cehennemde yaşamaya çalışılıyor.

    oysa gökyüzündeki cenneti yeryüzüne indiren iyi niyetli şapsallar şüphesiz bunu becermişlerdir. eh buna katlanmak başka bir çare yok.

    gerisi mi? gerisi boş film makaraları. onu ancak gelecek doldurur ve hiç kimse geleceğin ne olacağını bilemez. nostradamus bile.

    elbette bilmez değilim insan yekken asgari şartlarda yaşayabilir. ama biz bu dünyaya asgari şartlarda değil iyi şartlarda yaşamaya gelmedik mi?

    geldik.

    o halde enseyi karatmamak gerek. insan herşeyi kendine yutturabilme kudretine maliktir diyerek bu yazıyı bitireceğim.

    ama mutluluğun insana bağımlı olmadığını çünkü insanlar öleceğini gideceğini yaşarken bir yabancıya dönüşeceğini ve mutluluğun yeşil rengi namuslu gazı gibi uçağını deklare etmem de gerek.

    bu husus için fikriyatım budur.
  • yavaş yavaş idrak etmeye başladığım bir şey. nerden çıktı neden çıktı hatırlamıyorum. sözlükten bir arkadaşla konuşurken böyle bir laf etti. "belirli bir yaştan sonra ilişkiye başlamak zor oluyor". bu yaşın beliri nedir onu bilmiyorum ama sanırım ben henüz bu gruba dahil değilim, söz konusu kişiyi kıyas alınca. mehmet akif'in "bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olmayın" sözüne inat (çok severim bu lafı) bir şeyler gevelemek istiyorum bu konuda, mantığıma güvenerek.

    bir insanın sevgili bulması için belirli bir yaş sınırı olmaz ve olamaz. bunda bir çoğumuz hemfikiriz. sevgili derken aşktan bahsediyorum tabiki. peki yaş ilerleyince ilişkiye başlamak neden zorlaşıyor insanlar için ? işte burda başlıyor sorgulamalarım ve kendimce cevaplarım.

    bir yaştan sonra sevgili bulmak neden zordur ?

    kanımca en büyük sebebi bahsettiğimiz yaş muhabbettidir zaten. siz belki evlenmemişsinizdir, kafanıza göre birini bulamamışsınızdır ama herkes öyle değil, geneli 26 sını sektirmeden gider evlenir. siz işte bu kümenin dışında olduğunuz için ayrılıyorsunuz bu gruptan. yani sayısal bir problem var. bunun sebebide yaş tabiki. evlenmemiş olan herkes (hoş evlenmiş olmasıda farketmiyor ama ahlak çerçevesinden bakıyorum) potansiyel sevgilinizdir. yaş büyüdükçe bu potansiyelde düşüş yaşanır. 20 yaşından sonra iyice düşmeye başlar. sürekli etrafınızdakiler evlenir, kendi arkadaşlarınızın düğünlerine katılmak tuhaf gelir. artık 30'a yakın veya geçmişseniz sizin için asıl zorluk başlamıştır. çünkü etrafınızdakilerin çok büyük çoğunluğu evlidir artık. yani tanıştığınız 10 karşı cinsten 8'i evliyse geriye 2 kişi kalır ve sizin seçme şansınız dolayısıyla sevgili edinme şansınız düşer (buna karşıt olarak " e o zamanda vakit geçiyor diye daha çok yapışır" söylenebilir ama samimi duygulardan bahsediyorum, yani evlenmiş olmak için evlenmek değil dediğim, severek isteyerek evlenmek)

    bir yaştan sonra sevgili bulmak neden zordur ?

    artık büyümüşsünüzdür, sizi etkileyecek şeyler azalmış olabilir. dünyaya olan bakış açınız değişmiştir. 22 yaşında iken size özel ve güzel gelen, 30 yaşında size çok aptalca ve gereksiz gelebilir. dedim ya bakış açınız ve dünya algınız değişmiştir. hayatın zor tarafıyla tanışmışsınızdır. karşı taraftan beklentileriniz değişmiştir. artık görünüş ikinci planda kalmıştır sizin için, daha çok mantık olarak bakmaya başlarsınız her şeye. yalnızlığa alışmış olabilirsiniz. yalnızlığı sevmiş olabilirsiniz. birilerinin size karışması zor gelmeye başlayabilir. özellikle bir yaştan sonra.

    sevgili gönül dostlarım, bir birlikteliğimizin daha sonuna gelmekteyiz. henüz vakıf olamadığım bir durum hakkında ileri geri konuştum, eleştirilerinizi sineye çekeceğim. teşekkür ederim effenim sağolun effenim.
  • gayet normaldir. yirmili yaşlarda çok güzel bakıyor, çok güzel gülüyor, şiir yazıyor falan yetiyordu. yaş otuzlara otuzbeşlere giderken
    ne iş yapıyor (madden ve manen tatmin oluyor mu bu işten?),
    daha önce hiç evlenmiş mi (kaç tur atmış?),
    evlenmemişse neden(bu yaşa kadar evlenmemiş adamda kesin bir sorun vardır),
    evlenmişse neden boşanmış (akıllanmış mıdır acaba?)
    nerede oturuyor ( istanbul trafiği bize dert olur mu?)
    ailesi nasıl insanlar ( bak buradan ayrı ayrı üç entry konusu çıkar)
    hep böyle mi giyiniyor
    nasıl, nerelerde eğleniyor
    bik bik bik uzar gider bu liste, armudun sapı, üzümün çöpü yaşına hoş geldiniz...
  • 30 yasından sonra zordur. her iki cinsiyet için de geçerli.
  • 40 yaşından sonra zordur. her dört cinsiyet için de geçerli.
  • işi geyiğe vurmanın faydası yok ama durum böyle hakkaten. yaş için belli bir sınır yok ama üniversite sonrası bu dönemin başlangıcı oluyor. sevgili demiyelim tam olarak da eş için de geçerli bence.

    kendimden biliyorum, valla bak. fldkjafj.

    mesela şöyle oluyor. bir yaştan sonra, ki 27 yaş bu işin için keskin bir virajdır. hoşlandığınız, sevdiğiniz, konuşmak istediğiniz insanlar hali hazırda, birilerinin sevgilisi, eşi, nişanlısı bilmem nesi olabiliyor. dolayısıyla sizin de bu durumu kabullenmekten başka yapacak bir şeyiniz olmuyor. böyle olunca da iyice yalnızlaşıyor, giderek içe kapanıyorsunuz, sonrasında ise yalnız yaşlanacağınız gerçeğini kabul etmeye başlıyorsunuz.

    o yüzden doğru insanı bulduğunuzu düşündüğünüzde çabuk vazgeçmeyin, küçük şeylerden bokluk çıkarmayın. sevin, sevilin. mutlu olun. yoksa valla durum kötü gerçekten. demedi demeyin bak.
  • biri doldurana kadar sorun yok ama bir yaşından sonra gerçekten zorlanıyor insan.
  • bir yaştan sonra olan şudur; seçilen seçilir, sen kalanlarla idare edersin.
  • bir yaştan sonra arkadaş bile bulmanın zor olmasındandır.
  • sanırım doğru bu.

    eğer o yaş 20 ise şimdiden söyleyin boşuna uğraşmayalım.

    lan daha bu yaşta evde kaldım resmen. yok mu arkadaş çevrenizde şöyle helal süt emmiş, kültürlü, nerede nasıl davranacağını bilen bir kız?

    (bkz: sözlük bana karı bul lan allahsız)

    bu da oldu işte. mutlu musunuz dış mihraklar?
hesabın var mı? giriş yap