• beynin hacminin artması beyin kan hacminin artması,beynin ve omurilik sisteminin içinde bulunduğu ve adına beyin omirlik sıvısı ( bos ) denilen sıvının hacminin artması sonucu beyinde sıkışmadan dolayı oluşan durumdur.

    baş ağrısı bu hastalığın en sık görülen belirtisidir. ancak pek çok kişide baş ağrısı pek çok başka nedenlerle de ortaya çıkabilir. fakat kibas’ta bağlı baş ağrısı sıklıklı sabah saatlerinde görülür. ağrının şiddeti giderek artar ve tüm başa yayılır. ağrının şiddeti giderek artar ve tüm başa yayılır. kafa derisine dokunmasıyla hassas olur. kusma kibas’ta daha geç dönemlerde ortaya çıkar ve çocuklarda erişkinlerden daha sık ortaya çıkar. beyin kanamaları, tümör gibi nedenlere olarak oluşan basınç artmasında kusma oranı daha yüksektir. kusma ani ve bulantı olmadan fışkırır tarzda olur.

    bilinç bozukluğu,çift görme,beyin sıvısının artmasına bağlı olarak göz sıvısının zarar görmesiyle oluşan durumlar diğer belirtilerdir.

    nedene yönelik tedavi yapılmalıdır. örneğin; neden tümörse çıkartılmalı, enfeksiyonsa tedavi edilmeli beyin içi basıncı daima takip edilmelidir.

    buna tıp dilinde psodotümör serebri denir. bu durum beyin içinde yer kaplayan herhangi bir etken olamadan beyin içi basıncının yükselmedir.

    klasik belirtileri şunlardır:

    1.yeni başlayan baş ağrısı
    2.görme bozukluğu, çift görme
    3.baştan ses duyma, kulak çınlaması
    4.bulantı, kusma,baş dönmesi ve nadiren bilinç bozukluğu

    hastalığın doğru tanısı ve tedavisi çok önemlidir.eğer hasta şişmansa ve göz muayenesi normalse, kilo verme ve ilaç tedavisi önerilir. şişman olmayan hastalarda bir iğneyle beyin sıvısı boşaltılabilinir.. tüm bu tedavilere yanıt vermeyen ilerleyici vakalarda shant ameliyatı denen beyin sıvısını boşaltmaya yarayan cerrahi girişim yapılır.

    baş ağrısı, kusma gibi belirtilere bu sıkıntılara yönelik yapılır. yani baş ağrısı için ağrı kesiciler kusma için buna yönelik ilaçlar verilir.

    hekim için önemli olan durum psodotümör serebri denen durumdur. çünkü bunun dışındaki beyin içi basınç artması çok kolay edilir.örneğin tümör, abse, kanama hemen beyin tetkiklerinde çıkar. fakat bu durumun teşhisi zordur.

    baş ağrısı çeken kusan hasta genellikle migren gerilim tip baş ağrısı olarak değerlendirilir. hastalar bu durumu önemsemez ve evde kendilerini tedavi etmeye çalışır.

    genelleme ne kadar yanlış olmasa , bu hastalık genelde şişman kişilerde görülür. bunun için şişman olan bir kişide, dirençli artan baş ağrısı olursa ve çift görme gibi belirtiler olursa vakit kaybetmeden hemen bir doktora başvurmalıdır. oluşan göz hasarı vs geri dönüşümsüz olabilir. erken teşhis ve tedavi önemlidir.

    kaynak: http://www.bakterim.net/…n-artmasi-belirtileri.html
  • yer kaplayıcı bir lezyon olmaksızın kibas (baş ağrısı, kusma, papilla ödemi) gelişmesidir. taraf tutan bir
    nörolojik bulgu yoktur. ağır olgularda en önemli komplikasyon geçici görme bozukluklarıdır. herniasyon
    görülmez.

    etioloji
    idiopatik: %70-80 (şişmanlık, insülin direnci)
    menstürasyon bozuklukları, oral kontraseptif kullanımı
    ilaçlar: tetrasiklin, a ve d hipervitaminozları sistemik hastalıklar: koliajenozlar, vaskülitler mss
    enfeksiyonlar: menenjitler, ansefalitler ekstraserebral enfeksiyonlar: sinüzit, otit, mastoidit
    metabolik hastalıklar: a ve d vitamini yetersizlikleri, tiroid, paratiroid ve adrenal hastalıkları, kurşun
    zehirlenmesi
    lökodistrofiler: metakromatik lökodistrofi, krabbe hastalığı vb.
    bos proteininde yükselme: gullian-barre sendromu
  • bu hastalık sebebiyle tedavi olup iyileşen veya tedavisi devam edenlerin acilen yeşillendirmesi gereken hastalık.
  • edit 6: son muayeneye kasım 2023'de gidildi. öncesinde göz muayenesi yaptırmış ve görme alanı çektirmiştim. onları gösterdim. hiçbir sıkıntı yok. artık 1 değil 2 yıl sonra görebiliriz, dendi. eve dönüldü.
    kilom sabit, bir sorun yaşamıyor, 4 yıldır da ilaç kullanmıyorum.

    hastalığım. fakat teşhis edilmesi hayli zor bir hastalık. benimki 2013 martında ortaya çıktı. şikayetlerim, gözde kararma, kulakta özellikle geceleri yatağa yattığımda duyduğum hışırtılar ve hastaneye gitmeden önceki son bir hafta yine yatarken hafif bir boyun ağrısıydı. tabi ben bunların bir arada tek bir hastalığı işaret ettiklerini bilmiyordum. hışırtı için bir kbb doktoruna göründüm, çınlamadır deyip beni gönderdi. tatmin olmadım. ama önemsemedim de. bir ay sonra lens muayanem vardı ben de doktora gözümdeki kararmalardan bahsettim. muayenede gözümün arkasında ödem bulundu. nöroloji acile sevk edildim. orada bütün bir gün boyunca testler yapıldı. en son tümör gibi bir şey olmadığı anlaşıldı. bir gün sonra da ne olduğunu anlamak için lomber ponksiyon yaptılar yani belimden sıvı aldılar. kafa içi basıncımın yüksek çıktı. fakat bu birçok sebepten olabilirmiş. bu yüzden poliklinikte takibe alındım. mr çekildi ve sinus ven trombozu (adını doğru hatırlıyorsam) olduğum düşünüldü. diazomide başladık. başınç düştü. fakat ilacı bıraktıktan iki ay sonra nüksetti. tekrar mr çekidi ve sonuca göre sinüs ven trombozu olmadığım anlaşıldı. bu sırada birçok hastalığın da testi yapılmaya devam ediliyordu ama sonuçlar negatif çıkıyordu. hepsi elenince geriye psödotümör serebri kaldı.

    çoğu hasta şiddetli baş ağrıları çekiyormuş ben hiç yaşamadım. ve neyse ki ilaçla tedavisi mümkün bir hastalık. daha önce yazdığım gibi ilacı diazomid. yan etkileri var ama dayanılmayacak düzeyde değil. fakat sürekli hastaneye gitmek hele teşhis sürecinde yok bu hastalık mı şu mu derken ömrümü yedi. üstelik her nüksettiğinde kendimi göz muayenelerinde, sonuç göstermelerde, ilacı arttırma ya da azaltmada buluyorum ki çok yorucu. ha bir de tekrar ettiğinde kulağımdaki hışırtıları artık gündüz duymaya başlamıştım ki tam bir psikolojik işkenceydi. bütün bunlara doktorumun önerdiği tek çare kilo vermemdi. bir süre durumu kabullenemediğim için kilo veremedim. ardından tiroid sorunum yüzünden. ama sonra herşeyi düzenleyerek kilo verdim. hedefimin yarısındayım. şimdiden iyi hissediyorum. ilacı bırakmamın üzerinden beş ay geçmesine rağmen belirtiler ortada yoktu. (dediğim gibi öncesinde iki ay geçmeden hastalık tekrar ediyordu.) bu sebeplerden herşey güzel gidiyordu. -du diyorum çünkü bu ay ki göz muayenemde ödemin tekrar ortaya çıktığını öğrendim. doktora hiçbir belirti hissetmediğimi söylediğimde "henüz başında" gibi bir cevap aldım. muayenem ekim ayında o zaman doktorumun ne söyleyeceği önemli ama ben moralimi bozmuyor, doktorun istediği şekilde kilo vermeye devam ediyor (bu arada güzel iltifatlar alıyor*) ve bu hastalığın tüm belirtilerini hayatımdan çıkartmayı umuyorum. nihayetinde kilo vermeye başlar başlamaz hastalığın tekrarlama süresi uzadı. devamında kurtulacağımı ümit ediyorum. ama bu son söylediklerim şu an muallakta. durumum kesinleşince editler, ilgilenenler için sürecin anlaşılır olmasını sağlamaya çalışırım. özetle hastalığa sahipseniz ölmez, eh biraz sürünürsünüz. ama üzülmeyin sonu mutlu bitecek. gerçekten inanıyorum.

    edit: sonunda kontrolüme gidebildim. ödem yeni oluşmamış. zaten var olan ödemi görmüş göz doktoru. yani anladığım kadarıyla ben ilacı bıraktığımda zaten biraz ödemli kalmış gözüm, göz doktoru onu görmüş muayenesinde. nöroloji muayenemde ise doktor biraz ödem olduğunu ama ilaç kullanacak kadar olmadığını özetle iyiye gittiğimi söyledi. tabi bu iyilik hali doktorun istediği kadar kiloyu vermemden kaynaklanıyor. bundan sonrası içinde belli aralıklarda kontrole devam. tabi kilo ve hormonlara dikkat etmek de gerekecek. ben kilo verdiğimden beri yani yaklaşık 9 aydır hiç bir belirti yaşamadığımı da tekrar edeyim. hadi hepimize geçmiş olsun.

    edit:2 kilo vermeye başladıktan sonra yaklaşık 2 yıl sorun yaşamadım ve doktor yüzü görmedim. ama tam 20 kiloya yakın vermiştimki başka bir sorunum çıktı ve antidepresanlara yolum düştü. hem antidepresan kullanımı hem de o sıralarda kilo alıp almamayı umursamayacağım bir süreç içerisine girdim. sonuç olarak verdiğim kiloları fazlasıyla aldım. kilolar dönünce hastalık da döndü. tekrar testler, sonuç göstermeler, ilaç dozu ayarlamalarla dolu o iğrenç sürece girdim. bundan kurtulmanın tek yolu da tekrar kilo vermekti. birkaç denemem başarısızlıkla sonuçlandı. yılmadım azmettim tekrar kilo vermeye başladım. şimdi sabırla bunu uzun bir süre devam ettirmeye çalışıyorum. siz siz olun bu hastalığa sahipseniz ve kilonuz fazlaysa verin. yoksa hışırtılar, göz kararmaları, görme alanı çekimleri ha bir de bana yeni eklenen baş ağrısıyla (önceden olmuyordu artık baş ağrısı da çekiyorum.) dolu bir süreci yaşıyorsunuz. şimdilik ilacımı kullanıyorum ve kilo da veriyorum. (insülin direncine rağmen) son durumumu editlerim.

    edit 3: arada soran oluyor. son durumu yazayım, dedim. aynı şekilde kilo verince ilaç çıktı hayatımdan hastaneye kontrol amaçlı gidiyorum sadece. bu kontrol nasıl oluyor onu da anlatayım. sikayetim olup olmadigi soruluyor. sonra doktor elindeki bir cihazla göz dibime bakip ödem olup olmadığına bakıyor. ve tekrar kontrol randevusu veriyorlar. eğer en son göz muayenem ve görme alanım üzerinden zaman gectiyse bir sonraki randevuya sonuclarini getirmemi isteyip göz bölümüne de yönlendiriyorlar. randevudan hemen once gozdeki islerimi hallediyorum. goz bolumunde de göz dibime damla dokerek bakıp, ayrıntılı muayene ediyorlar ha bir de görme alanı çekiliyor. onu daha sonra ayrıntılı anlatırım. bir ara doktorun bir tanesi yılda en az iki kere görme alanını görmemiz iyi olur, demişti. ıste son çektiğim tarihe göre görme alani istiyorlar. mesela en son agustos gibi gittim kontrole, o kontrolden 4 ay önce görme alanım çekilmişti en son. o yüzden bir sonraki randevuda yani aralık ayinda ki muayeneme görme alanımi ve göz muayene sonucunu istediler.
    bunun dışında yazmamisim sanırım, doğum kontrol hapı yasak, dendi bu hastalikta. nedenini bilmiyorum, sorarım. bir de bana da sorulan kilo sorunu yaşamayan ya da vermesine rağmen belirtileri devam edenler var sanırım. o durumları pek bilmiyorum bilgi alırsam editlerim.
    son olarak 6 yıldır bu hastalık bende ve hep olacak. ılk teşhis kondugunda endiselerimi hatırlıyorum da şu anda o gunku benle konuşabilsem o kadar da korkulacak birsey olmadığını söylerdim ama anlayana, alisincaya kadar sıkıntılı geçiyor süreç. şimdi gülerek anlatıyorum.

    edit 4: soranlar için yazmaya devam. pandemi dolayısıyla bir süre gidememiştim kontrole. randevum kaçmıştı. malum hastanelerin durumu fenaydı. en fazla bir yıl olmuştur diye düşünürken son kontrolün üzerinden neredeyse iki yıl geçtiğini fark edince covid aşımı olur olmaz muayeneye gittim. kulağımdaki arada akşamları olan hafif hışırtı dışında bir sorunum yoktu, kilo da almamıştım. neyse gittim. genel bir muayene, göz muayenesi ve görme alanı tekrar yapıldı. hiçbir sıkıntı yok. gayet iyiyim. tekrar kontrol randevusu alındı ve eve dönüldü. hışırtı da sonra geçti zaten. belki alakasız bir şeydi.

    edit 5: soranlar için, son kontrole 2022 kasımda gittim. kilo da bir değişiklik yok doğal olarak bir sorun da yok. 1 yıl sonraya kontrol verildi. eve dönüldü.
  • bir senedir düzenli bir ilişkimin olduğu hastalık. teşhis dönemi ne kadar sıkıntılıysa tedavi dönemi de bir o kadar sıkıntılı. oh be geçti diyorsun hop en başa dönüveriyorsun iki ay sonra. bir bakmışsın yine diazomid arıyorsun her eczanede ( eğer dudaklarınızın, el ayak ve kollarınızın uyuşmasından hoşlanan manyaklardansanız kesinlikle öneririm). ortalama 3 günde bir paket kullandığımı düşünürsek bir çekirge sürüsü misali eczaneleri kurutmam kaçınılmaz oluyor. kilo vermek dışında her yöntemi denedim dostlar zannediyorum ki o kilo verilecek doktorun dediğine göre bunun başka bir yolu yok. her şey bu korkunç baş ağrısından, kulak çınlamasından, bulanık görmeden ve mide bulantısından iyidir.
  • özellikle sarışın ve kilolu bayanlarda görülen, kitle veya hematom gibi bir neden olmaksızın kafa içi basıncının artmış olduğu hastalıktır. ayrıca sayın hocam turgut zileli'nin nöroloji stajında bana yönelttiği sözlü sorusudur.
  • lomber ponksiyonu süper ajite hale getiren çocukların ahkam kestiği hastalık. lp senin için büyük olay ama benim için sıradan, anlasın artık bu olayı akıllarınız. acil tıp asistanıyken lp'yi çok denedim çok da başarısız oldum, rahat çeyreğinde başarısız oldum diyebilirim. ama yapmaktan vazgeçmedim. deneyerek öğreneceksin işte. bu işin yolu bu. başka yolu yok. lp'nin nereden yapıldığı, hangi anatomik yapıları geçtiğini, endikasyonlarını, kontraendikasyonlarını ezbere bilsen de eline iğne almadan, iğne alıp başarısız olmadan öğrenemiyorsun işte. bu beceriksizlik değil, öğrenme süreci.

    çocuk, bu girişimsel işleri nasıl sanıyorsa artık, doktorlarına beceriksiz deme cüretini gösterebiliyor. kusura bakma da sen kimsin? her iğneyle giren örnek alacak diye bir kaide yok işte tıpta. yeri gelir entübe bile edemezsin hastayı, bunlar tıp pratiğinin içinde olan şeyler.

    yok beceriksizlerimiş, yok doktorlar iyi seçilmeliymiş. kusura bakma da sen kimsin? seni kim seçiyor da karşımıza çıkarıyor mesela. bu tribi de anlamıyorum. senin doktorun iyi seçilecek, çünkü neden? sen çok özel bir insansın değil mi? değilsin işte güzel kardeşim. sen bir vakasın, istatistiksin, 10 dakikalık bir işsin. durum böyle işte maalesef. kabul edemediğiniz durum bu. bazen benim de kabulünde zorlandığım durum bu.

    böyle kendini haybeden önemseyen adamları-çocukları gördükçe daha da iğreniyorum bu meslekten. 20 yaşında bile değil ama ponksiyon ile ilgili ahkam kesiyor. doktor beceriksizmiş, peki sen nesin çocuğum? ukala olabilir mi?
  • doktor egosu denilen naneyi gözlemleyebileceğimiz başlıktır.

    hatta hastayı bir canlı olarak değil de bitirilmesi gereken bir iş, bir deneyim, basit bir denek olarak gören uzmanların varlığından şimdiye kadar emin olamadıysanız buyrun...

    karşındakinin bir otomobil değil, bir dizüstü bilgisayar değil, bir canlı olduğunun farkına varamamış hiçbir doktora veya veterinere güvenmeyin derim. çünkü onlara göre siz sadece 10 dakikalık bir işsiniz. sizi bilgi havuzuna eklenecek bir istatistikten daha öte göremiyolar. başarısız bir sonuç onlar için istisnai bir sapma. veri tabanlarına eklenecek ufak bir değer sadece...

    akademik başarısı yerine etik değerleri kuvvetli doktorları tercih edin hatta. tabi bu demek değil ki akademik başarı insanın etik değerlerini öldürüyor. ama sırf akademik başarısı iyi diye de sizi bir birey bir değer olarak görmeyecek kişilere canınızı emanet etmeyin.
  • çok tipik olarak çocuk doğurma çağındaki, kilolu genç kadınlarda görülen ve tedavisinde hastaların çoğuna diazomid ve/veya topamax isimli laçlar verilen rahatsızlık.

    yalnız her iki ilaç da olası bir gebelik varlığında anne karnındaki bebeğe zarar verebilme potansiyeli taşıyor.

    bu nedenle psödotümör serebri tanısı olan kadınların, kullanmak zorunda olduğu ilaçlar kesilene dek hamile kalmaması önerilir.
  • ıntrakraniyal idiopatik basınç artışı da denir. tanı için lp yapılır. bos açılış basıncı 200 mmsu dan fazla ve bos sıvısında hiç hücre olmamaktadır. tedavisinde kullanılan diazomid bos üretimini azaltır
hesabın var mı? giriş yap