• sekizinci nesil bir yazar.
  • deusozluk' te gevrek boyoz çiğdem nickli şubesi bulunan kişi. ilgisi var mıdır bilinmez...

    edit: bir son dakika haberi ile kendisinin deusozluk'le bağının olmadığını, depremin 5.5 şiddetinde ve merkez üssünün bala olduğunu öğrenmiş bulunmaktayız.
  • ufacık tefecik şeylere saatlerce gülebileceğiniz eğlenceli ve "çevresine karşı duyarlı"(ehm) dost, abla, sevdicek(öeh!), yazar. ayrıca çiçeklerine isim verip, onları dışarı çıkarken yanına alıp, kucağında gezdirebilecek kadar da hassas bir insandır efendim kendisi.
  • geleneksel izmir üçlüsü. ikisi yenir, birisi eritir.
  • izmir tipi ırkçılıkın* sac ayağını oluşturur bunlar, izmirli olmayanları, kafasını karıştırmak marifetiyle bertaraf etmekte en çok kullanılan kelimelerdir.

    bir benzeri için

    (bkz: fiesta)
    (bkz: fado)
    (bkz: futbol)

    ve tabii (bkz: fado fiesta futbol)
  • bir garip insandır efendim kendisi.

    yemek anlayışı konusunda uzunca bir süre benzer olduğumuzu düşünsem de ne yerse yesin yanında balık kraker yemezse huzursuz olduğunu gördüğümden beri düşüncelerim değişti. ayrıca ne zaman bir şekilde başımı bir belaya soksam yanımda bulduğum kişidir. çılgın bir zamanlaması var. bununla da kalmadı, insanların okurken bas bas bağırdığı bir okulda okuyup final dönemi stresten midesine ağrılar girse de sakin kalabildiğini ve hatta mizah yeteneğinden hiç bir şey kaybetmediğini de gördüm. yemek yaparak terapi de olabiliyormuş. evsiz kalmışların dostu, kötü ev sahiplerinin de düşmanıymış. sanırım onun için yazılabilecek en doğru tanım "süper kahraman gibi bir kişilik".
  • en büyük isteği zaman makinasının icat olması ve sonra da 80'lere gönderilmek olan bu muhabbet insanı yazarımız komik olduğu kadar cömertmiş de bunu da sonradan öğrendik. ben istedim 10 tl o verdi 15 tl. hadi bakalım siftah senden...

    (bkz: 10 tl'ye nick altı yazmak)

    ediz hun: 80'leri tutturamamışım, neyse ki geri kalan her şey doğru.
  • kısa sürede hayatımda öyle bir yer edinmiştir ki bana "okul bitti yea" psikolojisini yaşatabilen tek insandır. farklı şehir, farklı insanlar... bu heyecanlı durumun içinde ayrı bir özlenendir, üstelik bu noktaya gelmeyi o kadar isterken. sonra fark edilir ki bunun hayali hep beraber kurulmuştur ve hissedilen büyük eksiklik bu hayalin beraber yaşanılamamasından kaynaklanmaktadır.

    konsere gidip çıkışta kol kola girip bağıra bağıra şarkı söylenecek, hakkınızda söylenebilecek en orjinal tehditlere sahip olan, sabırla size lens takıp çıkarmayı öğretebilecek, içilip yanında sızılacak, her zor durumda evine sığınılabilecek, içilen gecenin ardından en erken kalkacağı kesin olan, uykunuzdan uyanıp huzursuzca odasına girip sabahın ilk saatlerinde sıkıntınızı onunla paylaşınca o uykulu hallerle yatağını paylaşmayı teklif edecek, meslek seçiminizi kurduğu hayallerle etkileyecek, üst üste filmler izlenip aynı tepkiler verilecek, evinin odasına boyumuz kadar posterler asmaya çalışırken bu yamuk mu oldu diye saatlerce beraber duvara bakılacak, sınav dönemi bitince koşarak kızılay dostta buluşacağım kesin olan dosttur.

    en son gördüğümde bana "bu son görüşmemiz gibi" dedi ve ben farklı şehirlere yerleştikten sonra telefonda sesini duyup konuşmakta zorluk çekene kadar idrak edemedim ne demek istediğini. neyse ki en az benim kadar odun olduğu için bana o an darılmadığından eminim. ne de olsa notebook filminin sonunda birbirimize bakıp"bu ne şimdi?" diyebilmiş insanlarız.

    şimdi ise her şeyin askıda kaldığını hissetmeme neden oluyor. tıpkı bu yazının sonu gibi.
hesabın var mı? giriş yap