• maalesef riyakârlığımızı tekrar ortaya çıkarmıştır.

    baştan belirteyim, kayıpları karşılaştırmıyor, kayıpların tamamen eşit olduğunu savunuyorum.

    şöyle bir haber olsaydı okuduğumuz “bursa’da 84 insan katledildi, bir kısmı ise yaralı.”, insanların katledildiği şehir ve çevre şehirlerde yoğun olmak üzere neredeyse her yerde haberle alakalı konuşulur, tartışılır; insanların nasıl, neden katledildiği ve kim tarafından katledildikleri bulunur; suçlular insan yaralamaktan, öldürmekten hatta toplu şekilde katletmekten yargılanır, facebook’ta, twitter’da ve benzer yerlerde kampanyalar başlatılır, profil fotoğrafları karartılır, kanalların sağ üst köşelerinde o insanlar anılır, aylarca konuşulur, neden olanlar işlerinden kovulur ve isimleri her yerde duyulmaya başlardı hatta daha da fazla tepki verilir, yaşanılanlar aylar boyunca insanların akıllarından çıkmaz, çıkar yol bulmaya çalışılırdı (olması gereken zaten bu ve bundan daha fazlasıdır.)

    oysa haber şu şekliyle “bursa’da 84 köpek katledildi, bir kısmı ise yaralı.”, üstünden neredeyse bir hafta geçmesine rağmen haberlerde 2 dk. yer buluyor, başlığında 2-3 entry oluyor hatta onlardan bazılarıysa “sokakta dolaşan köpekler gebersin ya da barınaklara toplansın.” şeklinde olabiliyor, suç köpeklerde ve köpeklerin var olmasındaymış gibi. ne birlikte yaşadığımız insanlar tarafından korunuyor şu hayvanlar ne de kanun tarafından (bitkiyle, insanla eşit yaşam hakları olmasına rağmen) insanla eşit görülüyor.

    bilmiyorum etraftaki insan dışındaki varlıklara değil şefkati, saygısı dahi olmayanlara nasıl açıklanır hayvanların yaşam hakları fakat şunu artık görmek gerek: sokak hayvanları sokaklarda dövülüyor, tacize ya da tecavüze maruz kalıyor, yakalanıp öldürülüyor, parçalanıyor, tekmeleniyor, yakılıyor, barınaklarda aç bırakılıyor, toplanıp diğer cinslerle aynı kafeslerde yaşatılıp kavga etmelerine duyarsız kalınıyor, öldürülüyor, satılıyor, evde bakıldıklarındaysa bazıları tarafından daha kötü ve kanıtlanamayan şiddetlere maruz bırakılabiliyor; üstelik bunların nedeni hiçbir zaman sokak hayvanları değil, değiştirilmesi gereken de köpekler değil; insanların tavırları ve tepkileri.

    insan yaşamıyla hayvan yaşamını, bitki yaşamını birbirine eş tutmak, gereken tepkiyi tür ayırmaksızın vermek gerektiğini anlayabilecek miyiz bilmiyorum fakat şunun artık anlaşılması gerek: çıkar yol hiçbir zaman tepkisizlik değil.
  • ya bu ülke can lafını duyduğu zaman irkilmez mi?

    -candır, canandır, canından öte candır, irkilmezmi?
  • keşke zamanında o mübarek asteroit, dinozorların değil de insanoğlunun kafasına düşseydi. işte o zaman dünya çok daha güzel bir yer olabilirdi.
  • insanlıktan iyice nefret etmemi sağlayan hadisedir. reyhanlıymış,özgecanmış,madımakmış,gazzeymiş hiç birine bu katliam kadar üzülmedim üzülmem de en masum insandan daha masum o hayvancağızlar yapanın da yaptıranın da varsa bi yaratan bu dünyada cezasını versin. her zaman söylemişimdir en kötü hayvan en iyi insandan iyidir.
  • sokakta başı boş gezen o köpeklerin düşünme ve konuşma hakki olsaydı eğer korku ile saldırmaya çalışmak yerine, sevgi görebilecekleri bir yuva isterlerdi. nasıl bir canlı başka bir canlının toptan katlini isteyebilir? sanirim hasta beyinli bir insan.
  • insanların sorumsuzluğunun sonucunda ölmüşlerdir.

    şu an türkiye'de bulunan her ilde, bunlara bağlı ilçelerde ve köylerde ortalama 50'şer tane köpek vardır. basitçe araştırıyorum. 2013 verilerine göre - vikipediyi veri kaynağı olarak kabul edersek- 957 tane ilçe var.

    81 il, 957 ilçe, her ilçeye bağlı 10'ar tane de köy eklesek 10.608 adet yerleşim yeri yapar. 50'şer tane köpek olsun bu yerlerde. yaklaşık tahminle 530,400 köpek vardır. bizim hayvanseverleğimiz görünüştedir. o yüzden pek fazla hayvan sahiplenemeyiz. kaldı ki, kendimiz ile barışık değiliz. bu 530 bin köpekten 100 bini sahipli diyelim. sahiplerinin de doğan yavrulardan kendi kriterlerine göre güzel olarak nitelendirdiklerini alıp diğer yavruları sokağa atmadıklarını varsayıyoruz. geriye 430.000 adet köpek kalıyor. bunlar da sokakta yaşıyor. sahipsiz, başıboş, sadece kendilerini doyurup yaşamaya uğraşan binlerce köpek. köpek psikolojisini az çok bilirsiniz. köpekler bulundukları, beslendikleri yeri sahiplenir. bir kişi o hayvana acıyıp bir tek ekmek dilimi atarsa o hayvanı bir daha oradan uzaklaştıramayacağını bilmelidir. 'acıdık, yemek verdik, şimdi de ayrılmıyor buradan' laflarını çok duyarsınız. ama herkes sokak köpeklerine aynı duyarlılıkla yaklaşmıyor. örneğin köpeği korkutarak uzaklaştırmaya çalışıyor. esnaf kendi dükkanının önüne pisletir mi hayvanı? böyle birşeyi istemez. daha bunun gibi nice örnekler var.

    temiz gibi görünsek de pis bir toplumuz biz. üstüm başım temiz ama sokağa tükürüyorum. temizlik bu değil. konuyu şuraya çekmek istiyorum. çöp kutuları var. kutu dediğime bakmayın, ingilizceden bozma kelime kullanmak istemiyorum, anlayın. bunların kapakları ya var ya yok. aç kalan hayvan içine girip yemek arıyor. bazı yerlerde kutu bile yok. çöp koymaya yer olmayınca insanlar çöplerini poşet içinde duvar diplerine, elektrik direklerinin diplerine atıyorlar. sonra ne oluyor peki? köpekler ve kediler bu poşetleri parçalayıp yemek artığı ne varsa yemeye uğraşıyorlar.

    bir de kendi zevkimiz uğruna, gösteriş uğruna hayvan bakıyoruz. köpek doğurunca da beğendiğimiz birini alıp diğerlerini sokağa bırakıyoruz. hayvanımıza hak ettiği gibi bakmayıp, sağlığını bozuyoruz, kendi kendine iyileşir diye ilk 5-6 gün tedaviye götürmüyoruz, sonra hayvan ölünce de suçlu biz olmuyoruz. kendi hayta standartlarını karşılayamayan insanların hayvan sahiplenmesine ve beslemesine karşıyım. kendi midemize nasıl para harcıyorsak onlar için de harcamamız gerekiyor. kaldı ki yoksulluk sınırı 4300, açlık sınırı 1300 tl olmuş. türkiye'de kaç kişi yoksulluk sınırının üstünde yaşıyor? peki bu yoksullardan kaçının cebinde akıllı telefon var? benim çevremdeki her fırsatta ağlaşan arkadaşların hepsinde akıllı telefon var mesela. benciliz. bencilliğimiz uğruna herşeyi bok ediyoruz. sonra diyoruz ki, ben hayvanseverim. bencil bir insan hayvansever olamaz.

    o kadar yazdık, şunu söylemek istiyorum. kendi sorunlarımızı çözmeden hayvanların sorunlarını çözemeyiz. zurnanın zırt dediği yerden işe başlayarak hiçbir sorunu çözemezsiniz. hayat memento değil.

    ben şimdi bunları elektrik faturasını son gününde ödeyen, bencilliği uğruna ayağını yorganına göre uzatamayıp kredi kartlarıyla yaşamayı alışkanlık haline getiren, her fırsatta ağlaşarak borç isteyenlere söyledim. sonuçta yine birşey değişmeyecek. sadece şunu yapmayın bari: güçten düşmüş, sakat, hasta ve dahi ölmüş hayvanları kullanarak, aranızda husumet olan insanlara saldırmayın. ama siz bunu da yapamazsınız.
hesabın var mı? giriş yap