• pir sultan abdal'ait bir söz.
    düzen bozuk olduktan sonra tüm çarklar o düzene göre işlemek durumundadır. yine bir benzetme yapacak olursak, doğuya giden bir geminin güvertesinde istediğimiz kadar batıya doğru koşalım, hiçbirşey değişmez. asıl amaç geminin rotasını çevirmek olmalıdır. bir de son devir filozoflarından sakallı celal'in türkiye'nin hali pür melalini ifade eden "doğuya giden gemide batıya doğru koşan yolcularız" tarzında bir sözü vardı herhalde.
  • hakettiği değeri bi türlü kazanamamış bir önerme bu. halbu ki her bi çarkın tek tek bozuk olduğunu anlatmak yerine, hepsi bozuk demenin ne de güzel bi yolu. yazık...

    ***

    sözlükte bakarsınız, altında sadece bir entry vardır. gerçek hayatta kimse kullanmaz bile. siyasette, özellikle sol siyasette (hadi 60ların sonu sol siyaseti diyelim), özellikle düzene komple karşı ideolojilere sahip siyasette bütün parti üyelerinin duvarlarında, araba arkalarında, kapı önü paspaslarında, çanta üstü çıkartmalarında, her zaman görebilecekleri/gösterebilecekleri bi yerlerde yazılı olması gereken bi söz oysa ki. bütün düşünceleri bu temele dayanıyordur çünkü. öyle olmasa neden devrim, şeriat, bölünme diye tuttursunlar. bozuk olan çarkları değiştirip, düzenin yeniden işlemesini pekala sağlayabilirler, di mi?

    ama hayır. mesele zaten çarkların değişebilmesi değil. zaten "bi çarkın değişmesi diğer çarkları etkilemeyeceği için, yine çalışmaz düzenek" anafikriyle hareket ettiği için devrim, o çarkı değiştirmeye tenezzül bile etmez ki. ya heptir o'nun için, ya hiç. çoğunlukla da bu hiç ile idare eder işte.

    lakin, makinenin başında, her tarafını kontrol ederek dolanır durur. arada bir durur, çevresindekilere işaret eder milyonlarca çarkın içinden çok çok ufak birini, "bak, bak durmuş, gördün mü", kalabalık da heyecanlanır, "evet ya, durmuş hakkatten". sonra bikaç kişi daha çağırır, onlara da gösterir, "bak, işte orda, durmuş, kesin durmuş, durmasa dönerdi", onlar da katılır. sonra biraz daha kalabalık toplar, "işte arkadaşlar, durmuş bu, dönmüyor ya, dönse durmuş olmazdı, duruyosa da dönmüyodur zaten". biraz daha kalabalık, biraz daha heyecan, "durmuş bu" diye onaylamalar, "dönmüyorsa durmuştur" diye kanıt üretmeler, "durmuşsa dönmediğindendir" diye kanıtın sağlamasını yapmalar. bir çark için, bir milyon kere aynı cümleyi, bir milyon farklı şekilde söylemeler arasında ufacık tefecik biri çıkar, elinde bi tornavida, çarka doğru hamle yapar. çarkı ilk gören atılır, "hop hemşerim, napiyorsun sen, durmuş işte, görmüyor musun, durmamış olsa dönerdi", "işte şuraya bişey sıkışmış, onu çıkarırsak belki döner", "dönecek olsa niye dursun kardeşim, bas git burdan, dönmüyosa durmuştur, durmuşsa dönmüyordur", "valla doğru" der ufak tefek adam, "valla doğru, hiç dönüyo olsa durur muydu", o da katılır kalabalığa, herkesten daha heyecanla bağırıyordur şimdi, "durmuş, kesin durmuş, dönse nasıl durmuş gözükür". biri daha çıkar, elinde tornavida, yine durdurur bizim çarkın kaşifi, "durmuş birader o, durmasa dönerdi, elleşme", "ama şuraya bi çöp sıkışmış, hani o çeksek belki döner", "dönecek olsa niye dursun güzel arkadaşım, dönmüyorsa durmuştur, durmuşsa dönmüyordur", "valla doğru, ben niye hiç düşünemedim bunu" der, katılır kalabalığa. gittikçe çoğalıyodur öfkeli kalabalık, "durmuş ya, hale bak, rezalete bak, kesin durmuş, durmamış olsa dönerdi". sonra çarkı ilk bulan ordan ayrılır, başka bi çark bulur kendine, ve tabi başka bi kalabalık, azarlıcak başka müdaheleciler, ikna edecek başka çabalayanlar.

    şimdi, soruyorum size, o adam makinenin kumanda düğmesinin orda dursa, hiç kıpırdamadan, hiçbir dönmeyen çarkı ihbar etmeden, dolanmasından, "bu da durmuş, şu da durmuş" diye serzenmesinden, düzeltmeye çalışanları engellemesinden vazgeçmiş olsak, bu, o kalabalıklara ne kaybettirir. cevabı da veriyorum: hiç. hani o biraz yukarılarda söylediğim "ya hep ya hiç"in hiç'i yani, koskoca bi hiç. e peki?

    soruyu başka bi şekilde sorup, cevabı size bırakıyorum: o adam böyle devam etse, çarkların arasında dolanıp, bozuk olanları işaret etse, "bakın, durmuş, tam orda, gördünüz mü, kesin durmuş, durmamış olsa dönerdi" diye söylense, birileri onaylasa, düzeltmeye çalışanları engelleyip üstüne bi de durmuş olduğuna tekrar ikna ederek aralarına katsa, sonra ordan ayrılıp başka bi dönmüş çarka gitse, ordan bi başkasına, ama hiç araya sıkışan çöpü görmese, bulamasa, bu o kalabalıklara ne kazandırır?

    ***

    bi de "mına koduğumun çarkına bak, dönmüyor şerefsiz, skiyim böyle çarkı, lan adamcıklar, baksanıza bu pezevenk dönmüyor, kesin durmuş, o yüzden dönmüyor, durmamış olsaydı dönerdi sktiğimin çarkı, zaten dönüyo olsa durmuş görünmezdi ipne, buruşuk taşşak suratlı çark, sıfatını skiyim senin, hadi arkadaşlar hep birlikte skelim, bak hala dönmüyor piç yaa, dönmekte olsa durmazdı" şeklinde söylenişi vardır çarkı ilk bulma anına çok uygun düşen, ki daha efektif olduğu tarafımdan gözleniyor son zamanlarda. en azından bi eylem hevesi var çarka karşı, her ne kadar cinsel içerikli olsa da...
  • elbette ki bu sözün özü çarkın değil sistemin özrünü ortaya çıkarmak. buna itirazım yok.

    ama bu "sistem değişene kadar bekleyelim, arada bozuk çarklar ile uğraşmaya gerek yok, zaten birini düzeltsen başka bi bozuk çarkla yüzleşceksin, bunun sonu gelmez" gibi basit, sığ bi söyleme indirgenemez. bu düzen, bu düzeni değiştirmeye çalışan insanları gördü, onlarla uğraştı, sonucunda yok etti, hatta en komplesinden alternatif bi düzeni bile bitirdi. yani bizim ömrümüzün yeteceği bi zaman diliminde yeni bi sistem değişikliği görmemiz neredeyse imkansız. o yüzden hiç olmazsa, bozuk olan çarkları yeniden işler duruma getirmek avantajımıza.

    ha, diyosanız ki "öyle bi durum ancak sisteme tamamıyla adapte olmayı tetikler, başka da bi işe yaramaz, en sonunda devrimi yapacak adam bulamazsın" (güzel bi argüman), o'nu ben de diyorum kendi kendime. ama sonra zaten herkesin alışmış bulunduğu, mesela şirketini sevmediği halde çalışmaya devam ettiği, mesela ben bu düzende okul yapılmasına karşıyım deyip çocuklarını o okullara gönderdiği, mesela bir uyuşturucu olarak futbol bağlamında toplum içi rekabetin bi parçası olduğu, zamanını bozuk çark eleştirilerine olduğu kadar bu muhabbetlere de ayırdığı; nitekim zaten sistemin bi parçası olduğu gerçeği çıkıyor karşıma ki bu da bu güzel argümanın pek bi geçerliğinin kalmamasına yetiyor.

    skiyim çarkını da düzenini de diyorum, sözlük devrimcilerine selam ediyorum...
  • "buğday tanesiyim değirmende,
    öğütülüyorum gündüz gece...
    ben böyle düzenin çarkına,
    çomak sokayım yım yım yım."

    esin esinlenir.
  • ''kahretsin bozuk düzen yakınlamalarımın sorumlusu benim bozuk olmam'' dememe neden sözdür.
    hadi kendimi tamir ediyim; sağlam olıyım.
    sonra noolucak?
    yeni tamir olmuş hal ile yükselecem, umutlu olacam;
    bozuk düzene girince yine bozulacam, umutsuz olacam.
    böyle mi gider?
    gitmez desem neye yarar? gider desem de yaramaz.
    eee kal gelir, boş kafa ile...
    beklerim bir şeyleri de, ben yaparım o değişimleri de
    halim yok ise, yeni tamir olmuş halim yalama yaptı ise;
    yine bozuk bozuk çalıyor isem...
    ise ise ise...
    yok güneşli günler gelmeli...
    böyle mayıs olur istanbulda?
  • bir kısım muhteremlerin tersinden anlayıp kendi yalanları, talanları, menfaatleri bağlamında yorumladıkları söz. mehmet şevket eygi bir yazısında bu muhteremleri konu etmiş.

    -alıntı-

    düzenbazlar

    hani bu düzen bozuktu... bunun yerine hak bir düzen getirilecekti... adalet, huzur, güven, haysiyet olacaktı...

    heyhat heyhat heyhat...

    böyle diyenlerin bir kısmı ellerine fırsat geçer geçmez bozuk dedikleri düzenin kemiklerine, menfaatlerine, rantlarına köpekler gibi saldırdılar.

    sevsinler, felsefeleri ve fetvaları da var:

    “bozuk düzenlerde bozuk işler yapılır...”

    kimden almışlar bu fetvayı?

    iblis’ten...

    gençliklerinde “bu düzen bozuktur...” diye küçük dilleri görünecek şekilde avaz avaz bağıran nice uğursuz şimdi mücâhitliği bıraktı müteahhitlik yapıyor.

    rant rant rant... onların aklı fikri ranttadır.

    dinleri paradır, kıbleleri karıdır o habîslerin.
    .
    .
    .
    -alıntı-
    http://www.milligazete.com.tr/…writersnews&id=11833

    kim bu muhteremler acaba?
  • 11 ocak 2014 ankara mitingi ile tekrardan haykırılacak olan özdeyiş.
  • bilişsel çelişki yaşayan kişilerin (de) kendilerini rahatlatmak amacıyla kullandıkları sözlerden biri.
  • türkiye solunun lafını söyleyemediği yerde yaslandığı değerli cümlelerden biri. bugün de aynından olmuş. yurt gazetesinin mali zorluklar çekmesinin doğal bir sonucu olarak ankara bürosu kapatılmış, çalışanlar işten çıkarılmış. bağzı solcular twitter'da içerik üretmeyince zorlanınca basmışlar bu lafı.
hesabın var mı? giriş yap