*

  • mahkemenin davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi için varlığı veya yokluğu gerekli hallere dava yargılama şartı denir. davanın esası hakkında inceleme yapabilmesi için varlığı gerekli hallere olumlu dava şartları denir. mesela görev, hukuki yarar gibi; yokluğu gerekli hallere ise olumsuz dava şartları denir. mesela kesin hüküm gibi.
  • hakim tarafından re'sen nazara alınır. çünkü kamu düzeniyle alakalıdır.
  • dava şartlarını incelerken
    --ilk önce mahkemeye ilişkin dava şartları(yargı hakkı,yargı yolu,görev ve kesin yetki)

    --sonra taraflara ilişkin olanlar

    -- en sonunda da dava konusuna ilişkin olanlar incelenmelidir

    mahkeme dava şartı noksanlığıni tespit ederse davayı usulden reddeder.
    ancak,dava şartı noksanlığınin giderilmesi mümkün ise,mahkeme,davacıya bunu tamamlaması için kesin süre verir.bu süre içerisinde eksiklik giderilmemis ise mahkeme davayı usulden reddeder.

    hmk....baki kuru
  • dava şartları, yargılamanın her aşamasında mahkeme tarafından mevcudiyeti re'sen sorgulanabilen ve dahi taraflarca da ileri sürülebilen usul hukuku şartlarıdır.

    6100 sayılı (bkz: hukuk muhakemeleri kanunu) ile ilk kez muntazam bir şekilde 114. madde 1. fıkrada düzenlenmişlerdir. mukayeseli hukuk açısından bakılacak olursa alman hukukunda, önceki kanun sistemimize benzer şekilde, dava şartlarının dağınık bir biçimde ihdas edildiği görülebilir.

    bu şartlar, 114. madde 1. fıkrada öncelikle mahkemeye ilişkin dava şartları, ardından tarafa ilişkin dava şartları ve son olarak davanın konusuna ilişkin dava şartları düzenlenmiştir. özel dava şartları ise aynı maddenin 2. fıkrasında hüküm altına alınmıştır. nitekim dava şartlarının incelenme sırası bakımından doktrin ve içtihatlarla öngörülen sıralama da bu şekildedir.

    dava şartları en geç öninceleme aşamasında incelenmeli ve karara bağlanmalıdır, lakin bu hususta tesis edilecek bir karar daha sonra aynı konuda farklı bir karar verilebilmesine engel değildir.

    dava şartı eksikliği, kanun gereğince115. madde 2. fıkra davanın usulden reddine sebeptir. ancak maddede de belirtildiği üzere, giderilmesi imkân dahilinde olan bir eksiklik söz konusu ise hâkimin vereceği kesin süre içinde bu dava şartı eksikliği giderilerek yargılamaya devam edilir.

    edit: imlâ
  • esasın usûle boğdurulmasıdır.
  • mahkemenin uyuşmazlığın esasını inceleyebilmesi için varlığı veya yokluğu mutlaka gerekli olan şartlara dava şartları denir. dava şartlarına aykırılık mutlak bozma ve kaldırma sebebidir ve davanın her aşamasında re'sen gözetilebilir. dava açılmasının sonucu olarak hakim davanın açılma anını esas alarak ilk önce dava şartlarını inceler.
    dava şartının yokluğu tamamlanabiliyorsa bunun için kesin süre verilir. dava şartına aykırılık daha sonra tamamlandıysa davayı reddetmemek gerekir.

    genel dava şartı ve özel dava şartı olarak ikiye ayırmak mümkündür. özel dava şartı davanın niteliğine göre gerekli olabilen şartlardır, örneğin borçtan kurtulma davası için alacak değerinin %15'i kadar teminat gösterilmesi bu dava için özel bir şarttır. yahut bazı davalar için arabuluculuk özel bir dava şartıdır. gizlilik, eşitlik ve güvenin yanı sıra iradi olması ve gönüllülük esası arabuluculuğa hakim olan ilkelerden olsa da kanun koyucu bazı durumlarda arabulucuya başvurmayı dava şartı olarak zorunlu tutmuştur. genel dava şartları ise hukuk muhakemeleri kanunu'nın 114. maddesinde sayılmıştır.

    taraflara ilişkin şartlar:
    1) taraflar
    bir davadan bahsedebilmek için iki taraf olması gerekir. eğer davalı taraf gösterilmezse bu dava şartı gerçekleşmiş olmaz. hukuk mahkemesinde davanızı faili meçhul şekilde açamazsınız. roma hukukunun ilk zamanlarından farklı olarak günümüzde şekli taraf esası benimsenmiştir. yani davacı ve davalı tarafın mutlaka dava konusu subjektif hakkın sahibi ve bu hakkın muhatabı olan kişinin olmasına gerek yoktur. herhangi birine hayali bir alacak için dava açabilirsiniz. gerçekten böyle bir alacağınız olmasa yani alacaklı sıfatınız (bkz: sıfat) olmasa veya davalı o alacağın borçlusu olmasa bile dava açabilirsiniz. buna engel yoktur. davanız usulden reddedilmez. incelenir ve esastan karara bağlanır.

    taraflar davanın açılmasından sonra iradi olarak veya kanuni sebeplerle değişebilir. yabancı unsurlu davalarda, mirasçılar kim, dava konusunu devreden işlem geçerli mi gibi konularda esasa uygulanacak yabancı hukuka başvurulabilirse de nihayetinde davada taraf değişikliğinin mümkün olup olmadığı ve hangi hallerde olabileceğine türk hakimi kendi hukukuna göre (bkz: lex fori) karar verecektir.

    2- taraf ehliyeti
    maddi hukuktaki hak ehliyetinin usul hukukuna yansımasıdır. bir davada davacı veya davalı olarak yer alabilmesini ifade eder.

    2) dava ehliyeti
    maddi hukuktaki hukuki işlem ehliyetinin usul hukukuna yansımasıdır. bir davada taraf usul işlemlerini yapma ehliyetini ifade eder. taraf ve dava ehliyetleri, milli hukuka göre belirlenir, ancak möhuk m. 9/2 hükmü kıyasen uygulanarak milli hukuka göre dava veya taraf ehliyetine sahip olunmasa da türk hukukuna göre sahip olmak yeterli olabilir.

    3) dava takip yetkisi
    bir kimsenin davada taraf olarak kendisine veya bir üçüncü kişiye ait olan hakkı kendi adına davada ileri sürebilme, davayı yürütebilme ve kendi adına esas hakkında hüküm alabilme yetkisidir. ifade eder. maddi hukuktaki tasarruf yetkisinin bir yansımasıdır. kural olarak hak sahibi tasarruf yetkisine de sahiptir ve hak sahibiyle örtüştüğü için davada sıfat ile karıştırılabilir. ancak sıfattan farklı olarak, usule ilişkindir ve dava şartıdır. bunun sebebi de günümüzde şekli taraf teorisinin kabul edilmesidir. davacı sıfatı olduğu iddiasıyla dava açan kişinin bu iddiası dava takip yetkisine dayanak teşkil eder. ancak bazı durumlarda kanunen dava takip yetkisi başkasına bırakılabilir. örneğin; borçlunun henüz tapuya tescil edilmeyen taşınmazı için dava açma yetkisi alacaklıya tanınabilir, aynı şekilde alacaklıya borçlunun başka birinden alacağı için dava takip yetkisi tanınabilir, iflas masasını ilgilendiren davalarda iflas masasının dava takip yetkisi vardır, vasiyeti yerine getirme görevlisi terekeye ilişkin davalarda dava takip yetkisine sahip olabilir. ayrıca cumhuriyet savcılarının hukuk davalarındaki konumunun da bu kapsamda olduğu kabul edilmektedir.

    eğer maddi hukukta tasarruf yetkisinin olmasından kaynaklanıyorsa lex causae uygulanır. örneğin miras statüsü mirasçılardan birine miras ortaklığı adına dava açma yetkisi verebilir veya evlilik statüsü eşlerden sadece birine bu davayı verebilir. dava takip yetkisi usul hukukundan doğuyorsa lex fori uygulanır.

    4) davaya vekalet
    vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip
    olması, usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması ve vekilin gerekli niteliklere sahip olması gereğini ifade eder. vekaletname kural olarak noterden alınır, yabancı ülkedeyseniz konsolosluklardan da alınabilir. ayrıca yabancı ülkedeki noterlerden de alınabilir, bu durumda vekaletnamenin usulüne uygun olarak tasdiki gerekecektir. ayrıca yabancı ülkedeki noter kendi kanunlarına göre düzenleyeceği için çeşitli sorunlarla karşılabilmesi olasıdır.

    mahkemeye ilişkin şartlar:
    1) yargı hakkı-türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması
    yargı hakkı veya yargı yetkisi, devletler hukukuna dayanır ve egemenlik alanında karar verme hükmetme yetkisidir. tıpkı yasama ve yürütme gibi yargı yetkisi de devlete ait olan hakimiyet hakkından doğar ve uluslararası hukuk gereği devletin egemenlik yetkileri de ülkesi ile sınırlıdır. bu yüzden, türk mahkemelerinin yargı yetkisi ülkenin hakimiyet sınırları ile belirlenir ve bu sınırlar dışında yargılama faaliyeti ancak milletlerarası istinabe ile yapılabilir.

    yurt içinde yargılama yetkisinin istisnası ise yargı muafiyetidir. yabancı devletlerin devletlerin eşitliği gereği yargı muafiyeti vardır. ama sınırlıdır. egemenlik faaliyetiyle ilgili konularda (bkz: acta iure imperii) yargı muafiyeti tam olsa da özel hukuk kişisi gibi davrandığı durumlarda (bkz: acta iure gestionis) yargı muafiyeti tanınmaz. yabancı devlete yargı muafiyeti tanınmadığı durumlarda tebligat doğrudan diplomatik temsilciye yapılabilir. (möhuk m. 49/2). ancak uygulamada bu imkan pek işlememektedir ve tebligat diplomatik usulle yapılmaktadır.

    1961 tarihli diplomatik ilişkiler hakkındaki viyana sözleşmesi'ne göre diplomatik temsilcilerin ceza davalarının yanı sıra ticari ve medeni davalarda da diplomatik muafiyeti tamdır. ancak bazı haller istisna edilmiştir. buna göre; sadece diplomatik ajanın (bkz: diplomat) özel bir taşınmazı varsa, özel kişi olarak mirasa ilişkin bir davada tarafsa ve resmi görevi dışında icra ettiği herhangi bir mesleki veya ticari bir dava varsa yargı muafiyeti yoktur. ayrıca muafiyetten yararlanmadığı durumlarda da kendisine tebligat diplomatik usulle yapılır. ayrıca aile fertleri de bu muafiyetten faydalanabilir. 1963 tarihli konsolosluk ilişkileri hakkında viyana sözleşmesi uyarınca konsoloslara da konsolosluk görevleri ile sınırlı olmak üzere yargı muafiyeti vardır. bunların aile fertleri konsolosluk görevi yapamayacağından yargı muafiyetleri yoktur. ayrıca konsolosluk memurları, idari ve teknik personeli de gönderen devletin vekili sıfatıyla akdetmediği özel hukuk sözleşmeleri ve haksız fiil dolayısıyla açılan tazminat davalarında yargı muafiyetinden faydalanamayacağı açıkça düzenlenmiştir. ayrıca devlet başkanlarının da ceza yargısı için yargı muafiyeti olmakla birlikte, hukuk davalarında olmadığı kabul edilmektedir. ayrıca ilgili devlet tüm bu hallerde yargılama bağışıklığından feragat edebilir.

    2) yargı yolu
    görevli yargı kolu olan idari yargı veya adli yargıda dava açmanız gerekir. aksi durumda davanız reddedilir. yargı kolları arasındaki olumlu ve olumsuz görev uyuşmazlıkları uyuşmazlık mahkemesi tarafından giderilir.

    3) görev
    yargı yolu adli yargı ise, adli yargı içerisinde hangi mahkeme görevliyse orada dava açmanız gerekir. hukuk mahkemeleri; sulh hukuk ve asliye hukuk mahkemeleri ile özel kanunlarla kurulan diğer hukuk mahkemeleridir. dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı ve şahıs varlığına ilişkin tüm davalarda aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesi görevlidir.

    4) kesin yetki
    kesin yetkili bir türk mahkemesi varsa davanın orada açılması gerekir. buradaki kesin yetki, milletlerarası usul hukukundaki münhasır yetkiden farklıdır. kesin yetkili türk mahkemesi olduğu zamanda davayı başka bir türk mahkemesinde açamazsınız. o mahkemenin milletlerarası yetkide de münhasır yetkisi de olursa o zaman davayı yabancı bir ülkede de açamazsınız. bunun sonucu yabancı mahkeme kararının türkiye'de tanınması veya tenfiz edilmemesi olacaktır.

    dava konusuna ilişkin şartlar:
    1) gider avansı
    adalet bakanlığı tarafından belirlenen tarifeye göre davacının muhtemel giderleri karşılamak için belli bir gider avansını yatırması gerekir. delil avansı ile karıştırmamak gerekir. delil avansı yatırılmazsa yatırmayan kişi delilden vazgeçmiş sayılır, gider avansı yatırılmazsa dava şartı yokluğundan dava reddedilir.

    2) teminat
    davacının, feri müdahilin veya icra takibi başlatanın ayrıca teminat yatırması gerekebilir. hmk'da türkiye'de mutad meskeni bulmayan türk vatandaşları için ve ödeme güçlüğü için teminat yükümlülüğü düzenlenmiştir. yurtiçinde yeterli malvarlığı varsa, küçüğün menfaati söz konusuyla veya ilamla bağlı alacak için takip yapılıyorsa teminat gerekmez.

    möhuk'da da yabancılar için teminat yükümlülüğü vardır. hmk m. 114 hükmü teminatı ayrım yapmadan dava şartı kabul ettiği için möhuk'da düzenlenen teminat yükümlülüğü de bir dava şartıdır. karşılıklılığa bağlı olarak yabancı kişi teminattan muaf tutulur. (bkz: mütekabiliyet) 2675 sayılı mülga möhuk'dan farklı olarak, yürürlükteki kanuna göre karşılıklılığın olması halinde hakimin takdir hakkı olmaksızın davacıyı teminattan muaf tutması gerekir. ayrıca çeşitli uluslararası anlaşmalarda da teminattan muafiyet düzenlenmiş olabilir. örneğin hukuk usulüne dair sözleşme ayrıca adli yardım da teminattan muafiyet sağlar ki, yabancılar karşılıklılık şartıyla adli yardımdan faydalanabilir. genel dava şartı olan teminat ile ihtiyadi tedbirler için istenen teminatı karıştırmamak lazım. genel dava şartı olan teminattan muafiyet tutulmak bu tür muafiyetten de muaf olmayı gerektirmemelidir. ancak yargıtay aksi görüştedir. teminat yükümlülüğü sonradan ortaya çıkarsa davaya devam edilebilmesi için teminat yatırılmasına yönelik kesin süre vermelidir.

    mecburi dava arkadaşlığında, teminat yükümlülüğü olabilmesi için gerekli şartlar tüm dava arkadaşları için olmalıdır. (bkz: mecburi dava arkadaşlığı)

    3) hukuki yarar
    davanın dava açmakta hukuki menfaati olması gerekir. subjektif hakkın yerine gelmesi için daha basit bir yol varsa, o davayı açmakta hukuki yarar yoktur.

    4) derdestlik
    olumsuz bir dava şartıdır. yani olmaması gerekir. humk döneminde ilk itiraz iken, artık dava şartı olmuştur. dava açabilmek için tarafları, sebebi (davacının talep sonucunu dayandırdığı vakıalar) ve konusu (istenen hukuki koruma) aynı olan başka bir davanın görülüyor olmaması gerekir.

    yurt dışında açılan bir davanın türkiye'de derdestlik teşkil edip etmeyeceği tartışmalıdır. avrupa birliği'nde, ab mahkemeleri arasında derdestlik kabul edilir. davanın açıldığı ilk mahkemenin yetkisi hakkında karar vermesi beklenir. isviçre'de dava açılmadan önce yabancı ülkede açılmış dava daha sonra tanınıp tenfiz etmeye elverişli ise derdestlik kabul edilir. anglo-sakson hukukunda konu forum non conveniens ile çözülmeye çalışılmıştır. türk hukukunda milletlerarası derdestlik epey tartışılmıştır. baskın görüş**, yabancı ülkede açılan dava sebebiyle derdestliğe dayanılarak türkiye'deki davanın açılmasını hem egemenliğe hem de hak arama özgürlüğüne aykırı olduğunu söyler. kaldı ki, yabancı mahkeme kararının tanınıp tanınmayacağı da dava görülürken bilinemez. bu yüzden kanunda açıkça düzenlenen haller dışında milletlerarası derdestlik olmaz. bahse konu istisnai haller ise möhuk m. 41'de düzenlenen türklerin kişi hallerine ilişkin davalar ile m. 47/1'de düzenlenen yabancı mahkemeyi yetkili kılan yetki sözleşmesine uygun olarak yabancı ülkede dava açılması halleridir. gerçi bunun derdestlikle ilgili olmadığını ve milletlerarası yetkinin şartları olduğu da söylenmektedir. diğer görüş** ise milletlerarası derdestliğin kabul edilmemesinin küreselleşen dünyanın gerçeklerine uygun olmadığını ve yabancı memleketteki davanın sonucunda verilebilecek bir karar tanınmaya elverişli olacaksa bunun dikkate alınabileceğini belirtir. yabancı mahkemede aynı davanın daha önce açılmışsa ve verilecek kararın tanınabilir/tenfiz edilebilir olacağı değerlendiriliyorsa derdestliğin dikkate alınabileceği değerlendirilebilir. ayrıca doktrinde bir görüş* karşılıklılık şartı aranması gerekiğini de ifade eder. milletlerarası derdestlik kabul edilirse bunun dava şartı mı yoksa ilk itiraz olarak mı değerlendirileceği ayrı bir tartışma konusudur. yani bu dava şartı milletlerarası niteliğe büründüğü zaman tartışmalar birbirini izler.

    5) kesin hüküm
    derdestlik gibi bu da olumsuz bir dava şartıdır. daha önce tarafları (külli halefler dahil), sebebi ve konusu aynı olan bir dava sonucunda verilen hüküm varsa, açılan yeni dava usulden reddedilir. dava konusunun aynı olmasından maksat, ilk davada verilen hüküm fıkrası ile ikinci davadaki talep sonucunun aynı olmasıdır. yabancı mahkeme kararının kesin hüküm teşkil ederek türkiye'de açılan bir davanın dava şartı yokluğundan reddedilmesi için türkiye'de tanınması gerekir. benzer şekilde yabancı hakem kararı da new york sözleşmesi veya möhuk hükümleri uyarınca tanındığı takdirde kesin hüküm sonucunu doğuracaktır.
hesabın var mı? giriş yap