*

  • meksika devrimi ve meksika halk kahramani emiliano zapata'nin ezilenlere hala yol gostermekte olan unlu sozu.
  • ilginçtir, bu sözü bize buzda dans yarışmasının sonunda atilla taş elenip de kepazelik çıkardığında behzat uygur hatırlatmıştır. bu hatırlatmayı da "che guavera'nın bir sözünü söylemek istiyorum" diyerek yapmıştır.

    be hey che guavera, be hey zapata.. ruhunuz şad olsun. devrim emanetleriniz dilden dile, nesilden nesile aktarılıyor. belki hayal ettiğiniz yerlerde, hayal ettiğiniz durumlarda değil..
  • yol arayanlar için uzaklara gitmenin gerekmediği, mustafa kemal atatürk'ün bir benzerini nutukta belirttiği söz;

    "halbuki türk'ün haysiyeti, gururu ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir."
  • yıkılmayan adam filminde cüneyt arkın bi sürü kurşun yedikten sona ayakta ölüyor. bu söz biraz ona benzemiş.
  • ne güzel bir söz. bu sözleri söyleyen insan, ne güzel bir insandır.
  • catch-22'daki genelev sahibi yaşlı adam bu söze "tersten söylüyorsun; diz çökerek ölmektense ayakta yaşamak yeğdir." şeklinde cevap veriyordu (*). ne demek istediğini dört senedir anlamadım; sanırım "ne yaparsan yap öldürülmek zavallı bir ölüm tipi, diz çökerek ölümden kaçarsan bir gün ayakta yaşayabilirsin" gibi bir şey.
  • bir koridor gibi çın çın öten daracık sokaktan ayaklarını vura vura uluslararası birlikler geçiyordu.

    kimler yoktu ki aralarında?

    uzun saçlı aydınlar, inatçı komünistler, nietzsche bıyıklarıyla yaşlı, sovyet filmlerindeki jönleri andıran yüzleriyle genç polonyalılar, kafası tıraşlı almanlar, cezayirliler, bunların arasına yanlışlıkla karışmış ispanyollar denebilecek italyanlar, hiç kimselere benzemeyen ingilizler, moris tores’e ya da moris şövalyeye benzeyen fransızlar… hepsi de çelikleşmiş dimdik!

    kışlalarına yaklaşıyorlardı ya, birden marş söylemeye başladılar. ve yeryüzünde ilk defa olarak savaş düzeninde yürüyen her ulustan karmakarışık bir sürü adam, enternasyonal’i bir ağızdan söylemiş oluyordu…

    kimselere nasip olmayan böylesi bir kardeşleşmenin görkeminden titredi madrid. coşkuyla fısıldadı tek bir ağız gibi: ve madrid konuştu; “bizimle savaşmaya, bizimle ölmeye gelmişler!” onların dil sorunu yoktu, dünyayı yaratan ellerinden tanırlardı birbirlerini.

    no pasaran sır değildi onlar için. ve hangi dilde verilirse verilsin anlarlardı “hücum!” komutunu.
    yüzlerini bile görmedikleri ispanya işçi ve köylüleri için aynı kahramanlık ve sadelikte öldü onlar. öldüler haykırarak!

    diz çökerek yaşamaktansa, ayakta ölmek yeğdir! no pasaran!”
hesabın var mı? giriş yap