*

  • ingiliz tacir john peterson tarafından 1859 yılında inşa edilmeye başlanmış. bugünkü mustafa kemal caddesi üzerinde bulunan 38 odalı köşkün birçok yapı malzemesi avrupa ve ingiltere'den getirilmiş.
    80 li yıllarda köşk yanmıştı. uzun süre harabe olarak öylece kaldı.
    1991 de kültür bakanlığı restore etmeye başlamış, ama iki eliyle bi skim doğrultamayınca izmir büyükşehir belediyesi çevre düzenlemesini yapmış, 49 yıllığına da köşkü kiralamış.

    eskiler, zamanında köşkün önünde sandallar olduğunu söyler (şu an denizle yakından uzaktan alakası yok). john peterson körfez sefası yaparmış sandallarla(tabii o zamanlar körfez de tertemiz).**
  • yandiktan sonra cevresindeki mahallelerin cocuklari icin hep bir merak kaynagi olmustur. ancak urkutucu goruntusunun ve hakkinda anlatilan hayalet hikayelerinin yarattigi korku meraka baskin gelmis ve yanina pek yaklasilmamistir.
  • senelerdir bi türlü restore edilemeyen kö$k. yanındaki çukurun kültür merkezi (ne demekse artık) olacağı söylenirdi , o çukur da senelerdir öyle durur.
    hakkında hep acayip efsaneler anlatılırdı , yok bilmemkaç tane odası varmı$ da içeri giren kaybolurmu$ , yok altında konağa kadar tüneller varmı$. ulan küçücük yerde 100 oda ne arasın , ya$ayanlar nasıl kaybolmuyormu$ , konak ne lan oha demezdik , küçüktük , inanırdık.
  • cocukken bir grup pic arkadasimla birlikte korka korka, ama oyle boyle degil, icine girip defalarca dolasmisligimiz vardir. merdivenleri catir catir dagilirdi ayagimizin altinda. banyosundaki termosifonu ve evdeki kalorifer peteklerini dun gibi hatirliyorum. bahcesinde bir kuyu vardi. aslinda tunel deniyodu ve bayrakli'ya kadar gider bu tunel, turkler izmir'e girince ingilizler burdan bayrakli'da bekleyen bir gemiye kactilar denirdi. benim o tunele ucuna benzinli caput baglanmis bir mesaleyle girmisligim, girisi cok dik oldugu icin toprak kayip durdugundan cikamamisligim, arkadaslarimin iki saat sonra sagdan soldan para denklestirip nalburdan halat alip bana sarkitmisligi, benim onu belime baglamisligim ve yukari cekilmisligim vakidir. fakat gozler aglamaktan boyoz gibi olmus, ruh dengesi felaket sarsilmis bi sekilde. yas 8-9. o donem yazlari bi de bornova buyuk pazarinda buz gibi civi gibi su var diye bagira bagira su satardim, pazar dagilinca yere dusen paralari toplamaya baslardik, bizim evin arkasindaki dereye kurbaga avlamaya giderdik sonra. hey gidi gunler hey.

    edit: imla. cok da dikkat ederim ya.
  • bornova belediyesi'nin çevre düzenlemesi hariç bir sikim yapmadığı köşk. oysa orayı güzelce bir restore etseler varya üf.
  • yaklaşık 6 bilemedin 7. biradan sonra artık alkolun bünyeye kattığı heycan yetmeyince, başta kaptan pilot ben ve iki yardımcı pilot arkadaşımla daldık içine "lan bi şey zıplasa şurdan da altımıza sıçsak" hevesiyle gecenin 4 ünde başladık içinde turlamaya.

    önce ilk kata baktık yerler checkers kaplı sonrada devrilmiş iki tane sütun görünce hemen aldık mesajı. illimunatinin selamını bu yolla aldıktan sonra polat alemdar nidasıyla gizli olan geçit, tünel bilimum sır araştırdık fakat duvarlardaki "seni seviyorum cano","amtay" yazılarından başka bi gizeme rastlayamadık. (ha bi ara bi şömine gördüm üç haneli promilden dolayı bi an heycanlandım "laaan şömineye bahele" diye ama o dur yani)

    umduğumuz gerilimi 2. katta buluruz ümidiyle sallana yuvarlana tahta merdivenlerden ikinci kata çıktık. burda da bildiğin boş odalar vardı. yerde bi adet sarı üstüne kahverengi desenli öğrenci evi yorganı bulduk ama o da istenilen heycanı yaratmadı pıshh diyip aşağı indik.

    en alt katta salon gibi bi yerin ortasında kocaman bi boşluk var ve bodrum katı gibi bi yerlere gidiyodu. çok ısrar etmeme rağmen "düşerde çıkamayız olum kim bulcak bizi burda sonra" korkutmalarıyla inmeyip binanın ön tarafına doğru devam ettik. bi yandan da inceden çıkışı arıyoduk çünkü aradığın çıkış hah denince bulunmuyo binanın odaları cidden karışık.

    böyle mal mal dolanırken birden "aaaguliiik" "aguuuliik" gibi ağlama desen değil insan sesi desen o hiç değil ilginç çığlık feryat bi ses duyuldu. tabi önceleri insan bi korkuyor arkadaş. o yusuflama ile birlikte "aaaguliik" sesine cevaben "nööölüyeah ordah", "uuüüleaahn", "gel le bureyaaah" şeklinde kükredik. baktık çıt yok sonra gene mnskym.. telefonların ışıkları açıldı, hep bi araya toplanıp bi yandan can havliyle çıkışı ararken bi yandan da böğürüp, kükreyerek sesi korkutmaya çalışmaya devam ettik.

    velhasıl çıkışı bulduk. çıkışta bizi gülerek bekleyen bekçiyide bulduk meğersem bize küçük çapta macera yaşatmak istemiş.. biraz gülüştük eğlendik, abi bura scooby doo nun sırlar adasına benzemez öyle cinfikir tuzaklar olmaz burda kafaya odunu yediğinle kalırsınlar filan az muhabbet ettik. köşkün gezilicek daha yerinin kalıp kalmadığını sorduk bize bodrum katından, daha genç olduğumuzdan, aklımızı yiyeceğimizden bahsetmesinden olacak, gazlamama rağmen arkadaşlar pek bi yanaşmayınca. peterson köşkü maceramız orada son buldu.

    sizinde muhitinizde böyle yerler var mı? ne duruyorsun arayın bizi gelip gezelim genşler.
  • "attila ilhan edebiyat müze ve kütüphanesi" yapılması öngörülmektedir.
  • bornova merkezinde, bornova aşık veysel rekreasyon alanından sonraki en büyük yeşil alan. insanlar köpeklerini çıkarıp rahat rahat gezdirebiliyorlar. akşamüstü çok kalabalık oluyor. bugün yaklaşık 20 kadar sahipli köpek, gönüllerince koşup eğleniyordu.
  • perili köşk izlenimi veren bir yer.
hesabın var mı? giriş yap