• muhabbetimin hiç olmadığı ama derinlerini de görebildiğim -isim yazmayacağım- sinefil üyelerden yine katılım gelmeyecek bir başlık. sinema bölümünün karabatakları gibidir bu iki tip üye. nadirattan yazıp kendilerini (birikimlerini) hatırlatır, sonra bir kısmı allah dostluğundan diğer kısmı kinaye/geyik sanatından örnekler sunmaya devam eder. kaynanasını kovaladıklarım!

    en imaj-yoğun cennet tasvirlerinden biri derek jarman'dan gelmiştir: the garden. izleyeni ezoterik ve mistik bir yolculuğa çıkarır.

    spencer tracy'li versiyonuyla dante's ınferno, insan yığınlarının ateş çukurlarına düştüğü kanonik bir cehennem fotoğrafı içerir.

    tabut joe serisindeyse cehennem, kızıla değil buzul çağına boyanışıyla hiç alışkın olmadığımız bir manzara sunar.
  • (bkz: constantine)
  • (bkz: the thin red line)
    cennet cehennem metaforunun terrence malick şef'in sosuyla sunulduğu, bence bu alana en çok yakışan filmlerden.
  • black mirror dizisinin bazı bölümlerinde cehennem tasviri çok başarılı şekilde yapılmış bence. esasen dizide cehennemden ziyade, bir ceza olarak veya distopyanın bir parçası olarak bu tasvirler kullanılıyor. cehennemi bir mekan, boyut ya da korku filmi gibi tasvir etmek yerine, insan zihninde kurgulamak çok daha yaratıcı. bilinci uzun süreye mahkum etmek, sonsuzluğa hapsetme, sonsuz acı, hep aynı günü yaşama gibi şeylerle tanımlıyor.

    what dreams may come filminde de cennet ve cehennem tasvirleri çok başarılıydı, kendine has bir derinliği vardı.
hesabın var mı? giriş yap