• tum insanlarin saglikli ve aktif bir yasam icin yeterli, guvenli ve besleyici gida urunlerine her zaman hem fiziksel hem de ekonomik erisimlerinin olmasi demektir[1]. yoksa gida guvenligi derken gidanin tarihi gecmis mi, gecmemis mi konusundan bahsedilmiyor.
    gida guvenligi ozellikle az gelismis ulkelerde ve kriz bolgelerinde ciddi sonuclar doguruyor. gunumuzde 1 milyar kadar insanin gunluk 1 dolarlik gelirle yasiyor olmasi bile gidanin ne kadar buyuk bir problem oldugunu gosteriyor.
    gida guvenligini belirleyen uc temel unsur sunlar:
    erisim- yeterli gida almak icin gerekli araclara sahip olmak (satin alma, uretme, dogadan toplama, gida yardimi, gayriresmi alisveris)
    uygunluk- gidanin uygun olmasi (yerel pazarlar/dukkanlar, mevsimsel degisikliklere gore uygun gidanin cesitliligi)
    kullanim/yararlanma (utilization) - gidanin kaliteli olmasi ve dogru kullanilabilmesi icin bilinir olmasi (bilinir olmasindan kasit insanlarin o yiyecege yabanci olmamalari. bu daha cok gida yardimi yapilan bolgelerde karsilasilan bir durum. dagitilan gidanin, yardim alan gruba hitap ediyor olmasi lazim)

    [1] world food summit plan for action (1996) aciklamasi.
  • bugun itibariyle gida risk haritasi (boyle cevirdim ama sen daha iyi bilirsin).
  • üst üste farklı ülkelerden gelen isyan haberleri daha uzun süre gündemi işgal edecek gibi gözüküyor. olaylar medyada yer buldukça kendi siyasi görüşüne göre bu hareketleri yorumlayanları dinlemek, okumak zorunda kalıyoruz. farklı görüşleri takip etmek kötü de değil aslında. ancak özellikle türkiye'de twitter, facebook devrimlerinden bahsederken gözardı edilen bir durum var; gıda güvencesi.

    eğer isyan haritasındaki ülkelerdeki gıda piyasasına bir göz atacak olursanız son dönemde gıda fiyatlarında bir artışın sözkonusu olduğunu görebilirsiniz. tunus, libya, bahreyn, mısır ve daha nice ülkede isyan eden kesimin profiline bakacak olursanız bunların toplumun tabanını oluşturan kesimlerden geldikleri şaşırtıcı olmamalı. özellikle ekonomik sınıfların en alt kesimini oluşturanlar fiyatlar yükseldikçe gıdaya olan erişimlerini yitirme tehlikesi yaşıyorlar. bu da gıdanın erişilebilirliğinin yani, gıda güvencesinin azalması demek oluyor. dünyada şu an gıda fiyatlarıyla boğuşan ülkeler sadece kuzey afrika ve ortadoğu ülkeleri değil. afrika'nın, özellikle de saharalatı afrika'nın neredeyse tamamında gıda güvencesi azalmış, hatta bazı yerlerde tamamen kaybolmuş durumda. gıda güvencesinin kaybolmasının çeşitli nedenleri olabilir. ancak sonuçları, "isyan" sözkonusu olamadıkça, her yerde aynı; yetersiz beslenme, kronik malnutrisyon, hastalıklar, gelişim bozuklukları, ölüm. tunus, cezayir, mısır, libya ve bahreyn'de son dönemde gıda güvencesinin azalması buralardaki halk hareketlerini tetikleyen en büyük etken kanımca. özellikle tunus, mısır ve libya'da gıda güvencesini yitiren/yitirmek üzere olan tabanın baskıcı rejimler yüzünden dilediği hayat tarzını yaşamakta zorlanan orta sınıftan bulduğu destek bu ülkelerde yönetim değişikliklerine (henüz sistem değişikliği ne kadar gerçekleşecek bilemiyoruz) sebep oldu ve olmaya devam edecek gibi gözüküyor.

    gıda güvencesi genelde göz ardı edilen bir konu. halbuki gıda insanoğlunn ve tüm diğer canlıların temel ihtiyaçlarından. nasıl hava ve su hayatımızı devam ettirebilmemiz için gerekliyse gıda da hayatımızı devam ettirebilmemiz için başka bir gereksinim. gıda bilgisayar, koltuk takımı, araba gibi tüketim malzemelerinden değil. belki yediğimiz hamburgerler, biftekler, bilmem kaç peynirli pizzalar, hatta yediğimiz kuru fasulye bile gıdanın zevk meselesi haline geldiği durumlara örnek olabilir. ancak her bölgenin, orada yetiştirilenlere göre, temel bir dieti var ve bu dietin damak tadıyla pek bir alakası yok. işte çeşitli ülkelerde tehdit altında olan, "damak tadıyla alakası olmayan", bu gıda ürünleri. her ne kadar ülkeden ülkeye temel besin kaynağı olan gıda ürünü değişiklik gösteriyorsa da (mesela madagaskar'da temel besin kaynağı pirincken kenya'da bunun yerini mısır alabiliyor) gıda fiyatları ürün farkı göz etmeksizin artıyor. bu fiyatlardaki artışın en çok etkilediği kesim doğal olarak pasta yeme alternatifi bulunmayan kesim oluyor. gıda fiyatlarındaki artışın sebepleri saymakla bitmiyor.

    birincisi pek çok ülkede eski metodlarla üretimin devam etmesi sonucu artan nüfusun ihtiyacının karşılanamıyor olması. ürün talep artışını karşılayamadıkça fiyatlarda artış söz konusu oluyor. geliri düşük olan kesim üretimde bir sorun olmasa da gıda alacak gelire sahip olmadığından açlıkla yüz yüze geliyor.

    ikincisi iklim değişikliklerinin getirdiği kuraklık. kurak mevsimlerin giderek uzaması pek çok ülkede büyük sorun teşkil ediyor. daha önceleri hasattan elde ettikleri gıdayla kurak mevsimleri bir şekilde atlatan kesim, kuraklığın uzaması ve hasatın etkilenmesi yüzünden kurak mevsimin bir kesimini açlıkla boğuşarak geçiriyor.

    üçüncüsü gıdayı kendi ihtiyacını karşılamak ve değistokuş yaparak başka ihtiyaçlarını karşılamak için üreten kesimlerin rekabetçi piyasayla yüz yüze gelmesi. bu küçük gıda üreticileri piyasaya giren büyük gıda üreticileri yüzünden ürünlerini başka ihtiyaçlarını karşılamkta zorlanıyorlar. aslında bu gıda piyasasının etkileri diğer sebeplerle birleşince asıl etkisini gösteriyor. kuraklık ve nüfus artışı büyük gıda üreticilerinin en büyük gelir kaynakları. örneğin 2008 gıda krizinde cargill gibi büyük gıda şirketleri inanılmaz boyutlarda gelir elde etmişlerdi.

    dördüncüsü hükümet ve imf politikalarının yerel gıda üreticileri üzerindeki etkisi. hükümetlerin "ne üretilip ne üretilmeyeceğine" karar verdikleri ortamda gıda üreticileri büyük tehlikelerle karşı karşıya kalıyorlar. bu tehlikeler hükümetlerin imf gibi "ne üretilip ne üretilmeyeceğine" karar veren kurumlarla yaptıkları anlaşmalarla daha da büyüyor (rapor, sayfa 9, 21, 28-33).

    beşincisi bazı ülkelerin gıda yardımı politikalarında yerel ekonomileri göz önünde bulundurmuyor oluşları. avrupa ülkelerinde böyle bir durum sözkonusu değilken abd'den yapılacak gıda yardımlarında "gıdayı temin edecek şirketin" ürünlerinin yüzde 75'ini amerika'da üretmiş olması şartı aranıyor (rapor, sayfa 36). hal böyle olunca gıda yardımı yapılan ülkelerdeki gıda üreticilerinin sorunları katlanmış oluyor, dolayısıyla bu gıda yardımı yaparken bu ülkelerin yardima bağımlılıklarını artırıyor.

    altıncısı gıda piyasasının borsacılara kazanç kapısı olmuş olması. ara ara bazı ülkelerde gıda ürünlerinin borsadaki spekülasyonlara konu olması gıda fiyatlarında büyük değişimlere sebep oluyor (rapor, sayfa 38). spekülatörler ve gelişmiş ülkelerde yaşayanlar bu durumun etkilerini direkt olarak yaşamıyorken küreselleşen dünyanın farkında olmadığımız köşelerinde bir şekilde yaşayanlar bunlardan etkileniyor.

    yedincisi birkaç sene önce çıkan ve gelişmiş ülkelerde artan petrol ihtiyacına çare olacağı düşünülen etanol üretimi. etanol üretimi için özellikle brezilya'da gıda üretimi yapılan tarım alanları kullanılınca bu durum yarattığı fiyat artışıyla 2008 gıda krizinin en büyük etkenlerinden olmuştu. hülasa, gıda uretim alanlarının farklı ürünler için kullanılması gıda üretimininin azalmasına neden olurken ayni anda gıda fiyatlarinin artmasına da neden oluyor.

    sekizincisi küreselleşmenin getirdiği bir sorun olarak (etanol üretiminin, borsada gıda üzerine yapılan spekülasyonların ve daha pek diğer nedenin etkilerini de küreselleşme bağlamında inceleyebiliriz) büyük gıda üreticisi ülkelerdeki üretim sorunlarının sadece kendilerini değil, başka ülkeleri de etkiliyor olması. örneğin rusya'da 2010 yazında yaşanan büyük yangınlar ülkedeki gıda üretimini ve doğal olarak gıda ihracatını düşürünce gıda fiyatlarında hızlı bir artış gözlemlenmişti.
    yukarıda saydığım sekiz nedenin dışında da irili ufaklı başka nedenler vardır elbette. ancak gıda güvencesini, dolayısıyla insan hayatını etkileyen ve bu sebepten son zamanlardaki isyanları tetikleyen en büyük nedenler bunlar kanımca.

    gıda hepimizin temel ihtiyacıysa, gıda güvencesi de her insanın temel hakkı olmalı. tekrarlayayım, burada mcdonalds'tan aldığınız hamburgerin fiyatından bahsetmiyorum. burada bahsettiğim temel besin kaynağı olan ürünlere olan erişim. gelişen düzende bu erişim sürekli tehdit altında kalıyor. bu yüzden de dünyanın farklı yerlerinde yüz milyonlarca, belki de milyardan fazla insanın sağlığı tehdit ediliyor. hayatın devam ettirilebilmesi için temel bir ihtiyacın serbest piyasanın oyuncağı haline gelmesi, borsada spekülasyonlara uğraması, büyük şirketler için kar kapısı olması gıda güvencesini ve insan hayatını tehdit ediyor ve isyanlara sebep oluyor. velhasılı kelam ihtiyaç olunan şey; yaşamı devam ettirebilmek ve sağlıklı, onurlu bir hayat için gıda güvencesinin bir hak olarak tanınması.

    kendi blogumdan. aslinda buradan okunursa da yeterli tabia ama eger okuyan arkadaslar kaynak istiyorlarsa blogdan okumalarini tavsiye ederim. blogda okursaniz yazi icerisinde verilen linkleri gorebilrisiniz. buraya nasiltasiyacagimi bilemedim, kusura bakmayin.
  • (bkz: gida hakki)
  • sıklıkla gıda güvenliği ile birbirine karıştırılmaktadır.

    gıda güvenliği kavramı, gıdalarda olabilecek fiziksel, kimyasal, biyolojik ve her türlü zararların bertaraf edilmesi için alınan tedbirler bütünü olarak tanımlanan, hijyen ve sanitasyon ile ilgili bir kavramken; gıda güvencesi kavramı gıda güvenliğini de kapsayan, bununla beraber sağlıklı ve güvenilir gıdanın yeterlilik, ulaşım, dağıtım ve sürdürülebilirliği konuları ile ilgilenen bir kavramdır.
  • "famines are rarely about there being no food.people die because they cannot afford the food which is there, because they have lost all their income, or they go hungry because they have lost whatever support systems used to guarantee them enough food. ın the jargon, they starve because they cannot get ‘access’ to food, not because food is not ‘available’. the problem of droughts used to be thought in terms of the crops which people had lost, making them go hungry. analysis of the actual impact of a drought on a household has usually shown that the major problem people face after a drought is the fact that food prices rise and the little income they have is no longer enough. the problem is one of money, not food (for pastoralists, the problem is mainly that the price of livestock falls, forcing them to sell all their animals – again, a problem of loss of income, not just food).
    food security is now seen as being about how people – all people – get access to food, and not about there being enough food ‘on average’ for everyone. where the problem is that food and other necessities are there, but people cannot get ‘access’ to them, it seems obvious that an efficient solution would be helping them to ‘access’ them – and money is often the most obvious way to do this." (action contre la faim, cbi guidelines for aid workers)
  • 21. yüz yılın en büyük problemi. aslında ülkemizde en çok gündemde olması, tartışılması gereken bir kavram bir sorundur. gelişmiş medeni ülkelerin en çok dert edindiği, sürdürülebilirlik için en fazla beyin gücü ve maddi kaynak ayırdıkları alanlardan biridir gıda güvenliği. rusya eksi 30 derecelerde, 20-30 milyar dolar yatırım yaparak buz gibi steplerde bazı sebze türlerini üretmeye başlamış, gıda güvencesini pey der pey arttırmaktadır.
    maalesef türkiye, akp politikaları sayesinde her geçen gün endüstriyel gıdalara dev(küresel) gıda firmalarına, yoğun gıda ithalatına maruz bırakılmakta.
    türkiye, eğitim, kültür, teknoloji, demokrasi, ahlak, üretim, bölüşüm ve adalet gibi kavramlarda oldukça geride olan bir toplum. bu saydıklarımın büyük kısmı sadece akp iktidarının günahları da değil. osmanlı'dan sirayet etmiş, cumhuriyet ilanı ile sürmüş ta ki bu günlere kadar gelmiştir.
    türkiye, petrol zengini olmayan, dünyadaki en sıkıntılı savaşların yaşandığı bölgelere yakın jeopolitik konumu nedeniyle hiç bir dönem çok fazla huzurlu günler yaşanmayan bir devlettir.
    ancak türkiye iklimi ve toprak yapısı nedeniyle her türlü tarımsal faaliyetin yapılabileceği, hemen hemen her türlü sebze, meyve, tahıl ve bitki türlerinin kolaylıkla yetiştirilebileceği bir ülkedir. nitekim türkiye'nin tarihsel olarak en çok övündüğü kavram "kendi kendine yetebilme" idi.
    evet türkiye gelişmiş bir ülke değildi, gelir adil dağılmıyordu, teknoloji üretemiyordu, eğitim sistemi kusurlu idi..vs. ancak türkiye gerek tarımsal üretim gerekse hayvansal üretim bakımından kendi kendini rahatlıkla besleyen bir ülke idi.

    gelinen nokta da türkiye'de hayvancılık (büyükbaş hayvancılık) öldürülmüş, tarım bitirilmiş, gelecek nesillerimiz cargill (ülker türkiye taşeronluğunu yapmaktadır bu azgın firmanın), bayer gibi küresel gıda devlerinin kucağına atılmış, makus talihlerini beklemektedir.
    türk insanı bırakın eti, domatesi, nohutu, mercimeği, kuru fasulyeyi bile bulmakta sıkıntı çektiği, bulsa bile son derece pahalı bulabildiği bir konuma getirilmiştir.
    yerli tohumlar öldürülmüş, israil, amerika ve hollanda'nın hibrit tohumları ülkeye salınmıştır. gdo'lu gıdalar tüm inkaralara rağmen limanlardan çatır çatır yurda sokulmaya devam edilmektedir.
    devletin meyve sebze ve ette üretimi belirleyemediği gibi ani fiyat yükselişlerine karşı koyacak hiç bir politika aracı bırakılmamıştır.
    türkiye tıpkı ilaç firmalarının kontrolsüz at koşturup en yüksek karlılıkları elde ettiği bir ülke gibi, kabzımalların, toptancıların da piyasayı manipüle ettiği, halkı soyup soğana çevirdiği bir cennettir. ( bir devlet düşünün ki, kabzımalları, karaborsacıları, stokçuları denetim altına alamıyor, halkına ucuz ve kaliteli gıda temin edemiyor, hem de tarımsal açıdan çok şanslı bir iklim ve coğrafyada)
    usulüyle tarım ve hayvacılıkla uğraşıp bir asgari ücretlinin elde etttiği kadar gelir elde eden, kabzımallar tarafından soyulan çiftçi ve köylünün üretimi bırakmaktan başka çaresi kalmamıştır.
    2050'ye kadar nüfusu 100 milyonu geçecek türkiye'nin mevcut tarım ve hayvancılık politikaları ile gelecek nesillerin gıda güvenliğini, ülkenin sürdürülebilirliğini sağlama imkanı bulunamamaktadır.
    umarım aklı başında hükümetler, aklı başında tarım bakanları, aklı başında teknokratlar, aklı başında çiftçiler ortaya çıkar.
    küresel bazda dev kapitalist şirketlerin, yerel bazda kabzımal krallığına son verilir.
    gelecek nesillerimiz, daha bol, daha az tarımsal ilaç kullanılmış, daha doğal gıdaya, daha ucuz ve hızlı biçimde erişilebilir.
    teknolojiyi, eğitimi, kültürü artık geçtim(çünkü o alanlarda gelişmiş ülkelerel makası kapatmamız kısa vadede imkansız) bari 15-20 sene içinde gıda güvenliğimizi sağlayalım.
  • insanların yeterli ve güvenli gıdalara ulaşacakları gelir düzeyine sahip olamamaları nedeniyle, açlık sorununa kadar uzanacak ekonomik durumun ortaya çıkması yoksulluk ve gelir yetersizliği nedeniyle insanların besin gereksinimlerini karşılayamaması
hesabın var mı? giriş yap