• bu terapinin en büyük öncüsü leslie greenberg'dir.

    duygu odaklı kurama göre insanoğlunun bütün psikopatolojilerinin nedeni duygu düzenleme bozukluğudur.

    duygu odaklı terapiye göre doğuştan getirdiğimiz 7 tane temel duygumuz vardır. bu 7 temel duygunun amacı bizi hayatta tutmaktır. bunlar; korku, üzüntü, öfke, tiksinti, utanç, coşku(excitement, subrised) ve şaşkınlık(suprised). ilk 5 duygu negatif son iki duygu olumludur.

    duygular, primer, sekonder ve araçsal-manipulatif duygular olarak üçe ayrılmaktadır. primer duygular 7 tane duygudur: öfke, üzüntü, korku, iğrenme, utanç, coşku, şaşırma. bu duyguların genetiğimize uygun bir şekilde yerinde ve yeterince ihtiyaca binaen çıkmasına primer duygu denir. yani bizi korkutacak bir durum varsa ve korkuyorsak bu primer bir tepkidir ve bizi hayatta tutar.

    primer duygu sosyalleşme aracıdır. primer duygular ihtiyaç halinde çıkar ve ihtiyaç halinde çıktığında da diğer insanlarda otomatik empatik ihtiyacını karşılama yönünde bir eyleme dönüştürmektedir. insanlar gerçek duygularını ifade ederlerse diğer insanlar ona yardımcı olur, o duyguyu tamir edici, ihtiyaç giderici, sevgi, şefkat, merhamet verici bir yaklaşım oluşur ve bu insanların elinde değil, otomatiktir.

    sekonder duygular, primer duyguların üzerini başka bir duygu ile kapatmak demektir. korkan bir insan korkusunu ifade ettiği zaman diğer insanlar onu koruma tedbiri alırken, korkusunu yaşamak istemeyip de bunu öfke olarak dile getiren insanlar diğerlerini kızdırır. sekonder duygular birincil duygulara tepkiseldir.

    araçsal-manipülatif duygular ise temel ihtiyacını timsah gözyaşları ile manipülatif bir duyguyu kullanarak öbürlerinin istediğimiz yola getirme çabasıdır. acındırarak iş yaptırmaya çalışmak örnek verilebilir. aracı duygu aslında hissetmediği bir duyguyu göstererek bir amaca ulaşmaktır.
  • duygu odaklı çift terapisi-türkiye sayfasında verilen bilgiyi paylaşalım:

    duygu odaklı çift terapisi'ne göre ilişkilerinde sıkıntı yaşayan çiftler, olumsuz döngülerde sıkışıp kalırlar. (örn: eşim beni eleştirdikçe, ben kendimi geri çekiyorum; ben kendimi geri çektikçe de, eşim beni daha çok eleştiriyor.)
    böyle durumlarda terapistin birincil görevi, çiftlerin içinde bulundukları olumsuz döngüleri ve bu döngüye sebep olan öfke, korku, çaresizlik ve kırgınlık gibi temel duyguları fark etmelerini sağlamaktır.
    bir sonraki düzeyde ise, terapist, çiftlerin bu duyguları birbirleriyle açık bir şekilde paylaşmalarına ve işlevsel davranış kalıpları geliştirmelerine yardımcı olur.

    kaynak: bkz.
  • süreç-deneysel terapi olarak da bilinen duygu odaklı terapi modern duygu kuramı ve duygulanımsal nörobilim açısından tekrar formüle edilmiş yeni-hümanistik deneysel bir yaklaşımdır. bu yaklaşım birey merkezli terapi, gestalt terapi ve duygu kuramlarının senteziyle şekillendirilmiştir. leslie greenberg, sue johnson ve meslektaşlarının öncülük ederek alana kazandırdıkları duygu odaklı terapi, depresyon, travma, evlilik sorunları, yeme bozuklukları, anksiyete bozuklukları ve kişilerarası problemler gibi pek çok alanda etkin bir şekilde kullanılan yeni bir psikoterapi yaklaşımıdır.

    davranışçı ve dinamik yaklaşımların savunduğu örtülü deterministtik görüşe karşı çıkan ve insan doğasını daha olumlu değerlendiren hümanistik görüşleri temel alan dot aynı zamanda insanın seçim yapma, kendi kaynaklarını kullanma ve farkında olma kapasitesine inanır.

    dot’un teorik çerçevesini oluşturan kuramların başında birey merkezli teori yer alır. bu kurama göre psikolojik sorunların nedeni bireyin “benlik kavramı “ve “deneyimi” arasındaki uyuşmazlıktan kaynaklanır. rogers’ın görüşüne benzer bir biçimde dot da insanda bir büyüme ve gelişme eğilimi olduğunu öne sürer ancak insanların olabileceklerinin en iyisi olmalarına vurgu yapan kendini gerçekleştirme kapasitesi kavramını benimsemek yerine dot, insanların kendilerini çevreye adapte etmede karmaşa yaşayabileceklerini ancak buna rağmen hayatta kalabilmek için çeşitli yaşamsal beceriler geliştirerek yaşamlarını devam ettirdiğine inanır.

    dot, birey merkezli yaklaşımın kullandığı empati, saydamlık, şartsız olumlu kabul gibi temel terapötik araçları danışanların içselleştirdikleri değer/değersizlik algılarını düzenlemek için kullanır. ayrıca koşullar tarafından üretilen kişilerarası kaygının azaltılması ve kendi başına iyileştirici olmasının yanı sıra danışanları kişilerarası kaygıya daha fazla tahammül etmelerine ve bu sayede daha önce inkâr ettikleri veya çarpıttıkları kaygı yaratan iç deneyimlere odaklanmalarına ve bunları kontrol etme becerileri kazanmalarına yardımcı olur.

    dot’un teorik arka planında yer alan bir diğer kuram varoluşçuluktur. varoluşçu terapide birey koşulların bir kurbanı olarak değil, ne olacağını kendisi belirleyen kişi olarak değerlendirilir. bu yaklaşım insanın özgür, eylemlerinden ve seçeneklerinden sorumlu olduğu görüşünü benimser. yaklaşımın nihai amacı danışanların an’a yoğunlaşmalarını sağlayarak kendi yaşamlarında anlam ve amaç arama sürecinde daha çok varlık göstermelerine destek olmaktır. terapistlerin temel işlevi anlamlı bir varoluş oluşturmak için seçeneklerini araştırma konusunda danışanları cesaretlendirmek ve yaşamlarının kurbanı değil mimarları olduklarını onlara fark ettirmektir. yine bu kurama göre insanın en temel dürtüsü “anlama “isteği”dir. bu görüşü uyarlayan dot anlam aratmanın insan işlevselliğinin özü olduğuna inanır. varoluluşçu teoriye göre işlevsizlik, özgün/otantik olamama, deneyime yabancılaşma, anlam yoksunluğu, yalıtım ve ontolojik kaygının bir sonucudur. bir kişinin özgürlük, anlamsızlık, yalıtım ve varoluş gibi nihai endişelerinden haberdar olması sonucunda ortaya çıkan kaygı, kişinin otantik tercih yapma kapasitesini engelleyen savunma mekanizmalarına yol açar. dot, varoluşçuların kaygı ve seçim yapma kapasitesine olan inancını benimser ve bunları terapinin odak merkezlerinden biri haline getirir.

    dot’un teorik arka planını şekillendiren bir diğer yaklaşım ise gestalt terapidir. gestalt terapiye göre insan çevre/doğayla birleşmiş ve bağdaşım içinde olan bir bütündür. bireyin belli bir özelliğine yani yalnızca bilişine, davranışa veya duyguya önem verilmesi hatalıdır. insanın bu farklı özellikleri arasındaki etkileşime, bunların bir araya nasıl geldiğine ve bireyin çevresiyle nasıl etkileşim kurduğuna odaklanılır. alan kuramına dayanan gestalt terapiye göre her şey birbiriyle ilişkili ve sürekli bir değişim halindedir. organizmanın kendini düzenleme kapasitesi vardır. bu kapasite bir ihtiyacın, duygu veya farklı bir bilginin ortaya çıkması sonucunda organizmanın dengesinin bozulduğu ve yeniden kurulduğu bir süreçtir. ihtiyaçlar, geştalt terapinin en temel süreci olmasına karşın nasıl ortaya çıktıklarına dair kapsamlı bir açıklama getirilememiştir. duygu odaklı terapide ise ihtiyaçların ortaya çıkışı şema aktivasyonu açısından açıklar.

    dot, kalıcı değişimin sağlanması için terapinin merkezine duygusal değişimin yerleştirilmesi gerektiğini savunur ve bu nedenle modern duygu kuramını benimser. dot’un temel amacı benliği/kendiliği güçlendirmek, duygulanımı düzenlemek ve yeni anlamlar yaratmaktır. organizmanın bakım, büyüme ve yeterlik için doğuştan gelen bir eğilime sahip olduğu görüşü dot’un temel ilkesidir.
  • aslında terapistler için yazılmış bir kitap olsa da bazı bölümleri meslekten olmayan okuyuculara da hitap eden bir kitap.

    duyguların hayatta kalma ve iç dengeyi korumada hızlı tepkiler vermemizi sağlayan kalıp tepkilere neden olduğunu ancak yanlış kodlanmış(özellikle olumsuz çocukluk yaşantıları sebebiyle) duyguların kişiyi kısır bir döngüye hapsettiğini söylemiş.
    uyum sağlamaya yönelik olmayan bu duyguları maladaptif-işlevsel olma özelliğini kaybetmiş şeklinde tanımlamış. bunun dışında kalan duyguları ise uyum sağlamaya yönelik(adaptif-işlevsel) olarak nitelendirmiş.

    burada dikkat edilmesi gereken duygunun hangi amaca hizmet ettiği: örneğin korku duygusu vahşi bir hayvandan gördüğümüzde hemen kaçmamızı sağlarken adaptif, olumsuz yaşantılar nedeniyle yeni insanlarla tanışmaktan çekinmemize neden olduğunda maladaptif işlevli olur.
    ancak bizi olumsuz şekilde etkileyen durumlarla-duygularla eninde sonunda yüzleşmemiz gerektiğini, ciddi travmalar söz konusu ise bunun bir terapist yardımıyla küçük adımlar ilkesi uygulanarak yapılması gerektiğini eklemiş yazar.
    çok uzun yazdım ama benim için kitabın özeti şu cümle oldu:

    "bir yere ulaşmadan oradan ayrılamazsınız."
  • "değişimi sağlayan şey, onu anlamak veya farkındalığına varmak değil; yeni deneyimdir."
    (bkz: leslie greenberg)
  • diğer kuramlardan farklı olarak, içerik düzeyinde değil; işlemleme düzeyinde çalışır. duyguya girilip değişim ve dönüşüm yapılması gerekir. çünkü duygu odaklı terapiye göre duygular, düşüncelerden farklı olarak direkt bedeni ve hormonel dengeyi etkiler.
    duyguya girildiğinde anı yanında gelir, seansta düzenlenen her anı sağlıklı haliyle yeni nöral adacıklar ve yolaklar oluşturur.
    duygularla çalışmak 2 aşamalı olarak kavramsallaştırılır: bulunmak ve ayrılmak. bir kişinin bir ortamdan ayrılması için önce orada bulunması gerekir. bir duyguda ayrılabilmek için de önce o duyguda bulunmak gerekir.
    7 temel duygumuz vardır : öfke, utanç, üzüntü, şaşkınlık, korku, çoşku ve tiksinti.

    duygu odaklı terapi 3 faza ayrılır: ilk, orta ve dönüşüm fazı.
    ilk faz: bağlanma ve farkındalık
    orta faz: çağrışım ve irdeleme
    dönüşüm fazı: yeni duygular üretme, alternatif yapılandırma.
  • nihâyet yay burcu bi terapist bulmuşsundur
    (gece izlemeyin boşluğunuza gelirse olan uykunuz kaçıyor)

    ve duygu odaklı
hesabın var mı? giriş yap