• benim zannettiğim manasına da gelen kelime. aslı ise bana ait olan sandık' tır. bir de çıktığım kalıbıyla olan benzerliği var ki akıllara zarar.
  • gece 02:40'lara en çok yakışan ve bütün şehre zaman zaman hoparlörlerden fısıldanması gereken bir sese sahip nilipek'in uydurduğumuz oyunlarla albümünden naif, dikkat çeken parçası.

    şarkıda kavga etmek de istemiş, ona bile yeltenmemiş. sesini yükseltememiş. bazen çoğumuzun sığınağı ve doğru olanı gibi. bir şeyin duyulması ve anlaşılması için bağrışmaya gerek yok. pes etmişlik sayalım, aslında öyle
    olmasa da;

    sözlerini de yazayım tam olsun;

    söz-müzik: nilipek.
    düzenleme: berkay küçükbaşlar
    prodüksiyon: berkay kücükbaslar, nilipek., taner yücel
    gitarlar: nilipek.
    ses tasarım: taner yücel
    birinci keman: kahraman nice ozbay
    ikinci keman: gökçe coşkun
    viyola: çağrı metin
    çello: emirhan serin

    ısırmasan yaralamazsın sandın
    belki de sen haklıydın
    ama içimde bir yer kanar

    geri geri gidiyor adımlarım
    korkularımı sakladım
    ama tek bir sözüne kanar

    aklın belki beni saklar ama kalbin neleri yasaklar?
    içinde bana niye öfke var?

    korkarım kelimeye dökülenler, konuşulur ve bizi üzer
    bu yüzden sığındığım sessizlikler

    susmam lazım
    tüm bunları içimde tutmam lazım
    ama aklım kaçıyor
    ne yaparsam yapayım
    bir yerden çıkıyor
    belli etmem sandığım

    susmam lazım
    tüm bunları içimde tutmam lazım
    ama artık acıyor
    ne yaparsam yapayım
    bir yerden çıkıyor
    saklarım sandığım
  • “elimdeki küçük oyuncak sandığa bakarak, salıncakta sallanmaya devam ediyorum. dizimden akan kan ne kadar umrumda değilse gözlerimin doluluğuyla da o kadar ilgilenmiyorum.
    aklımda yankılanan 'niye bu kadar acıyo' sorusunu taşıyan bir ses.
    niye bu kadar acıyo hakikaten?
    bu kadar acımaz sanmıştım.
    acısa bile bu kadar kanamaz.
    ben de bu kadar belli etmem.
    sanmıştım.

    bu sanrının haricinde bütün sandıklarımı birden karşımda buluyorum . ne çok şey sanmış, onlar için ne çok sancı çekmişim öyle ben?
    dizim kanamaya devam ediyo…
    ben kendi kendime aynı kelime kökünü bile paylaşamayan, bu kadar benzer ve birbirine bağlı iki eylem olabilir mi falan diye aklımı kaçırıyorum…
    sanık ve sanmak buluşabiliyor mesela.
    olacak iş mi ?

    ‘suçlu olduğu sanılan kimse’...
    bak…

    sanık demişken…

    ne kadar kocaman yargılamaların ve en nihayetinde adına kader dediğim, rahşan affının dahi vurmadığı mahkumiyetleri kabullenmiş olsam da son mahkememi bir türlü sindiremiyorum.

    ‘ben baya karşımdakinin kibrinin ve öfkesinin altında paramparça olmuşken alnıma ve kalbime vurulan kapkaranlık damgası ile mapuslara tıkıldım ya?!’

    buna karşılık öfke dahi duymayan halime hayret ediyorum.
    üstelik onların bana öfkesi hiç geçmiyor.
    hakikaten onların öfkesi niye hiç geçmiyor?
    yeni tck bunu yasaklamalı…
    dizim hala kanıyor
    ben kanun maddesi düzenlemeye devam ediyorum içimden.
    boşluksuz…
    ‘bi tane boşluksuz’…

    salıncak daha fazla eyleyemiyor beni…
    zaten kıpırdadıkça da dizim acıyo…
    kolumun üstüne düştüm üstelik ama dizim kanıyo…
    kanayan yerin varlığını kanamadan ve acımadan hiç bilmiyormuşum
    bi de onu fark ediyorum.
    öyle bir yerde varmış vücudumda.
    her hareketimi hisseden
    benimle bükülen
    benimle koşan
    benimle duran
    yüzüme çarpan rüzgardan kendi payını alan…
    yaralanınca üstelik, rüzgarın en tatlısında dahi sızım sızım sızlayan…
    neler değiyormuş ona öyle…
    o nelere değiyormuş öyle…
    özür falan diliyorum ondan… “bak görüyor musun düşmesek hiç bilmicez seni” falan…
    birileri geliyor parka o sırada…’susmam lazım’ diyorum bu sefer…
    hoşgörülü diz.
    usul usul kanamaya devam ediyo…
    oyuncak sandığa önce bütün sanıklıklarımı,
    sonra bütün sancılarımı ve sandığım ne varsa koyuyorum.
    topallaya topallaya evimin yolunu tutuyorum.
    aklımdan yalnızca, balkon demirlerinden kafasını geçirmiş sokağa bağıra bağıra şarkı söyleyen kızın sesini açmalarına müsade ediyorum.
    şarkısını
    ısırmalara, koparmalara, tüketmelere ve can yakmaya doyamayan, hala bitmeyen dertlerinin adını koyamayan, öfke dolu kuzu postu giymiş kurt ruhlara,
    öfke dolu kuzu postu giymiş kurt ruhlara verilecek tek bir kelimelik karşılıktan ‘can yakarım’ diye imtina eden ruhlara,
    sığındığı sessizliklerin sanıldığı kadar sessiz olmadığını sindirmiş, sandıkça sancı çekmiş ve çekmeye devam eden bütün ruhlara
    bir de ‘çok konuştum yeter böyle hikaye olmaz’ diyen ruhlara ve
    son kez ' ay eğleniyoruz ne var' diyen ruhlara ithaf ediyorum”.
  • nilipek'in 3 mayıs 2024'te çıkan "uydurduğumuz oyunlarla" albümünü dinlerken takıldığım, sarıp sarıp yeniden dinlediğim parçası. sözleri:

    ısırmasan yaralamazsın sandın
    belki de sen haklıydın
    ama içimde bir yer kanar

    geri geri gidiyor adımlarım
    korkularımı sakladım
    ama tek bir sözüne kanar

    aklın belki beni saklar ama kalbin neleri yasaklar?
    içinde bana niye öfke var?

    korkarım kelimeye dökülenler, konuşulur ve bizi üzer
    bu yüzden sığındığım sessizlikler

    (nakarat)
    ---
    susmam lazım
    tüm bunları içimde tutmam lazım
    ama aklım kaçıyor
    ne yaparsam yapayım
    bir yerden çıkıyor
    belli etmem sandığım

    susmam lazım
    tüm bunları içimde tutmam lazım
    ama artık acıyor
    ne yaparsam yapayım
    bir yerden çıkıyor
    saklarım sandığım
    ---

    geri geri gidiyor adımlarım
    korkularımı sakladım
    ama tek bir sözüne kanar

    kalbin belki beni saklar ama aklın neleri yasaklar?
    içinde bana niye öfke var?

    korkarım kelimeye dökülenler, konuşulur ve bizi üzer
    bu yüzden sığındığım sessizlikler

    (nakarat) x3
hesabın var mı? giriş yap