• yetkin dikinciler, azra akın, levent ülgen, goncagül sunar, mehtap bayrı, bahtiyar engin, kaan girgin, bora sivri ve haldun dormen gibi ilginç bir oyuncu kombinasyonuna sahip, yönetmeni ve senaristi alper babayağmur olan 19 mayıs’ta vizyona girecek sinema filmi.

    afişi yayınlanmış. https://www.facebook.com/herseymumkunfilmi/

    fragmanı da bekliyorum. bu filmle ilgili beklentilerim çok yüksek. bakalım beklentilerimi karşılayabilecek mi?
  • oyuncu kadrosu daha önce hiç aynı filmde yer almamış isimlerden oluşan, 19 mayıs'ta vizyona girecek sinema filmi. kendisi reklam filmi yönetmeni olan alper babayağmur'un ilk sinema filmi her şey mümkün'ün çok girift bir senaryoya sahip olduğu söyleniyor. filmin türü hakkında da farklı bilgiler kulağıma geldi. bana en yakın gelen, birkaç türü içinde barındıran bir kesişim filmi olduğu. umarım, sinema izleyicisine yeni, iyi ve kaliteli bir şeyler verir. heyecanla bekliyoruz efenim.
  • müthis keyifli fragmani yayinlanmistir. beyaz perdeye gelmesine de bir ay kaldi. amaaaan tipik turk filmi havasi da pek yok gibi. sabirsizlikla bekliyorum.

    dileyenler feysbuk linkinden de ulasabilir.
  • beni inanilmaz heyecanlandiran film.. sebepleri saymakla bitmez..
    iste bir kismi :
    tanidigim en guzel kalpli, guzel enerjili, yetenekli kadinlardan birinin hayaliyle ortaya cikan, senaryosunu yazdigi bir proje.. ve sonra yine guzel kalpli, titizligine ve cikardigi super islere universite yillarimda tanik oldugum alper babayagmurun yonetmenligiyle ve daha birsuru sahane insanin katilimiyla sahlaniyor.. yani kadro bomba.. kadinin aklinin aslinda nasil da uzun oldugu, iyilerin eninde sonunda kazandigi gibi unutulmaya baslanan degerleri de ic ice gecmis hikayeler araciligiyla surukleyici bir sekilde hatirlattigi da soylentiler arasinda..
    yurtdisinda olmam sebebiyle, hemen izleyemeyecegim.. ızleyin bana anlatin eksiciler.. (bkz: eksiduyuru)
  • izledikten sonraki değerlendirme: uzun zamandır izlediğim en iyi türk filmi. görüntü kalitesiyle daha ilk saniyede gözü yakalıyor. klişe bir konuyla başlayıp (aldatan zengin kocanın ebelenmesi), hiç de öyle devam etmeyen, her anında şaşırtan bir film. izlerken "ulan? eee, şimdi ne olacak?" derken koltuğa yapışıyor, gözünüzü dört açıp bir sonraki sahneyi merak ediyorsunuz. bazı sahnelerde yetkin dikinciler'deki sadri alışık havasına dikkat çekmek isterim. sağlam oyuncu kadrosuyla, umduğumun çok ötesine geçen çekim kalitesi ve kurgusuyla, son dönemde görmeye alışık olduğumuz türk filmlerine (çok şükür) hiç benzemeyen, izleyiciyi aptal yerine koymayan, çoook eğlenceli bir film olmuş. emeği geçen herkesin eline sağlık. tebrikler, şansı bol olsun.
  • bu filmi beğenme ihtimaliniz sinemayı ne olarak gördüğünüz ile doğru orantılıdır. eğer sinemayı eğlenceli vakit geçirmek, aktivite yapmış olmak için gidilen bir şey olarak görüyorsanız bu filmi seversiniz bence. ancak benim gibi sinemayı sanatın bir dili, söyleyecek, gösterecek bir şeyi olan yönetmenlerin kendini ifade ettiği bir alan olarak görüyorsanız; oyunculuklarda ve konularda realistlik, doğallık arıyorsanız bu filmi sevmeniz mümkün değil.

    ben piyasa filmlerinin %98'ini sevmem. çok çok az istisnası vardır. çünkü gerek konuları, gerek oyunculukları, gerek esprileri, gerekse olay örgüsü birbirinin kopyasıdır. hatta filme hakim renkler ve kurgu teknikleri bile böyledir. adı üstünde: "piyasa filmi". belli matematiğin üzerinde şekillenen, amacı daha çok izleyiciye keyifli vakit geçirterek gişe yapmak olan filmlerdir bunlar. "her şey mümkün" de böyledi.

    film, fragmanında "hepimizin bildiği hikâye" diyerek aslında klişe bir film olduğunu baştan söylüyor aslında. yine de böyle bir kadroya ve enerjisi yüksek bir fragmana "o kadar da cıvık bir film olamaz" diyerek, yapacak hiçbir şey bulamayıp vizyondaki bir filmi izleme isteğiyle baktığım filmlerin arasında en uygunu olduğunu düşünerek gittim. evet, "cıvık, sulu bir komedi" değildi. ama yine de sonuç hüsran oldu kendi adıma.

    buna benzer bir hikaye klişelere başvurulmadan da anlatılabilirdi, ancak alper babayağmur bunu istememiş anlaşılan. oyuncular çok iyi olsa da oyunculuklar karikatürize, abartılı, gerçeğe pek de yakın değil. konu klişe ama bunu daha da klişeleştirecek şöyle ögeler vardı: despot bir abiye sahip, abisinin bu mizacından dolayı "evde kalmış" ama tek dileği evlenmek olan bir kadın vardır. aynı zamanda bu kadın abisinin en yakın arkadaşına askıntı olur. uyku ilacı kullanarak bu adamı yatağa alır ve abisinin onları görmesini sağlar ki "namusu temizlensin" düşüncesi altında adamla evlenebilsin. bir mafya vardır. o mafyayı soymaya çalışır bu abi ve arkadaşları vs. daha çok klişeleştirici öge var ama uzatmanın alemi yok. klişeydi işte...

    kurgu genel olarak önce olanı gösterip ardından olanın öncesinde ve arka planında ne gibi şeylerin olduğunu söyleyen türdendi. ancak buralarda ufak kopukluklar, bir yavanlık vardı. aksiyon olmayan sahneler çok durgun, karikatürize ve akmayan diyaloglara sahip, aksiyon saheneleri de durgun sahnelerden nasibini almış şekilde sıkıcıydı. espriler kaliteli değildi. belki de ben artık 13 yaş düzeyindeki böyle esprilere gülmediğim içindir. kabaca: parayı geç getiren ana karaktere "sen geciktirici mi kullanıyorsun, hep geç geliyorsun" lafına karşılık birtakım muhabbetten sonra "parayı eline mi vereyim istersin" şeklinde bir laf sokma tam ergen muhabbeti... "ince espriler vardı" denmiş ama inceyi bırak espri falan değil bu yani. bir ya da iki yerde güldüm ama kahkaha falan değildi, neye güldüğümü de hatırlamıyorum.

    bir diğer sevmediğim konu da iki ana karakterin aşk ilişkisinin gelişmesi. yahu tamam belki bunca yakın olduğun birine karşı bir şekilde bir şeyler hissedersin de önceki sevgilinden bu kadar mı çabuk soğursun, onu hayatından çıkarırsın / unutursun da yeni adama iki günde "hayatının aşkı" muamelesi yaparsın? bu kadar kolay mı gelişiyor bu işler? peki ya o son sahne? gözünün önünde bir adam öldürülüyor, hem de bu adam eski sevgilin (tabii sen onu yenisi sanıyorsun ama). hiç mi travma yaşamaz bir insan bu anda? hiç mi travma yaşamaz da hemen yeni sevgilisiyle "hu huuu hayatımın aşkıyla mavi denizlere yelken açıyoruz" tavrıyla yolculuğa çıkar? neyse işte bunlar hep benim gerçekçilik beklentimden kaynaklanan negatif bakışım.

    filmin tek sevdiğim sahnesi yetkin dikinciler'in azra akın'a, o'nu ne kadar sevdiğini anlattığı sahneydi. objektif açıdan bakınca o da pek samimi / realist gelmedi ama kendisi çok iyi bir oyuncu olduğu için o kadar güzel anlattı ki sevgisini, hayran kalmamak elde değildi. senaryodan ziyade yetkin dikinciler farkı diyelim.

    genel olarak ben hiç beğenmedim. belki biraz sert ve ağır olacak ama para ve zaman kaybı olarak görüyorum ne yazık ki. eğer siz de "sinema"dan benim en başta bahsettiğim gibi şeyler bekliyorsanız boşuna gitmeyin, canınız sıkılır. ha ama haftasonu bir şey yapmış olalım, ne izlediğimiz önemli değil göreceli olarak eğlenceli bir şeyler izleyerek vakit geçirelim diyorsanız sizi mutlu edecek filmlerden.
  • çok köpük, bütünlük yok, kesik kesik, ses montajı rezil yükselip alçalıyor sürekli. diyalog sahnelerinde kamera çok çok fazla hareketli sürekli bir slider kullanma.

    evimde oturmuş trafiğin azalmasını beklerken film izleyeyim dedim, böyle bir durum için bile vaktim boşa gitti.
  • beni eğlendirmiş olan türk filmi. yetkin dikiciler'i tiyatro sahnesinde gördüğümden beri hayranıyım, ne yapsa izlerim. harika bir sesi, müthiş bir oyunculuğu var. bu filmde de her iki rolde de oyunculuğunu konuşturmuş. film amerikanvari klişelerle bezeli evet, ama zaten o tarz bir film izleyip kafamı boşaltmak istediğim için hoşuma gitti.
  • güzel vakit geçirmek için izlenebilecek başarılı filmler arasına girer.oyuncular hakkını vererek oynamış,kurgusu final sahnesinde ters köşeye yatırmasıyla perşinlenmiş.film içerisinde ince geçişler var bu nedenle film devam etsin su almaya gideyim,birazda telefona bakayım derseniz filmden kopabilirsiniz.

    bu filmin daha fazla ilgiyi ve izleyici yorumunu hakettiği kesin.
hesabın var mı? giriş yap