• eski mısırcada kedi.
    ayrıca ilk filmiyle ilerisi için hoş sinyaller vermiş genç, pamuk tüylü bir aktrist.
  • (bkz: mio)
  • (bkz: ilie miu)
  • (bkz: miu miu)
  • altıncı nesil yazar.
  • made in usa

    (bkz: mim)
    (bkz: fender)
    (bkz: stratocaster)
  • şu güne dek tiksinegeldiğim kedi ırkı dahilinde nev i şahsına münhasır numaraları ve olanca tatlılığı ile beni tavlamayı becermiş, alenen kalbime girmiş, bana bi kediyi özlediğimi itiraf ettirebilmiş, kucağıma kurulup mırıldamasıyla, omzuma tırmanıp beni öpmesiyle, yamacıma yerleşip şekerlememe şekerleyerek eşlik etmesiyle mest etmiş, türlü numaralar ve dört adet pati sahibi şahane kedidir kendisi.. mamasını sevmeyen bu tüy bulaştırma makinesine bol dardanelli günler diliyor, hep dişlerini elime koluma geçirsin, kanepenin kenarına yatıp patileriyle beni ittirsin temennisiyle entrimi sonlandırıyorum..
  • gördüğüm en güzel ve en masum kedilerden birisi. yeşil gözlerine meftun oldum. en çok sevdiğim kedimin patileri ve kulakları gibi pembe pembe. sarılıp yatası geliyor insanın. yani keşke sahibine küçük bir ev aldırıp orada yaşayabilse de kimselere gitmese. fotoğraflarına bakıp bakıp iç çekiyorum. kediler içli insanlara benzerler. ne kadar inkar etseler de gururları burunlarını hep yukarıda tutsa da severler çok severler. sahipleri gidince yemek yemez bazen evden giderler. vefalıdırlar. nankör insanoğlunun bilmediği kadar vefalıdırlar. herkes bir kedi edinsin acilen. kedi sevmeyi öğretir. gidebilecekken gitmemeyi, kalırken sıkmamayı, her akşam yeniden heyecanlanmayı öğretir. sevginin yalansız, dolansız, sırnaşmayan en yalın halini öğretir. içinden geldiği gibi yaşamayı öğretir. bazen kimsenin öğretemediklerini öğretir.
  • miu, eski mısırca kedi demekmiş. bu tanım, hem kadimliği hem de genelliği ima ediyor. ancak miu bir isimdir de. yani eskiden beri süren bu genel kategorinin içinde bir kediyi biricik yapan, diğerlerinden ayıran bir isim. bu genelliğin ve biricikliğin yan yana oturuyor olması boşuna değildir. miu, güzel bir lütuftur.
    ben miu'yu çağırdığımda ya da onun tarafından çağırıldığımda genellik ve tekilliğin birlikteliğini hissederim hep. kedilerle ilişki kurmanın ezberinden soyunup bir kediyle, o kediyle, biricik kediyle ilişkide olduğumu hatırlarım. bunu sıkça unuturum da. kedilerden biri olarak onu görmek daha kolaydır; el ve akıl yatkınlığı vardır insanın. ancak ben unutsam da o hep hatırlatır, yatkınlıkların değil yönelimlerin, açılımların esamesinin okunduğunu. bu bakımdan miu, bir esamedir.
    miu, bir ismin tekilliğini korumakla birlikte çoğul olur (esame). yalnızlığın ıssızlığında bir şeyi yetiştirmenin zorunlu telaşı içinde kendini yetiştirmenin imkan(sızlık)larını yaşarken insanın koynuna giriverir miu, seni çoğaltır. kedi başkalığında ke(n)di başkalığını yaşarsın. ayağının ucuna ilişir. bu ilişme sana, hiçbir zaman unutamayacağın başkalarını anlatır. yalnızlığa eşlik etmenin sorumluluk ve ilişkiden azade olamayacağını hatırlatır. kapanmanın, inzivanın ancak geçici olabileceğini; aslolanın, sabahleyin esip uykunun huzurunu arttıran rüzgar, pencerede seni bekleyen ve gözleyen miu ya da güneşin yok edici ışığından sana sığınan yaralı bir yarasa olduğunu, dolayısıyla içerisinin en sıkıntılı zamanda bile kalabalık olduğunu öy'lece bilirsin: "senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım/tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum"

    miu, bir tefekkürdür.
hesabın var mı? giriş yap