*

  • ne yazik ki isyeri disinda hayatlari olmayan insanlarin, etrafta normal hayatlarina devam edenleri kiskanmasi ve yapacak hicbirseyleri olmamasindan dolayi insanlar hakkinda konusmalari ay bu bugun ne gitmis ay bunlar berabermis galiba gibi abuk subuk laflar ederek sinir bozmalari....
    (bkz: get a life)(bkz: drop dead)
  • eğer bu işyerinde çalışanlar hatun ağırlıklıysa, bu hatunlar nefret modunda değil de geyik modunda dedikodu(!) yapıyorlarsa pek eğlenceli olabilecek ve iş stresini en aza indirgeyebilecek aktivitedir:

    a: kızım, x'in raporunu gördün mü bilgisayarda?
    e: yok görmedim. n'oldu?
    a: tef'e ne demiş biliyo musun? eheeh...
    e: ne demiş kızım söylesene!
    a: ehehe... def demiş yaa...
    e: ehehee... sölemeseydin kız, düzeltmeseydi!
    a: yok kızım söylemedim ehehee... söyler miyim hiç! o rapor y'nin eline geçtiğinde olabilecek eğlenceyi kaçırmasına içim el verir mi hiç! eheheeh...
    e: ehehehee...
    a: yazık çocuğa ya. tef'i, def diye öğrenicek eheheehee...
    e: eheheeheee...
  • basin sektorunde calisanlar icin bir takim internet siteleri tarafindan yayinlanan dedikodu cesidi.
    (bkz: medyatava)
    (bkz: superpoligon)
  • yan yanayken enseye şaplak göte parmak modunda olan insanların yan yana değilken birbirleri hakkında yaptıkları söylemler.
  • yayılma hızı açısından ses hızı ile ışık hızı arasında biryerlerde yer alan olgudur.
  • bir kere bulaşınca ardı arkası kesilmez bunların.
    önceleri iyi niyetli ufak serzenişler "aslında iyi bir insan ama bana neden böyle söyledi anlayamadım"lar konuşulur, sonra dedikoduyu başlatmış taraflardan biri bir gün dayanamaz ve içindekileri döker ortaya "şu yaptığına bak kendini ne sanıyorsa aptal şey"ler gelir ardından.
    kişi kendisi hakkında söylenen saçma sözleri duyar sağdan soldan, çok anlamsız bulur, sonra kendisi söyler benzerlerini başkaları için. ama her zamanki gibi insan kendisi yaptığında, bunun objektif olarak iyi mi kötü mü olduğunu değerlendiremeyeceği, nesnel olamayacağı ve hep kendine karşı bir bahanesi hazır bulunduğu için anlamaz bile aynı şeyi yaptığını.
    en yakın, en sevdiği arkadaşı karşı cinsten biridir, kanka olmuştur onunla ama aralarındaki ilişkinin boyutuna dair illa ki bir dedikodu çıkar. der ki o zaman, "ya bu insanlar da amma tutucu, amma yobaz, bir erkekle bir kadın arkadaş olamaz mı canım!". sonra aynı koridorda bir kaç defa enseye tokat vaziyette görünce bir başka kadın ve erkeği, hemen gidip bir arkadaşına yetiştirir, "ne gördüm bil bakalım, x, y'nin ağzının içine giriyordu, bu kaçıncı, kesin kırıştırıyolar gizli gizli." iyi de dallama, gizli gizli kırıştırsalar koridorda ne işleri var der belki bir iç ses, ya da akıl sahibi muhatabı, ama insan hemen bastırır o sesi kafasından ürettiği başka bir saçmalıkla.
    işyerinde herkes dedikodu yapmaya meyyaldir lakin bunu asla itiraf edemezler.
    yeni işe başlamış bir gence, yakınlaştığı birinden gelen ilk tavsiye bazı hareketlerine dikkat etmesi, küçük yerlerde dedikodunun çok olduğu, buradaki insanların işinin gücünün boş boş oturup başkalarını çekiştirmek olduğu, kimseye güvenmemesi gerektiği, söylediği sözleri sonra hiç umulmadık birilerinden duyacağı, çünkü insanların adice dedikodu yapmaya bayıldığıdır. fakat yine aynı kişi giderek artan sıklıklarda ondan bundan bahsetmeye, ağızdan laf almaya çalışmaya, her duyduğunu gelip yetiştirmeye ve karşısındakinden de aynı şeyi şiddetle beklemeye başlar.
    sadece kimin ne giydiği veya saçını nasıl yaptığı gibi kişiliği zedelemeyecek konular olduğu sürece, dedikodu yapmak eğlenceli olabilir. fakat diğer türlüsü, ağızdan ağıza yayıldıkça kişilerin yorumları ile form değiştireceğinden, önü alınamayabilir, ki bunun yaratacağı sonuçlara kimse katlanmak zorunda değildir. bu yüzden "aman ne var canım bunda, masum bir çıtlatma" dememek, kendini bu işe kaptırmamak lazım.
    yapma, yaptırma, sıra sana gelecek.
  • günde abartısız 10 kere tuvalete girip, her girdiğinde en az 15 dakika kalan çalışma arkadaşımız, meğer her tuvalete girişinde ya şekerleme ya da yoga yapıyormuş.
    bir metrekarelik alanda tüm bunları yapabilen kadının diğer meziyetlerini de merak ediyorum.
  • bir departmandan diğerlerine ışık hızıyla yayılırken, olay değeride büyür.

    yazın bizim şirkette 'bahçede yılan varmış' dedikosu çıktı. bu asparagası duyan ilk departmandan bizim odaya gelene kadar 20 cm lik yılan 2,5 metre olmuştu.

    inandılar ya bi de. olm 2,5 metre nan! amazon mu burası!
  • iş yerinin vazgeçilmezidir demek istemiyorum zira dedikodusuz hayat pek sakin pek güzeldir. dedikodu genelde sıkılınca yapılır işte. ben gibi her şeyden bir haber de yaşayabilirsiniz. "dedikodu yapacağıma sözlük okurum anasını" mantalitesini de güdebilirsiniz. ha bunlara rağmen hiç dedikodusuz olur mu iş yeri? olmaz. en olmadı benimki gibi bir yakın ve tecrübeli arkadaşınız vardır, siz tüm gün iş öğrenmeye yapmaya çalışırken o bütün dedikoduları toplar süzgecinden geçirir. boş bir vakitte özetleyiverir. sizi iyi tanıyorsa önem vereceğiniz haberleri de öncelikli verir. böylece zamandan ve boş laftan yana kazancınız olur.

    ayrıca iş yeri dedikoduları bir yerden sonra sıkar. sümüğümü atmam dediğiniz adamın sevgilisinden size ne arkadaşım. ya da haftasonu kimle basılmış.
    özetle iş yeri dedikodusu, bahsi geçen şahıs ilginizi çekiyorsa önemlidir. yoksa oldukça sıkıcıdır.
  • kimi zaman akıllara zarar bir hal alır. öyle ki sizin ağzınızdan çıkmamış bir cümle döner dolaşır gelir sizi bulur "sen böyle böyle diyormuşsun" derler, şaşırır kalırsınız.
hesabın var mı? giriş yap