• yılmaz güney'in biraz roman denemesi gibi görülen yapıtı...romanın başlangıcı ile sonu arasında bocalamış gibi görünen, bizim de gururumuz var diyerek başkaldıran (daha doğrusu başkaldırmaya çalışan) bir kahraman ve dönemin anadolu özeti sayılabilecek bir roman...
  • sinema oyuncusu ve yönetmeni yılmaz güney'den önce, türkiye'de yazarlığın acı çilesini çekmiş bir yılmaz pütün vardı. işte bu onun bin dokuz yüz altmış iki nevşehir hapsinde yazdığı eseridir. ilk cildi boynu bükükler diye basılmıştı. görüyoruz ki çukurova'nın toprak verimi kadar romancılığımızda da yeri bereketli. bakın bu kaçıncı çıkurova romancısı. hem de iyice usta, yatkın, güçlü, etkili, inandırıcı, pişkin bir yazarlık bilincinde. nice köy romanı okundu yıllardır. yazarlarının acele öfkeleriyle kahramanları hemen ağalara karşı koyan, direnen, öç alan, yiğitlik edebiyatı yapan, olmadık umutlarla kurtulan kolay çözümlü kitaplar. ne var ki; yılmaz güney, hep tam ölçüsünde duruyor bu toplum çatışmasının.

    neyse... efendime söyleyeyim, tanrı gibi ağasına bağlı olan halil, askerden biraz daha bilinçli ve görgülü dönmesi beklenirse de, kürtlüğünün uğradığı baskı ve kimsesizliğinin yarattığı çaresizlikle başka türlü olmayacak olan kahramanımızdır. hıdır'a duyduğu arkadaşlık, ağaya duyduğu minnet, emine'ye duyruğu aşk, işine duyduğu bağlılık, kaderine duyduğu isyansız boyun eğişle bütün bir köyle birlikte yaşar sayfalarda. arada kamber-rebiş-remzi üçlüsünün uzak umudu; çakal omar'la halime'nin sessiz dramı; arap seyfi'nin yüceltilmiş kini, kel hasan'ın göç tutkusu, hıdır'ın sonuçsuz aşkı, selim'in kancıklığıyla ağaların korkunç öçleri yaşatılır. hiç bir şey zorlanmadan, hızlandırılmadan, kendi oluşumu içinde mayalanıp inandırılıyor, yürekten sıcak bir içtenlikle. peki hiç mi kusur yok yılmaz güney'in bu romanında. aradaki o süslü ve özentili, her kelimesine ayrı bir önem ağırlığı verilmek istenen tasvir bölümleri çıkartılırsa... yok. ama bu kısımlar kitabın hemen hemen üçte biri demektir; üstelik hiç bir kahramanın gözüyle görülmemiş; anılarına, geçmişine, kendi yaşantısına ve yazarlığına yaslanan bir kişinin özel edebiyatı olarak eklenmiştir.
  • psikolojik tasvirler konusunda yaşar kemal çizgisinden daha başarılı bulduğum yılmaz güney romanı. fakat doğa tasvirleri konusunda rahatsız edici ince bir işçilik var romanda. yılmaz güney uzun uzun düşünüp ince eleyip sık dokuyarak yapmış doğa tasvirlerini- ki bu okuyucuyu rahatsız ediyor, doğallıktan ziyade bir yapmacıklık hissi veriyor. fazla süslü bir dil var sanki. bu konuda yaşar kemal doğallığına ulaşmaktan uzak.

    fakat iş psikolojik tasvirlere gelince, özellikle kitabın yarısından sonra güney dokunduruyor gerçekten. halil in aşkı üzerinden aga-maraba düzeninin yarattığı çaresizlik, çözümsüzlük, bok yoluna gitme gerçeği halil'in psikolojisinde hayat buluyor.
  • yılmaz güney'in sinemacı tarafının çok yoğun bir şekilde hissedildiği , şiirsel bir dile sahip , karakter olarak zengin , olay kurgusu sıkmayan , hatta öykü , mekan ve olayları tasvir ve anlatım diliyle kafanızda canlandırmanızın çok kolay olduğu romanı.. bir ödül de almış hatırlamıyorum şimdi ve hatta kitaplığımda göremediğimden kelli birine verip de unuttuğuma emin olduğum vaktiyle beğeniyle okudğum romanı yılmaz'ımın güney'imin..

    lise velediydim okurken ve o dönem "büyüyüp yönetmen olunca sinemaya uyarlıcam " diye de düşünmüştüm .. etkileyiciydi , sinemasaldı ..
  • 1972 yılında orhan kemal roman ödülünü almıştır.
  • köy romanı okumaktan gına geldiğim bir dönemde okuduğum yılmaz güney romanı. her ne kadar yılmaz güney'in büyük bir sanatçı olduğunu bilsem de yılmaz güney'e sonsuz hayranlığım olsa da itiraf etmeliyim ki son dönemde aşırı miktarda köy romanı okumamdan dolayı kitaba gönülsüz başladım. fakat o büyük insan beni şaşırtmadı. başlamadan önceki gönülsüzlüğümden utandırdi beni yılmaz güney.

    kitap gerçek manada müthişti. kitaptaki dramı iliklerime kadar hissettim. o dram kitap bitinceye kadar bir ağırlık oldu içime çöktü. ki hala o ağırlık içimde. kitaptaki insanların acısını o kadar derinden yaşadım ki her şeyi yok etmekten, her şeyi havaya uçurmaktan başka bir çözüm düşünemedim. daha önce bu kadar yoğun bir çaresizliği, sıkışmışlığı kafka'nın amerika adlı kitabında hissetmiştim.

    kitap okunmaya, hissedilmeye değer.
  • ali osman'ın "benim babam" deyişi kulağımda bazı vakitler beliriyor. halil'e kızıp durmuş ağaya vuruyorum, selim'e kızıp omar'a vuruyorum. kimi çok seversek sevelim, içimizde bastırılmış bir isyan var. durduramıyoruz içimizdeki isyanı, kimi vakit dışa vurmuyor ama isyan var. dışa vursa, dürüstler de zalımlar kadar cesur olsa o zaman aydınlığa çıkacak dünya, sözü gibi gerçek olacak hayaller.

    yılmaz güney, 71 yılında yayımlamış ve ben 2016 yılında okudum. kitap 2. baskıydı, ellerim titredi sayfaları çevirirken. sevdiğim kadın, babasının kitaplığından getirdi bana. geri vereceğim ama geri alma kaydıyla.
  • bir an vardır bu romanda okuyan herkesin gözlerini dolduran:
    -s!-
    adını hatırlamıyorum ama karakterlerden birisi çocuğunu okula götürmeye çalışıyor selin, çamurun, pisliğin içinde... boğulacak gibi oluyorlar, sırtına alıyor çocuğunu, ayakları dahi ıslanmasın diye çabalarken baba, kendisi boğazına dek suyun içinde... oku yavrum, oku ki bizim gibi ırgat olma diye.
    -s!-

    yer yer ödülünü aldığı orhan kemal'in bereketli topraklar üzerinde romanına benzese de güçlü bir yılmaz güney romanıdır.

    ayrıca bunu seven bunu da okudu: salpa
  • lise yıllarımın başinda okuduğum, bana kitap okumayi sevdiren ve okudukça da hayata bakiş açimı, hayatimin akışını değistiren roman. çok değerlisin, çok.
hesabın var mı? giriş yap