*

  • metin altiok oratoryosu album olarak bu isimle sunulmustur.
  • kötü günlerimde konyak, kitap ve kahve bölümü ile avunduğum, sevdiğim eser...
  • fazıl say' ın dilinden yazılış sebebi şöyledir:

    ''...
    2 temmuz 1993 günü, artık ankara ve düsseldorf'taki öğrenimim çoktan bitmişti ve berlin müzik akademisi'nde hoca olmuştum: 'oda müziği' dersleri veriyordum. derslerden sonra okulun yakınlarındaki 'spielothek'e gider atari oynardım. işte 2 temmuz 1993 günü, yine berlin-schöneberg'deki bir atari salonunda futbol oyunu oynarken, radyo, türkiye'nin sivas kentinde yaşanan olayları anons etmeye başlamıştı.
    dikkat kesildim. alman spiker sürekli aziz nesin ismini geçiriyordu ve bir de "i" ile telaffuz edilmiş 'altiok' kelimesi geçti bir an. yıllar önce 'tavukçu'da her akşam kucağında uyukladığım metin altıok...

    çok yazık...

    temmuz 1993'teki bu olaylardan birkaç ay sonra kendiliğinden yeni bir 'tutku' edindim: şiir... özellikle de türk şiiri... hemen hemen her şeyi okudum ve defalarca okudum! onlarla beraber yaşamaya, her gün bir şarkı bestelemeye başladım. (600 şarkısı olan schubert gibi!) artık 6-7 yıldır içinde yaşadığım ve iyi benimsediğim alman toplumundaki besteci-şair dayanışmalarına gıpta ile bakmaya başlamıştım; beethoven ile schiller, schumann ile heine, schubert ile goethe... idealim; bu kültür seviyesinde bir şeyler üretmekti; say-altıok, say-nâzım... çok heyecanlıydım...
    bestecilik tekniği olarak, bilincinde olduğum şeyler vardı: bu büyük alman bestecileri, doğallıkla alman halkına hitap ediyordu ama aynı zamanda evrensel bir dil de oluşturmaktaydılar. nitekim yıllar içinde 'insanlığın malı' oldular... şimdi, etik olarak 'hayli zor' bir konu olan, hem türk halkına hitap etmek, hem de evrensel kalmayı becermek gerekmekteydi nâzım hikmet veya metin altıok bestelerken...
    bu iki oratoryomu 10 yıl kadar kafamda kurdum. 'nâzım', daha dışavurumcu ve dramatik, 'metin altıok ağıtı' ise daha içine kapalı (elejik) eserler oldu sonuçta.
    eserlerin kurgusunda, nâzım 16 şiiri ile kendi portresi ve biyografisini oluştururken, metin altıok 12 şiiriyle oluşturmaktaydı. nâzım 75 dakika, metin altıok 55 dakika tutuyordu.

    bu iki eserin bir numaralı yazılış sebebi 'halk ile kültür arasında sağlam ve anlaşılır bir köprü oluşturması'dır. nitekim öyle oldu. aslında 'text içeriği' tamamen 'karakolluk' olan nâzım oratoryosu, aspendos'ta, efes'te, ankara odeon'da ve istanbul açıkhava'da -cumhurbaşkanımızın da himayesinde-, sorunsuz bir şekilde defalarca çalındı. yüzbinlerce bilet satıldı yıllar içinde bu konserlerde. cd'si ve dvd'si yapıldı. genel itibarıyla 'çok iyi' eleştiriler ve 'müteşekkir' yazılarla karşılaştım, nitekim bu konuda ben de 'müteşekkirim' destek olanların hepsine... ve tabii ki, genco erkal'a, zuhal olcay'a bu ekipte çalışan ve dünya çapında performans sergileyen herkese... bu iş, kanımca amacına ulaştı. fakat ne geldiyse -hiç de fazla politize olmayan- 'metin altıok ağıtı'nın başına geldi. geçen yazımda bahsettim. 2003 akp kültür bakanı erkan mumcu, 'kafasının estiği doğrultuda' zorluklar çıkardı; 'ya koroyu ya belgesel görüntüleri çıkartacaksın bu eserden' gibisinden... her neyse, olan oldu...
    şimdi burada, başbakan dahil, akp yetkililerinden rica ediyorum: "metin altıok ağıtı'nın çalınmasına destek olsunlar. bir sorun yok bunda. bu eser bir 'senfonik ağıt'. çağdaşlık ve sanatçıya karşı 'fair' (adil) olunması onlara 'artı puan' kazandıracaktır...yasakçı olmayın. katillerden yana olmayın. duyarlı olun! vefat eden şairlerden yana olun... onlar değerli... behçet aysan, metin altıok ve diğerleri... 2 temmuz 1993'te yaşananlara 'doğru' sahip çıkmanız bu toplum için mühim... ''

    unutmayın, unutturmayın.
  • eserin birinci bolumundeki 37 metronom vurusu hayatini kaybeden 37 insani temsil etmektedir.
hesabın var mı? giriş yap