narincir

• narincir bir gün bir büyük şehre gider, günlerden cumartesidir ve hava güneşlidir (bazıları buna güzel hava da der) dolayısıyla sokaklar, banklar vıcık vıcık insan doludur. (buradaki vıcıklık sıcaklıktan mütevellit değildir!) her daim her yere geç kalma konusunda taviz vermeyen rox kişisi o gün de geç kalmıştır kendinden bekleneceği üzere. (bitter ve sourfaced kişileri gancıklık etmiştir, hayatında ilk kez bi yere vaktinde gitme olasılığı olan rox'a, tarih de tekerrür etmiştir sayelerinde)
  
  güneşin altında beyazcık teniyle bekleyen narincir, sıcak, insan, koca şehir derken bir de çingenenin birinden " manken gözlüm " lafını yiyerek tamamlamıştır bekleyişini ki artık hoşgelmiştir koca şehre... kendisine; benzemez buralar senin güzel odtü'ne der, manken gözlerinden öperim sevgiyle.
• bu cumartesi sana gelecem diyen ama onca geçen cumartesiye rağmen hala gelmeyen insan.çok bilmiş bir görüntüye sahip sevimli.
• çooooook eski kadim dost. birden buluverdi beni, şaşırdım, sevindim, afalladım...
  
  yıllar sonra bi spor salonu duvarına yaslanıp bi bira açmak
  ya da king oynamaktan kafayı kaldıramamak
  veya tuhaf tuhaf bereler giymek gibi...
  
  iyi ki burdaymışsın be!
• güzel sohbet edilesi, edildikçe daha da edilesi güzel şahsiyet.
• "katil bendim halbuki" zihniyetine sahip yazar. buyrun, burdan bıçaklayınız...
  not: kendinizde denemeyiniz. (ben, o, öteki ve beriki)
• fotografci kisilik, odtu aftta ders vermis, ancak benim sonradan muhabet etme sansi yakaladigim sirin insan