• 5651 sayılı internet yasası güncellemesi sonrası etkisini çok yakında daha belirgin şekillerde hissedeceğimiz yasaklardır. halihazırda zaten binlerce site kapalı durumdadır. bundan sonrasında mahkeme kararı olmaksızın site ve içerik yasaklamak son derece keyfi ve kolay hale gelmiştir.

    bilkent üniversitesi/internet teknolojileri derneği'nden mustafa akgül'ün konuyla ilgili kapsamlı bir yazısı mevcuttur ve şöyledir: http://okul.selyam.net/docs/index-152685.html

    --- içerik ---

    ınternet yasakları: hukuk ve adalet bunun neresinde ?

    mustafa akgül

    internet teknolojileri derneği/ bilkent üniversitesi

    ülkemiz, internetdeki “kirli bilgi”yi temizleyerek sunmak ve yurttaşlarımızı ve özellikle gençlerimizi “zararlı içerik”ten korumak adına, adeta, internete savaş açmış durumda. dünya'daki tüm içerik ve yer sağlayıcıları için kurallar getirmeye, tüm yer sağlayıcılarından btk (bilgi teknolojileri ve iletişim kurumu)'ya kayıt olarak faaliyet belgesi almasını istiyoruz. mahkemelerimiz, türklerin varlığından hareketle, yetkisini tüm dünyaya yayma durumunda. kısaca, türkiye dünya internetine kendi başına kurallar getirip, interneti düzenlemekte dünyaya liderlik etme çabasında.

    interneti yasaklamak dünyaya yurttaşlarına güvenen modern bir ülke değil, internetden korkan ve internetle savaşan bir ülke görüntüsü çizmektedir. internetin sürekli gelişen, teknolojilerin kaygan, bir denetim noktası ve sahibin olmadığı uluslarası bir yapı olduğu düşünülünce, bu bana don kişot'u hatırlattı. bir ülkenin tek başına interneti düzenlemesi, zapturap altına alması mümkün değilki. yasakladığımızı düşündüğümüz nesneler yerinde durduğuna göre yasaklamak, en iyisinden, türkiyenin kafasını kuma gömmesidir. kaldı ki yurttaşlarımız bu yasakları delmenin yollarını kolayca öğrenebiliyorlar.

    yasaklamalar, bir kitap yüzünden koca bir kütüphaneyi yasaklamak gibi, adaletsiz bir uygulama. yasaklamalar, “zararlı içeriği”, üreten ve yerleştireni değil, ilgisiz türk vatandaşlarını cezalandırmaktadır. bu hukuk ve adalet kavramlarıyla ters düşen bir uygulama.

    halbuki, “zararlı içeriği” yönetişim ilkeleri ışığıda modern dünyaya paralel bir şekilde çözebiliriz. ülke olarak yasaklama refleksinden vazgeçip, interneti demokrasimi geliştirmek, toplumsal kalkınmayı sağlamak, dünya ile nasıl rekabet ederiz konusuna odaklamız gerekir.

    interneti nasıl algılamalıyız ?

    internet hepimizin günlük hayatına girmektedir. ama, internetin ne olduğunu, neyi temsil ettiğini, neyi değiştirdiğini, nasıl değiştiğini ve potansiyeli tartışmak gerekmektedir. algılamamız, ona karşı tavrımızı belirleyecektir.

    internet bir bilgisayar ağının ötesinde, insanları ve insanlığın düşünce ve kültür ürünlerini kapsayan bir ağdır. internet üzerinde 1.6 milyar insan mevcuttur. 630 milyon bilgisayar internet alan adı sistemi dns'e kayıtlı durumdadır. yeni tarama motoru cuil.com 125 milyar sayfayı indekslediğini söylemiştir, yani en az o kadar da sayfa bulunmaktadır. netcraft.com 238 milyon web saymıştır. 180 milyon civarında alan adı mevcuttur. 100 milyonu aşkın kişisel web/günlük olduğunu düşünmekteyiz. tüm internette 100 milyon ölçüsünde video olduğu düşünülmektedir. facebook'un kullanıcı sayısı 200 milyonu aştı.

    internet, insanların buluştuğu, iş yaptığı, eğlendiği, öğrendiği, öğrettiği, çeşitli elektronik nesneleri değiştiği, paylaştığı, okuduğu, yazdığı bir ortamdır. internet, kütüphanelerin, gazete ve dergilerin, tv'lerin, müzelerin, laboratuvarların, sergilerin, konser salonlarının olduğu, insanlığın kültür mirasının paylaşıldığı bir ortamdır. insanlar arası iletişim, iş birliği ve dayanışmanın olduğu bir ortamdır. yaşamın tüm boyutlarına, tüm mesleklere, tüm yaş gruplarına hitabeden, yaşamın yansını bulan, insanlığı etkileyen önemli bir gelişmedir.

    bilgi teknolojilerindeki değişim, bilgi ve enformasyonun saklanması, işlenmesi, üretilmesi, taşınması, sunulması, paylaşılmasında devrimsel boyutta gelişmeleri gerçekleştirmiştir. bu işlemlerin, çok ucuz, kolay, hızlı ve büyük boyutlarda yapılmasını sağlamıştır.

    bilişim, bilgi teknolojileri ve internet, insanlığı yeni bir toplum biçimine taşıyan, tetikleyen ve temsil eden içiçe geçmiş araçlar bütünüdür. insanlık, sanayi ötesi bir toplum biçimine, adına “bilgi toplumu” demeye çalıştığımız yeni bir toplum biçimine geçişin sancılarını yaşamaktadır. “bilgi toplumu” kavramı oldukça yeni bir kavramdır ve bu kavramla ilgili tartışmalar sürmektedir. ingilizcede, “information age”, “information society”, “knowledge society”, “wisdom society”, “knowledge economy”, “knowledge driven economy” gibi terimleri görebiliyoruz. ben bunun normal olduğunu düşünüyorum. bu kadar köklü bir değişimi tüm boyutlarıyla görmek, algılamak ve tanımlamak mümkün değildir. james watts'ın buharlı makineyi bulduğu günleri, sanayi toplumunu, işçi sınıfını öngörmek nasıl mümkün değilse, bugün de “bilgi toplumu”nu kesin çizgilerle tanımlamak mümkün değildir.

    “bilgi toplumu”nun temel özellikleri konusunda geniş bir uzlaşmadan bahsedebiliriz. en temel özellik, bilginin bir üretim faktörü olmasıdır. stanford universitesi’nden paul romer, bilginin, emek, sermaye gibi üretim fonksiyonunun bir değişkeni olduğunu yazabildi. bunun sonucunda, bilgi sektörüne yapılan yatırımın ülkenin kalkınmasına katkısını hesaplayabilmek mümkün hale geldi. bu yönde bir çalışmayı türkiye bilişim vakfı'nın isteği üzerine profesör semih koray ve ekibi yaptı. daha önce de bilim ve teknolojinin de üretimde önemli olduğu biliniyordu, ama bu ilişki bu kadar açık ve net bilinmiyordu. buradaki “bilgi”, bilim, teknoloji, bilimsel bilgi, ar-ge, inovasyon, patent, örtük bilgi ve benzerleridir. bu anlamda bilgi, temel zenginlik kaynağı, verimlilik, rekabet kaynağı ve istihdam aracıdır.

    beyinsel emek yaratılan katma değer açısından, kol emeğinin önüne geçmiştir. yer altı zenginliklerinden, bankalardaki paralardan çok entelektüel sermaye öne çıkmıştır. bunun sonucunda ülkelerin zenginlik kaynağı, yetişmiş insanların beyinlerindeki bilgidir denebilmektedir.

    birey üretici ve tüketici olarak öne çıkmıştır. tüketiciye dünyanın her yerinde, kişiselleştirilmiş bir şekilde ürün ve hizmet sunumu mümkün olmaya başlamıştır. tüm dünya, bir pazar olarak, üreticinin önüne çıkmıştır. zaman ve mekanın etkisi azalmış, dünyanın her hangi bir yerinden entelektüel ürünleri sunma ve pazarlama olanağı oluşmuştur. her dünya yurttaşına, kendi matbaasını, gazetesini, radyosunu, kolay, ucuz ve hızlı bir şekilde tv’sini kurması ve çalıştırması mümkün kılınmıştır. dünya üzerine yayılan özel ilgi gruplarının oluşması ve bunların topluluk oluşturması mümkün olmuştur.

    insanlar arasında tüm dünyayı kapsayan, ülkeleri aşan ağlar oluşması mümkün kılınmış, ağ ekonomisi ortaya çıkmaya başlamıştır. klasik iktisadın tersine, ağın büyümesi sonucunda yaratılan fayda artmaya başlamıştır. web 2.0 dediğimiz sosyal ağlar oluşmaya başlamıştır. bu ağlar, tamamen sıradan kullanıcılar tarafından üretilen içeriği sunmakta, gelişimi kullanıcılar belirlemektedir.

    internetle öne çıkan bir diğer kavram katılımcılık, saydamlık ve yönetişimdir. bilgi ve enformasyonun üretim ve dolaşımındaki bu gelişmeler, örgütsel yapıları değiştirmekte, hiyerarşik yapılar, yerini daha az katmanlı yatay yapılara bırakmaya başlamaktadır. zaman ve mekan farklarının öneminin azalması ile pek çok kişi bir gerçek ya da elektronik örgüte katkıda bulunabilmekte, bilgi ve deneyimlerini paylaşabilmekte; bu da o örgütün etkisini artırmaktadır. daha fazla insan bir olaya, bir örgüte katılabilmekte, işleyişinde söz sahibi olabilmekte, daha fazla bilgi talep edebilmektedir. abd'de başkanlık yarışında, interneti etkin kullanabilenler, partizan ve sempatizanlarla, katılımcı, saydam yapılarla ilişki kuran adaylar hemen öne çıkarak fark yaratmaktadır. internet, katılımcı, saydam bir yapının olanaklarını sunmaktadır. bunu yönetişim ilkeleri ile yapan örgütler de yararlarını görmektedir. ülkemizde, sınırlı da olsa, bunu başarı ile uygulayan büyük şirketlerimiz vardır.

    “bilgi toplumu”na yönelişin bir sonucu olarak, sektörlerin yapısında önemli değişimler gözükmektedir. telekom, basın, medya, eğlence sektörleri köklü olarak değişmektedir. eski telefon santrali üreten fabrikalar kapanmakta; ansiklepodiler, kütüphaneler; basın, müzik, film gibi eğlence sektörleri köklü değişimin sancılarını yaşamaktadırlar. ürünleri sayısal halde ve internet üzerinden taşınabilen sektörler, değişimin etkisini çok fazla hisseden sektörlerdir. bu sektörlerin, bu değişimi iyi kavraması gerekmekte ve yeni paradigmalar ışığında yeni bir yapılanmaya gitmeleri zorunlu olmaktadır.

    kamu yönetimi, bu gelişmeler sonucunda ciddi bir yeniden yapılanma arayışına girerek, kendini e-devlet uygulamaları şeklinde ortaya koymaktadır. daha önemlisi, ülkeler ve birleşmiş milletler, ab, dünya bankası, ıtu (uluslararası telekomünikasyon birliği), dünya ekonomik forumu gibi uluslararası yapılar, ülkeleri ve tüm dünyayı “bilgi toplumu”na taşımak için planlar yapmaya, eylem planları ortaya çıkartmaya, her çocuğa bir dizüstü bilgisayar gibi tüm dünya yurttaşlarına yönelik projeler üzerinde çalışmaya başlamıştır.

    kısaca tüm dünya, “bilgi toplumu” hedefini benimsemiş ve ona yönelmek için ciddi bir çabaya girmiştir. bu bağlamda ülkemizde de 2006-2010'u kapsayan bir “bilgi toplumu stratejisi” ve “eylem planı” bulunmakta ancak dpt bilgi toplumu dairesi sekreteryasında, dpt ile ilgili başbakan yardımcısı’nın başkanlığında, bakanlar düzeyinde katılımla oluşan e-dönüşüm icra kurulu başkanlığı’nda ağır aksak ilerlemektedir.

    internet ve hukuk

    internet teknolojileri çok hızlı değişiyor. bu değişimi öngörmek pek mümkün değil. ortaya çıkan çeşitli sorunlara kesin çözüm bulmak mümkün olmuyor. gelişen teknoloji bulunan çözümü kolayca geçersiz bırakabiliyor. bu nedenle aceleci çözümler yerine, esnek, diyaloğa dayalı çözümler peşinde koşmak, bulunacak çözümün minimal, mümkün olduğunca teknoloji bağımsız olması tercih edilmekte. değişen teknolojilerde illede bir düzenleme yapmak her zaman en iyi çözüm değildir. bazen az düzenleme en iyi düzenleme demektir. bir başka deyişle, çözümü yasal düzenlemeler yerine, sektör ve sivil toplum kuruluşlarının desteği ile yurttaşların etik ilke ve davranışlarında aramak anlamlı olabilir.

    internetin sorunları

    internetin çok uluslu yapısı, uluslararası iş birliği mekanizmalarının kurulamamış oluşu ve teknolojinin sürekli gelişiyor oluşu, çözümünün kısa vadede mümkün olmadığı çeşitli sorunlar ortaya çıkartmıştır. yurttaşların kimseden izin almadan, fazla bir uzmanlık gerektirmeden, hızlı ve makul fiyatlarla internete bağlanabilmesi, bir web işletebilmesi, internet üzerinden iş yapabilmesi, kendi iletişim ağını kurup çalıştırabilmesi olumlu boyutlarının yanında, kaçınılmaz olarak pek çok ülkede sorun yaratmaktadır.

    dünyanın 190+ ülkesinden birinde, küçük bir ada ülkesinden, bazende bir gemiden yayın yapmanın mümkün oluşu, sıradan yurttaşlara, muhalif gruplara, azınlıklara, aykırı seslere, marjinal gruplara, kriminallere yaşama fırsatı sunmaktadır. internetde yaşamın her boyutunun yansıması olduğu gibi, yaşamdaki tüm olumsuzlukların da internetde yansımaları vardır. bir anlamda internet bir kütüphane, bir okul, bir iş merkezi vs olduğu gibi aynı zamanda internet sokaktır. sokakta bulduğunuz tüm unsurlar, internette de vardır.

    bu sokak tüm dünyadır; bunun kuralları, polisi, mahkemesi henüz oturmamıştır. bunun bir nedeni teknolojinin sürekli gelişiyor olması, bir nedeni ise uluslar arası görüş farklılıkları, ortak bir zeminde anlaşmanın zorluğu ve böyle bir mekanizmanın olmayışıdır.

    tasarlanan teknolojinin güvenlik unsurlarında eksikliklerin oluşu, kimlik tespitinde bazı sıkıntıları beraberinde getirmektedir. kullanılan bilgisayar sistemlerin güvenliğindeki sıkıntılar, ve kullanıcıların bilgi ve bilinç eksikliği bu kişilerin tespitini zorlaştırmaktadır. teknolojilerin ve alttaki bilimin sürekli gelişiyor oluşu, eksikliklerin ve açıkların olmasına imkan sağlıyor, ve kötü niyetli unsurlar tarafından sık sık masum 3. kişiler aleyhine kullanılmasına neden oluyor.

    spam trafiği bugün büyük ölçüde, bilinçsiz kullanıcıların ele geçirilmiş bilgisayarlar ve bilinçsiz sistem yöneticilerin kendi alan adı ve e-posta sistemlerindeki açıklar yoluyla yapılmaktadır. kriptoloji ve e-imza henüz milyarların rahatça kullanabileceği bir noktaya gelememiştir.

    uluslar arası ticaretin, internet üzerinden kolayca yapılması, alan adı, web mekanı kiralama gibi hizmetlerin kredi kartıyla yapılabiliyor olması, pek çok ülkede kimliği saklayarak web işletmeyi mümkün kılmaktadır. ayrıca, kimliği (isim ve ıp numarası) saklamaya yönelik hizmetlerde ticari ve ücretsiz olarak var.

    zararlı içerik

    kriminal konularda bilişim dünyasında esas olarak uzlaşma söz konusudur. uluslar arası işbirliği büyük ölçüde vardır ve gittikçe gelişiyor. asıl sıkıntı içeriğe ilişkin konularda olmaktadır. ülkeler arasında kültür, politik sistem farklılıkları, adli sistem farlılıkları içerik konusunda kendini göstermektedir. ifade özgürlüğü ve demokrasi anlayış farklılıkları en çok burada kendini göstermektedir. terorist, özgürlük savaşcısı, hakaret, erotik, müstehcen ve kutsal kavramlar ülkeler, bölgeler ve kişiler arasında değişmektedir.

    bunların arasında çocuk pornosu konusunda hemen hemen mutabakat vardır. neyin çocuk olduğu, neyin çocuk pornosu olduğu konusunda ufak tefek farklılıklar var ise de, çocuk istismarının önlenmesi konusunda birleşmiş milletler sözleşmesine paralel bir ortak tavır söz konusu. ülkeler çocuk pornosu üretimi ve dağıtımını şiddetli bir şekilde cezalandırmaktadır. çocuk pornosunu izlemek bile pek çok ülkede ciddi bir suçtur. türkiye'de de suçtur. hatta, bu konuda araştırma yapmak bile mümkün olmadığı görüşü vardır.

    ülkemizde sınırlı sayıda çocuk pornosu vakası yaşandı. uluslar arası işbirliği ile birkaç dağıtıcı yakalandı. az sayıda izleyici de yakalandı. ülkemizde ciddi bir çocuk pornosu sanayi ve kullanıcı olduğuna dair elde belge ve bilgi yok. ama, 2006 yılı sonbaharında istanbul'da, ilgili birimin kurulması üzerinde biriken çocuk pornosu vakaları abartılarak ve çarpıtılarak basına verildi. kamuoyunda çocuk pornosunun ciddi bir problem olduğu havası yaratıldı. başbakan sorunun çözülmesi talimatı verildi. adalet bakanlığı devre dışı bırakılarak ulaştırma bakanlığı liderliğinde 5651 nolu yasa çıkartıldı.

    tck ve cmuk internet aktörlerinin yetki ve sorumluluğu gibi eksiklikler için, adalet bakanlığı bir “internet yasası” yapmaya soyundu. ilk planlar ve komisyon oluşumundan bir yol sonra çalışmaya başlandı. bu amaçla kurulan komisyon, internet aktörlerini yeteri kadar temsil etmiyordu. kamu ve güvenlik kurumları ağırlıklıydı. komisyonun teşkilinde bile güvenlik-özgürlük dengesi, güvenlik lehine bozulmuştu. bir yılı aşkın çalışma sonunda oluşan taslak, bitip başbakanlığa gönderilme sürecinde, ülke gündemine çocuk pornosu konusu geldi. emniyette ilgili dairenin kurulması, biriken çocuk pornosu haberlerin abartılı bir şekilde gündeme getirilmesini birbirini izledi. bunun üzerine başbakanın talimatıyla çocuk pornosu sorunu çözmek adına, “temiz internet” söylemiyle ulaştırma bakanlığı durumdan vazife çıkardı. adalet bakanlığı kenara çekildi. ulaştırma bakanlığı uzmanları, adalet bakanlığı taslağından da yararlanarak bugün 5651 diye bildiğimiz yasayı hazırlayıp, yasalaştırdılar. 5651 nolu yasa bilişim sivil toplum kuruluşlarının çığlıkları arasında çıktı. kampanya.org.tr de “internetine sahip çık” ve “sansüre hayır “ kampanyaları bu yasa nedeniyle yapıldı. “internetine sahip çık, bir dilekçe de sen gönder” yine 5651 yasası ve internet yasakları için internet kamu oyunun toplum önderleri ve yöneticilere yönelik bir çabaydı.

    5651 ne getirdi ?

    5651 aceleye getirilmiş, internetden korkan bir felsefeyle yazılmış, ileride kullanılabilinecek maddelerle dolu “truva atı” görüntüsü veren bir yasadır. bir tepki ve yasaklama yasasıdır. özgürlükler ve güvenlik dengesinin, özgürlük aleyhine bozulduğu, “internetde benim istemediğim kuş, ne pahasına olursa olsun uçmasın” bakış açısıyla, evrensel hukuk ve anayasanın temel ilkelerin feda edildiği bir düzenlemedir. kanımca, bu yasaya, internet yasası demek, internete hakarettir. yasa, adalet bakanlığı komisyonu taslağından alınan, bazı tanımların ötesinde, katalog suçları, ve onlarla ilintili webleri yasaklamayı düzenliyor. gerekçeden aktaralım: “ aile, çocuklar ve gençler olmak üzere belirli sosyal kesimlere yönelik suçların kolayca işlenmesini önleyici özel bir kanun mahiyetindedir. tasarıyla içerik denetiminin nasıl ve hangi kurum tarafından yapılacağına ilişkin düzenlemelere yer verilmiş, (katalog) suçların internet dahil elektronik ortamda etkilerini sürdürmesinin, idari ve yargısal koruma tedbiri olmak üzere belirlenen iki yöntemle önlenmesi mümkün kılınmaktadır. (bu amaçla tib'e) elektronik ortamdaki zararlı içeriklerin izlenmesi ve önlem alınması, filtreleme görevi (verilmektedir).”

    yasa erişim, yer ve içerik sağlayıcıların yetki ve sorumluluklarını tanımladı, katalog suçları tanımladı, erişim engelleme kararının nasıl verileceğini, uyar-kaldırı tanımladı, ve ileriye yönelik bazı genel hükümleri içeriyor. yasa esas olarak içerik denetimini düzenlemek istiyor. bu amaçla, tk içinde iletişim başkanlığına (tib), hukukçu ve iletişimci ağırlıklı 93 kişilik kadro veriliyor,.

    katalog suçlar: intihara yönlendirme (tck 84), cocuklarin cinsel istismarı (103/1), uyuşturucu kullanımı (190), sağlık için tehlikeli madde (194), müstehcenlik (226), fuhuş(227), kumar (228) ve 5816 nolu atatürkle ilgili kanun. buna daha sonra bahis'te eklendi.

    kanunla net tanımı olmamakla birlikte yurt içi ve dışı kavramları getirildi. yurt dışı için “idari tedbir” olarak tib'in sikayet üzerine veya resen erişimi engelleme kararı vermesi yetkisi getirildi. yurt içi için ise erişimi engelleme yargı yoluyla olabilmektedir. ancak acil hallerde savcılık ve çocuklara yönelikse tib bu yönde karar alabilir ama, 24 saat içinde mahkemeden kararın onaylanması gerekir.

    5651'e bağlantı yönetmelikler, yine fazla bir stk etkileşimi olmadan çıkartıldı. yönetmelik, yer sağlayıcılara faaliyet belgesi alması zorunluluğu getirdi. bu türkiye'deki kamu kurumlarını da kapsıyor. asıl önemlisi, türkiye tüm dünyadaki yer sağlayıcılardan da faaliyet belgesi istiyor. faaliyet belgesi alan yabancı şirketler, türk şirketleri gibi, erişimin engellemesi açısından, işlem görüyor. bu youtube'un kapanması gerekçesi olarak ulaştırma bakanı ve tk başkanı tarafından defalarca dile getirildi. dünyada bizden başka dünyadaki her yer sağlayıcıdan faaliyet belgesi isteyen ülke yok. ulaştırma bakanı son demeçlerinde güvenlik belgesi deyimini kullandı. bunu dil sürçmesi olarak düşünmek gerek; faaliyet belgesini kastetmektedir. kısaca, türkiyenin tek başına dünya internetine kurallar koymaya çalışmaktadır. türkiye bu fikrini hiç bir uluslarası forumda savunmadan, uygulamaya çalışıyor.

    yasaklar nasıl uygulanıyor ?

    tüm yasaklamalar 5651 yoluyla yapılmıyor. fikri ve sanayi haklar nedeniyle (alibaba.com, blogger.com) ya da medeni kanun yoluyla kişilik hakları nedeniyle (wordpress.com, ricahrddawkins.net, groups.google.com, geocities.com, sites.google.com) ülkemizdeki her hangi bir mahkeme şikayet üzerine, dosya üzerinde koruma tedbiri olarak erişimi engelleme kararı veriyor. yasağa neden olan, ya bir mesaj, bir yazı, bir resim, bir video gibi genelde bir ya da birkaç nesne olmaktadır. ilgili webte sadece zararlı bulunan nesneleri yasaklamak yerine, o nesneyi içeren bağımsız birim yasaklanıyor. bu birim, teknik olarak en kolay yolla seçiliyor ve çok büyük haksızlıklara sebeb olabiliyor. bunu bir kitap yüzünden koca bir kütüphaneyi yasaklamak olarak bakabiliriz. benzeri bir benzetme, is merkezleri kompleksinde, bir iş merkezindeki bir dükkandaki istenmeyen bir mal nedeniyle, tüm iş merkezleri kompleksini yasaklamak olarak düşünebiliriz. teknik olarak anlatmak için alan adı sistemi (dns – domain name system) ile ıp numarası arasındaki ilişkiyi kurmak gerekir. dns, internetin düzgün çalışması için gerekli en önemli parçalardan biridir. dns sistemindeki aksamalar tüm interneti etkileyebilir. sadece webin değil, e-posta dahil tüm internet hizmetleri için a, önemlidir. internetdeki her bilgisayarın bir ıp numarası vardır, ve genelde bir de isim verilir. isim verme, kurumsal yapıyı yansıtır ve akılda tutulması kolay sembolik isimler seçilmeye çalışılır. bir alan adına ilişkin bilgisayar isimleri ve ıp numaraları ilişkilendirilmesi dns yoluyla yapılır. örneğin, kampanya.org.tr ile 139.179.20.111 bağlantısı vardır. bu isim-ıp bağlantısı genelde çoklu-çoklu olabilir; yani bir isme birden fazla ıp verilebilmesi yanında, aynı ıp'ye pek çok, binlerce isim verildiği yaygın bir uygulamadır. bir büyük sunucu için birden fazla ıp numarası olabilir, ve bir ıp için farklı alan adları içinde çoklu isim verilebilinir. aynı webin farklı isimleri ve farklı ıp'leri olabildiği, aynı ıp altında kolayca binlerce farkı alana ait webler olabilir. türkiye'de tk'nın çıkardığı yönetmelikte 2 yöntem benimsenmiş, ve mahkemelerimiz bu ikisinden birini bazen da ikisini birden seçiyorlar. bunlar alan adı ve ıp yöntemleri.

    alan adı yasaklama yönteminde türkiye'deki servis sağlayıcılarında yasaklanmak istenilen webin alan adı için yeni bir kayıt giriliyor. bunun sonucunda o alan adına ait tüm webler “bu siteye erişim yasaklanmıştır” sayfasına yönlendiriliyor. bunu wordpress.com örneği ile açıklayalım. diyelimki, ilgili mahkeme www.wordpress.com da yasalarca tanımlanan zararlı içerik buldu, ve yasaklama kararı hukuku uygun. wordpress.com alan adını bir iş merkezine benzetirsek, www oradaki dükkanlardan sadece biri. alan adı yasaklama yöntemi ile aynı iş merkezindeki milyonlarca dükkanı yasaklıyoruz. şu anda wordpress.com altında 3,5 milyon kişinin blogu var. alan adı yöntemi kolay ama haksızlığa sebeb oluyor. bir dükkanı yasaklamak için 3,5 milyon dükkanı yasaklamak hukuki mi? ayrıca, alan adı sistemine yapılan bu müdahale, o alan adlarını içeren e-posta adreslerinin türkiye bağlantısını koparır. internetde web ve e-posta dışında çalışan başka hizmetler olabilir. alan adı üzeriden yasaklama, o alan adını içeren tüm birey ve kurumların türkiye ile internet üzerinden yapılan tüm işlemlerine yasaklamak demektir. bu amacı aşan, adaletsiz ve haksız bir işlemdir. wordpress.com, blogger.com gibi yerlerde kişisel webler bir alt alan olarak tanımlıdır: xyz.wordpress.com, abc.blogger.com gibi. erişimi engellemeyi tüm alan yerine bu alt alan adına uygulamak mümkün.

    ikinci yasaklama yöntemi ise ıp numarasını yasaklamak; yani o alan adının ıp numarasına giden talepleri çöpe atmak ve “bu siteye erişim yasaklanmıştır” sayfasına yönlendirmektir. bir ıp'de koca bir iş merkezi olduğu zaman, yasaklanmak istenen dükkanın ıp'si, o iş merkezindeki aynı ıp'yi kullanan bütün dükkanların yasaklanması ile sonuçlanmaktadır. yine yaşın yanında binlerce kuru da yanmaktadır.

    yasaklamanın nasıl yapılacağı, hiç bir ilke olmadan, ilgili mahkemenin bilgi ve takdirine bırakılmış. mahkemeler bazen sağlam olsun diye, her iki yasaklamayı birden yapıyor. tedbir olarak alınan kararlar, çoğunlukla nihai karar olarak uygulanıyor.

    yasaklar ne kadar hukuki ?

    yasaklama kararı başta iletişim özgürlüğüne ve ifade özgürlüğüne kısıtlama getiriyor; aynı zamanda öğrenme, iş yapma, ticaret, örgütlenme, kendini geliştirme, eğlenme, kendini geliştirme konularında da kısıtlama getiriyor. bunlar temel insan haklarıdır. bizim anayasamız, hukukun temel ilkeleri bu kararın ancak mahkeme tarafından verilmesini şart koşmaktadır. bu bakımdan, yasanın getirdigi “idari tedbir”, yani btk içinde bürokratik bir kadronun bir mahkeme gibi, resen, karar vermesi, anayasa ve evrensel hukuk ilkelerine aykırıdır. bilişim stk'lari 5651 yasanın yönetmelikleri iptali, ve yasanın anayasaya aykırılığı nedeniyle anayasa mahkemesine götürülmesi istemiyle danıştaya dava açmıştır.

    trafik mevzuatında benzeri bir uygulama, sürücülerin özgürlüğüne idare tarafından kısıtlama getirilmesi, anayasa mahkemesince iptal edilmiştir. fransada 3 defa müzik indirenin internet bağlantısını servis sağlayıcının kesmesini isteyen bir yasa geçmiştir. ayrıca fransa bu maddeyi, avrupa parlamentesunda(ap) görüşülen telekom reform tasarısına bir önergeyle ekletmiştir. ap, bu yetkinin mahkemelerde olması gerektiği için taslağı geri çevirmiştir. fransa anayasa mahkemeside ilgili yasayı iptal etmiştir.

    mahkemelerin verdiği kararlar koruma amaçlı, tedbir kararıdır. tedbir kararının bir süresi olmak gerekir. buda en fazla üçaydır. üçay dolduğunda, kararın tazelenmesi gerekir. benim bildiğim kadarıyla, hiçbir vakada bu tekrarlanmadı.

    yasaklama kararından önce ya da sonra hukuki olarak bir tebligat yapıldığını ben bilmiyorum. bir bilirkişi incelemesi yapıldığı bir vakayı da ben bilmiyorum. ancak, youtube gibi yerler, biz kaldırdık dersi o zaman, mahkeme gerçekten kalkmış mı diye bilirkişiye başvurduğu oluyor. kararlar hep dosya üzeriden veriliyor. mahkemenin, yasaklanan nesneyi yerinde incelediğin kanıtına hiç rastlayamadık; ya savcı ya da şikayetçi avukatın belgelerine dayanılıyor.

    yargılama genellikle yapılmıyor!

    yasaklamaların büyük çoğunluğunda bir yargılama yapılmıyor. ancak, yasaklananlardan biri mahkemeye itiraz ederse bir duruşma yapılıyor. yasaklama kararı veren mahkeme bunu bir ceza ve/veya tazminat davasıyla takip etmiyor. 5 mayıs 2008'den beri yasaklı olan youtube aleyhine açılmış bir dava yok. sadece youtube ve stk'ların itirazlarıyla ilgili verilmiş karar var. kısaca, yasağın devam ettiği hiçbir yasaklamada, her hangi birey ya da kurum için bir dava açılmıyor. bir tebligat da yapılmadığı için yasaklı webin sahibin ya haberi olmuyor, ya olanağı olmuyor ya da korktuğu için mahkemeye başvurmuyor. sonuçta, bir hukuk devletinde yargılama yapılmadan pratik olarak kesinleşen bir karar var. ve aşağıda belirteceğimiz gibi başkalarını cezalandırıyoruz.

    orantılılık ilkesi ihlal ediliyor

    yasaklanmak istenilen tek bir nesne için kolayca milyonlarca nesne cezalandırılıyor. wordpress.com'da 3,5 milyon blog var. youtube da video sayısını biliyoruz en azından 10 milyonlar ölçüsünde olduğu düşünebiliriz.

    özensizce uygulanan yasaklar, bir an için özünde hukuki olduğunu var saysak bile, uygulamada ciddi hukuk ihlallerine sebeb oluyor. kaldıkı savunma almadan, yargılama süreci yaşanmadan uygulana kararlar ne kadar hukuku uygun olabilir ki? wordpress.com'da bir kişinin günlüğünde, hakaret içeren bir paragraf iddiası ile 3.5 milyon kişinin günlüğü yasaklanıyor. blogger.com'da 60 kişinin günlüğünde fikri hakları ihlal ettiği gerekçesiyle milyonlarca kişinin günlüğüne yasak konuyor. bu iki örnekte, alt alan adına yasak getirilerek, sadece bu günlükler yasaklamak mümkündü. bu, belki bilgisizlikten kaynaklandı, ama çok açık bir adaletsizlik ve hak ihlalidir. adalet bakanlığı ve tk bu adaletsizliği sadece seyrediyor; siyasal iktidar, muhalefet, ve büyük ölçüde toplum önderleri ve basın da bir sorumluluk almadan seyrediyor.

    burada yargılama süreci yaşanmadan bir ceza uygulaması yapılmasının hukuksuzluğunun yanında, yaşın yanında orantısız ölçüde kurunun yanması söz konusu. polis, özel koşullarda, kaçan suçluya ateş edebilir; ölümüne neden olabilir. ama, kaçan suçlu bir kalabalığa girdiyse, polisin kalabalığı yaylım ateşine tutmak, 1 suçluyu kaçırmamak için yüzlerce masum insana ateş etmesi kimsenin aklının ucundan bile geçmez. ama, internet konusunda bunu gözümüz kırpmadan yapıyoruz. youtube, bir kaç video yüzünden 5 mayıs 2008'den beri kapalı. worldpress, blogger, google groups, myspace, geocities, dailymotion gibi yerlerde 1 potansiyel suçlu için, milyonlarca kişinin iletişim hakkını yasaklıyoruz. koca bir iş merkezinde, bir dükkanda suç işlendi ihbarı üzerine, tüm iş merkezini veya iş merkezinin olduğu mahalleyi kapatmayı hiçbir normal insan düşünmez, ama bu iş internete gelince gözümüzü kırpmadan yapıyoruz. bu haksızlığa, topluma zarar veren bu uygulamaya, toplum büyük ölçüde sessiz kalıyor: üniversiteler, hukuk fakülteleri, barolar, bilişim dışı sivil toplum kuruluşları gözlerini kapamayı tercih ediyor.

    gözden kaçan bir hukuk ihlali ise, sıradan yurttaşın, her internet kullanıcısının iletişim, öğrenme, eğlenme, bilgilenme ve iş yapma haklarına engel konulması. interneti günlük gazete, dergi, kitap gibi algılamanın bir sonucu böyle büyük haksızlıklara sebeb oluyor. işin acı gerçeği, ülkemizin interneti henüz algılayaması. kanımca, bu hattatlar işlerinden olmasın diye matbaayı ülkeye geç getirmek, bunun sonucunda aydınlanma, ve bilimsel teknolojik devrim ve sanayi devrimini kaçırmamızla paralel bir durum. internet en az sanayi devrimi boyutlarında köklü bir değişimi temsil ediyor. internetin temsil ettiği bu devrimsel değişimi algılayamadığımız için refleksel tepkilerle yasaklayarak sorunları çözmeye çalışıyoruz. sonuçta, harakiri yaparak, kendimize zarar veriyoruz.

    masum milyonlarca kişinin iletişim, öğrenme, eğlenme, ifade, bilgilenme, alış veriş yapma ve kendi işini kurma özgürlüğüne engel getirildiğinin, bununda anayasa suçu olduğu pek çok kimse fark etmiyor. yargılanmadan, ceza uygulanması evrensel hukuk ilkelerine ters. ayrıca, tk'ye sorgusuz sualsiz, resen yasaklama hakkı verilmesi, kuvvetler ayrılığına ters ve dolayısıyla anayasanın iletişim, yargı, ifade özgürlüğü ile ilişkin maddelerine aykırı.

    5651 katalog suçlar dışındaki yasaklamalar konusunda, bu benim yetki alanım dışında diye sadece seyrediyor. 5651 kapsamındaki suçlar icinde web yurt dışında ve faaliyet belgesi alınmadıysa, gereklim görürse resen yetki kullanıyor, şayet mahkeme karar aldıysa da, yönetmelikle aldığı “arabulucuk” rolünü kullanmak istemiyor. 5651'e son anda eklenen 9. madde “uyar kaldır” ilkesini getiriyor; ama mahkemelerimiz genelde bunu bilerek ya da bilmeyerek uygulamıyor.

    uyar-kaldır ve yasaklar

    5651'in 9. maddesi son anda komisyonda eklendi. yasanın ana amacı dışına cıkan bir eklenti. kişisel hakları koruma için tekzip'den esinlenen uyar-kaldır'i getirdi.

    kişisel haklarına saldırı olduğunu düşünen kişi/kurum içerik sağlayıcıdan ilgili metin için düzeltme ve kaldırma isteyebilir. 2 gün içinde bu isteğin yerine gelmemesi, reddedilmesi demektir. bu durumda 15 gün içinde sulh ceza mahkemesine başvuurlur. hakim 3 gün içinde dosya üzeriden karara bağlar. içerik sağlayıcı karar tebliğini takiben 2 gün içinde ilgili metni kaldırı ve cevap metnini yayınlar . mahkeme kararını yerine getirmeyen kişi 6-24 ay hafisle cezalandırılır.

    görüldüğü gibi bu madde kişisel haklar nedeniyle erişimi engellemeden bahsetmez. bu yasa tck'dan sonra cıktığı ve özel yasa olduğu için hiçbir şekilde erişimin engellememesi gerekir. bu adnan oktar'in vatan gazetesinde bir okuyucu mesajı üzerine bir mahkemeden erişimi engelleme kararı alması üzerine gündeme gelmişti.

    çözüm için stk önerileri

    yasaklar büyük haksızlığa neden olmasının yanında, mutlak değil. sadece türk vatandaşları için geçerli. ayrıca gittikçe artan bir oranda vatandaşlar bu yasakları etkisiz hale getirmenin yollarını çeşitli yollarla öğreniyor. gazetelerimiz bunu defalarca yayınladılar. ülke olarak kolaya kaçıp yasaklama alışkanlığından vazgeçip, meseleye olabildiğince ifade özgürlüğü, tartışma, ve hoş görü açısından bakmaya çalışmalıyız. yasaklar, çok özel hallerde, sınırlı ve dikkatli yapılmak zorunda.

    çok kısa olarak bilişim sivil toplum kuruluşları olarak yaptığımız önerileri özetlemek isterim. kısa vadede nesne temelli filtreleme yapılmasını öneriyoruz. örneğin youtube için 10 video nedeniyle yasaklama kararı yerine, sadece bu 10 videoya erişimin engellenmesi kararının verilmesi. btk bunu yapacak teknik, mali ve idari yeteneği var. şu anda youtube'un kapalı kalamsının altında 10 videodan birinin abd yasalarına göre suç olmaması ama bizim mahkemenin onun kaldırılmasını istemesi. youtube kaldırdığı 9 videonun yanında, kalan tek videonun türkiyedeki ıp'lerden erişimini engelliyor. ama, mahkememiz, yurt dışındaki türk vatandaşların bu videoyu görebildikleri gerekçesiyle, söz konusu videonun tüm dünyadan kaldırılmasını talep etmekte. ama, bu türk mahkemelerin yetki alanının dünya olarak ilan edilmesi anlamına gelmektedir. bu türkiye'nin tek başına uluslararası hukuku tesis etmesi anlamına gelmektedir. yapılması gereken ilgili düzenlemede “zararlı” nesnenin yayından kaldırılmasını yeniden tanımlayarak, tanımın berraklaşmasını sağlamaktır.

    orta vadede 1-2 tane geçici uzmanlık mahkemesi kurarak içtihatların oluşmasına ortam sağlamaktır. bu mahkemelere, ciddi bir danışmanlık desteği sağlamak, üniversite ve stk'larla diyalog içinde olunmasını, ve mahkemelerin kendi bağımsız kararlarını vermelerini sağlamak gerekir. bunun yanında stk ve kamunun ortak ve öz denetim (co-regulasyon ve self-regulasyon) yapıları kurmasında yarar var. sivil yapılar, ülkenin hassas olduğu “zaralı” nesneleri daha kolay kaldırtabilir.

    uzun vadede meseleye fikir ve ifade özgürlüğü açısından yaklaşmamız gerekir. bir taraftan hukukçulara bilişim eğitimi, bilişimcilere hukuk eğitimi vermenin yolunu bulmalıyız. düzenlemeleri ilgili herkesin katılımı ile yönetişim ilkeleri ışığında minimal, platform ve teknoloji bağımsız bir şekilde tasarlamalıyız. zararlı içerikle mücadeleyi okullar ve benzeri yerler dışında yurttaşa bırakmalıyız. yurttaşları bilgi ve bilinçle donatmalı, ilgili yazılımları gerekirse ücretsiz dağıtmalıyız. demokratik bir toplumda devletin neyin “temiz” neyin “kirli” olduğuna karar vermesi söz konusu olamaz. tüm düzenlemeleri yönetişim ilkeleri ışığında minimal düzeyde tutmak ve sık sık gözden geçirmek gerekir. ilk fırsatta 5651'i kaldırıp yeni bir düzenlemeye gitmelidir. siber suçlar sözleşmesi kamuoyunda yeteri kadar tartışılıp imzalanmalıdır. yeni düzenlemeler siber suç sözleşmesine uygun olmalıdır. adalet bakanlığı komisyonunca hazırlanan ve askıya alınan taslakla başlayarak yeni bir düzenlemeye gitmeliyiz. bunun yanında mevcut hukuk camiamızı, hakim, savcı ve avukatları sürekli bilgilendirmeliyiz. hukuk fakültelerinde bilişim ve internetle ve hukukuyla ilgili temel dersler her öğrenciye verilmeli, hukuk fakültelerinde, ve üniversitelerde çok disiplinli bilişim ve internet araştırma merkezleri kurulmalıdır. insanlık için sanayi devrimi gibi önemli bir devrimi, hattatların iş kaygısı gibi marjinal problemlere feda etmemeliyiz.

    türkiye internetin marjinal problemlerine çok fazla enerji harcıyor. asıl, interneti demokrasimizi geliştirmek, toplumsal kalkınmaya katkı vermek ve bilgi toplumu yönünde nasıl kullanırız konularına kafa yormamız gerekir.

    internet yaşamdır !

    --- içerik ---
  • içki konusunda avrupa'nın hangi dandik ülkesinde bir yasak varsa onu keşfedip anında uygulayan sonra da "ya canım batıda da var bu yasaklar" sığınması yapan adamlar internet için maalesef buna sığınamıyor çünkü sadece müslüman gelişmemiş ülkelerde var olan yasaklar bunlar.

    muhafazakar yapınıza ters. biliyoruz.
  • (bkz: vagus tv)
  • (bkz: 20 mart 2014 twitter'ın engellenmesi)
    (bkz: 27 mart 2014 youtube'a erişimin engellenmesi)

    bu işe ilk niyetlendiklerinde sesi çıkmayan çoğunluk sitelere girememeye başladığında buralar entry'den geçilmez tahminimin fazlasıyla gerçekleşmiş olmasından ve söylemiştik demekten hiç memnun değilim ancak bugünkü sonucun sorumlusu yalnızca diktatoryal rejim değildir, zamanında sessiz kalanlar da bu suça ortak olmuşlardır.. şimdi yardırın entry'leri şu site kapandı, şuraya erişim engellendi diye.. insanlar buz gibi havada tazyikli su yerken yanlarında olmakla mümkündü mücadele, iş işten geçtikten sonra klavye başında sallamakla değil..!

    (bkz: 18 ocak 2014 taksim polis saldırısı/@eternel)
    (bkz: #39688709)
  • (bkz: #74644155)
  • epey fazladır. 2008'de 835, 2011'de 6506, 2013'te 15.418, 2015'te 110.000 web sitesi ve 17.000 bağlantı adresine giriş engellenmiş

    video:https://www.youtube.com/watch?v=3ix1g0x9ed4
  • demokrasi mi yumurtadan, yumurta mı demokrasiden?

    özet:
    "
    türkiye’de sosyal medya baskı altında, çünkü başta geleneksel medya olmak üzere demokrasi baskı altında. twitter’ın özgür olmaması, türkiye’nin yaşadığı anti-demokratik atmosferin sebebi değil bir göstergesi sadece.
    "
hesabın var mı? giriş yap