• karşidakinin kişindan tüyünden dahi yararlanma, karşidakini sömürme hadisesi
  • (bkz: oportunizm)
  • bazı futbolculara asılmış yaftadır. (bkz: tanju çolak)
  • (bkz: yuh)
  • "hilkat'ler ve nedret'lerle zaten yemege gidecegiz, sizi gelin diye arayalim dedi benim saffet. hem necahat'in de yasgunu". ne kadar da masumdur degil mi?

    oysa gercek hikaye sudur *:

    saffet'in esi nezahat hilkat'larla olmaktan hoslanir. ne var ki, hilkat'tan onca hoslanan nezahat, nedret'ten bir o kadar nefret eder. ama hilkat'in sevgili esi necdet ile nedret'inki cevdet, is ortagi olduklarindan kalabalik yemekleri hep beraber yer, sonra kendi odemedikleri hesabin faturasini -'sef, bi zahmet'- limited ortakliga is yemegi diye kestirip vergi indirimi alma firsatciligini kacirmak istemezler. nedret ise, semtin unlu matematik ogretmenidir ve nezahat kizina ucuz ders aldiracak birini aramaktadir. dolayli arkadasligin hafif alkol esliginde isitilmis ortaminda firsatciligini konusturup, hesapta kizinin isini baglayacaktir.

    nedret, bunca akilli olup felegin cemberini kendini bildigi 48 yilda bir o kadar defa cevirmis iken, anlamaz olur mu nezahat'in bu domuzlugunu? ama onun asil derdi, evlerine hep yemege gittigi necahat ve sonradan gorme buldugu kocasi azamet ile, yasgunu bahanesiyle disarida kisaca birlikte olup, ailecek kendi evine davet etme derdini basindan savma firsatciligidir.

    saffet mi? o da ne kadar kalabalik icindelerse, bir tanecik nezahat'inin o kadar mesgul olacagini iyi bildiginden, firsatciligi tepmeyip, uzerinize afiyet yeni tanistigi moldovya gocmeni julyet'i arayacaktir ilk kez cebinden.

    ya rafet'in 52. yasgunu 'bebegi' necahat ? o da, "bunlarin her bir araya gelisi birbirinden cikarilacak firsatlarin yeni bir oykusudur. dur bakalim eksi'ye ne yazabilecegim bu defakinden" merakini yenemeyip, kaderin sundugu iste o anin firsatciligini elinin tersiyle itememistir.
  • herkeslerin bir şarkı olduğu/kendi şarkısını tutturduğu, kitaplı kütüphaneli bir migros tezgahı üzerine kurulurken tam vaz geçecekken gark olduğu dönen/döndüren/oynanan oyunlar bütünlüğünde yoğrulmaktır fırs-atçılık.
    .
    -aslolan-
    aslana içinden atlayacağı bir ateş çemberi lazım değildir.
    -faslolan-
    fırsatçılık o çemberi ateşe veren, aslanı da ta içinden geçiren adamın yaptığı iştir. iş midir? değildir... bu mükemmel atlayışı, yanacak tüylerin kokusunu bekleyen başka birileri var etmiştir. (-aslı-nda)
    -varolan-
    (bkz: sustur onu)
    *atla aslanım! atla!
  • genel olarak düşünüldüğünde fırsatçılık, eylemi yapan kişiye sonuçta buyuk yarar sağlasa, eylemi yapan kişiye olumlu bir ozellik gibi gorunse de çoğu insan olumsuz bir şeymiş gibi algılar fırsatçılığı. bunun onemli sebeplerinden bir tanesi fırsatçının, fırsat kollayarak kazandığı şeyi hak etmediği düşüncesidir. fırsatçı insan normalde x birim emek harcayarak yapılacak bir işi x/4 birim emek harcayarak başarır - başarmaya çalışır. fırsatçının en buyuk "erdem"i , beleşçilik yeteneğidir.
    fırsatçılık bir yanıyla girişimciliğe benzer. ama girişimcilik, bir işi başarmak için en azından zeka ve zihin gücünün kullanılmasını gerektirdiğinden -ki bu da bir emek sayılabilir- daha meşrudur fırsatçılığa göre. girişimcilik ve fırsatçılık mesela tilkilik ve çakallıklar karşılaştırılabilir. girişimci tilki avını yakalamak ve sonra kaçmak için zekasını kullanır, fırsatçı çakal ise avının başını boş gördüğü an atlar ava, ancak işi bitince ya da kendinden daha güçlü biri avla ilgilenince kaçar.
    görünür ya da kapalı şekilde fırsatçılıkla meşgul insanlara bolca rastlarız aslında çevremizde. görünür fırsatçılık, kapalı fırsatçılığa göre nispeten nesneldir. çoğu insan ilk bakışta algılar yapılanın fırsatçılık olduğunu. mesela bir malı ekonomik olarak çok zorda kalmış birinden değerinin çok altında fiyata almak, ya da dunyada tek sizde bulunan, ve insanlığa çok faydalı olan bir malı, mesela aidse %100 çözüm getiren ilacı, fahiş fiyata satmak çoğu insan tarafından, her ne kadar ikinci örnekte emek olsa da olumsuz ve görünür fırsatçılık gibi algılanacaktır. ama kapalı fırsatçılık tam olarak öyle değildir. tam çakallıktır o, pek çok kişi algılayamaz onu. mesela bir insanın değer çok verdiği iki kişi tartışıyorsa, ama insanın arası o iki kişiden biriyle çok iyi, oburuyle orta kıvamdaysa, ve o insan da oyle düşünmediği, kendinin asla yapmayacagına emin olduğu halde halde sırf orta kıvamdaki arayı şeker kıvamına, ve hatta kulak memesi kıvamına getirmek için orta kıvamdakinin avukatı kesilirse bu kişi görünmez fırsatçıdır. kapalı fırsatçılara bir başka örnek de karşıdakilerin kendilerine karşı olan duygularının farkında olup bu duyguları olabildiğince sömürerek kendi çıkarına göre kullanan insanlardır. duygular insanları öznelleştirip gerçeklere perde olduklarından kullanılan insanlar kullanıldıklarının farkına varamazlar, fırsatçılık da kapalı olarak sürer gider. ve sonuç olarak insanın kendisini en çok boylelerinden sakınması lazımdır, faydalıdır.
    (bkz: bilinç akışı)
    (bkz: tecrube yenilen kazıkların bileşkesidir)
  • (bkz: #19232878)
  • belirli bir amacı gerçekleştirebilmek için belirli bir hale girme durumu... belirli bir fırsata göre kendini değiştirme, bir şeylere inandırmak, bir şekle sokmak.

    (bkz: şekil)
  • insanların zor zamanlarında, onların bu durumunu kullanarak para kazanmaktır. karaborsa da bir fırsatçılık çeşididir.
hesabın var mı? giriş yap