• 2014 yapımı ve bugün istanbul film festivali'nde izleme şansı bulduğum pascale ferran filmi.

    filmin baş rollerinde josh charles yani dead poet society'deki nuwanda oynuyor.

    --- spoiler ---

    olay şudur sevgili romalı kardeşlerim.
    hiçbirimiz özgür değiliz.
    bir şeye bulaşmış ve ona yapışmış bir şekilde yaşıyoruz.
    hayatımız bir hapis. bazılarımızın hayatını işleri hapsetmiş, bazılarımızınkini de eşleri...
    hayat bize özgür olmamız gerektiğini ara sıra hatırlatıyor. ona kulak vermek lazım.
    filmdeki gary newman'a bir anksiyetiyle hatırlatıyor.
    gary, onu öldüren işinden ve eşinden ayrıldığında özgür olabileceğini anlıyor. o sırada gary'nin gördüğü reklam panosunu hatırladığınız mı? (hsbc - şimdi her şey mümkün gibi bir şey yazıyordu)
    audrey içinse özgür olmak ancak bir kuşa dönüşmekle mümkün oluyor.
    bu arada özgür ruhlar birbirini çok iyi tanıyor.
    --- spoiler ---
  • geçtiğimiz hafta istanbul film festivali kapsamında izlemiş olduğum filmdir.

    film esnasında herhangi bir ara verilmeden film tek bütün olarak yayınlanmıştır festivalde.

    --- spoiler ---

    ikiye ayırdım tabii ben filmi, erkeğin hikayesi ve sonrası.
    erkek olan * karakterin olduğu bölüm yaşadığı hikaye, gerçekten etkileyiciydi.
    çekim kalitesi ilk yarıda özellikle çok güzeldi.
    daha sonrasında bayan arkadaş olan audrey'in hikayesi geldi.
    birşeyler bayağı eksikti; neden öğrenciliği bırakıp part time çalışmaya başladığı
    ve neden bu kadar sıkılıp özgür olmak istemesi tamamıyle havada kalmış bir konudur.

    ayrıca hayatımda bir film içinde -ki türk dizileri de dahil-
    bu kadar reklam gördüğümü hatırlamıyorum. bu ne arkadaş; bankadan tut, havaalanı şirketlerine, yiyecek ve içecek muhabbetine dek bir ton marka sıkıştırmışlar.

    şahsi fikrim, yarım ve konusu bayağı bir havada kalan filmdir. olmadı sıfır.

    --- spoiler ---
  • evet biraz düşünerek yazmak istedim, istanbul film festivalinin film tanıtımlarının ne kadar gaza getirici olabileceğinin bendeki canlı kanıtıdır bu film.

    kabul ediyorum biraz fazla beklentili gittim. ama cidden türünü tanımlayamamış, hikayelerini başlayıp başlayıp sıkıldığı yerde bırakmış bir filmle karşılaşmayı da ummuyordum açıkçası.

    --- spoiler ---

    ben olsaydım erkeğin hikayesini anlatırdım sadece. ya da illa bir kuş teması işlenecekse erkeğe de birazcık olsun kuş kimliği giydirirdim bir süreliğine. filmde adamın hikayesi gayet güzel başlıyor, sonra sanki bir anda sıkılıp bırakıyor, kadının hikayesine son derece sıkıcı şekilde tekrar başlıyor, sonra bir anda kadının hikayesini canlandırıyor, sonra o canlandırdığı şeyin üzerine o kadar oluyor ki, film birden belgesele döner gibi oluyor, sonra ondan da çıkıyor bir peri masalı olayım diyor, sonra hop bitiyor!

    --- spoiler ---

    film havaalanı ve etrafında çekildiği için bedavaya gelmiş, o kadar çok reklam vardı ki, hele filmin 'tema' cümlesinin bir banka reklamı olması da beni benden aldı , ne ironi!

    bir de ne sigara içildi be, benim gibi bir tiryakiyi ara vermeden 2,5 saatlik filme oturt, önünde habire sigara içsinler dursunlar, pesss!

    velhasıl, senaryosu -bence- olmayan bir deneysel çalışma. bence en iyi oyuncu kuştu ve kuşlu sahneler diğerlerinden çok daha özenli çekilmişti. ama dediğim gibi bu bir belgesel değil!
  • hiç beklemediğim bir şekilde çok beğendiğim film. neden bu kadar beğendiğime gelince;

    --- spoiler ---

    gary benim lan. bir tek cinsiyetlerimiz farklı. onun dışında tamamen benim. eşiyle yaptığı konuşmaların birebir aynısını ben eşimle yaptım. aynı cevapları aldım, aynı tepkileri verdim. cümleler bile neredeyse aynıydı. bir tek yapamadığım şey çocuğumu bırakmaktı ama orada da cinsiyet faktörü devreye giriyor sanırım. zaten ben çocuğumu bıraksam özgür hissedemezdim. neyse konumuz benim hayatım değil. gary ile bu kadar bağ kurmamın yanı sıra audrey de bana oldukça yakın geldi. hiç beklemediğim bir anda audrey'nin serçeye dönüşüvermesi ve bunu çok doğal karşılaması ise beni çok mutlu etti. serçe olduğu tüm sahneleri yüzümden alamadığım bir gülümseme ile izledim. o kadar hoşuma gitti ki...

    ve tabi ki son, klasik festival filmi sonu, klasik avrupa filmi sonu. normalde sinir olurum böyle sonlara, alışmışız amerikan filmlerine ille de bir bomba ya da çarpıcı bir şey bekleriz son sahnede. ama hayır bu filmde bu son da çok hoşuma gitti. tam da olması gerektiği gibiydi. audrey'nin yüzündeki o gülümseme de bir o kadar tatlıydı.

    --- spoiler ---
  • bir fransiz filmine yakismayacak kadar cok reklama sahip film.

    cok güzel baslayip sonradan sikmaya basliyor ayrica.
    --- spoiler ---

    audrey´nin bir kusa dönüsmesi itibariyle sikintidan boguyor adeta.
    bir de felsefesini bir banka sloganindan almasi, omg.

    --- spoiler ---
  • başka bişeyle uğraşırken denk gelip izlediğim bir film oldu. zaten arkadaşlar herşeyi belirtmiş tadı çok farklı finali çok tatlı fransız filmi
  • fr diye izlediğim film. fr filmleri izlemeyi seviyorum, değişik beni çeken bir havası oluyor. bu filmde de o hava vardı. konu biraz havada kalıyor evet ama paris'i ve sakin, bohem, bittiğinde hoş bir duygu bırakan filmleri sevenler izleyebilir.
  • modern olsun geleneksel olsun her turlu insanin icine dustugu tuzaklari basit bir bicimde anlatan bir film...

    --- spoiler ---

    kus olmak ve herseyi birakmak, gayet basit duzlemde islenmis konular, film guzel bir festival filmi. audrey in gorece kopuk bir bicimde kusa gecisini, garry nin ince dokunmus hikayesinden bir parca daha fazla sevdim sanki... ozgur ruhlarin birbirini tanimasi ise uygun bir son oldu bu filme...
    --- spoiler ---
  • herkesin kendininden bir parça gördüğü film diyebilirim. herkes bazen özgürlüğü düşünür, o özgür düşünceler de dalıp gider. ama ahlaki yönlerimiz ve çevremiz bu düşüncelerin saçma olduğunu ve herkes gibi bizimde mutlu rolü oynamamıza sepeb olur. filmde bize cesaret verip aslında bizimde istediğimizi yapmamız gerektiğini anlatıyor.
  • geçen sene sandra bullock'un oynadığı film.
hesabın var mı? giriş yap