• haydar başa göre türkiyenin ekonomik kurtulusu 100 milyardan az kazanandan vergi almayarak ve para basılırarak olurmuş. vergi alınmadığı için güçlenen tüketici eğer vazifesini yaparsa (fazlaca tüketirse) üretici güçlenecek ve türkiye kurtulacakmış. (bkz: herkes aptal bir ben akıllıyım)

    http://www.btp.org.tr/…php?sayfa=icsayfa&sirano=564
  • ancak dunyanin hic bir yerinde olmayan bir madeni cok feasible cikaracak bilgiye, ekipmana sahip olup bunu makul fiyatlarla satmakla olabilecek bir durumdur. zira bugun sermaye birikimi yapmis olan gelismis ulkelerde ya somurgecilik faaliyeti olmustur ya da maden v.s. bulunmustur. eh somurgecilik demode ve insan haklarina aykiri oldugu icin * yapacak tek bi si kaliyor.
  • kayit di$i ekonominin kayit altina alinmasi ve gucler ayriligi ilkesinin bihakkin uygulanmasindan gecer.
    (bkz: e kanka sen biliyosun iste)
  • isadami kimlikli insanlarin, isadami kimligini onde tuttugu icin yonetimde yer almamasi da bir cozumdur. yoksa vergi aflari, imar aflari, arazi satislari gibi islemlerle geri adim atiliyor gibi gelmekte bana.
  • eskiden manda
    şimdi ab
  • (bkz: bor)
    (bkz: toryum)
  • (bkz: kalkınma)
  • ne vergi modelleriyle ne de tüketicinin vazifesini yapmasıyla gerçekleşecektir. ekonomimizin kurtuluşu, türkiye'de başı çeken ve kolay üretilip paraya çevrilebilen sektörlere yapılacak ar-ge yatırımları ile gerçekleşecektir. hele bir toplanın ağalar ;

    anadolu, bereketli toprakları ve cevherleri ile 1000 yıllık vatanımız, güzel anadolu... lakin hep şikayet ettiğimiz konu, bu bereketli topraklardan petrol çıkmaması, çıkanın da türkiye'nin petrol ihtiyacını karşılamaması. peki topraklarımızdan çıkan bu cevher eğer bizim "x" ihtiyacımıza yetmiyorsa ama "y" ihtiyacımıza fazla bile geliyorsa neden petrolümüzü farklı bir şekilde işlemiyoruz ?

    diplomatik ilişkiler, güçlünün zayıfı ezmesi, değişen dünya dengelerini bahane ettik durduk. hep şikayet ettik ama hiç düzeni değiştirmek için adım atmadık. hanımlar ve beyler, sizlere ham petrolün farklı bileşenlerle işlenerek nasıl ülke ekonomisine ciddi ekonomik katkıları olacağını anlatmaya çalışacağım.

    dünya sıralamasında ilk 15'de olduğumuz sektörlerden en önemlisi mobilya sektörümüzdür. lakin diğer birçok sektörde olduğu gibi mobilya sektörünün hammaddesinde dışa bağımlıyız. bu hammaddeler arasında en çok yer tutanlar ise sünger ve kumaş olup bir koltuk takımının malzeme maliyetinin neredeyse %80'lik bir kısmını oluştururlar. bu yüzden ihraç ettiğimiz mobilyanın cari açığa katkısı ithal ettiğimiz hammadde ile kıyasladığımızda yok denecek kadar azdır. yani 80 birimlik ithalat yapıyoruz, rekabetçi dünya piyasası ve ucuz iş gücü avantajları sayesinde 85-90 birimlik ihracat yapabiliyoruz. gelişmiş dünya ülkelerinin ithalat-ihracat oranlarına kıyasla bizim oranlarımızla tabii ki mobilya sektörümüz çok gerilerde yer alıyor ve halk tabiriyle boşuna hamallık yapmış oluyoruz.

    türkiye'nin yıllık sünger ihtiyacı hesaplarıma göre 30.000.000 m3, bu süngerin elde edilmesi için işlenmesi gereken ham petrolün oranı 1.000.000 m3 civarındadır. türkiye ise bu 1.000.000 m3'lük işlenmiş sünger hammaddesini yurt dışından temin etmektedir. ancak bu miktarda ham petrol hali hazırda türkiye topraklarından çıkmaktadır. batman rafinerileri yıllık olarak bu miktarı rahatlıkla temin edebilmekte olup, bizleri bu dışa bağımlılıktan kurtaracak en önemli kalemizdir. yurt dışı ile aynı fiyatlara hammaddeyi mal ettiğimizi düşünsek bile (zaten bu imkansız, sonuçta hammadde bizim topraklarımızda) mobilya sektörünün cari açık oranı 15-20 puan olumlu artış gösterecektir.

    gelelim diğer karın ağrısına. ben bir çukurova evladıyım, çocukluğumda uçsuz bucaksız pamuk tarlalarında bacaklarıma dikenler bata bata koşmanın ne demek olduğunu bilirim, lakin bu pamuk tarlaları artık sadece 3. sınıf adana ağalarının konu alındığı prime time dizilerde görülebiliyor. bunun nedeni ise tekstil ve döşemelik kumaş ihtiyacımızın neredeyse yarısını yurt dışından ithal etmemiz. son zamanlarda mobilya alışverişine çıkanlar bilir, tay tüyü, antilop, kaz ayağı gibi kumaşlar aldı başını gitti. üreticilerin büyük bir bölümü maalesef has türk kumaşlarının yerine daha ucuz ve gösterişli olan bu kimyasal temelli kumaşları kullanıyorlar. kimyasal kelimesini özellikle vurguladım, amacım kanserojen olduklarını öne çıkarmak değil, türkiye'de bu türlü bir kumaşın üretilebileceği hammaddenin bulunmamasıdır. yine bu hammadde ham petrolün işlenmesiile elde edilen malzemedir. makine teknolojisi olarak bu tür kumaşları işleyebilecek altyapıya ulaşmamız mümkündür ve kolaydır. önemli olan çin, kuzey kore ve hindistan'dan ithal edilen bu kumaşları ülkemizde üretebilmemizdir. ayrıca şu aptallığı gerçekten anlamıyorum, avrupa'da satışı engellenen, gümrük kotaları ile sınırlanan bu kimyasal kumaşları bizim halkımız neden bu kadar beğeniyor, evlerine sokmak istiyor hayret ediyorum. bursalı kumaş üreticileri 1. sınıf keten döşemeliklerini türkiye'de pazar bulamadıkları için avrupa ve amerika'ya satıyor, bizim milletimiz böyle kaliteli kumaşlarımız varken gidip 3. dünya ülkelerinin artık mallarına saldırıyor, hem de sadece 1-2 lira daha ucuz ve parlak janti ürünler oldukları için. açıkçası ben bir mobilya üreticisi olarak tay tüyü, antilop, kaz ayağı gibi kumaşları kullanmıyorum, bunların yerine bursa'da anlaştığım bir döşemelik kumaş fabrikasından koton, dokuma ve örme kumaşları temin ediyorum. hem vicdanım rahat hem de ekonomim sarsılmıyor. ayrıca ülkemin parasını yurt dışına çıkarmadığım için kendimle gurur duyuyorum. yine de eğer talep bu kumaşlardan yanaysa bunu üretebilecek makine parkuru ve hammadde türkiye'de mevcuttur. döşemelik kumaşın kendi memleketimizden temin edilmesi cari açık oranına 15-20 puan olumlu katkı sağlayacaktır.

    tüm bunları hesaba kattığımız zaman ülkemizin mobilya ihracatı ülke ekonomisine hak ettiği katkıyı sağlayacaktır. muzaffer çilek 2013 yılı sektör değerlendirmesinde türkiye'nin mobilya ihracatındaki 2023 hedefini 10 milyar dolar olarak açıklamıştı. bu rakamın şu anki konjonktürde gerçekleşmesi muhtemeldir. özellikle çin'de yükselen işçilik fiyatları ve seri üretime dayalı basit mobilya modellerinin ön plana çıkması ile türkiye'nin 2023 yılı mobilya sektörü hedefine +1 milyar dolar ile ulaşabileceğini öngörüyorum. bu sayede ülkemiz ekonomisi 5 milyar dolar daha her yıl büyüme kat edebilir.

    yukarıda bahsi geçen hammaddeler sadece ev mobilyası için değil, uçak, otomobil, bahçe ve dış mekan, kuaför koltukları ve daha birçok insan kullanımı için piyasada olan ürünlerin hammaddeleridir. yani olayı şöyle değerlendirirsek, mobilya sektörüne yapılacak olan ar-ge yatırımı türkiye'de birbiri ile bağlantılı olan birçok sektörü olumlu yönde etkileyecek ve toplam ülke ekonomisine 5-15 milyar dolar arası ek katkı sağlayacaktır.

    diğer sektörler için de hazırlamaya devam ettiğim çalışmaları ara ara buradan paylaşmaya devam edeceğim. bu entry'i okuyan herkese teşekkür ederim.
hesabın var mı? giriş yap