• kucuk seyleri buyuk buyuk hale getirebilme yetisine de sahip insanin, kendisine olan sevgisini kaybetmesiyle kendini surekli yargilamaya baslamasi. ben zaten boyleyim, ben zaten bunu da basaramam, ben hep boyle yaparim gibi cumleleri fazlaca tekrarlamaya alismis bir noktadan sonra bunlari disindan da soylemeye baslamis insanin durumu. bu durumdaki insan zamaninda yaptigi seyleri ne kadar dusunup tasinip yapilmis bile olsa, buyuk olasilikla dogru bile olsa yine de 'acaba' diyip, yanlis yapmis, birini gereksizce 'yine mi' uzdugunu dusunup, yeni veya eski herseyi kafaya takip mutlu olmayi basaramaz bir turlu. kendini sevemedigi icin disardan cok sevgi bekler genelde.
  • nev bu durumu benmişim şarkısında çok güzel özetlemiştir:

    "içimde kaleler inşa ettim kırılmamak adına
    harcına göz yaşı döktüm daha da sağlam olsun diye
    şimdi yarattığım zindanlarda ışıksızım"
  • "önemli olan kendi hayatını zindana çevirip içinde oturmak değil, kendi hayatının dm'i olabilmektir"

    99.level filozof
  • eski zamanlarda cilehaneler yapilirdi bu is icin. kirk gun kirk gece cikilmazdi ulvi amaclar icin. modernitede insanlar kendileri icin ozel uretimler yaratiyorlar.
  • "bir duvar sarı, diğer duvar kırmızıydı önce. koridorlar ise beyaz. pencerenin önünde sardunyalar açardı , salon perdesi aralık durur , koltuğumda gazete okurken mahalleyi seyrederdim . evde köpek ve çocuk sesleri. bir yandan televizyonun yüksek sesi, diğer yandan cd çalarda marillion albümleri.seslerden, başım ağrırdı bazen ama şikayetçi olmazdım hiç. arkadaşlar doluşurdu haftasonları ellerinde şaraplar .dışardan pizza söylerdik ,yemek pişmezdi fazla.sadece balık yapardık diğer evlerin aksine. koku dışarı mutfak penceresinden çıkardı. ortaya da salata . mis gibi zeytinyağlı.fırından sıcak ekmek..
    ev telefonu vardı o zamanlar . çalmasın artık yeterrr diye bağırırdım. ne çok arayan olurdu . her arayan eve doluşmak isterdi. yalnız kalsam derdim öyle anlarda. başımı dinlemek isterdim. huzur ,huzur bir parça huzur keşke .. kavga ederdik benim eşle . hemde avaz avaz mahalle de yankılanırdı seslerimiz. nefret gelirdi o zamanlar da bana. sonra yatağa girer barışırdık ...

    şimdi ev; koyu gri dumanlarla çevrili, sardunyalar hemen ölüyor,dayanmıyor hiç, cep telefonu var artık evden kimse aramıyor.cepten de ben arıyorum nerdesiniz ses çıkmıyor uzun zamandır diye, sokak köpeklerinin ulumalarına uyanıyorum her gece artık, cd çalar da hüzünlü fasıllar dinliyorum, televizyon dizilerinin biri bitip biri başlıyor, pizza yiyorum her gece.."

    kurumların kaplamasıdır içinizi işte..

    (bkz: atları da vururlar)
  • tamamen kişinin kendi hayal gücüyle oluşturabileciği bir zindan olduğundan konforlu olması muhtemel bir mekandır kendine zindan edilen hayat. bu yüzden de kişiden kişiye göre değişen bir "oturmayıp da ne yapim, böle hayat süper" yorumu yada "ulan hiç bi haltı beceremediğim bu lanet hayatta kendime doğru dürüst bir zindan bile yapamadım ama bu sefer azimliyim sonuna kadar burda yaşıycam, zaten nasıl çıkacağımı da bilmiyorum" gibi fikre kapılıp hayatı bu şekilde idame ettirme durumudur. lakin kişi ne kadar konforlu veya konforsuz bu hayali zindanda oturmayı seçerse seçsin, çevre denilen arkadaş grubu tarafından kurtarma operasyonları düzenlenecektir. zindan hayatını sıkıcı bulanlar burdan çıkmak için biraz çaba gösterse de, tembellik, gerçekten içten gelen bir zindan sevgisi veya hiç arkadaşı olmaması durumu (ki bu durum hayatı zindan etmeden önce kişi kendi hareketleriyle gerçekleştirmiş olması kuvvetle muhtemeldir) gibi sebeplerden zindandan çıkmayı istemeyip öle kendi halinde hayatın akıntısına bırakıp gidecektir. sonuçta ya mutlu olacaktır ya da giderek zindanın içini karartacaktır, haliyle kişinin azimli biri veya cesaretsiz biri olup olmadığı da bu esnada belli olacaktır, bu kişiler ya kendi hallerinde bırakalacak yada ordan çıkarmak için elden gelen her şey denenecektir çünkü arkadaş kendine gerçekten arkadaş diyorsa en büyük görevinin de bu olduğunu biliyordur.
  • (bkz: syd barrett)...
hesabın var mı? giriş yap