• burroughs'un nihai amacına ulaştığının göstergesi. öyle ya da böyle sansür kurulu kitabını okumuş. ama william amcamızın da dediği gibi "dil bir virüstür". sansür kurulu ne kadar başkalarını korumaya çalışsa da, virüsün kurula da bulaştığından eminim ben. hükümetimiz hemen kurulu karantinaya alıp, yeni bir kurul atamazsa, zihinlerinin önlemez açılması nedeniyle kurulun acılar içinde özgürlükçüleşeceğinden eminim ben.
  • soruşturmaya mı, bu kafanın bu kitaptan haberi olmasına mı şaşıracağıma henüz karar veremediğim olaydır. soruşturma kararını nasıl verdiler onu merak ediyorum ben. barodaki stajyerlerin birinin elinde görüp "ver la şunu ben de okuyayım" diyip tuvalette on beş dakikada bir göz gezdirip çıkınca bu kararı vermiş olabilirler diye bir tahminim var. tahminlerim çok iyidir, zira geçimimi iddiaa'dan sağlıyorum.
  • nasıl bir üst-gerçeklikte yaşadığımızın bir kez daha ispatlanması. kült bir kitabin edebi bir eser niteliği taşımadığı iddia edilince; gündelik hayatın 'devlet algısı'na alışmaya çalışan bünyede ince ince gülümsemeler yaratabilecek karar.
    iyiliğimizi ve kötülüğümüzü, sıradanlığımızı ve çatlama noktalarımızı, ahlakımızı ve ahlaksızlığımızı tv/tc ekranlarıyla belirlemek daha kolay çünkü. iş burroughs'a gelince, korunacak varlıklara dönüşüveriyoruz. seviyorum ben bu yargıyı.
  • sacmaliktan olmekte bitmekte oldugumuzun kaniti-fazla rasyonelite. sasirip sasirdigina sasirmak, pek tabii ki bilgi kontrolu ozellikle kendisini 'moralite' uzerine insa eden rejimlerde kacinilmaz-nietzsche okuyun desek ondan da korkacagiz.
    `stupidity as a knowledge production`
  • soruşturma sırasında "kaba etten edebiyat tanımı yapmak" diye tabir edilebilecek yöntemler kullanılmış. şimdi soruyorum, edebiyatı tanımlarken çocuklar için munzur bir neşriyat sayılabilecek bu tarz yöntemlerin kullanılması kurumun adıyla çelişmiyor mu? alenen apış arası kokuyor. kapatın kaba etlerinizi çocuklar görecek; sonra normalleştireceksiniz, örf ananelerimizi rencide edeceksiniz.
  • sonunda bu da oldu; ahlakı kendinden menkul aile yapımız ve üzerlerine titrediğimiz gençlerimizin gelişimi için edebiyatı da sorgular ve belki de yasaklar olduk. çizgiler çekip, sınırları da belirler olduk. devamında napacağız, hadi siyasi yasaklara alıştık, toplumsal yasaklarla nasıl yaşayacağız? cinsellikle sınırlı, ahlaksız ahlak anlayışını dayattıklarında napacağız? aslında bence çözüm basit; jean genet'in balkon'unda olduğu gibi bu toplumun tam da olması gereken yerine, ankara'nın ortasına belki, kocaman bir yarrak heykeli dikelim de neye tapacağımızı bilelim.
  • edebiyata da el atmaya çalışmalarıyla dumur olunan an. yani konuya bir tarafından tutup da saydırayım diyorum, tutulacak tarafı da yok. bu kadar kavrayış yoksunu olunamaz. kitaba soruşturma nedir, şu devirde nelerle uğraşıyorsunuz? utandım bu zihniyetlerle aynı havayı soluduğum için.
  • kitap hakkinda yapilan aciklama, kitabin edebi deger tasimadigi yonunde; "mezkûr kitabın bu haliyle edebi eser niteliği taşımadığı, okuyucu haznesine ilave katkısının olmayacağı, kriminolojik açıdan da kitapta, insanın bayağı, adi, zayıf yönlerinin işlenmesinin okuyucu üzerinde suça izin verici tavırları geliştirmektedir."

    ben istanbul cumhuriyet bassavciliginin aciklamasindan tatmin oldum! bence kitaplarda edebi deger yok.
  • ileri demokrasi'nin cilveleri işte ...

    ihbarda bulunuyorum!! bundan sonra, marquis de sade , georges bataille kitaplarına da aynı soruşturmadan talep ediyorum... çünkü okudum ve ahlaken büyük bir çöküntü içerisindeyim...

    ben yandım başkaları yanmasın...
hesabın var mı? giriş yap