• post-modernizmi yerle bir edecek deprem. büyük ihtimalle merkez üssü almanya olacak. almanya olunca biz de olmuş sayılabiliriz hem belki de (merkez üssü), haha.

    'neo-modernist psikanalitik film teorisi,' neo-modernizm ve içselleştirilmiş feminizm: cinsiyetten bağımsız feminizm,'* 'neo-modernist rönesans...' vay ki vay, hey ki hey, fevkalade heyecan verici.
  • post-modern, neo-colonial ilişkilerimden sıkıldığım, bir arkadaşım vasıtasıyla resmini görüp çok beğendiğim müstekbel manitam.

    öyle "o da olur bu da olur, takılın kafanıza göre" diyecek bir kız değil, "yerse" çekecek çetincevizlikte.

    eskileri sorunları çözemiyorlar, anladık iyiden iyiye. yenisi bir canlılık, hareket getirir.

    hem millet doçent, profesör olmak için sırada. yeni makale konuları lazım.

    modern iktidar mekanizmaları vakfının ilgisini kesinkes çekecektir.
  • gayet tutarlı bir çelişkiler yumağı.

    meryem, madonna, ve juliet.
  • modernizmin alacağı güzel bir hal olabilir. iki çeşit saçmasapan espriye de neden olur:

    - ne o? modernizm?
    - neo, modernizm.

    bunlar son derece manasız olduğu için, esas meseleye gelelim. 2000 yıl oldu, hatta 2500, dile kolay. yıllardır uğraşıp durdu batı diye bildiğimiz dünya (bizi de içine alan), şöyle sorulara cevap bulmak için:

    - insan nedir? doğası var mıdır?
    - bilgiye nasıl ulaşıyoruz, doğru bilgi mümkün mü?
    - varoluşumuzu nasıl temellendirebiliriz?
    - tanrı var mıdır?
    - daha iyi bir yönetim nasıl olur?
    - eşitlik nedir, nasıl mümkün?
    - özne nedir, nasıl bütünlenir, nerden ispatlarız?
    - sonsuz ne demek, bu göktaşı da neyin nesi?

    18. yüzyıl ile birlikte, çok heyecanlıydık artık, her şeyin cevabı geliyor, üretim biçimi iyice verimli oluyor, yapılabilecek bütün icatlar yapılmış. özne 2000 yıl sonra, "bütündür kardeşim işte, bi de other var, o ayrı" diyerek tüm halini koruyor, mutlu mesut yaşıyordu. modern yeniydi ve o geçmişin inanılmaz ağır yükünden kurtuluyor, faust ile silkiniyor, insan hakları yerleşiyor, herkes şeker de yiyebiliyordu.

    ne olduysa, 20. yüzyılda oldu. 2000 yıllık hayallerin gerçek olduğuna iyiden iyiye inanmış batı zihni, freud'un sağlı sollu osmanlı tokadıyla kendini kaybediyordu. yetmedi, iki tane dünya savaşı iyice suyu bulandırdı. hani iyi olacaktı her şey, kızımız olacaktı? adorno kızıp sanata verip veriştiriyor, benjamin şans eseri intihar ediyor, stalin troçki'nin rüyalarına giriyordu. ve batı, ya da onunla birlikte artık bütün insanlık yavaş yavaş büyük platonik projenin imkânsızlığını idrak ediyor, tokat gibi çarpan gerçekler birer birer kabulleniliyor, şöyle cevaplar imâ ediliyordu:

    - özne yoktur, varsa da tarihe göre değişir, hem de parçalıdır, öyle bi tane değildir. ne sandınız ya?
    - auschwitz'ten sonra şiir yazılamaz. (ki yazılmamıştır da)
    - insan doğası diye bir şey yoktur, değişir, güzelleşir, çirkinleşir.
    - tek bir doğru yoktur, herkesin doğrusu kendine.
    - tanrı var mı yok mu bilemeyiz, bize böyle şeylerle gelmeyin.
    - sonsuz diye bişey varsa da insan zihni algılayamaz, uğraştırmayın adamı.
    - eşitlik falan safsata bunlar, herkes aynı şeyi düşünürse olabilir, gidin başımızdan kardeşim.
    - bilgiye ulaşmak, hakikati bulmak mümkün değil, bulsak da bulduğumuzu anlayamayız. ancak işte inançlarla yaşıyoruz.

    modernitenin, aydınlanmanın en temel idealleri suya düşmüş, çoğunun tam tersi meydana gelmişti. 68 civarı bir gazla tekrar uyanan hayalet, kısa zamanda itfaiye ekipleri tarafından yerine yerleştirildi. paris itfaiyesi müdürü, "hayallerde yaşıyor bazı ibneler" diyerek halkı uyardı. anarşik çocukları babaları dövdü, mesele kapandı. situationistleri de çoluk çocuk diye bir kenara koydular, ciddiye almadılar zaten.

    20. yüzyıl, insanlık tarihinin kırılma noktasıdır, hayallerinden kırılmıştır. gerçek zannedilen her şey, "yok, o öyle değil böyle" diye tokat gibi insanların yüzüne çarpınca, postmodernizm dedikleri anlayış başlıyordu. ilüzyona çok yükleniliyor, her şeyin bir simulasyonu yapılıyordu. sinemanın 20. yüzyılda icat edilmesi asla tesadüf değildir. 2000 yıllık projenin (ki, bunun 2000 yıllık proje olarak algılanması da yine 18-19. yüzyıldaki "ilerliyoruz hereloy" fikri akımından gelir) paldır küldür çöküşüne dayanamayan insanlık, hem bunu kayıt altına alıp, gelecek nesillere "bakın bunların hepsi yalan, aslında olanlar buydu" diye belgelerle göstermek, hem de aynı yöntemle sahte bir gerçeklik yaratarak somut dünyanın acılarından sıyrılmak istemiştir.

    buna rağmen, belki de yaşamaya devam etmek için bir neden olsun diye, aydınlanmanın o naif ideallerine inancını neredeyse herkes korumuştur. "hâlâ direniş mümkün, eşitlik mümkün, ilüzyonu alt etmek, katlanılabilir bir gerçeklik yaratmak mümkün" diye yollara düşenler, aids'ten, kalp krizinden, küresel ısınmadan(?), ya da eceliyle ölmüştür.

    işte, neomodernizm, bu naif hayallerin gerçekleşmesine verilen isim olabilir. modernitenin hatalarını tekrarlamayan, ondan gerekli dersleri çıkarmış, postmodernite gibi işin bokunu çıkarmayan, naifliğin bir tür caniliğe dönüşebileceğini kavramış, aydınlatırken gözleri kamaştırmayan* bir neomodernite olursa, en azından saraya yürürken katledilen yüzlerce rus aydınının kanı yerde kalmamış olur. bir rüyaya uyanan foucault, gözleri açık gitmemiş olur. neomodernizm, bir tür 21. yüzyıl komünizmi olabilir. ve yazık ki, bu olacaksa, öncelikle ingiltere, fransa, almanya gibi ülkelerde olacak, sonra bize sirayet edecektir. tarih, o ideal komünizme doğru ilerliyorsa örneğin, önce ingilizler komünist olacaklardır.

    bu 2000 yıllık projeyi, "evet, olmadı, bazı şeyler yanlışmış, ama bundan sonra yine de iyi yaşayabiliriz" diyerek hem dönüştürüp, hem geliştirecek insanlar, 80 kuşağı ve sonrasıdır. bunu 80 kuşağından beklemek de, fazlasıyla naif bir yaklaşım. bu naifliğimin caniliğe dönüşmemesi için yapabileceklerim ise sınırlıdır. durmaksızın çoğalan bir popülasyon, kendi bokunda boğulup gitmeye mahkûmdur. "keşke" ve "zaten", en popüler sözcükler olmuştur. yine de, "ulan acaba?" demeden edemiyor insan. keşke, bunu idrak etmek için milyonlarca insanın ölmesi gerekmese. yazık ki öyle olacak. yok, vazgeçtim, olmayacak. yoksa?

    (bkz: #8468104)
  • - suç varsa sen de cezanı çekeceksin!
    - yok yaaa...
  • tutarlı ve nedensel değişkenlik, mantıksal romatizm ve muhabbetle dolu daha bin şey.
  • neobilmemneler genellikle son çağ'ın best of'u gibi bişey olur, her donemin en iyilerini bi arada sıralar. (bkz: neoklasisizm)
    ardından da yeni bi çağ gelir.
  • klasik modernleşmenin temellerinin atıldığı ellili yıllardakinden farkı, geleneksel kültür değerlerinin modernleşmeye engel olmadığı seksenlerden itibaren kabul edildiği görüş. ekonomik gelişmeye faydalı olacağı bu görüşün temelidir esasında. doğu toplumlarının geleneklerinden kopamayacak oluşu, tarihsel ekonomik antlaşmalar da görülmüştür. gereksinimi oluştururken, kültür etkeni gözardı edilemeyeceğinin idrak edimesi ile bu kavrama ruh üflenmiştir.
hesabın var mı? giriş yap