• mo yan'ın çin'deki kültür devrimi sırasında yaşananları, dokuz çocuklu bir ailenin başından geçenlerle yansıttığı ve can yayınları'ndan erdem kurtuldu çevirisiyle yayımlanacak olan kitabı.
  • can yayınları'ndan çıkan ilk kitabın kapak resmi iri memelere gönderme yapar. (yani öyle umut ediyorum.)
    http://i62.tinypic.com/izs51s.jpg
  • idefix'in ''iri memeler ve geniş kalçalar %45 indirimli!'' konulu efsane maili ile varlığından haberdar olduğum kitap. 2012 nobel edebiyat ödülü varmış.
  • can yayınları buna 45 lira gibi bi fiyat biçtiğinden okumuyorum. eserin komple tüm telif haklarını satın aldığımızı sandılarsa demek ki....
  • mo yan'ın çok çocuklu ve zaman geçtikçe çok torunlu bir dulun hayat mücadelesini dokuzuncu ve sonuncu erkek çocuğun gözünden anlattığı, tuğlamsı ama sürükleyici romanı.

    henüz dört yüz sayfa okuduğumdan çok ayrıntılı bir inceleme yapmam mümkün değil ancak spoiler olmayacağını umarak; jintong'un gözünden daha bebeklikten itibaren; önce bir bebek, sonra da çocuk gözüyle olay anlatımından müthiş keyif aldığımı belirtmeliyim.

    jintong'un memelere ve meme emmeye ilişkin bir bebeğin gözünden tanımlarını 2 yaşındaki bebeğini henüz sütten kesmiş bir anne olarak çok yerinde, çok keyifli, çok isabetli ve esprili buldum şahsen.

    memeleri kah beyaz güvercinlere, kah bal küplerine, kah tavşanlara ve daha nice güzel şeye benzetmesi ve bebekle meme arasındaki o acayip aşkı anlatması; eşek kadar çocukken de emmeye devam etmesi ve anne sütü ve memesini çok temiz, kutsal bir şey gibi görürken noodle'ları solucana, etli yemek yemeyi ceset parçalamaya benzeterek iğrenmesi bana ufaktan yazarın da ağır meme fetişi olduğunu düşündürdü çünkü gerçekten ancak memeye aşkla bağlanmış bir bebeğin düşüneceği gibi düşünmüş adam!

    bunların dışında çok da üzerinde düşünülmemiş ve tiksinç olur mu ki denmemiş türlü türlü benzetmeler; bolca kan ve bolca gözyaşı da mevcut kitapta. aslında kitap çin'in 20. yy'da yaşadıklarına da ayna tutuyor lakin ben de yazar gibi memelere taktım.

    şimdi çok iyi hatırlamamakla birlikte, ağzımda bıraktığı tat açısından angela'nın külleri gibi olduğunu söyleyebilirim, bitirdiğimde başka yorumlarım olur ise enterimi güncelleyeceğimdir.
  • mo yan’ın, erdem kurtuldu’nun doğrudan çincesinden türkçeye çevirdiği ikinci kitabı; nehir roman.

    yazarın annesinin ruhuna ithaf ettiği bu romanında, çinin shandong eyaleti goami kuzeydoğu bucağında, 1937 yılından 1990’lı yılların sonuna kadar geçen 60 yıl boyunca yaşanan japonya’nın istilasının(37-45), iç savaşın(45-49), sosyalist dönüşümün(49-66), kültür devriminin(66-76) ve sosyalist piyasa ekonomisinin(76-..) her birinin ayrı etkisi, aslında ülkenin kaderiyle özdeştirdiği dokuz çocuklu –hepsinin de babaları farklı- anne ve çocukları etrafında gelişen olaylar bağlamında sürükleyici bir tempoyla anlatılır.

    roman, japon istilası öncesini de demiryolu imha birliği üyelerinin anılarında, bölgeyi japonlardan devralan (1895-1919) alman mandacılığının, eyaletin başkenti jinan ile sarı deniz'e bakan liman şehri qingdao arasında demiryolu inşasına karşı kendiliğinden oluşmuş sabotaj örgütünün eylemleri vesilesiyle daha da gerilere gider.

    roman, tam da japonya’nın 40 yıl sonra bölgeyi ve goami kuzeydoğu bucağını tekrar işgal ettiği gün, babalarının isveçli papaz malory’nin olduğu shangguanların gelini shangguan lu 8. ve 9. çocukları yanü (yeşim kız) ile jintong (altın oğlan)’u doğurmaktadır. lu ananın önceki 7sinin hepsi kızdır.

    shangguanların piçi jinton, japon işgali ve arkasından başlayan iç savaş nedeniyle geç başladığı (13 yaşında) ilkokuluna kadar, “annem o kadar cefa çekmesine rağmen sütü hala çok verimli ve çok kaliteliydi.”(sf:307) dediği, sadece anne sütü ile beslenmektedir; anne sütüne ikame ise, 18li yaşına kadar evde beslenen keçi sütü temel besin kaynağıdır.

    mao zedong, komünist partisinin, çan kay şek’in milliyetçi kuomintang partisi ile mücadeleye başladığı japon işgali öncesinde kaleme aldığı “milli demokratik devrim” adlı makalesinde çin’i, savaş ağalarının nüfuz alanlarına göre bölünmüş, sömürge, yarı sömürge, yarı feodal bir ülke olduğunu; sosyal sınıflarının ise, işbirlikçisi komprador burjuvazi, toprak ağaları, zengin köylüler, milli burjuvazi, yoksul ve topraksız köylüler ile işçi sınıfından meydana geldiğini söyler. ülkenin bu parçalı yapısı, bölgede yükselen japon emperyalizminin işini kolaylaştırır. japonya, 1895-95 yıllarında birinci çin-japon savaşından sonra batılı güçlerin de desteği ile kovulduğu çin’den, 1919’da almanya’nın elinden alınan nüfuz alanları japonya’ya tekrar verilir, açık işgale ve ikinci çin-japon savaşının başladığı 1937 yılına kadar japonya bölgeyi manda yönetimi adı altında yarı-sömürgeleştirmişti.

    japon işgali, kansu eyaletinin liman kenti şanghay’dan itibaren çan kay şek’in başkenti nanking’in düşülmesi sırasında daha sonra siyasi tarihe “nanking katliamı” diye geçen 500 bin çinlinin katliamı ile başlar; başlangıçta güneyde bu vahşetin müsebbibi japon işgalcileri romanın girişinde goami kuzeydoğu bucağında, bölgenin kuomintang yöneticisi tarafından duyurulur. işgalle birlikte birbirlerine karşı mücadele veren çin komünist partisi ile kuomintang ittifak edip işgale karşı savaşmaya başlayacaktır. bu dönemde lu ananın yetişkin altı kızından üçü evlendikleri komünist, milliyetçi, japon işbirlikçisi ile birlikte evden ayrılırlar ama doğurdukları çocuklarını lu ananın bakımına vereceklerdir. dördüncüsü hamile kaldığı göçmen kuşçunun japonlarca esir edilmesi nedeniyle doğan ikiz bebeği ile zaten ananın yanındadır. işgalin doğurduğu yoksulluk ve açlık nedeniyle beşincisi fuhuş sektörüne hizmet etmek üzere muhabbet tellalına, altıncısı da bir rus soylusuna satılır.

    japon işgali ve ardından gelen iç savaş sonrasında çin komünist partisi ülkeye hakim olduktan sonra, her dönemine farklı adlar verilen “sosyalist dönüşüm” başlar. önceki dönemlerde toprak ağaları ve toprak ağalarının partisi kuomintang tarafından ezilenler, bu defa eşitlikçilik adına hareket ettiklerini söyleyen kimi lümpen-proleter kadrolar ve komünist parti bürokrasisi tarafından ezilmektedirler. bu dönemde parti yönetimin uygulamalarına karşı çıkan kimi “komünist” kadrolar “sağcı” olarak damgalanmış; bu konumlarının herkesçe bilinmeleri için başlarında aşağılayıcı ayırt edici bir başlık takmaya zorlanmışlardır. içinde lu ananın da bulunduğu yoksul halk kesimleri ise, devrim öncesi milliyetçilerle işbirliği yaptıkları varsayımlarıyla “zengin köylü” sınıfında değerlendirilerek pek çok haktan mahrum bırakılmışlardır.

    mao’nun “bin çiçek açsın, bin fikir birbiri ile birbiri ile yarışsın” diyerek başlattığı, bürokratlaşmış komünist parti yönetimine karşı halkı ve öğrencileri eyleme çağırdığı zaofanlar benzeri öğrenci kolektifleri eliyle bürokratik rekabet başka bir platformda hesaplaşmaya dönüşünce bundan zararlı çıkan yine halk kesimleri olmuştur.

    sonuçta herkesin elinden alınan mülkler tekrar sahiplerine iade edildiği ve uygulamaya konulan sosyalist piyasa ekonomisi, başka ülke tabiyetine geçmiş eski milliyetçi kadrolar ile “komünist” yönetici bürokrasi işbirliği halinde hızla zenginleşir, lüks ve safahata gark olurlar. aşağıdakilere düşen yine ve her dönem olduğu gibi bu dönemde de bir tas pirinç bulamacıdır.

    yazarın da, kültür devriminden itibaren komünist parti ve kadroları arasında yer aldığı çin’in roman tadında bu alternatif tarihini bir başka yerde bulamazsınız.

    mo yan, (çev: erdem kurtuldu), iri memeler ve geniş kalçalar, can yayınlar, istanbul, 1nci basım, mayıs 2014, 1038 sf.
  • kızıl darı tarlalarını okuyanlar, bu kitabı daha çok sevecektir.

    her ne kadar mo yan için devlet yazarı, komünist parti adamı türü eleştiriler yapılsa da ben bu romanı bir parodi bir kara komedi olarak görüyorum. çin'in köylü milletten kapitalist sisteme yolunu çok güzel anlatıyor. okurken sesli güldürüyor. her ne 1100 sayfalık kitaba girişmek insana başta bir korku verse de hiç sıkılmadım okurken.

    can yayınları buna 45 lira koymuşken bir de ciltli yapaverseydi, kitap kırılcak diye endişeleniyor insan.
  • her ne kadar çinli kadınları iri memeli ve geniş kalçalı hayal edemesem de, bu adamın, mo yan'ın hayal gücü karşısında eğiliyorum.
    1038 sayfa, bitmek tükenmek bilmeyen bir hikaye. herhalde bir yıl boyunca okurum diyordum ki, bir ay içerisinde kitap bitmek üzere.
    sürükleyici mi derseniz, aslında değil. çok merak mı uyandırıyor derseniz o da değil.
    ama kitap bir şekilde akıyor, sıkılmıyorsunuz. hikaye sürekli aynı konular üzerinde dönmüyor. yazar sanki karakterlerine yeni hikayeler ararken hiç mi hiç zorlanmamış, elinin kiri gibi akmış herşey.
    sonuç olarak bu kitabı okuduğum için mutluyum. çin edebiyatına sevgiler, saygılar.
  • mo yan'ın, çin devrimi ve japon istilasını anlattığı büyülü gerçekçi romanıdır.
    ölüm sahnelerini öylesine sıradan bir şekilde anlatır ki, şiddetten ziyade olayın şahidi olmuş gibi hisseder ama etkilenmezsiniz. böylesi sürekli ölüm kokan bir savaş ancak büyülü gerçekçi akımın penceresinden anlatılabilir zaten. yoksa insan bu gerçekle uzun süre yaşayamaz. mo yan'ın nobel almasını sağlayan eserlerden biri de bu romandır zira özgün bir hikayenin evrensel anlatım kıvamını yakalamış ve yine öyle naif anlatmış ki okur hem çin devrimini hem japon savaşını hem de mo yan'ın kasabasındaki kültürün gözlemcisi oluverir.
  • 1038 sayfa gibi devasa bir boyutta olmasına rağmen sürükleyiciliği sayesinde çabucak biten mo yan romanı. bazı bölümlerdeki uzun anlatımlar zaman zaman sıkıcı olsa da romanın geneline bakıldığı zaman son derece güzel bir şekilde akıyor kitap.

    ben çok etkileyen 4. ablaydı. onun yaptığı fedakarlığı başka hiçbirisi yapmadı. "ana, kendimi sattım... iyi fiyat biçtiler, hancı da pazarlıkta bana yardım etti..." şu satırları ve eve geri döndükten sonra anlattıklarını okuduktan sonra gözlerim doldu. bunları yazarken bile hâlâ içim bir tuhaf oluyor.
hesabın var mı? giriş yap