*

  • tam ismi "hiç için metinler ve uzun öyküler" olan samuel backett kitabi
  • .....ya evet, sanki birden çok kişiyiz biz, hepimiz sağırız, sağır bile değiliz, yaşam getirmiş bizi bir araya. bir başkası, ya da aynısı, ya da ilki, evinizde kalmanız gerekirdi, diyor, tümünün de aynı sesi, aynı düşünceleri var...kollarımın arasındayım ben, kendimi kollarımın arasında, büyük bir sevgiyle olmasa da bağlılıkla, evet bağlılıkla tutuyorum; uyu şimdi, şu uzaktaki lambanın altındaki gibi, birbirine sarılmış, bu kadar çok konuşmaktan, bu kadar çok dinlemekten, bu kadar çabalamaktan ve oynamaktan yorgun düşmüş.

    (bkz: ekşi sözlük)
  • "hiçliğin içini oyan" bir yazardan *, hiç'e adanmış metinler.

    oyduğu hiçliğin içini, yeniden, doldurmak için yazmıyor, gibi. olsa olsa, hiç'i bizim gözümüze de görünür kılabilmek için, belki.

    "... ama bazı şeyler hiç söylenmese daha iyi, öyleyse hiçbir şey söylemiyorum. başka bir yerde birileri var belki, herhalde, başka bir yerde, bu uçsuz bucaksız burada başka bir yer gizli belki de? biliyorum, biraz kafamı çalıştırabilsem, bir çıkış yolu bulurdum, kafamın içinde, sayıca kabarık başkaları gibi, bundan da kötüsü, dünyayla karşılaşırdım yeniden, kafamın içinde, bana gelince hiç de farksız olmazdım başlangıçtakinden. hiçbir şeyin değişmediğini öğrenirdim, değişip duran gökyüzü altında, devingen yeryüzü üzerinde, aynen tüm oyunlar (oyun diyorduk bunlara) için çok kısa kalan o uzun yaz günleri boyunca olduğu gibi gidip gelebilmek için tüm gerekli şeyin bir parça kararlılık olduğunu öğrenirdim, ah biraz çalıştırabilseydim kafamı. yeniden hava olurdu orada, yeryüzünde, süzülüp duran gölgeleri de, bu karınca da, evet bu karınca da olurdu, ah neyse ki çalışmıyor kafam. bırak bunları, bırak, hiçbir şey hiçbir yere götürmüyor, tüm bu şeyler hiçbir anlam taşımıyor, yaşamım çeşitliliklerle yüklü, her şeye sahip olamıyor insan, hiçbir yere varamayacağım, ama ne zaman vardım sanki?"

    ...

    "bırak, ama bırakıldı her şey, bir yenilik yok burada, bir yenilik yok bende. ah demek ki bir şeyler vardı eskiden, bir şeylerim vardı. inanası geliyor insanın var diye, ama biliniyor olmadığı, hayır, bırakış var yalnızca. ama olmadığını varsayalım, daha doğrusu olduğunu varsayalım, bir zamanlar bir şey vardı diyelim, bir kafanın içinde, bir yüreğin içinde, ellerin arasında, her şey açılıp boşaltılmadan, yeniden kapatılıp doldurulmadan önce. işte rahatladık böylece, bu korkuyu yaşadıktan sonra, yeniden sürdürebilmek için toparlandıktan sonra, bir kez daha."

    ...

    "orada, bir yerlerde bir çıkış yolu var, deseydim eğer, gerisi gelirdi. öyleyse ne bekliyorum, bunu söylemek için? buna inanmak için? ve ne anlama geliyor gerisi? yanıt verecek miyim, yanıt vermeye çalışacak mıyım, yoksa hiçbir şey sormamış gibi sürdürecek miyim? bilmiyorum, önceden de sonradan da bilemem bunu, gelecek verecek yanıtı, yakın ya da uzak gelecek verecek, işitemeyeceğim, anlayamayacağım, öylesine çabuk ölüyor ki her şey, doğar doğmaz ölüyor."

    ...

    " nereye giderdim, gidebilseydim eğer, kim olurdum, varolabilseydim eğer, ne derdim, bir sesim olsaydı eğer, kim konuşuyor böyle, ben olduğumu söyleyerek. yanıt verin yalnızca, biri yanıt versin yalnızca."

    ...
  • "hiç tedirginliğe kapılmadan düşünelim ince ince, sis öyle kolayca kalkmayacak."
  • ic sesiyle barisik olanlarin daha rahat okuyacagini dusundugum eser.

    ''her seyi bir yana birakmadan once elimden geleni yapabildim mi ogrenmek isterdim dogrusu. her yani derken, disari suzulme zamanimi beklerken, bulunma olasiligimin oldugu, eskiden gizlenip durdugum, sinanmis ve guvenlikli yerlere gonderme yapiyorum, iste buydu soylemek istedigim her yani derken.

    eskiden derken hala devinebildigim, kendimi deviniyor gibi duyumsadigim gunlerden soz ediyorum, cok zor devinebiliyordum, gucluk cekiyordum ama hic kuskusuz yer degistirebili-yordum, agaclar taniklik ediyordu buna, kumlar, doruklarin havasi, kentin kaldirim taslari da taniklik ediyordu. bu anlatim umut verici, gecen yilkini animsatiyor bana, her seye karsin dinginligimi korudugum gun ve geceleri, bir ileri bir geri yurudugum su gereksiz yolu, cilginliklarimin ortasinda olum sessizligine burunerek, bulutlarin arasindan bakmis, kisa ve zahmetsiz sanmistim onu.

    sorum, bir sorum vardi, oyle ya, denedim mi her seyi, goruyorum hala onu ama havadan daha hafif, ayisiginda, tavandaki pencerenin onunden gecisine benziyor bu. hayir, kendine ozgu bir bicimde gecip gidiyor, iyi taniyorum onu, aksamlari gozlerinizle izlediginiz bir golgeye ozgu gecisi, kafaniz daginik, evet, iste boyle, akliniz baska yerde, gozleriniz de oyle, dogruyu soylemek gerekirse gozleriniz de baska yerde.''
  • "...anilar bitiriyor insani. oyleyse size onemli gozuken belli seyleri dusunmemeniz gerekiyor, daha dogrusu dusunmeniz gerekiyor, yoksa bunlarin belleginizde yavas yavas canlanma tehlikesi beliriyor. toparlarsak eger, her gun, gunde birkac kez, belli anlarda dusunmelisiniz bunlari, hepsi de bir sis bulutuna gomulup taninmaz hale gelene kadar uzun uzun dusunmelisiniz. duzen boyle."

    evet, anilar bitiriyor insani.
    (bkz: samuel beckett)
  • “ilk aşk”, “ atılmış”, “yatıştırıcı” ve “son” isimli uzun öykülerden oluşan birinci; “ hiç için metinler”den oluşan ikinci bölümden oluşan samuel beckett kitabı.
    --- spoiler ---

    özellikle sonu kahramanın ( bir beckett karakterine kahraman demek) sandalı kazırken öyküsüyle çukurun birleştiği “ son” öyküsü etkileyicidir. ( gerçi beckett’in “ valla bu son”larının sonunun gelmemesi onu da kurgusal evrenine çökerdir her yazdığında)
    “...zayıf ve kusurlu da olsa kendi dışımda bir varlığımın bulunduğunu bilmek eskiden heyecanlandırırdı beni. toplumdışı kalıyorsunuz zamanla, kaçınılmaz bir şey bu. bazen insan kendine soruyor şaşkınlıkla, acaba doğru gezegende miyim diye. sözcükler bile bırakıp gidiyor sizi, bu kadar kötü işte. kapların arasındaki dolaşımın kesildiği anlar bunlar, kapları bilirsiniz ya. iki mırıltının arasında varoluyorsunuz hala, kuşkusuz hep aynı şarkı bu, ama siktir insan anlamıyor bir türlü...”
    --- spoiler ---
  • "of, en iyisi kısıtlamak kendini, gerçek ölüm anını kollamak, bazıları aldatıcı oluyor çünkü, ölüyorum sanıyor insan, bağırmaya başlıyor, yeniden canlanıyor, bağırmalar iyi geliyor, susmak en iyisi, tek yol bu, gebermek istiyorsa insan, yüzünde gülümseme tek söz etmeden, içe atılan binlerce lanetlemeyle ağzına kadar dopdolu gebermek, her şey olası, ya sonrası.''**
  • (bkz: hiç için metinler)

    -merhabadan, günaydından söz etmiyorum, rahatsız oluyordum bunlardan, baş selamından da, öpüşmelerden de, el sıkmalardan da öyle. ama insanların sizi istemeden ayırt etmelerine yol açan öteki hiç silinmeyen imler, ürperişler, yüz buruşturmalar da söz konusu değil gibi geliyor.

    -yaşamımdan kopmuş kaygısızca gidiyordu, beni bir daha düşünmeyecekti, ama belki de yaşlandığında, usuna ilkgençlik günlerini didiklemek gelirse, bu neşeli geceyi anımsayacak, keçiyi yeniden boynuzundan tutacak, önüme yeniden kim bilir, belki bir yudum sevgi, hatta kıskançlık duyguları içinde duraklayacaktı ama pek inanasım gelmiyor buna.

    -konuşma alışkanlığım öylesine azdı ki zaman zaman ağzımdan, istencim dışında, kendiliğinden, belki dilbilgisi yönünden doğru denebilecek, ama anlamca olmasa da (incelendiğinde bir ya da birkaç anlam taşıdıkları görülebilirdi) bir temelden yoksun tümceler dökülürdü.

    -bir biçimden, yaştan yoksundu, yaşamıyordu sanki, herhangi bir nesneden, herhangi bir insandan farksızdı, yaşlı bir kadındı ya da küçük bir kızdı.

    -insanın yanılgısı başkalarıyla konuşmak oluyor.
  • samuel beckett sever misiniz?

    texts for nothing, yüzleşme derecesine getiren öyküleri ile zihni zaman zaman yoruyor. ama okununca insandaki aydınlanma paha biçilemez. ee biraz kafa karışıklığı olmuyor değil, okumaya karar veren o kadarına katlanacak.

    beckett için yazarların tanrısı der bir arkadaşım. bazen hak vermiyor değilim bu yoruma.

    ''benim insansız krallığımda önemli olan düşünsel dinlence, tinsel uzanış, benliğin ve benlik dışı denen iğrenç aldatmacadan geride kalan tortunun, hatta kısacası dünyanın silinip gitmesiydi; bedenin rahatlamasına gelince, çok basit ve gereksiz bir olaydı bu.''

    ''bazen insan kendine soruyor şaşkınlıkla, acaba doğru gezegende miyim diye.''
hesabın var mı? giriş yap