• tiyatro sanatının sergilendiği mekan.
  • "sahnedekiler mi daha iyi oyuncu, koltuklardakiler mi" sorusunu akla getiren mekân.
  • oyunların oynandığı salondan etkileneceğini veya sahneye göre seyirvinin niteliklernin farklılaşabileceğini hiç düşünmemiştim. meğer salonun bu ikisi üzerinde etkisi varmış. çok sevdiğim bir oyunu bir oda tiyatrosunda bir de akün'de izledim. oda tiyatrosu'ndaki seyirci ağzını açmadan, kılı kıpırdamadan sahnedeki oyunu izledi. kısa bir fasıl alkış geçildi ve bitti. oysa akün'deki kalabalık içinde uyuklayan, horlayan gırla gitti. akün'de oyunun sonunda bir alkış kıyamet koptu, dakikalarca alkış tutuldu. izleyicilerden oyun boyu cep telefonuyla mesajlaşan ve dikkatimi dağıtan tiplerin en önce ayağa kalkan en çılgın alkışlayanların olması ayrıca düşündürdü beni. belki de fazla genellemişimdir emin değilim.
  • ikinci evim.
  • tiyatro sanatının sergilendiği yerlerden sadece biri.

    (bkz: boş alan tiyatro)
    (bkz: peter brook)

    tiyatro salonlardan sokağa çıkabilir. özgürleşebilir. her yerde var olabilir.
  • tiyatro salonları;
    kolektif bilinci (bkz: carl gustav jung) şekiller,
    sonrasında o bilinç evrene dahi sığmaz!
    iyi-kötü bizim de bir tane vardı, kırdılar.....
    o bilinç tür/edi bir kez,
    daha da yok olmaz!
  • tiyatro salonlarında tek numaraların ve çift numaraların farklı girişleri oluyor genelde. buradaki amaç, sizin koltuğunuz eğer ortalardaysa asgari sayıdaki kişiyi rahatsız ederek yerinize geçebilmeniz. özellikle gidip sağımdaki çift veya solumdaki tek olacak şekilde koltuk satın alıyorum, hala daha birilerinin geçmesi için kalkmam gerekiyor.

    bunun yanında şu telefonlarınızın sesini bir kapatın artık ya. belki ilk defa geliyorsunuzdur, bilmiyorsunuzdur diye anons da ediliyor "lütfen amına kodumunun telefonlarınızın sesini kapatın, iyi seyirler" şeklinde. onu duyunca mesela ne düşünüyorsunuz? hadi unuttun insanlık hali desek, bu anonsu ne yapacağız? bu anonsu duyduğumda ben her zaman bir defa daha kontrol ediyorum telefonumu ve evet kapatmışım sesini diyorum. çok mu zor bu?

    oyun esnasında çekim yapmayın diye uyarıyorlar, flash patlatıyor hayvanın oğlu.

    onu geçtim, birkaç hafta önce "oyuncu - ben feuerbach" adlı oyunu izlerken bir anda arkadan yaşlı bir çiftin konuşmaları -daha doğrusu bağırmaları- duyulmaya başladı. sesleri evlerinin salonlarındaymış gibi öyle pervasız bir tondaydı ki, bir anda cidden oyunun bir parçası olduğunu düşündüm. bu sesler devam ederken de oyuncu rolü gereği tiyatrodaki durumlardan dert yanarken "yönetmenin kaprisleri, seyircilerin konuşmaları..." falan dediğinde cidden oyunun bir parçası olduğunu düşündüm ki rolü olmayan kimsenin tiyatroda bu kadar yüksek sesle konuştuğuna denk gelmemiştim bu güne kadar. oyunun sonunda sahnedekileri mi alkışlayayım, arkaya dönüp bu konuşanları mı alkışlayayım bilemedim.

    özetle, topluma karışmak zorunda kaldığım şu sayılı anlarda bari canımı sıkmayın lütfen. bakın mümkün olduğunca hiçbirinizle iletişime geçmemeye çalışıyorum, şurada 1-2 perde oyun izleyip yine evime gideceğim; yapmayın lan şu hareketleri.
hesabın var mı? giriş yap