• *

    17. yüzyıl teolog&doğa bilimcisi. bugünlerde gündemde olan akıllı tasarım tezinin dayandığı isimlerden. ama ray, bugünkü akıllı tasarımcılar gibi bilgi asalağı, üretimden uzak, bilgi yerine parayla öne çıkan bir adam değil, çağının ilerisinde bir bilim adamı. ona göre, tanrının gücünü kavrayabilmek için onun yarattığı dünya incelenmeli. insan okuduklarına dogmatik bir şekilde bağlanmak yerine kendisi de araştırma yapmalı, öğrenmeli, kendini geliştirmeli. canlıların yaşam ortamlarına uyumları ile bedensel yapıları ve işlevleri arasındaki ilişkiyi incelersek tanrısal yaratılışın izlerini bulabileceğimizi düşünür. canlıları da bu doğrultuda sınıflandırır. bugün benzer sınıflandırmalar evrimciler tarafından, evrimsel süreci ortaya koymak için kullanılır. kendi çağdaşlarının hatta onun yüzyıllar sonraki sözde takipçilerinin bile bilimi, sorgulamayı zararlı gördüğü düşünülürse bugünkü akıllı tasarımcıların öncülerinden michael behe gibi şarlatanlarla değil çağdaş, açık fikirli bilim adamlarıyla aynı kefede değerlendirilmeli.
  • google sponsorluğunda the wisdom of god manifested in the works of the creation adlı eserinin 1714 tarihli 6. baskısını okuyabilirsiniz:
    http://books.google.com.tr/books?id=hvq4aaaamaaj

    yarın kubbealtına (tapınak) bu sanal nüshayı bırakacağım, ilerleyen günlerde oradan kitap hâlini elde edebilirsiniz.

    yukarıdaki advertorial'dan sonra esas meseleye gelelim. john ray, tanınırlık konusunda fazla yol kat edememişse de, çok mühim bir felsefe-bilim adamıdır. nitekim yukarıda bahsettiğim eserin künyesinin bulunduğu iç kapakta kendisinden "late fellow of the royal society " diye bahsedilir. "royal society de ne ola ki, yenir mi, içilir mi" diye soranlar olursa, üşenmesin tıklasın: http.

    bu filozof-bilimadamının temel hareket noktası, doğadaki giz'lerin, hazinelerin asla tükenmeyeceği fikriydi. john ray bunu şu şekilde kısaca dile getirir: "the treasures of nature are inexhaustible" (yukarıdaki eser, p.172) hâl böyle olunca, insan bedeninden hayvan bedenine ve yerdeki hareketlerden gökteki devinimlere kadar her şeyde, her oluş durumunda, her eylemde bir sonsuzluk payı ("sonsuza kadar sürer bu" ya da "bu, sonsuz hareketin sadece bir parçasıdır") aramak durumunda kalmıştır. buna ek olarak kendisinin, günümüzde ziyadesiyle karı-koca'daki "koca" anlamında kullanılan "husband" terimiyle karşıladığı "tanrı"nın ("husband" kelimesinin buradaki anlamını türkçedeki "efendi" olarak düşünebiliriz. din dilindeki eril baskının harikulâde bir örneği bu: "koca" ve "tanrısal efendi" anlamları tek bir kelimede buluşuyor; dahası da var, yukarıda adını verdiğim eserdeki "insanlar" deyişi kimi kere yanına hangi ismi alıyor dersiniz? cevap vereyim: "wife" yani ingilizcedeki, "karı-koca"daki karı. tanrı:husband, insan:wife. çünkü tanrı, insanı yarattı. bkz. kadının ataerkil zihniyeti içselleştirmesi/@jimi the kewl ) iyi bir şekilde yarattığı gibi, yaşamımızın yeteri kadar uzun olduğunu düşünür.

    ona göre biz bilgi uğraşısında yeterli zamanı bulabiliriz; biz sadece bir parçayız; ama neyin parçası? insanlığın parçası elbette. o hâlde, bizim bugün elde ettiğimiz bilgi de, tüm insanlığın elde ettiği, tümel bilginin bir parçası olmalıdır. peki, biz ve bilgimiz, tüm'ün parçasıysak, efendimiz (husband) bizi sadece bilgi edinelim diye mi yarattı? john ray'in bu soruya cevabı "evet"tir. dahası kutsal kitaptan hareketlenen bu düşün adamı, tanrı'nın görünebilir olan dünyayı (visible world), insan için yarattığını düşünür. o hâlde insan kendisi için yaratılmış olan bu âlemde insan edinebildiği kadar bilgi edinmeli; kutsalın yani görünmeyen dünyanın (invisible world) kapılarını zorlamak durumundadır (bkz: giz/@jimi the kewl). insan, bunu yapmadığı vakit, bütünün parçası olma özelliğini yitirir. sonuçta tanrı'nın buyruğuyla, zebanilerin eşliğinde cehennemi boylar.

    şimdi içinizdeki bazı indeterministler ya da ateistler diyecek ki "gözünü seveyim böyle determinist zihnin." haklısınız ancak evvelce zaten baconcı "doğaya tanrı için değil, tanrı'nın yardımıyla gitme" anlayışı determinizmin yönelimini değiştirmişti. john ray'in döneminde salt materyalist gayeler gütmek halen daha tehlikeli sularda gezme anlamını taşıyordu. bunun üzerine sonraki yüzyılda, özellikle de yeni dünyanın serpilmesi ve sanayi devriminin ardından üretim araçlarının gelişimiyle birlikte bilgi edinimi tümüyle egemenliğin vasıtası olarak görülmeye başlandı. bu da baconcı nam et ipsa scientia potestas est düsturunun bir neticesiydi. işte john ray, düşünce tarihinde burada kabaca çizdiğim farklı duruma geçişin yumuşatıcı faktörlerinden biri olmuştur. önemi de burada yatıyor; o belki de 700 sene sonra (nasıl atmasyon bir rakam bu böyle) tanrı fikrinin tümüyle kalkmasından sorumlu olan filozof-bilimadamlarından biri olacak. daha açık konuşayım: insanlığın gidişi, #17413375 no'lu entiride ve evvelki birçok yazıda bahsettiğim gibi kendi krallığında kendini yok etmeye doğrudur. bu gidişatı derinlikli bir şekilde düşündüğünüzde, "tanrı görünür evrendeki her şeyi biz insanlar için yarattı" düşüncesinin bile aslında bu tanrısal düşüncenin ortadan kaldırılması için olduğunu anlayabilirsiniz. doğru açıdan bakarsanız, gerçekten anlayabilirsiniz! kendisini yok edecek bir tanrısal bilinçten bahsediyoruz burada. john ray diye diye sabah oldu bu arada.

    bir de jean grey var ama o başka, wolverine'le karşılaşınca göz ağrısı cyclop'u sattı.
  • "hicbir sey ayni anda hem icat edilip hem de kusursuzlastirilamaz." diyerek icattan sonra ar-genin onemine dikkat cekmistir.
  • erkek boxer markası.
hesabın var mı? giriş yap