• biliyorum, söylerler bunu sürekli, "silahla oyun olmaz" deyip dururlar. hatta geçenlerde recaizade sümbül efendi'yle deer hunter izliyoruz, o bile duramadı, "silahla oyun olmaz" dedi gitti, akabinde rus ruleti oynayan abilerden biri ölünce dedim ki, "var bu lafı edenlerin bir bildiği".

    ama şöyle bir çocukluğuma doğru sörf yaptığımda görürüm ki, komen [dekman, kuşanmacılık], kovboyculuk, poliscilik, banka soymaca, adam ürkütmece hatta efendime söyleyeyim altıpatlar uğursuzu, pangaltı boynuzu gibi oyunlar, hep silahla oynanırdı.

    şimdiye bakarsak, payıntbal oynuyoruz, tıyatro oyunları war, doom'uydu, kavuntur şıtrayk'ıydı hep silahla oynanan oyunlar, ha sevgili atasözcükafa, söyle bakalım nasıl silahla oyun olmuyor, kavunturdan keyifli bir oyun göster silahsız, öpeyim seni ensenden [sözde]. olur bence.
  • bu sözün kardeşi olarak bir de, tüm filmlere, tiyatro oyunlarına uygulanması gereken şu bilgi vardır elimizde. "oyunda/filmde herhangi bir sahnede, bir silah görünürse, o silah birilerini öldürecek demektir".

    bunu bilmek ne kötü; silahı[bazen de bıçak olarak değişir bu] görür görmez, oyunu/filmi bir yana bırakıp, ne zaman ateş alacak, kimi öldürecek diye beklemeye başlarız. halbuki neden söyledin bu sözü, heyecanımızı bozdun ömür boyu.

    sonra tesadüfen saving private ryan'ı izledim, yine bu söz doğru çıktı.
  • umberto eco'nun yanlış okumalar'ında (bkz: oğluma mektup) incelikle irdelediği bir mevzudur silahla oyun olup olmayacağı. der ki eco, sapkın çocuk terbiyesi diyemezsiniz buna, kafa karıştırsa da yaşamı ve gerçekliği eleştirmeyi öğrenmenin mükemmel bir yoludur oyuncak silahlarla oynamak. alıntıyalım hatta;
    "stefano, oğlum benim, sana tüfekler verceğim. çünkü tüfek bir oyun değildir. bir oyun esinidir o. onunla bir durum, bir dizi ilişki, bir olaylar diyalektiği bulmak zorunda kalacaksın. bomm diye bağırmak zorunda kalacaksın ve oyunun ancak senin ona verdiğin bir değer taşıdığını, bundan başka bir değeri olmadığını keşfedeceksin. düşmanları yokettiğini hayal ederken, can sıkıcı uygarlığın, seni boyuna, şirket psikologlarının verdiği rorschach testlerine giren bir sinir hastasına döndürmedikçe asla söndüremeyeceği bir atasal dürtüyü doyuruyor olacaksın. fakat düşmanları öldürmenin bir oyun uydaşımı, başka bir sürü oyun gibi bir oyun olduğunu anlayacak ve böylece bunun bir dış gerçeklik olduğunu öğrenecek ve oynarken oyunun sınırlarının farkına varacaksın. öfkenin ve basılamanın üstesinden geleceksin, o zaman ne ölümü ne de yoketmeyi düşünen başka bildirileri almaya hazır olacaksın. gerçekten de, ölümün ve yoketmenin sana hep düşlem öğeleri olarak görülmesi önemlidir, tıpkı hepimizin mutlaka, ama eninde sonunda alsaslılar için akıl dışı bir kin beslemeksizin nefret ettiği kırmızı başlıklı kız öyküsündeki kurt gibi..."
    amma ki oyuncak olmayanını, evet, şeytan doldurur bunun. 3. sayfalar rezil örnekleriyle doludur...
  • (bkz: rus ruleti)
  • uzerinde "turkiye'de bir yilda 557 kisi silahlardan cikan kaza kursunlari ile oldu. olenlerin 167'si 1-24 yas arasi cocuklar ve genclerdi" yazan afisin slogani. gercekten oyun olmuyomus, rakamlar yalan solemez.
    (bkz: bireysel silahlanmaya hayir)
  • quake oynamamis adam lafi.
hesabın var mı? giriş yap