• antik yunan felsefesi ilkelerinden biri: olcululuk, olculu olma anlaminda bir deyim. antikcag felsefecilerine gore bu en buyuk erdemdir. her tur asiriliktan kacinmayi ongoren bu ilke, kendini bilmeyi ve her konuda tevekkul ile davranmayi gerektirir.
  • dünyada az bulunanlardan... rebetiko müziğini "denizi hissettiriyor her an, göçü, acıları, kaygısız neşeyi, aşkı, kısaca insana ait olan herşeyi" diye özetleyen... ölçüyü müzikle kaybedebilmesi, ismine ters düşmemekle beraber büyük bir erdemdir bence.
  • tragedya'da, kahramanı trajik sürece sokan temel etmen hybristi (kibir), kahraman aşmaması gereken sınırı kibre kapılarak aşar ve engel olunamaz sona doğru sürüklenirdi. bu noktada tragedya yazarı tarafından hybris'in karşıtı olarak önerilen temel tutum sophrosyne'di. insan kendini denetlediği ve toplumsal ile uyum içine girdiği müddetçe sorun yaşaması zordu.
  • ingilizce'ye -kavramı birebir karşılamadığı notuyla birlikte- temperance veya "sound-mindedness" diye çevriliyor.

    sophrosyne, delfi tapınağı'nda yazılı iki meşhur ilkenin ("meden agan" ve "gnothi seauton") bağdaştığı erdem olarak düşünülüyor. dolayısıyla bu kavram sırf aşırıya kaçmama ilkesini değil kendini bilme/sınırlarını tanıma ahlakî gerekliliğini de akla getirmeli: sophrosyne, ölçülü olmak kadar ölçülerin ayırdında olmaktır da.

    plato'nun ilk dönem diyaloglarından charmides'de sokrat bu erdem üzerine eğiliyor. (ancak değil mi ki bu aporetik bir diyalogdur, sonunda sokrat'ınki de dahil olmak üzere kafalar cümleten sünüyor; neymiş bu sophrosyne, bu konuda aydınlığa varılamıyor.)
hesabın var mı? giriş yap