*

  • eski zaman aşklarına duyulan özlemi belirten cümle.

    (ara: nerde o eski)
    (bkz: nerede o eski aşklar dedirten olaylar)
  • ilgi dağıtan bu kadar çok nesne yokken yaşanması, en belirgin özellikleridir eski aşkların. özlem de bundan. açıklayayım;

    bilgisayar, kitaplara ulaşma kolaylığı, üniversite, tiyatro, vizyona giren filmler, cep telefonu, ev telefonu, aldatma üzerine yapılan haklı çıkarıcı yorumlar, arkadaşlarla oturup nargile ve espresso içilen cafeler, nargile, sigara ve logolar olmasa, ben de aşık olurdum. ben de gerekirse aşkım için dağ delerdim.
    şimdi yüzüne bakmadığım adam için dağ delebilirdim. yoksa patlak olurdum zaten. sıkıntıdan patlardım.

    "ki aşk, sıkıntıdan patlamamak için üretilmişken, zamanla mesaj karakterine sığdırılmaya çalışılan bir yük oldu hepimize." (zamane genci, 2008)
  • çevremde bu yakınmayı en çok yapanların, ilişkilerine hiç emek harcamayan, her şeyi karşıdan bekleyen, birlikte oldukları kişilere incelikli davranmayan, sadakate önem vermeyen insanlar olması ayrı ilginç. insanlar ilişkilerini kendileri değersiz kılıyor ama bunun bilincinde bile olmuyorlar. derinliği olmayan çerez niyetine ilişkiler yaşanıyor ve bundan en çok bu şekilde yaşayanlar yakınıyor.
    (bkz: insanlar garip azizim)
  • sosyal medya içerisinde aşk arayan kişilerin pek aklına gelmeyen soru ve serzeniştir.

    halil sezai'nin böğürmesi ile ilhan irem'in ben değilim'ini kıyaslamak gibi bir şeydir.

    aslına bakarsanız aşktan bahsetmenin bile "ıyyhh ne kadar banal" olduğu bir dönemde böyle bir soru sormak aslında baştan kaybetmektir.

    peki aşktan bahsetmek neden bu kadar itici bir şey olmuştur? bunun nedeni kimsenin birbirine zerre kadar güvenmemesidir. bugün sevgilim dediğin kişinin seni terk ettiğini bir web sitesindeki durum güncellemesinden öğrenebilecek olmanın getirdiği kendini koruma duygusudur.

    sadece 140 karakterlik bir twit ile seni satabilecek ilişkilerdir.

    hal böyleyken ileri ki zaman dilimlerinde biz görmeyiz ama iyi bir dünya savaşından sonra insanlar taş ve sopalara kaldıklarında aşk yeniden hayat bulacaktır.

    uzun lafın kısası, nerede o eski aşklar? diye sorulduğunda geçmişe değil geleceğe bakmak en doğrusu.
  • "... şimdi mecnun küpeli, leyla kaşar" diye devam ettirilebilir cümle.
  • burda diye cevap verilmesi gereken gereksiz sorumsu cümle.

    nerde o eski bayramlar geyiğinin entel versiyonlarından biri.

    eskiye, yaşanmışlıklara duyulan garip(!) özlemin sözcüklere dökülen başka bir hali.

    insan geçmişte yaşadıklarını neden bu kadar büyütür gözünde anlamak mümkün değil? geçmiş adı üzerinde, geçip biten giden şeydir zaten. geçip giden şeyden sadece bilgi kırıntıları kalır insana o da alabilene.

    geçip giden şeyleri, anıları, zamanı, arkadaşlıkları vs.. yad etmek her fırsatta o zamanki yaşanmışlıkları dile getirmek, ben şu anda yaşadıklarımdan hiç memnun değilim diye bağırmanın başka bir ifadesi bence.

    bu demek değil ki eskileri yad etmeyelim, eskileri özlemeyelim. özle tabi; usul usul, yavaş yavaş özle ama hepsini değil. bir sevgilinin bir hareketini özle. bir bayram yediğin çikolatanın dışıyla oynayabildiğin oyunu özle. o zaman anlayabilirsin belki geçmişte yaşadığın şeylerin aynısı şimdi mutlu etmez seni. şimdiki sen o geçmişteki sen değilsindir çünkü.
  • eski aşklara özlem ve hasret duyulduğunu anlatan ifadedir. ancak zamansal ilerleyişle birlikte teknoloji geliştiğinden ve iletişim ağının bir insana ulaşımı kolaylaştırması nedeniyle eski aşkların olmaması gayet normaldir. beğendiğin kişiye hooop sosyal ağ mecralarından bak, resimlerine bak, ekle, ayy kuzenim yanlışlıkla eklemiş de, sohbet et, sanal sevgili ol, burası kasıyo whatsappamı geçsek de, üstünde ne var ashkımm diye sor, sanal seviş, "yeni aşklar alaturka inadına inadına darbuka" şarkısını hediye et aşkına sibel can söylüyor çok güzel, sonra buluş, tek kelime konuşma herkes kendi telefonlarındaki sanal dünyasına baksın, sonra evde sinema izelemeye git, seviş, çık, kuzenin yeni birilerini eklesin...dünya, insanlık, eskiler, aşklar, tüketim kültürü ?
  • nerede o eski asklar derken, yine eski reklamda soylendigi gibi kaybolmayan sakizlar degil kaybolmayan asklar mi istiyoruz? baskasini bilemem, kendi adima evet diyebilirim bunun icin. ancak soyle bir durum var, gercekten kaybolmayan ask var mi yoksa bu eski filmlerin, simdiki filmlerin ve dizilerin bize yansittigi bir iluzyon mu sadece? su prenses masallarindaki her prensesin bir beyaz atli prensi olmasi gibi? aslinda tum insanligin aradigi gercek ask mi?
    bakiyorsun cevrene, yok oyle aman aman askla evlenen hadi evlense bile o aski koruyabilen cift yok... sonra 'evlilik aski öldürür mü'sorulari ortaya cikiyor, anket yapiliyor.
    tum bunlarin ardindan gercek ve bir omur suren askin var olmadigina, tam bir kandirmaca olduguna inanirken hoop bu sosyal medya araciligiyla daha da artmis haber onumuze geliyor; 60 yildir bir aradalar hala elele tutusarak yuruyorlar... 50. yillari icin tekrar nikah kiydilar veya birbirlerini bir omur beklediler, esleri ölünce evlendiler haberleri esliginde tonton teyze ve amca fotograflari...
    bu sefer tum dusunce sistemi alt-ust oluyor; oyleyse neden boyle, boyleyse neden oyle? nedir bu tontonlari bir araya getiren faktor? sans mi? kader mi? yoksa kendilerinin kararlari mi?
    bir insan asik oldugu kisiyle kendi istegiyle mi askini devam ettiriyor? farkinda olmadan bilincaltiyla mi o aski bitirebiliyor? yada aslinda bir insan omru boyunca tek bir kisiye asik oluyor, digerlerini ask zannettigi icin mi bitiyor?
    peki bundan 50-60 yil sonra da yine asklari bitmeyen tonton teyze ve amca haberleri cikar mi? olay belki de gercekten yasanilan zamanla ilgili ve biz o zamani kacirdik. dolayisiyla nerde o eski asklar...
  • boşa söylenmemiş bir laf.

    eskiden aşıklar, sevdiği kızı görebilmek için mahalle köşelerinde beklermiş... ne telefon var ne başka bir şey... aşık erkek, saatler öncesinden hazır olurmuş o köşebaşında çünkü ne kadar bir önceki buluşmada saati anlaşsalar da kız istediği saatte evden çıkamazmış. yani neredeyse +-1 saat oynarmış, bazende kız evden çıkamaz erkek beklediği ile kalırmış.

    şimdi ise bırak aşıkların köşebaşında beklemesini... hâlâ ailesine bağlı yaşayıp, ailesinden harçlık alan kızlar, tatil yörelerinde çadır kamplarda kız-erkek beraber kalıyorlar. ailelerine de kimbilir ne diyorlar... anne biz mervelerle tatile gidiyoruz.

    e noluyor? herşey çok daha basit ve emek sarfetmeden yapılıyor... beklemek yok, umut yok, özlem yok... herşey tık ayağında.
    sen o erkekle çadır kampına gitmedin mi? hooop o erkek başka bir kız bulur kampa götürecek. e sende erkeği kaçırmamak için allam edersin kallem edersin bir şekilde kampinge bahane bulursun.

    e sonra ne olur? tüketirsiniz herşeyi.

    çağımızın en büyük sorunu çabuk tüketen ve yenisini arayan maymun iştahlılık.

    eskiden değerler, sevgiler, emekler tabiki daha çok önemli olduğundan aşklar da başkaymış.
hesabın var mı? giriş yap