sevgisizlik
-
yaşam boyunca edinilen deneyimler* sebebiyle sevme yetisini yitirme sendromu. tedavisi mümkündür.
-
ağızda sakız misal "seni seviyorum" demelerle ödünlenemeyen, çağcıl hastalık. siz siz olun birey olmakla bencil olmayı karıştırmayın canlar.
-
(bkz: sevgiden ayri kalmak)
-
kanım çekildi!
ben kelimelerimi sıraladım
susamadım giderken,gözlerim anlattı durdu
sevgisizliği gördüm ben,hainliği
akşamları duvarlarda gördüm sevgisizliği
öğrenemedim,öğretemedim
ne işe yaradım bilemedim
sonu zafer olmadı inandıklarımın
artık inanmıyorum mutlu olabilmek için.
aynada artık o eski yüz yok
kimlik yitirilmiş,kenarlarda hafif ve derin
küf desem değil,toz desem oda değil
örümcek ağı bile tutmamış
göz kapaklarım yorgun,çaresiz yanarken
ben yitip gidiyorum evime
her dönüş parça bırakıyor alemlerde
parmaklar kırık,gözler utanç dolu
hristiyan yaşıyorum alemleri
namuzsuz,kabinesiz...
destanlardan çıkıyorum,beynimi satıyorum
veda ediyorum hayallere
alemlere gidiyorum,kanım boğarken beni
yaşamak ne kadar anlamlı bilmiyorum.
kaleler yıkılıyor,ben tamir edemiyorum
alkol sınırına dayanamadan kopuyorum
görünmez kelepçelerim günümü daha başlamadan bitiriyor
artık yürümez bu ayaklar,gülmez bu gözler
kaçamam da,kalamam da
öyle boş birşey işte! -
efendim çetin altan 1985 tarihli umacılar şöleni yazısında üç kavramı ele almış ve "en yıkıcı" hangisi yarışması yapmıştır. bu üç* kavram; parasızlık, sevgisizlik ve itibarsızlıktır. ilgili maddeleri yerlerine dağıtıp en yıkıcı olanı okuyucuların tercihine bırakıyorum.*
ve alıntı:
"sevgisizlik dedi ki:
- en yıkıcı olan benim. buz çölleri içindeki dondurucu yalnızlıkla ezerim insanları. benim çöreklendiğim yerlerde, evler soğuk, odalar soğuk, yataklar soğuk, sabahlar soğuk, akşamlar soğuktur. kimsesizlikle yalnızlığın dipsiz kuyularında, küçük bir şefkat ışığı bekleyerek kırpışıp duran gözler, aradıklarını hiçbir zaman bulamadan, benim geçit vermeyen karanlıklarım içinde sönüp giderler.
en yıkıcı olan benim. sevgi dışı bıraktıklarımı, sevişenlerin başbaşalığındaki mutluluk silüetleriyle hançerlerim. ağırlığım öyle bir çöker ki, yalnızlarla kimsesizlerin bağrına, nereye giderlerse gitsinler, ne gecelerinde, ne de güznüdzlerinde benden kurtulamazlar. ne meyhaneler yeter benden kurtulmaya, ne yabancı otellerin barları, ne gemi kamaraları, ne uçak koltukları...
bir kere sevgisizliğe mahkum ettim mi insanı, her sevmeye kalktığını başkalarına verir de, yaşamını hıçkırıkların mezbahasında kıyma kıyma ederim.
hiçbir şey benim kadar kahredici değildir."
(bkz: itibarsızlık) ve (bkz: parasızlık) -
asıl kaynağı kendi kendini hiç sevmeme olan.
ve ne yazık ki zincirleme çevreye saçılan, yayılan hal. -
sevme ve sevilme duygusundan yoksunluk hissi. kendi agina takilan orumcek misali...
-
uğruna yaşayacak ne kaldı ki dedirten durum.
-
hayat boyunca yapılan, geriye dönüp baktığınızda utandığınız her şeyin sonucudur sevgisizlik.
sizden kopup giden şeylerin, arkalarında bıraktığı boşluğun adıdır. kendi içinize baktığınızda, her şeyden önce o boşluğu görmektir. kendinize bile veremediğiniz sevginizi, başkalarına hiç veremeyecekmiş gibi hissetmenizdir. içinizi pırpır ettiren bir şeyle karşılaştığında, önce sizi buz kesen, sonra arkanıza bile bakmadan koşarak kaçırtandır. bir yerde kalan, unutulan, terkedilen, görmezden gelinen duygularınızdan geriye kalamayanlardır.
geri gelebilecek olandır, gene kaybedilebilecek olandır. insanın kusurluluğunun simgesidir. -
tasavvufta, birini sevmek, bütün sevgiyi birine akıtmak yerine, herşeyi sevebilmek yani sevgisizlik olarak bahsedilen durum. insan herşeyini birine vermek yerine, herşeyini verebildiği kadar herşeye verir böylece "sevgisiz" olur çünkü belli şeyleri "seviyorum evet" diyemez. herşeyi sever çünkü.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap